Thread Rating:
  • 4 Vote(s) - 3.25 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Şifâ için Dualar
#1
Oku-1 
Şifâ için Dualar

Kur’an’da geçen şifa ayetleri var mıdır? Maddi-manevi bütün hastalıklarda istimdat edebileceğiniz, medet bekleyebileceğiniz bizzat Rabbimiz’in buyurduğu şifa veren dualar.

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur?

KUR’AN’DA GEÇEN İKİ ŞİFA

Kur’ân-ı Kerim’in bizzat kendisi şifâdır. Peygamber Efendimiz, iki şifâ vardır buyuruyor:

“Bunun biri baldır, diğeri Kur’ân-ı Kerim’dir.” (İbn Mâce, Tıp, 7) Mesela Fatiha Sûresi’nin hem yılan ısırması gibi fiziki hastalıklara hem de bir insanın mecnun (deli) olması gibi psikolojik hastalıklara şifâ olduğu hadis-i şeriflerde rivayet edilir.

Kur’ân-ı Kerim’in maddi-manevi bütün hastalıklara şifâ oluşu, balın şifâ oluşu ve diğer şifâ veren bilgilerin yanı sıra esas (hakiki) şifâ verici Allah’tır. Çünkü Cenab-ı Hak’kın eş-Şâfi ismi, sıfatı şerifi mevcuttur. Ve bütün şifâlarda Cenab-ı Hak’kın “Ya Şâfi” dediğimiz o isminden tecelli etmektedir. Yani bütün dertlerin devâsı, şifanın kaynağı Yüce Rabbimiz’dir. Esas şifâyı da biz O’ndan bekleriz. Diğerlerini hep vasıta olarak biliriz.
Şifa Ne Demek?

Şifâ; devâ demektir. Şifâ; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına geliyor.

Şifa İsmi Caiz midir?

Şifâ ismi güzel bir isimdir. Bu insan ismi olarak kullanılabilir. Mekânlara, müesseselere isim olarak verilebilir.

Kur’ân-ı Kerim’de altı yerde şifâ kelimesi geçmektedir. Şifâ kelimesinin geçtiği kelimeler de bizim ezkâr kitaplarımızda şifâ ayetleri olarak yer alıyor. Ve peş peşe okunduğu zaman da bunların insanların hastalıklarına deva olduğu belirtiliyor.

HASTALAR İÇİN ŞİFA DUASI

İmam Kuşeyri Hazretleri naklediyor:

“Şimdi arzedeceğim altı ayet şifa kaynağıdır. Bunları bir insan sabah-akşam dikkatlice, ihlasla okursa hangi hastalık olursa olsun biiznillah şifa bulur. Bu âyetlerin şifâ verdiğini tecrübe etmişizdir. Benim 12 yaşlarında bir kızım vardı. Devâsı olmayan müzmin bir hastalığa yakalandı. Bütün hekimlere götürdüm, deva bulmadı. Onu ölüme terketmiş durumdayken salih bir insanla karşılaştım. Bu halimi arzettim. Dedi ki; Kur’ân-ı Kerim’de altı tane şifâ âyeti bulunmaktadır ki kızına ihlasla bu duâları sabah-akşam okursan o biiznillah iyileşecektir. Ben de bu âyetleri öğrenip kızıma okudum. Ölmek üzereyken kızım sıhhat buldu, iyileşti. Onun için bu âyetlerin ne kadar şifâ verici olduğuna bizzat şahidim.”


Şifâ için Dualar

    (Mevâhib-i ledünniyye) ikinci cildde diyor ki, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” üç dürlü ilâc kullanırdı: Kur’ân-ı kerîm veyâ düâ okurdu. Fen ile bulunan ilâcları kullanırdı. Her ikisini karışık kullanırdı. (Kur’ân-ı kerîmden şifâ beklemiyene şifâ nasîb olmaz) buyururdu.(Fâtiha) sûresini okumanın, hastalıklara şifâ olduğunu bildiren hadîs-i şerîfler (Beydâvî) ve (Çerhî) tefsîrlerinde ve Senâullah-ı Dehlevî “rahmetullahi aleyh”in yazdığı  (Tefsîr-i Mazherî)de yazılıdır.

    Hastaya şifâ için, yetmiş istigfâr okumalı, temâm olunca, başı üzerine üfürmeli ve kısa bir düâ etmelidir.

    İmâm-ı Kuşeyrî “rahmetullahi aleyh” buyuruyor ki, Kur’ân-ı kerîmdeki altı şifâ âyetini bir tabağa yazıp, su koyarak eritilir. Hasta içerse Allahü teâlâ şifâ ihsân eder. Âyet-i kerîme ve düâ elbette şifâ verir. Fekat şartların gözetilmesi de lâzımdır. Okuyanın veyâ yazanın ve hastanın buna inanması şartdır. Hastanın, zararlı olan gıdâlardan, şübheli ilâclardan perhîz etmesi, soğukdan sakınması, lüzûmlu şeyleri yapması, harâmdan, zulmden sakınması lâzımdır. Hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâyı unutarak, gafletle edilen düâ kabûl olmaz) buyuruldu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz hasta olunca,  (Kul e’ûzü)leri okuyup, kendi üzerine üflerdi.

(Şifâ âyetleri) şunlardır:

    Tevbe sûresi, ondördüncü âyetinin sonu,
    Yûnüs sûresi, elliyedinci âyetinin ortası,
    Nahl sûresi, altmışdokuzuncu âyetinin orta kısmı,
    İsrâ sûresi, seksenikinci âyetinin baş tarafı,
    Şü’ârâ sûresinin sekseninci âyeti,
    Fussilet sûresi, kırkdördüncü âyetinin orta yeridir.

Bunlar, safranlı su gibi, renkli bir sıvı ile bir çanağa yazılıp, yağmur suyunda eritilir. Zevceden mehr parasından hediyye isteyip, bu para ile bal alınır. Balı bu su ile karışdırıp içmelidir. Şifâ âyetlerini, abdestli olarak, bir kâğıda yazıp, bu kâğıdı, bir kapdaki suya koymak da olur.

    (Tuhfe) kitâbının sonlarında, buyuruyor ki, imâm-ı Alî Rızâ hazretleri Nîşâpûra gelince, Ehl-i sünnetden yirmibinden çok âlim ve talebe, kendisini karşıladı. Dedelerinden gelen bir hadîs-i şerîf okuması için yalvardılar. İmâm hazretleri, bütün dedelerinin ismlerini sayarak, şu kudsî hadîsi okudu: (Lâ ilâhe illallah kal’amdır. Bunu okuyan, kal’ama girmiş olur. Kal’ama giren de, azâbımdan kurtulur). İmâm-ı Ahmed ibni Hanbel hazretleri buyurdu ki, bu hadîs-i şerîf, bildirenlerin ismleri ile berâber, deliye okunursa, aklı başına gelir. Hastaya okunursa, şifâ bulur. Böyle olduğunu, İbni Esîr “rahmetullahi teâlâ aleyh” de, (Kâmil) kitâbında bildiriyor. Bu hadîs-i şerîfin hastaya nasıl okunacağı  şöyledir.
    Aşağıdaki yazının islâm harfleri ile yazılıp, doğru okunması lâzımdır:
    [Revâ Aliyyül-Rızâ, fe-kâle, Haddesenî ebî Mûsel-Kâzım an ebîhi Ca’feris-Sâdık an ebîhi Muhammedenil-Bâkır an ebîhi Zeynel’âbidîn Alî an ebîhil-Hüseyn an ebîhi Alî bin Ebî tâlib “radıyallahü anhüm”, kâle haddesenî habîbî ve kurretü aynî Resûlullahi “sallallahü aleyhi ve sellem”, kâle haddesenî Cibrîlü, kâle semi’tü Rabbel’izzeti yekûlü,  (Lâ ilâhe illallâhü hısnî, men kâle-hâ dehale hısnî, ve men dehale hısnî emine min azâbî).]

Şifâ için,

    Yirmibeş kerre (Estagfirullah) denir. Sonuncusunda (ve etûbü ileyh)e kadar okunur.
    Sonra, onbir (İhlâs) ve
    Yedi kerre (Fâtiha-i şerîfe) ve
    Otuzüç kerre (Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed) okuyup, sevâbını Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Eshâb-ı kirâmın “rıdvânullahi aleyhim ecma’în” ve Evliyânın “rahmetullahi aleyhim ecma’în” rûhlarına ve sonra büyük âlimlerin ismlerini söyleyip, bu büyüklerin rûhlarına hediyye edilir. Bu büyükler hurmetine şifâ vermesi için Allahü teâlâya düâ edilir. Hergün sabâh ve akşam böyle düâ edilir ve gerekli ilâc alınıp, perhîz yapılır.

    Büyük âlim Abdüllah-i Dehlevî, (Mekâtîb) kitâbının yirmisekizinci mektûbunda buyuruyor ki, (Düâ istiyorsunuz. Büyüklerimizin ismlerini gönderiyorum. Birincisindeki ismlerin rûhlarına, başka zemânda da, ikincisindeki büyüklerin rûhlarına Fâtiha okur, bunların vâsıtası ile Allahü teâlâya düâ edersiniz!). Yüzonyedinci mektûbda buyuruyor ki, (Her işiniz için, büyüklerin temiz rûhlarını vesîle ederek, Allahü teâlâya yalvarınız! Ona sığınınız! Allahü teâlâ sevdiklerinin vâsıtası ile yapılan düâları kabûl ederek, din ve dünyâ ihtiyâclarınızı ihsân eder). Yâ, doğruca şifâ ihsân eder, yâhud, şifâ için sebeb yapdığı tabîbi, ilâcı karşınıza çıkarıp, onun vâsıtası ile şifâ verir. Çünki, sebebler vâsıtası ile yaratmak âdetidir. Bunun için, sebeblere yapışmak sünnetdir. (Silsile-i aliyye), ya’nî büyük âlimlerin ismleri, bu ekimiz en sonunda yazılıdır.

    (Necât-ül-müsallî)de diyor ki, (Hısn-ül-hasîn)de diyor ki, hadîs-i şerîfde, (Bir hasta, lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn kırk def’a okursa, şehîd olarak vefât eder. Şifâ bulursa, günâhları afv olur) buyuruldu.

    Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” gam, gussa, sıkıntıyı gidermek için, (Lâ ilâhe illallâhül’azîm-ül-halîm lâ ilâhe illallâhü Rabbül-Arş-il’azîm lâ ilâhe illallahü Rabbüs-semâvâti ve Rabbül-Erdı Rabbül’Arş-il-kerîm) okurdu. (Bismillâhirrahmânirrahîm ve lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ billâhil’ aliyyil’azîm) okumak, sinir hastalığına ve bütün hastalıklara iyi geldiğini Enes bin Mâlik haber vermişdir.

    Şifâ için (Kasîde-i Bürde) okumak çok fâidelidir. Hastalara okununca, iyi oldukları, okunan yerlerin derdlerden, belâlardan emîn oldukları görüldü. Fâidelenmek için, inanmak ve hâlis niyyet ile okumak lâzımdır.

Kasîde-i bürde, on kısmdır:

    Birinci kısm, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” olan sevginin kıymetini bildirmekdedir.
    İkinci kısm, insanın nefsinin kötülüğünü anlatmakdadır.
    Üçüncü kısm, Resûlullahı övmekdedir.
    Dördüncü kısm, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” dünyâya teşrifini anlatmakdadır.
    Beşinci kısm, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” düâlarının hemen kabûl olduğunu bildirmekdedir.
    Altıncı kısm, Kur’ân-ı kerîm övülmekdedir.
    Yedinci kısm, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mi’racındaki incelikleri bildirmekdedir.
    Sekizinci kısm, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” cihâdlarını anlatmakdadır.
    Dokuzuncu kısm, Allahü teâlâdan afv ve mağfiret ve Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” şefâ’at istemekdedir.
    Onuncu kısm, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” derecesinin yüksekliği bildirilmekdedir.

    Bu kasîdenin yazarı, İmâm-ı Muhammed bin Sa’îd Busayrî “rahime-hullahü teâlâ” sôfiyye-i aliyyenin büyüklerindendir. Şâzilî olan Ebûl-Abbâs-i Mürsînin yetişdirdiği Evliyâdandır. Ebül-Abbâs-i Mürsî de, Ebül Hasen-i Şâzilînin talebesidir. 695 [m. 1295] senesinde Mısrda vefât etmişdir. Kendisine felc hastalığı geldi. Bedeninin yarısı hareketsiz kaldı. Resûlullaha tevessül edip, insanların en üstününü öven meşhûr kasîdesini hâzırladı. Rü’yâda Resûlullaha okudu. Çok hoşuna gidip arkasından mubârek hırkasını çıkarıp, imâma giydirdi. Bedeninin felcli olan yerlerini mubârek eli ile sığadı. Uyanınca, bedeni sağlam idi. Hırka-i se’âdet de arkasında idi. Bunun için, bu kasîdeye (Kasîde-i bürde) denildi. Bürde, hırka, palto demekdir. İmâm-ı Busayrî “rahmetullahi aleyh” sevinerek, sabâh nemâzına giderken, salâh ve zühd ile meşhûr bir zâta rastladı. İmâma, kasîdeni dinlemek isterim dedi. Benim kasîdelerim çokdur. Hepsini herkes bilir dedi. Kimsenin bilmediği bu gece Resûlullaha okuduğunu istiyorum deyince, bunu hiç kimseye söylemedim. Nerden anladın dedi. O zat da, imâmın rü’yâsını, olduğu gibi haber verdi. Vezîr Behâeddîn bu kasîdeyi işitince, hepsini okutup, saygı ile ayakda dinledi.

    (Fevâid-i Osmâniyye)  sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki,  (Fâtiha), (Âyet-el-kürsî) ve (Dört Kul) yedişer kerre okunup hastaya üflenirse, bütün âfetler, derdler için ve sihr, nazar için ve hayvân sokması ve ısırması için iyi gelir. Tuz üzerine okunup, suda eritip içirmek ve ısırılan yere sürmek de tecribe edilmişdir. Dört Kul; Kâfirûn, İhlâs ve Mu’avvizeteyn (Felak ve Nâs) sûreleridir.

    Süleymâniyye kütübhânesi Lâleli kısmında, 3653 sayılı risâlenin 211.ci sahîfesinde diyor ki, (Cum’a günü seher vaktinde (Seher vakti, gecenin son altıda biridir. Yani akşam ile imsâk vaktinin arasındaki müddetin son altıda biridir. Seher vaktinde yenilen yemeğe sahûr denir.) sağ elinin avucuna şu âyet yazılıp, sonra dili ile yalayıp yutulur. Kırk senelik sihr dahî olursa, def’ olur. Zâil olur. Nisâ sûresi 99.cu âyeti (ve men yahruc)den (rahîmâ)ya kadardır.)

    (Bostân-ül-Ârifin) sonunda diyor ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Osmân bin Ebil’âsı “radıyallahü teâlâ anh” ziyârete geldi. Hasta idi. Çok ağrısı ve sancısı vardı. (Ağıran yeri sağ elin ile yedi kerre mesh eyle! Her def’asında E’ûzü bi’izzetillahi ve kudretihi min şerri mâ-ecidü ve ühâzirü oku!) buyurdu. Osmân diyor ki, buyurduğu gibi yapdım. Hastalığım hiç kalmadı.

    (Tefsîr-i Mazherî) sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Talâk) sûresinin üçüncü âyetinin tefsîrinde buyuruyor ki, (İmâm-ı Rabbânî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, din ve dünyâ zararlarından kurtulmak için, hergün beşyüz kerre (Lâ havle velâ kuvvete illâ billah) okurdu. Buna  (Kelime-i temcîd) denir. Okumağa başlarken ve okudukdan sonra da yüzer kerre (Salevât) okurdu. Hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlânın bir ni’met vermesini ve bunun devâmlı olmasını isteyen, Lâ havle velâ kuvvete illâ billah çok okusun!) buyuruldu. (Sahîhayn)daki hadîs-i şerîfde,(Bu, Cennet hazînelerinden bir hazînedir!) buyuruldu. Bir hadîs-i şerîfde de, (Lâ havle velâ kuvvete okumak, doksandokuz derde devâdır. Bunların en hafîfi, hemmdir) buyuruldu. Hemm, gam, hüzn, sıkıntı demekdir.)  [(Sahîh-i Müslim) kitâbı,  (Buhârî)den sonra, müslimânların en kıymetli temel kitâbıdır. İçinde yedibinikiyüzyetmişbeş [7275] hadîs vardır. Bu iki kitâba (Sahîhayn) denir.]

    Abdüllah ibni Mes’ûd buyurdu ki: Bir kimse sabâh ve akşâm, Bekara sûresinin başından dört âyet ve Âyet-elkürsî ile sonraki iki âyeti ve bu sûrenin sonundaki üç âyeti okursa, evine şeytân girmez. Mecnûn üzerine okunursa, iyi olur. Sıkıntısı olan kimse, çok (istigfâr) okusun!

    (Hazînet-ül-esrâr)da diyor ki: Ömer-ül-Fârûk “radıyallahü teâlâ anh” dedi ki, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Yağmur suyunu toplayıp, üzerine, Fâtiha-i şerîfe, Âyet-el-kürsi, İhlâs-ı şerîf ve Kul-e’ûzü sûreleri yetmişer kerre okunur. Bu sudan aralıksız yedi sabâh içenlerin hastalıkları, ağrıları zâil olur.). [Beş, on sâlih müslimân toplanıp, okuyup, suya üflemelidirler.] İmâm-ı Ahmed ve Tirmüzî ve Nesâî ve Hâkim ve Beyhekî bildirdiler ki, Sa’d ibni Mâlik “radıyallahü teâlâ anh” dedi ki, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Yûnüs aleyhisselâm balığın karnında, Enbiyâ sûresinin 87. ci âyetini söyliyerek düâ etdi. [Düâsını kabûl eyledi ve kıyâmete kadar bunu okuyan mü’minlerin düâlarını kabûl edeceğini bildirdi.] Bir müslimân, bu âyet-i kerîmeyi okuyup düâ edince, Allahü teâlâ düâsını muhakkak kabûl eder). Kırk kerre okumalıdır. Âyet-i kerîme şudur: Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn.

    (Tenbîh-ül-gâfilîn)deki hadîs-i şerîfde, (Kur’ân-ı kerîm okuyanın ana-babası kâfir olsalar bile, azâbları hafîfler) buyuruldu. Haberde bildirildi ki: (Cennet derecelerinin sayısı, Kur’ân-ı kerîmin âyetlerinin sayısıncadır. Kur’ân-ı kerîmi hatm eden kimse, bütün derecelere kavuşur). (Künûz-üd-dekâ’ık)da yazılı, Taberânînin ve İbni Hibbânın bildirdikleri hadîs-i şerîfde, (Kur’ân-ı kerîmi hatm edenin düâsı kabûl olunur)buyuruldu. (Kitâb-üt-tibyân)da diyor ki, (Kur’ân-ı kerîmin hatm edildiği yere rahmet yağar. Hatmden sonra düâ etmek müstehabdır.)


ŞİFA DUASI ARAPÇA OKUNUŞU VE YAZILIŞI

Hz. Âişe'den (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber (s.a.s.), hasta olan akrabalarının üzerine okuyarak sağ eliyle onları sıvazlar ve şöyle derdi:

Ezhibil-be'se rabben'nasi eşfi ve enteş'şafi la şifae illa şifauke şifaen la yugadiru sekame

ŞİFA DUASI TÜRKÇE ANLAMI


Bu hastalığı gider ey insanların Rabbi! Şifâ ver, çünkü şifâ verici sensin. Senin vereceğin şifâdan başka şifâ yoktur. Öyle şifâ ver ki hiç bir hastalık bırakmasın.»” (Buhârî, Merdâ, 20; Müslim, Selâm, 46; Ebû Dâvud, Tıbb, 18, 19)

SIHHAT VE SAĞLIK İÇİN OKUNACAK DUA - 2

Bismillahi turbetu ardina ve rîkatu ba'dina yüşfe sakimuna bi-izni rabbina.

ANLAMI

Allah'ın adıyla duâya başlarım. Bizim yerimizin toprağı ve birimizin tükürüğü vesilesiyle Allah'ın izniyle hastamız şifâ bulur" (Buhârî, Tıbb, 38; Müslim, Selâm, 54; Ebû Dâvud, Tıbb, 19)

SAĞLIK VE ŞİFA DUASI OKUNUŞU - 3

Euzu bi izettillahi ve kudretihi min şerri ma ecidu.

ŞİFA DUASI ANLAMI

Sağ elini vücudunda rahatsız olduğun mahalle koyup yedi defa mesh eyle ve her meshte: «Hissettiğim bu hastalığın şerrinden Allah'ın izzetine ve kudretine sığınırım! de. Biiznillahi Teâlâ şifâ bulursun." (İbn Hanbel, IV, 217)

CEBRAİL ALEYHİSSELAM’IN ŞİFA DUASI - 4

Bismillahi arkıyke min kulli şeyin yu'zike min şerri kulli nefsin ev aynin hasidin, Allahu yeşfike bismillahi arkıyke.
ANLAMI

Allah’ın ismiyle seni rahatsız eden her şeyden sana okurum. Her nefsin veya hasetçi her gözün şerrinden Allah sana şifâ versin. Allah’ın adıyla sana okurum.»” derdi.(Müslim, Selâm 40)

HASTAYA OKUNACAK DUA - 5

Hz. Peygamber, bir rahatsızlıkları olduğu zaman Muavvizeteyn sûrelerini okur, kendi üzerine üfler ve onu eliyle üzerinden silerdi. Ve şöyle buyururlardı:

Bismillahi Allahümme dâvini bi devaike veşfini bi şifaike ve ağnini bi fadlike ammen sivâk vahzer anni ezake.

ANLAMI

Allah’ın ismiyle. Ey Rabbim! Beni kendi devân ile tedavi et, bana kendi şifân ile şifâ ver ve beni kendi fazlınla Senden başkalarından müstağni kıl ve beni ezalardan uzak tut.»” (Heysemî, X, 180)

SARA (EPİLEPSİ) HASTALIĞI İÇİN OKUNACAK DUA

İbn Abbas’dan -radıyallahu anh- rivayete göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e bir hâtûn müracaat edip:

“– Ya Resûlallah, ben sar’a illetine duçar oluyorum. Hem de sar’a hâlinde açılıyorum. Allah Teâlâ’ya duâ ediniz ki, bu illeti benden izâle eylesin” dedi. Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kadına hitaben:

“– Dilersen sabret, bu illet mukabilinde sana cennet verilsin. Dilersen sıhhat ve afiyetin için Allah Teâlâya duâ edeyim,” buyurdu.

Sonra o hâtûn:

“– Yâ Resûlallah, böylece sabrederim. Yalnız sar’a hâlinde açılmamam için Allah Teâlâ Hazretlerine duâ ediniz” dedi.

Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de, o halinde açılmaması için duâ buyurdular. (Buhârî, Merdâ, 6; Müslim, Birr, 54)

ŞİFA NİYETİYLE KUR’AN OKUMAK VE OKUTMAK CAİZ MİDİR?

Kişinin maddi, manevi ve ruhi rahatsızlıklardan kurtulması için tıbbi tedavi yöntemlerine başvurması temel ilkedir. Bunun yanında Allah Teala’ya dua etmesi de uygun olur. Şüphesiz Kur’an müminler için şifa ve rahmettir (İsrâ, 17/82). Dolayısıyla gerek Kur’an-ı Kerim’de gerekse hadis-i şeriflerde yer alan dualar ve sureler, belirli sayılarla sınırlanmayarak okunabilir. Bu okumaya rukye denir. Sahabenin rukye olarak Fâtiha suresini okuduğu ve Resûlullah’ın da bunu onayladığı bilinmektedir (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’an 9).

Aslolan, duayı insanın kendisinin okumasıdır. Ancak, iyi ve takva sahibi bir insan olduğuna inandığı diğer müminlerden de kendisine dua etmesini isteyebilir. Hz. Âişe’den (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber (s.a.s.), hasta olan akrabalarının üzerine okuyarak sağ eliyle onları sıvazlar ve şöyle derdi:

(Ey Allah’ım, ey insanların Rabbi, şu hastalığı gider, şifa ver, şifa veren Sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa yoktur. Hastalığı ortadan kaldıracak bir şifa ver.) (İbn Mâce, Tıb, 35, 36)

Hasta olan kimse, ihtiyarlık ve ölüm dışında her hastalığın mutlaka bir çaresi olduğunun bilinciyle uzman hekimlere müracaat ederek tedavi yollarını aramalı, bunun yanında Yüce Allah’a sığınıp şifa vermesi için dua etmelidir. Bu maksatla bazı âlimler Kur’an-ı Kerim’den şifa konulu âyetlerin okunmasını tavsiye etmişlerdir. Şifa için okunan bazı âyetler şunlardır: Tevbe, 9/14; Yûnus, 10/57; Nahl, 16/69; Şu’arâ, 26/80; Fussılet, 41/44.

ALLAH’IN İZNİYLE ŞİFA BULMAK VEYA KÖTÜLÜKLERDEN KORUNMAK AMACIYLA YAPILAN “RUKYE” CÂİZ MİDİR?

Rukye hastalık ve kötülüklerden korunmak veya kurtulmak amacıyla Kur’an veya dua okuyup üfleme anlamında bir terimdir (İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “rky” md.; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “rky” md.).

Bazı İslam âlimleri rukyenin caiz olmadığı görüşünde ise de mezhep imamlarının da içinde bulunduğu âlimlerin çoğunluğu, konu ile ilgili bazı hadisleri delil göstererek, şirke ve istismara götürmemek şartıyla, fayda ve zararın rukyeden değil de Allah’tan olduğuna inanılarak yapılan rukyede bir sakınca bulunmadığını belirtmişlerdir (İbn Hacer, Feth, X, 206; İbnü’l-Kayyım, et-Tıbbü’n-Nebevî, s. 137-144; el-Fetâva’l-Hindiyye, V, 354-356).

Şöyle ki Hz. Peygamber (s.a.s.), hem kendisine hem ziyaret ettiği bazı hastalara okuyup üflemiş, bazen de Hz. Âişe (r.a) ona okuyup üflemiş ve eliyle meshetmiştir (Buhârî, Tıb, 32, 33, 39; Müslim, Selâm, 46-51,52; İbn Mâce, Tıb, 35-36).

Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s.), torunları Hasan ve Hüseyin için şeytandan, zehirli haşerattan, kem gözlerden korunmaları için dua etmiş (Buhârî, Enbiyâ, 10; İbn Mâce, Tıb, 36; Tirmizî, Tıb, 18), nazara, yılan ve akrep sokmasına karşı rukye yapılmasına izin vermiştir (Buhârî, Tıb, 17, 33, 37; Müslim, Selâm, 55-60; Ebû Dâvûd, Tıb, 17-18).

Yine Hz. Peygamberin (s.a.s.) hastalar için,

(Ey sıkıntıları gideren Allah, şifa ver! Ey şâfî! Senden başka şifa veren yoktur, hiçbir hastalık kalmayacak şekilde şifa ver) diye dua ettiği bilinmektedir (Buhârî, Tıb, 38; İbn Mâce, Tıb, 36; Ebû Dâvûd, Tıb, 17).

Konuyla ilgili rivayetler değerlendirildiğinde, Allah’ın izniyle şifa bulmak veya kötülüklerden korunmak amacıyla yapılan rukyelerin câiz, bunun dışında kalanların haram olduğu anlaşılmaktadır (Elmalılı, Hak Dini, IX, 6388).

Hastalara şifa ve hastalıktan kurtulmak için okunacak dualar nelerdir? Peygamber Efendimiz’in şifa duası var mıdır? Hastalara şifa veren dualar ve hasta duası...

Hz. Aişe’den -radıyallahu anh- rivayete göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- kendilerine bir hasta getirildiğinde şöyle duâ ederlerdi:

PEYGAMBERİMİZİN ŞİFA DUASI

Arapça:

Türkçe Okunuşu: "Ezhibil-be'se Rabben-nâsişfi ve-enteş'şafi la şifae illa şifauke şifaen la yugadiru sekame."

Anlamı:Bu hastalığı gider ey insanların Rabbi! Şifâ ver, çünkü şifâ verici sensin. Senin vereceğin şifâdan başka şifâ yoktur. Öyle şifâ ver ki hiç bir hastalık bırakmasın.»” (Buhârî, Merdâ, 20; Müslim, Selâm, 46; Ebû Dâvud, Tıbb, 18, 19)

HASTA NASIL ŞİFA BULUR?

Yine Hz. Aişe’den -radıyallahu anh- rivayete göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kendisine bir hastanın şifâ bulması için duâ talebedildiği zaman:

Arapça:

sifa_dua-2

Türkçe Okunuşu:Bismillahi turbetu ardina ve rîkatu ba'dina yüşfe sakimuna bi-izni rabbina.

Anlamı: Allah’ın adıyla duâya başlarım. Bizim yerimizin toprağı ve birimizin tükürüğü vesilesiyle Allah’ın izniyle hastamız şifâ bulur.»” (Buhârî, Tıbb, 38; Müslim, Selâm, 54; Ebû Dâvud, Tıbb, 19)

SARA (EPİLEPSİ) HASTALIĞI İÇİN DUA

İbn Abbas’dan -radıyallahu anh- rivayete göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e bir hâtûn müracaat edip:

“– Ya Resûlallah, ben sar’a illetine duçar oluyorum. Hem de sar’a hâlinde açılıyorum. Allah Teâlâ’ya duâ ediniz ki, bu illeti benden izâle eylesin” dedi. Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kadına hitaben:

“– Dilersen sabret, bu illet mukabilinde sana cennet verilsin. Dilersen sıhhat ve afiyetin için Allah Teâlâya duâ edeyim,” buyurdu.

Sonra o hâtûn:

“– Yâ Resûlallah, böylece sabrederim. Yalnız sar’a hâlinde açılmamam için Allah Teâlâ Hazretlerine duâ ediniz” dedi.

Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de, o halinde açılmaması için duâ buyurdular. (Buhârî, Merdâ, 6; Müslim, Birr, 54)

DİŞ AĞRISI İÇİN DUA

Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyururlardı:

Arapça:

sara_hastalarina_dua

Anlamı: Ağrıyan dişinin üzerine şehâdet parmağını koyup Yâsin-i şerîfin son tarafını nihayete kadar oku, biiznillah teâlâ şifâ bulur.” (Suyûtî, el-Câmi’us-Sağîr, no: 5218)

HASTALARA ŞİFA DUASI

Arapça:

dis_agrisi_duasi

Türkçe Okunuşu: Euzu bi izettillahi ve kudretihi min şerri ma ecidu.

Anlamı:Sağ elini vücudunda rahatsız olduğun mahalle koyup yedi defa mesh eyle ve her meshte: «Hissettiğim bu hastalığın şerrinden Allah’ın izzetine ve kudretine sığınırım!» de. Biiznillahi Teâlâ şifâ bulursun.” (İbn Hanbel, IV, 217)

CEBRAİL ALEYHİSSELAM’IN ŞİFA DUASI

Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz rahatsızlandıkları zaman onu Cibril -aleyhisselam- tedavi eder ve:

Arapça:

peygamberimize_okunan_dua

Türkçe Okunuşu: Bismillahi arkıyke min kulli şeyin yu'zike min şerri kulli nefsin ev aynin hasidin, Allahu yeşfike bismillahi arkıyke.

Anlamı: Allah’ın ismiyle seni rahatsız eden her şeyden sana okurum. Her nefsin veya hasetçi her gözün şerrinden Allah sana şifâ versin. Allah’ın adıyla sana okurum.»” derdi.(Müslim, Selâm 40)
HASTA DUASI

Hz. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bir rahatsızlıkları olduğu zaman Muavvizeteyn sûrelerini okur, kendi üzerine üfler ve onu eliyle üzerinden silerdi. Ve şöyle buyururlardı:

Arapça:

peygamberimiz_hasta_oldugunda_okudugu_dua

Türkçe Okunuşu:Bismillahi Allahümme dâvini bi devaike veşfini bi şifaike ve ağnini bi fadlike ammen sivâk vahzer anni ezake.

Anlamı: Allah’ın ismiyle. Ey Rabbim! Beni kendi devân ile tedavi et, bana kendi şifân ile şifâ ver ve beni kendi fazlınla Senden başkalarından müstağni kıl ve beni ezalardan uzak tut.»” (Heysemî, X, 180)

HASTALAR İÇİN ŞİFA DUASI

Henüz eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eden bir mü’min yedi defa:

Arapça:

eceli_yaklasan_hastaya_okunacak_dua

Türkçe Okunuşu: Es-elullahel-azime rabbel arşil azimi en yeşfiyeke.

Anlamı:Büyük Allah’tan, büyük Arş’ın Rabbi Allah’tan sana şifâ vermesini istiyorum!»” derse muhakkak afiyet bulur. (Ebû Dâvud, Cenâiz, 8; Tirmizî, Tıbb, 32; İbn Hanbel, I, 239)


KUR’AN’DA GEÇEN ŞİFA AYETLERİ


Kur’ân-ı Kerim’de bulunan şifâ âyetleri; sağlık için duâ, şifâ için duâ, hasta duâsı, hastalara şifâ duâsı arayanlar için en etkili şifâ duâlarıdır.
Şifa âyetleri şunlardır:
Tevbe 14,
Yunus 57,
Nahl 69,
İsra 82,
Şuara 80,
Fussilet 44.


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قَٰتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ ٱللَّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ


Kâtilûhum yuazzibhumullâhu bi eydîkum ve yuhzihim ve yansurkum aleyhim ve yeşfi sudûre kavmin mu´minîn(mu´minîne).

(14-15) Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü’min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah, dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

9-Tevbe  Suresi 14. Ayet


يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ قَدْ جَآءَتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَآءٌ لِّمَا فِى ٱلصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ

Yâ eyyuhen nâsu kad câetkum mev´ızatun min rabbikum ve şifâun limâ fîs sudûri ve huden ve rahmetun lil mu´minîn(mu´minîne).

Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi.

10-Yûnus  Suresi 57. Ayet

ثُمَّ كُلِى مِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِ فَٱسْلُكِى سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًا ۚ يَخْرُجُ مِنۢ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَٰنُهُۥ فِيهِ شِفَآءٌ لِّلنَّاسِ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

Summe kulî min kullis semerâti feslukî subule rabbiki zululâ(zululen), yahrucu min butûnihâ şarâbun muhtelifun elvânuhu fîhi şifâun lin nâs(nâsi), inne fî zâlike le âyeten li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne).

“Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir.” Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir (toplum) için bir ibret vardır.

16-Nahl  Suresi 69. Ayet

وَنُنَزِّلُ مِنَ ٱلْقُرْءَانِ مَا هُوَ شِفَآءٌ وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ ۙ وَلَا يَزِيدُ ٱلظَّٰلِمِينَ إِلَّا خَسَارًا

Ve nunezzilu minel kur’âni mâ huve şifâun ve rahmetun lil mu’minîne ve lâ yezîduz zâlimîne illâ hasârâ(hasâran).

Biz Kur’an’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimlerin ise Kur’an, ancak zararını artırır.

17-İsrâ  Suresi 82. Ayet

وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ

Ve izâ maridtu fe huve yeşfîn(yeşfîni).

“Hastalandığımda da O bana şifa verir.”

26-Şuarâ  Suresi 80. Ayet

وَلَوْ جَعَلْنَٰهُ قُرْءَانًا أَعْجَمِيًّا لَّقَالُوا۟ لَوْلَا فُصِّلَتْ ءَايَٰتُهُۥٓ ۖ ءَا۬عْجَمِىٌّ وَعَرَبِىٌّ ۗ قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ هُدًى وَشِفَآءٌ ۖ وَٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِىٓ ءَاذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ يُنَادَوْنَ مِن مَّكَانٍۭ بَعِيدٍ

Ve lev cealnâhu kur’ânen a’cemiyyen le kâlû lev lâ fussilet âyâtuh(âyâtuhu), e a’cemiyyun ve arabîy(arabîyyun), kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâun, vellezîne lâ yû’minûne fî âzânihim vakrun ve hûve aleyhim amâ(amen), ulâike yunâdevne min mekânin baîd(baîdin).

Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi. De ki: “O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).”

41-Fussilet  Suresi 44. Ayet


    Tevbe Sûresi, 14. Ayet

Okunuşu: "...Ve yeşfi sudûra kavmin mu'minîn. (mu'minîne)."

Anlamı: “Allah, mümin bir topluluğun kalplerine şifa versin/gönüllerini ferahlatsın!” (et-Tevbe, 14)

    Yunus Sûresi, 57. Ayet

Okunuşu: "...Ve şifâun limâ fîs sudûri. (sudûrin)"

Anlamı: “…Gönüllerdeki dertlere şifâdır...” (Yûnus, 57)

    Nahl Sûresi, 69. Ayet

Okunuşu: "...Yahrucu min butûnihâ şarâbun muhtelifun elvânuhu fîhi şifâun lin nâs(nâsi), inne fî zâlike le âyeten li kavmin yetefekkerûn. (yetefekkerûne)..."

Anlamı: “…Onların (arıların) karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır…” (en-Nahl, 69)

    İsrâ Sûresi, 82. Ayet

Okunuşu: "Ve nunezzilu minel kur’âni mâ huve şifâun ve rahmetun lil mu’minîne (mu’minîn)...."

Anlamı: “Biz, Kur’ân’dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, mü’minler için şifâ ve rahmettir…” (el-İsrâ, 82)

    Şuarâ Sûresi, 80. Ayet

Okunuşu: "Ve izâ maridtu fe huve yeşfîni."

Anlamı: “Hastalandığım zaman bana şifâ veren O’dur.” (eş-Şuarâ, 80)

    Fussilet Sûresi, 44. Ayet

Okunuşu: "Kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâun (şifâ')..."

Anlamı: “…De ki: O, (Kur’ân) inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifâdır…” (Fussılet, 44)



AYETLERİN KARŞILAŞTIRMALI MEALİ VE TEFSİRİ
Surelerin tefsiri ve karşılaştırmalı meali için ayetleri tıklayınız:



Hastaya Okunacak Sureler ve Dualar

(1) Usame bin Şureyk (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahabeler ile beraber iken geldim. Onlar Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında başlarının üzerinde kuş varmış hareket ettiklerinde uçacakmış gibi idiler. Onlara selam verip oturdum. Civar köylerden bedevi Araplar geldi ve:

−Ya Rasulallah, hasta olduğumuzda tedavi olalım mı? dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Evet, tedavi olunuz! Zira Allah yarattığı her derde deva yaratmıştır. Ancak ihtiyarlık müstesnadır!”

Ahmed bin Hanbel Müsned 4/278, Ebu Davud 3855, Tirmizi 2039, İbni Mace 3436

(2) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Allah indirdiği her derde mutlaka şifa da indirmiştir.”

Buhari 5720

(3) Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:

−Ya Rasulallah! İnsanların bela yönünden hangisi daha şiddetli olur dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Bela yönünden insanların en şiddetlisi, Nebilerdir. Sonra rütbece en üstün olanlar. Kul dinine göre belaya uğratılır. Kişi dininde kuvvetli ise belası şiddetli olur. Eğer dininde zayıf ise o da dinine göre belaya uğratılır. Bela kuldan ayrılmaz (imtihana devam eder) ta ki kul üzerinde hiç günah kalmamış bir halde yeryüzünde gezer olunca onu bırakır.”

Ahmed bin Hanbel Müsned 1481, Darimi 2/320, İbni Mace 4023, İbni Hibban Mevarid 699, Albânî Sahihu’l-Cami’ 992

İbnu’l-Kayyim el-Cevziyye (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:

“Başına bir bela geldiği vakit kerem sahibi kimselerin sabrı ile ona sabret! O seni daha çok kerem sahibi yapar. Onu insanlara şikâyet ettiğin vakit, Rahim olan Allah’ı hiç merhameti olmayanlara şikâyet etmiş gibi olursun!”

İbnu’l-Kayyim el-Cevziyye Uddeti’s-Sabirin 90

(4) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), hasta ziyareti için bir hastanın yanına girdiğinde ona şöyle derdi:

لاَ بَأْسَ، طَهُورٌ إِنْ شَآءَ اللهُ

“Beis yoktur, temizlik olur inşallah.”

Buhari 12/5698

(5) Abdulaziz bin Suheyb şöyle dedi:

Ben, Sabit el-Bunânî (Radiyallahu Anh) ile beraber Enes (Radiyallahu Anh)’ın yanına girdim. Sabit el-Bunânî (Radiyallahu Anh), Enes (Radiyallahu Anh)’a:

–Ya Eba Hamza! Ben hastalandım, dedi. Enes (Radiyallahu Anh):

−Seni, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in rukyesi ile rukye yapayım mı? (Yani Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in duası ile tedavi edeyim mi?) dedi. Sabit el-Bunânî (Radiyallahu Anh)’da:

−Evet dedi. Bunun üzerine Enes (Radiyallahu Anh):

اللَّهُمَّ رَبَّ النَّاسِ، مُذْهِبَ الْبَاسِ، إِشْفِ أَنْتَ الشَّافِي، لاَ شَافِيَ إِلاَّ أَنْتَ، شِفَآءً لاَ يُغَادِرُ سَقَمًا

−“Ey insanların Rabbi olan Allah’ım! Hastalığı giderip, şifa ver! Sen şifa vericisin. Sen’den başka şifa verici yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayacak şekilde şifa ver, diyerek dua etti.”

Buhari 12/5767, Tirmizi 980, Ebu Davud 3890

(6) Osman bin Ebi’l-Âs (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e, Müslüman olduğum günden beri vücudumda hissettiğim bir rahatsızlığı şikâyet ettim ve buna müteakiben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu:

−“Vücudunun ağrıyan yerine elini koy ve üç kere:

بِسْمِ اللهِ

‘Bismillah’ de ve yedi kere de şöyle de:

أَعُوذُ بِاللهِ، وَقُدْرَتِهِ، مِنْ شَرِّ مَا أَجِدُ، وَأُحَاذِرُ

Allah’ın adıyla. Hissettiğim ve hissedeceğim ağrının şerrinden, Allah’a ve O’nun kudretine sığınıyorum.”

Müslim 2202/67

(7) Osman bin Ebi’l-Âs (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldim ve:

−Bende bir ağrı var, neredeyse beni helak edecek dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu:

−“Sağ elinle ağrıyan yeri yedi defa ovala ve:

أَعُوذُ بِعِزَّةِ اللهِ، وَقُدْرَتِهِ مِنْ شَرِّ مَا أَجِدُ

Duyduğum ağrının şerrinden Allah’ın İzzet ve Kudretine sığınırım diye dua et!”

Ben bunu yaptım. Aziz ve Celîl olan Allah da bendeki bu ağrıyı giderdi. O günden beri aileme ve başkalarına sürekli bunu tavsiye ediyorum.

Ebu Davud 3891, İbni Mace 3522, Tirmizi 2162

(8) Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh)’ın hanımı Zeynep (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Yaşlı bir kadın humre hastalığını okumak için bize gelirdi. Abdullah eve gireceği vakit öksürerek ses çıkarırdı. Bir gün Abdullah eve geldi kadın onun sesini işitince korkusundan sedirin altına gizlendi. Abdullah yanıma geldi oturudu. Bana dokundu ve (belimde) ip buldu ve bana:

−Bu nedir? dedi. Ben de dedim ki:

−Humreden dolayı benim için okunmuş rukyedir. Onu çekip koparıp attı ve şöyle dedi:

−Andolsun ki, Abdullah’ın âilesi şirkten uzaktır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i şöyle buyururken işittim:

−“Şüphesiz ki, temaim ve tivele şirktir!”

Zeynep (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

−Ben bir gün dışarı çıktım biri bana baktı ve gözümden yaş aktı. Gözümü okuduğum vakit yaş akması kesildi. Okumayı terk ettiğim vakit ise gözümden yine yaş aktı. Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh) dedi ki:

−O şeytandır! Sen ona itaat ettiğin vakit, seni bıraktı. Sen ona asi olduğun vakit, parmağını gözüne soktu. Eğer sen, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yaptığı gibi yapsaydın daha hayırlı ve şifa bulmaya daha layık olurdun.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Gözüne suyu serpersin ve şöyle dersin!”

أَذْهِبِ الْبَاسَ رَبَّ النَّاسِ إِشْفِ، أَنْتَ الشَّافِي لاَشِفَآءَ إِلاَّ شِفَاؤُكَ، شِفَاءً لاَ يُغَادِرُ سَقَمًا

Temaim: Temime’nin çoğuludur.

Tivele: Karı koca arasında ki muhabbeti artırmak veya onları ayırmak için yapılan şey.

Temime: Nazar boncuğu ve muska demektir. Temime’nin anlamları şunlardır:

a) Göz değmesini engellemek için boyna takılan bir nesne.

b) Sırma yahut ipe dizilen alacalı, beyazlı ve siyahlı boyuna asılan boncuktur.

c) İçerisine sure veya koruma duaları yazılan kolyedir.

d) Çocukların boyunlarına asılan muskadır.

İbni Mace 3530, Ebu Davud 3883, Ahmed bin Hanbel Müsned 3615

(9) Hârice bin Salt et-Temîmî (Radiyallahu Anh), amcasından şöyle rivayet etti:

Amcam, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına gelip Müslüman olmuş. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanından ayrılıp geri dönmüş. Daha sonra bir topluluğa uğramış. Onların yanında demirle bağlanmış deli bir adam varmış. O delinin ailesi amcama:

−Bize anlatıldığına göre şu sizin arkadaşınız Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayırla gelmiş. Senin yanında bu deliyi tedavi edecek bir şey var mı? diye sormuşlar. Bunun üzerine amcam şöyle devam etti:

Deliye Fâtiha ile rukye yaptım ve deli iyi oldu. Bana yüz tane koyun verdiler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gelip bunu anlattım. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:

−“Bundan başka (okuduğun bir şey) var mı?”

Ben de:

−Hayır dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ’de şöyle buyurdu:

−“O koyunları al! Allah’a yemin ederim ki, bâtıl rukye karşılığında aldığını yiyen nice insanlar vardır. Allah’a yemin olsun ki, sen hak olan rukye karşılığında aldığını yiyorsun.”

Ebu Davud 3896, Ahmed bin Hanbel Müsned 5/221, Buhari 12/5771, Müslim 2201/65

(10) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), âilesinden bir kimse hastalandığı zaman, onun üzerine; Muavvezat’ı (İhlâs, Felak ve Nâs Surelerini) okurdu…

Müslim 2192/50

(11) Suheyl’in babası Ebu Salih (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Eslem kabilesinden bir adam şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında oturuyordum, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sahabelerinden biri gelip şöyle dedi:

−Ey Allah’ın Rasulü! Bu gece zehirlendim ve sabaha kadar uyuyamadım! dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de ona şöyle buyurdu:

−“Seni zehirleyen şey nedir?”

Sahabe:

−Akreptir, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:

−“Eğer sen akşamladığın vakit şöyle dua etmiş olsaydın Allah Azze ve Celle dilerse zarar veremezdi:

أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّاتِ مِنْ شَرِّ ماَ خَلَقَ

Yarattığı şeylerin şerrinden Allah’ın tam olan kelimelerine sığınırım.”

Ebu Davud 3898, İbni Mace 3518, Müslim 2709/55

(12) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), hasta ziyaretine gittiğinde yahut bir hasta Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e getirildiğinde şöyle dua ederdi:

أَذْهِبِ الْبَاسَ، رَبَّ النَّاسِ، إِشْفِ، وَأَنْتَ الشَّافِي لاَ شِفَآءَ إِلاَّ شِفَاؤُكَ، شِفآءً لاَ يُغَادِرُ سَقَمًا

“Ey İnsanların Rabbi! Hastalığını giderip, şifa ver. Sen şifa verensin. Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayacak şekilde şifa ver!”

Buhari 12/5715, Müslim 2191/47, İbni Mace 3520

(13) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kim, henüz eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eder de onun yanında yedi kere şöyle dua ederse, Allah o hastayı iyi eder:

بِسْمِ اللهِ، أَسْأَلُ اللهَ الْعَظِيمَ رَبَّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ أَنْ يَشفِيَكَ

Allah’ın adıyla. Büyük Arşın sahibi yüce Allah’tan sana şifa vermesini dilerim.”

Ebu Davud 3106, Tirmizi 2165, Nesei, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/239, 375

(14) Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Cebrail (Aleyhisselam), Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gelerek:

–Ey Muhammed! Hastalandın mı? diye sordu.

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de:

–‘Evet’ dedi. Cebrail (Aleyhisselam):

بِسْمِ اللهِ أَرْقِيكَ، مِنْ كُلِّ شَيْءٍ يُؤْذِيكَ، مِنْ شَرِّ كُلِّ نَفْسٍ أَوْ عَيْنِ حَاسِدٍ، اَللهُ يَشْفِيكَ، بِسْمِ اللهِ أَرْقِيكَ

–Allah’ın ismiyle seni rahatsız edecek her şeyden, her bir canlının zararından hasetçinin gözünden, seni okuyup sana dua ederim. Allah sana şifa versin. Allah’ın adıyla sana dua edip nefes ederim, dedi.”

Müslim 2186/40, İbni Mace 3523

(15) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şu rukye ile rukye yapardı (Yani şu dua ile hastaları okurdu):

أَذْهِبِ الْبَاسَ رَبَّ النَّاسِ، بِيَدِكَ الشِّفَاءُ، لاَ كاَشِفَ لَهُ إِلاَّ أَنْتَ

“Ey İnsanların Rabbi! Bu hastalığı gider. Şifa ancak Senin elindedir. Onu Senden başka giderecek yoktur.”

Müslim 2191/49

(16) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şu rukye ile rukye yapardı (Yani şu dua ile hastaları okurdu):

اِمْسَحِ الْبَاسَ رَبَّ النَّاسِ، بِيَدِكَ الشِّفَاءُ، لاَ كاَشِفَ لَهُ إِلاَّ أَنْتَ

“Hastalığı sil (yok et) Ey İnsanların Rabbi! Şifa ancak Senin elindedir. Onu Senden başka giderecek yoktur.”

Buhari 12/5768

(17) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hastaya şöyle rukye yapardı (Yani hastaya şu duayı okurdu):

بِسْمِ اللهِ، تُرْبَةُ أَرْضِنَا، بِرِيقَةِ بَعْضِنَا، يُشْفَى سَقِيمُنَا، بِإِذْنِ رَبِّنَا

“Allah’ın ismiyle. Şu bizim yurdumuzun toprağı ile bağzımızın tükürüğüdür. Rabbimiz izniyle hastamız şifalanır.”

Buhari 12/5768, 5769, Müslim 2194/54 Ebu Davud 3895, İbni Mace 3521

(18) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Bir kimse hastayı ziyarete geldiği zaman şöyle desin:

اللَّهُمَّ إِشْفِ عَبْدَكَ، يَنْكَأُ لَكَ عَدُوًّا، اَوْ يَمْشِي لَكَ إِلَى جَناَزَةٍ

Ey Allah’ım! Kuluna şifa ver. Senin için düşmanı öldürür yahut da Senin için cenazede yürür.”

Ebu Davud 3107

- Kur'ân'ı şifa için okuyabilir miyiz?

Kur'an'ın her ayeti birer şifadır. Her ayet her hastalık için okunabilir.

a. Kur'an surelerinin ve ayetlerinin her birini şifa, dua niyetine ve isteklerinizi niyet ederek okuyabilirsiniz.

b. Özel olarak Fatiha, İhlas, Nas, Felak, Yasin, Tebareke surelerini Ayet el-Kürsi, Amenarrasülü ve Haşr suresinin son üç ayetini okuyabilirsiniz.

Kur'ân iki şifadan söz eder: Birisi bal, diğeri de Kur'ân'ın kendisi. Bal, maddi bir şifa kaynağı iken, Kur'ân hem maddi hem manevi bir şifa kaynağıdır:

    "Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir." (Yunus, 10/57)

    "Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır." (Nahl, 16/69)

    "Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır." (İsra, 17/82)

    "Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur'an kılsaydık, diyeceklerdi ki: 'Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab'a yabancı dilden (kitap) olur mu?' De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden bağırılıyor (da Kur'an'da ne söylendiğini anlamıyorlar.)" (Fussılet, 41/44)

- Kur'ân'ın sunduğu bu şifa nasıl bir şifadır?

Kur'an küfre, şirke, imansızlığa, zulme ve vicdansızlığa karşı bir şifadır. Bu zaten açıkça ortada... Kur'ân'ın davetine uyanlar bu şifayı tadıyorlar, anlıyorlar ve yaşıyorlar. Çünkü Kur'an bu özelliğiyle insanlığın en büyük yaralarını tedavi ediyor.

İman ederek Rabbini tanıyan insan sahibini, malikini ve mabudunu buluyor, vahşetten, dehşetten ve bütün korkulardan kurtuluyor.

- Acaba Kur'ân bildiğimiz psikolojik ve bedeni hastalıklarımızın tedavisinde nasıl kullanılır, nasıl kullanılmış?

Kur'ân'dan istifade etmede örnek ve rehber olan Peygamberimiz (asm) bu konuda da bir öncülük ediyor, yol gösteriyor, bizzat kendi uygulamalarıyla ders veriyor. Peygamberimiz (asm) bazı sureleri özellikle kendi hastalığına karşı okuduğu gibi, aile fertlerinden birisi hasta olunca da okurdu.

Peygamberimizin (asm) hanımı Hz. Aişe (r.a.) diyor ki:

    "Ailesinden birisi hastalandığı zaman Resulullah (a.s.m.) Muavvizatı (Felak ve Nâs Sûrelerini) okuyarak onun üzerine üflerdi. Vefatıyla sonuçlanan hastalığa yakalandığında bu sureleri okuyup onun üzerine üflemeye ve kendi eliyle meshetmeye başladım. Çünkü onun elinin bereketi benim elimden daha fazlaydı." (Müslim, Selam, 50)

Yine Hz. Aişe (ra)'nin anlattığına göre, Peygamberimiz (asm) her gece istirahate çekileceği zaman İhlâs ve Muavvizeteyn sûrelerini okuyup avuçlarına üfler, sonra ellerinin yetişebildiği yere kadar vücudunun her tarafını meshederdi. Hadisin devamında, "Sonra Resulullah hastalanınca ona böyle yapmamı bana emrederdi." diyor. (Buharı, Tıb 39)

Peygamberimizin (asm) sözünü ettiği bir diğer şifa suresi, hepimizin bildiği Fâtiha'dır.

    "Fatiha her türlü hastalığa şifadır." (Dârimî, Fadlu'l-Kur'ân 12)

buyuran Allah Resulü (asm) maddi / manevi bütün hastalıklara karşı Fatiha'nın okunması gerektiğini tavsiye eder.

Bu arada Kur'ân-ı Kerim'de "Rabbenâ" ve "Rabbi" ile başlayan pek çok dua âyetleri vardır. Bu âyetleri maddi hastalıkların tedavisi için okuyabileceğimiz gibi, manevi, psikolojik hastalıklar için okumamız da pekâla mümkündür.

Hz. İbrahim (as), "Hastalandığım zaman bana şifayı veren O'dur." (Şuarâ, 26/80) derken, şifayı doğrudan doğruya Allah'tan istiyor.

Hz. Eyyup (as) ise seneler süren ağır hastalığına karşı o meşhur duasını okur, Rabbinden yardım ister; Cenab-ı Hak duasını kabul eder, ayağını yere vurmasını emreder. Hz. Eyyup (as) da ayağını yere vurur vurmaz yerden şu fışkırır, bu sudan hem içer, hem de bütün vücudun yıkar, sağlığına kavuşur.

Kur'ân'daki şifa dualarını okumak, ilaç tedavisini ve tıbbın gerekli gördüğü diğer müdahaleleri terk etmek anlamına gelmemelidir.

Doktora gitmek, ilaç kullanmak, ameliyat olmak, perhiz yapmak da birer fiili duadır ve şifayı Allah'tan istemektir. Yoksa ne ilaç şifa verir, ne de doktor. Gerçek Şâfi, şifâ verici Allah'tır.

Kur’an-ı Kerim’de Şifa ile İlgili Ayetler Arapça Türkçe

1. Yûnus Suresi 57. Ayet:

Arapça: {يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ}

Türkçe: “Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, gönüllerde olan dertlere bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.”

2. İsra Suresi 82. Ayet:

Arapça: {وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلَا يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إِلَّا خَسَارًا}

Türkçe: “Biz Kur’an’dan, müminler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. O, zalimlerin ise sadece zararını artırır.”

3. Fussilet Suresi 44. Ayet:

Arapça: {قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ آمَنُوا هُدًى وَشِفَاءٌ وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِي آذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى أُوْلَئِكَ يُنَادَوْنَ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ}

Türkçe: “De ki: O (Kur’an), iman edenler için bir hidayet ve şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur’an) onlara karşı körlüktür. Onlar sanki uzak bir yerden çağrılıyorlar (da cevap vermiyorlar).”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Şifa ile İlgili Hadisleri
Arapça Türkçe

1. Ebu Hüreyre’den (r.a.) rivayetle:

Arapça: {مَا أَنْزَلَ اللهُ دَاءً إِلا أَنْزَلَ لَهُ شِفَاءً}

Türkçe: “Allah, her hastalığı indirmiştir ve onunla birlikte şifasını da indirmiştir.”

2. İbn-i Mace’den (r.a.) rivayetle:

Arapça: {عَلَيْكُمْ بِالْحِبَّةِ السَّوْدَاءِ، فَإِنَّ فِيهَا شِفَاءً مِنْ كُلِّ دَاءٍ إِلَّا السَّامَ}

Türkçe: “Siyah kimyonu (çörek otu) kullanın. Çünkü onda ölümden başka her hastalık için şifa vardır.”

3. Aişe’den (r.a.) rivayetle:

Arapça: {كَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا اشْتَكَى نَفَثَ فِي يَدَيْهِ بِالْمُعَوِّذَاتِ وَمَسَحَ بِهِمَا عَلَى جَسَدِهِ}

Türkçe: “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir rahatsızlığı olduğunda ellerine üfler ve sonra vücudunu onlarla mesh ederdi.”
Şifa Duaları

1. Fatiha Suresi:

Arapça: {بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ اهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالِّينَ}

Türkçe: “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Hamd, âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, din gününün maliki Allah’a mahsustur. (Rabbimiz!) Ancak Sana kulluk ederiz ve yalnız Sen’den yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna; gazaba uğrayanların ve sapıtanların yoluna değil.”

2. Ayet-el Kürsi:

Arapça: {اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ مَنْ ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلَّا بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِهِ إِلَّا بِمَا شَاءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَلَا يَئُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ}

Türkçe: “Allah, O’ndan başka ilah yoktur. Hayy’dır, kayyum’dur. O’nu ne bir uyuklama tutar ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise O’nun dilediği kadarından başka, O’nun ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. O’nun kürsüsü, gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları koruyup gözetmek O’na ağır gelmez. O, yücedir, büyüktür.”

3. İhlas Suresi:

Arapça: {قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ اللَّهُ الصَّمَدُ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ}

Türkçe: “De ki: O Allah tektir. Allah sameddir. O doğurmamış ve doğurulmamıştır. Hiçbir şey O’na denk değildir.”

4. Felak ve Nas Sureleri:

Arapça: {قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ}

Türkçe: “De ki: Sabahın Rabbine sığınırım. Yarattığı şeylerin şerrinden. Karanlık çöktüğü zaman gecenin şerrinden. Düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden. Haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden.”

Arapça: {قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ مَلِكِ النَّاسِ إِلَٰهِ النَّاسِ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ}

Türkçe: “De ki

: İnsanların Rabbine sığınırım. İnsanların Melikine. İnsanların İlâhına. O sinsi vesvesecinin şerrinden. O ki insanların kalplerine vesvese verir. Gerek cinlerden, gerek insanlardan.”
Diğer Şifa Duaları

1. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) şifa duası:

Arapça: {اللَّهُمَّ رَبَّ النَّاسِ أَذْهِبِ الْبَأْسَ اشْفِ أَنْتَ الشَّافِي لَا شِفَاءَ إِلَّا شِفَاؤُكَ شِفَاءً لَا يُغَادِرُ سَقَمًا}

Türkçe: “Ey insanların Rabbi! Hastalığı gider, şifa ver. Sen şifa verensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki, hiçbir hastalık bırakmasın.”

2. Yunus Peygamber’in duası:

Arapça: {لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ}

Türkçe: “Senden başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum.”

3. Ayşe’nin (r.a.) Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) atfen naklettiği şifa duası:

Arapça: {بِاسْمِ اللَّهِ أَرْقِيكَ، مِنْ كُلِّ شَيْءٍ يُؤْذِيكَ، مِنْ شَرِّ كُلِّ نَفْسٍ أَوْ عَيْنٍ حَاسِدٍ، اللَّهُ يَشْفِيكَ، بِاسْمِ اللَّهِ أَرْقِيكَ}

Türkçe: “Allah’ın adıyla seni her şeyden koruyorum; her nefsin veya haset eden gözün şerrinden. Allah sana şifa versin. Allah’ın adıyla seni koruyorum.”

Kur’an, müminler için şifadır

Sual: Ölülere ve hastalara, Yasin ve Fatiha okunuyor. Bu surelerin tercümelerinde şifadan bahsetmiyor. Fatiha suresini okurken kendimize dua ediyoruz. Bunların şifa ile ilgisi nedir?
CEVAP
Neden bahsederse bahsetsin, Kur’an-ı kerimin her âyeti, her harfi şifadır.
Hadis-i şerifte, (İlaçların en iyisi Kur’an-ı kerimdir) buyuruldu. (İbni Mace)

Peygamber efendimiz üç türlü ilaç kullanırdı. Kur’an-ı kerim veya dua okurdu. Fen ile bulunan ilaçları kullanırdı. Her ikisini karışık kullanırdı. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kur’an-ı kerimden şifa beklemeyen, şifaya kavuşamaz.) [Deylemi]

Kur’an-ı kerim ve dua, şartlarına uygun okunursa, elbette şifa verir. Okuyanın ve hastanın buna inanması gerekir. Haram işleyenin ve itikadı düzgün olmayanın okuması fayda vermez. Kur’an-ı kerimi ücretle okumak haramdır. (Tefsir-i Mazhari)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Fatiha her derde devâdır.) [Beyheki]

(Fatiha suresi Allahü teâlânın gadabını önler.) [Şir’a]

(Ölülerinize Yasin okuyun!) [İ.Ahmed]

(Kabristana giren kimse, Yasin suresini okusa, o gün ölülerin azapları hafifler. Ölülerin sayısı kadar o kimseye sevap verilir.) [Etfâl-ül müslimin]

(Yasin okuyanın sıkıntısı gider.) [Deylemi]

(Cuma gecesi Yasin suresini okuyanın günahları affedilir.) [İsfehani]

(Geceleyin Yasin okuyan kimse, affedilmiş olarak sabaha çıkar.) [Buhari]

(Allah rızası için Yasin okuyanın günahları affolur.) [İbni Sünni]

(Her gece, Yasin okumaya devam eden kimse, şehid olarak ölür.) [Taberani]

(Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’anın kalbi de Yasindir.) [Tirmizi]

(Bir defa Yasin okuyan, on defa Kur’an-ı kerimi okumuş sevabına kavuşur.) [Tirmizi]

Yasin suresinde, kıyamette olan şeyler, dünyanın geçici olduğu, Cennet nimetleri ve Cehennem azapları da bildirilmektedir. Anlayan hasta, yanında okununca, iman ile gitmeye sebep olan şeyleri işitmiş olur. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(İmam-ı Ahmed bin Hanbel hazretleri, Cenab-ı Hakkın, (Anlayarak da anlamayarak da Kur’an-ı kerim okuyan, benim rızama kavuşur) buyurduğunu bildirmektedir.) [İhya]

Ölüler için de Yasin-i şerif okunması emredilmiştir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yanında Yasin-i şerif okunan hasta, suya doymuş olarak vefât eder, doymuş olarak kabre girer) (Müslüman bir hasta yanında Yasin okunursa, Rıdvân ismindeki melek Cennet şerbeti getirir. O kimse, suya doymuş olarak ruhunu teslim eder. Doymuş olarak da kabre girer, suya ihtiyacı olmaz.) [Seadet-i Ebediyye]

Dualar ve şifalar
Hastalığın durumuna göre tedavi, ilaç ile, sadaka vermekle ve dua ile yapılır. Şifayı veren yalnız Allahü teâlâdır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(İbrahim,"hastalığıma ancak O şifa verir" dedi.) [Şuara 80]

(Kur'an-ı kerim, müminler için şifa ve rahmettir.) [İsra 82]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Asıl deva Kur'andır.) [İbni Nasr]

(Fatiha ile Âyet-el kürsiyi okuyana, o gün nazar değmez.) [Deylemi]

(La ilahe illa ente sübhaneke, inni küntü minez-zalimin’i okuyan, dert ve beladan kurtulur.) [Hakim] (40 defa okuma iyi olur)

(Sabah-akşam İhlas ve Muavvizeteyni [iki kuleuzüyü] üçer defa oku! Bunlar, bütün belaları, afetleri, sıkıntıları ve istemediğin şeyleri giderir.) [Tirmizi]

İlaçların en iyisi

Sual: Ölülere ve hastalara, Yasin ve Fatiha okunuyor. Bu surelerin tercümelerinde şifadan bahsetmiyor. Fatiha suresini okurken kendimize dua ediyoruz. Bunların şifa ile ilgisi nedir?
CEVAP
Neden bahsederse bahsetsin, Kur’an-ı kerimin her âyeti, her harfi şifadır. Hadis-i şerifte, (İlaçların en iyisi Kur’an-ı kerimdir) buyuruldu. (İbni Mace)

Peygamber efendimiz üç türlü ilaç kullanırdı. Kur’an-ı kerim veya dua okurdu. Fen ile bulunan ilaçları kullanırdı. Her ikisini karışık kullanırdı. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kur’an-ı kerimden şifa beklemeyen, şifaya kavuşamaz.) [Deylemi]

Kur’an-ı kerim ve dua, şartlarına uygun okunursa, elbette şifa verir. Okuyanın ve hastanın buna inanması gerekir. Haram işleyenin ve itikadı düzgün olmayanın okuması fayda vermez. Kur’an-ı kerimi ücretle okumak haramdır. (Tefsir-i Mazhari)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Fatiha her derde devâdır.) [Beyheki]

(Fatiha suresi Allahü teâlânın gadabını önler.) [Şir’a]

(Ölülerinize Yasin okuyun!) [İ. Ahmed]

(Kabristana giren kimse, Yasin suresini okusa, o gün ölülerin azapları hafifler. Ölülerin sayısı kadar o kimseye sevap verilir.) [Etfâl-ül müslimin]

(Yasin okuyanın sıkıntısı gider.) [Deylemi]

(Cuma gecesi Yasin suresini okuyanın günahları affedilir.) [İsfehani]

(Geceleyin Yasin okuyan kimse, affedilmiş olarak sabaha çıkar.) [Buhari]

(Allah rızası için Yasin okuyanın günahları affolur.) [İbni Sünni]

(Her gece, Yasin okumaya devam eden kimse, şehit olarak ölür.) [Taberani]

(Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’anın kalbi de Yasindir.) [Tirmizi]

(Bir defa Yasin okuyan, on defa Kur’an-ı kerimi okumuş sevabına kavuşur.) [Tirmizi]

Yasin suresinde, kıyamette olan şeyler, dünyanın geçici olduğu, Cennet nimetleri ve Cehennem azapları da bildirilmektedir. Anlayan hasta, yanında okununca, iman ile gitmeye sebep olan şeyleri işitmiş olur. İmam-ı Gazali buyuruyor ki:
(İmam-ı Ahmed bin Hanbel hazretleri, Cenab-ı Hakkın, (Anlayarak da anlamayarak da Kur’an-ı kerim okuyan, benim rızama kavuşur) buyurduğunu bildirmektedir.) [İhya]

Ölüler için de Yasin-i şerif okunması emredilmiştir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yanında Yasin-i şerif okunan hasta, suya doymuş olarak vefât eder, doymuş olarak kabre girer) (Müslüman bir hasta yanında Yasin okunursa, Rıdvân ismindeki melek Cennet şerbeti getirir. O kimse, suya doymuş olarak ruhunu teslim eder. Doymuş olarak da kabre girer, suya ihtiyacı olmaz.) [Seadet-i Ebediyye]

Dualar ve şifalar
Hastalığın durumuna göre tedavi, ilaç ile, sadaka vermekle ve dua ile yapılır. Şifayı veren yalnız Allahü teâlâdır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(İbrahim,"hastalığıma ancak O şifa verir" dedi.) [Şuara 80]

(Kur'an-ı kerim, müminler için şifa ve rahmettir.) [İsra 82]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Asıl deva Kur'andır.) [İbni Nasr]

(Fatiha ile Âyet-el kürsiyi okuyana, o gün nazar değmez.) [Deylemi]

(La ilahe illa ente sübhaneke, inni küntü minez-zalimin’i okuyan, dert ve beladan kurtulur.) [Hakim] (40 defa okuma iyi olur)

1- Yedi defa Fatiha okuyup, ağrı olan yere üflenirse, şifa hasıl olur. (T. Azizi)

2- Her gün sabah-akşam 24 defa Estagfirullah, sonra (Estagfirullahelazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh) denir, sonra 11 ihlas, 7 Fatiha ve 33 defa Allahümme salli ve sellim alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed okunur, sevabı Peygamber efendimizin, Eshab-ı kiram ve Evliyanın ruhları ile Silsile-i aliyye denilen büyük âlimlerin isimlerini söyleyip, ruhlarına hediye edilir. Bu büyükler hürmetine şifa vermesi için Allahü teâlâya dua edilir. Bir hacete kavuşmak için, 2 rekat namaz kılınır, sevabı silsile-i aliyyeye hediye edilerek dua edilir!

3- Şu dua [İslam harfiyle yazıp] deliye okunursa, akıllanır, hastaya okunursa şifa bulur:
(Reva Aliyyül-Rıda, fe-kale, Haddeseni ebi Musel-Kazım an ebihi Caferis-Sadık an ebihi Muhammedenil-Bakır an ebihi Zeynelabidin Ali an ebihil-Hüseyn an ebihi Ali bin Ebi talib radıyallahü anhüm, kale haddeseni habibi ve kurretü ayni Resulullahi sallallahü aleyhi ve sellem, kale haddeseni Cibrilü, kale semitü Rabbelizzeti yekülü, La ilahe illallahü hısni, men kale-ha dehale hısni, ve men dehale hısni emine min azabi)

4- Ağrıyan yeri sağ el ile 7 defa mesh edip her defasında Euzü biizzetillahi ve kudretihi min şerri ma-ecidü ve ühazirü okuyanın ağrı ve sancısı kalmaz. (B.Arifin)

5- Sabah-akşam, Bekara’nın başından 4 âyet ve Âyet-el-kürsi ile sonraki iki âyet ve bu surenin sonundaki 3 âyet deliye okunursa iyi olur.

6- Yağmur suyuna, Fatiha, Âyet-el-kürsi, İhlas ve Muavvizeteyn 70er defa okunur. Bu sudan aralıksız 7 sabah içenin hastalığı, ağrısı zail olur. [Bunu 5-10 salih müslüman okursa, daha iyi olur.]

7- Şifa âyetleri suya konup içilirse hastalıklara şifa olur. Şifa âyetleri: Tevbe 14, Yunus 57, Nahl 69, İsra 82, Şuara 80, Fussilet 44]

Dert bela gelince
Sual: Bir sinir hastamız var. Hep sıkıntılı ve huzursuzdur. Asabiyeciye gittik. "Açık yerlerde gezsin, teselli edici kimselerle konuşsun, ruhi tedavi için nasihat çok faydalıdır. Tıpta telkinle tedavi vardır. Böyle psikolojik hastalıklar için ilaçların yanı sıra dua okumak faydalıdır" dedi. Ne yapmamızı tavsiye edersiniz?
CEVAP
Evet, uzman doktorların tavsiyelerine uymak gerekir. Psikolojik hastalıklar için telkin iyi gelmektedir. Telkinle sağlam insana sıkıntı vermek mümkün olduğu gibi, sıkıntılı insanı da tedavi etmek mümkündür. Psikolojik hastalara, bir şeyler söyleyip, (Artık bir şeyin kalmaz, biraz gez) dendiğinde hastanın daha huzurlu olduğu görülmüştür.

Vücudumuz, bize emanettir. Dinimiz onu iyi korumamızı emrediyor. Hastayı tedavi ettirmek gerekir. Tedavinin, hastalığın durumuna göre, ilaç ile sadaka vermek ile ve dua ile yapılacağı bildirilmiştir. Tecrübe ile tesirleri kati olan, aşı, serum ve mikrop öldürücü ilaçları kullanmak farzdır. Yani Allahü teâlânın emridir. Tesiri kati olan ilaçlar, gıda gibi olup, ilaç almayıp ölmek günahtır. Peygamber efendimiz üç türlü ilaç kullanmıştır. Kur'an-ı kerim veya dua okurdu. Fen ile bulunan ilaçları kullanırdı. Her ikisini karışık da kullanırdı.

Kur'an-ı kerimin ve duanın tesir etmesi için bazı şartların gözetilmesi gerekir. Okuyanın veya yazanın ve hastanın buna inanması, hastanın zararlı olan gıdalardan, şüpheli ilaçlardan perhiz etmesi, sıcaktan ve soğuktan sakınması gerekir. Okuyanın, itikadının bozuk olmaması, haram işlemekten, kul hakkından sakınması, haram ve habis şey yiyip içmemesi ve karşılık olarak ücret almaması şarttır. Hadis-i şerifte, (İlaç kullanmak da kaderdendir, Allah’ın izniyle fayda verebilir) buyuruldu. Dua da, ilaç gibidir. Allahü teâlâ dilerse tesir eder.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Dua müminin silahı, dinin de direğidir.) [İbni Ebiddünya]

(Dert bela gelince, Yunus peygamberin duasını okuyun! Allah, o beladan kurtarır. Dua şudur: "La ilahe illa ente sübhaneke, inni küntü minez-zalimin.") [Hakim]

("La havle ve la kuvvete illa billah" okumak, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdır.) [Hakim]

(Allahü teâlâ, istigfara devam edeni, her sıkıntıdan, her dertten kurtarır, ummadığı yerden rızıklandırır.) [Nesai]

(Sabah-akşam İhlas ve Muavvizeteyni [iki kuleuzüyü] üçer defa oku! Bunlar, bütün belaları, afetleri, sıkıntıları ve istemediğin şeyleri giderir.) [Tirmizi]

(Evinde, Fatiha ve Âyet-el kürsi okuyana, o gün cin ve şeytan zarar veremez.) [Deylemi]

(Sabah-akşam, üç defa "Bismillahillezi la yedurru maasmihi şeyün fil erdi vela fissemai ve hüvessemiülalim" diyene hiçbir şey zarar veremez.) [İbni Mace]

(Allahü teâlâ, her gün sabah-akşam yedi defa, "Hasbiyallahü la ilahe illahü, aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül-arşil-azim" diyenin dünya ve ahiret işlerine kâfidir.) [Beyheki]

Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem sıkılınca, (Yâ hayyü yâ kayyûm bi-rahmetike estağîsü) derdi.

Ümmü sıbyan hastalığı
Sual: Bebeklerde görülen ümmü sıbyan hastalığı için hangi duayı okumak gerekir?
CEVAP
Bu hastalıktan korunmak için, 22 Besmele, bir Fatiha, bir Âyet-el-kürsi, bir İhlâs, bir Felak, bir Nas sureleriyle, Kalem suresinin 51. ve 52. âyetlerini bir kâğıda İslam harfleriyle yazdıktan sonra, muska hâline getirerek bebeğin üstüne asmalıdır. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Yeni doğan çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikamet okunursa, “Ümmü sıbyan” hastalığından korunmuş olur.) [Beyheki]
Orijinali için buraya tıklayınız!

Felçli çocuğa dua
Sual: Felçli çocuğumuzu doktora götürdük, bir netice alamadık. Ne yapmak gerekir?
CEVAP
Daha başka doktorlara götürmeli. Her şey Allahü teâlâdandır. Ondan gelene sabretmekten başka çare yoktur. Allahü teâlâ, sabredenlerle beraberdir. Sabredenlerin gideceği yer Cennettir. Şifa âyetlerini de kullanmak iyi olur. Birçok hastalığa şifa verdiği tecrübelerle sabit olmuştur. Âyât-ı hırzı okumak da faydalıdır.

Kur’an-ı kerim şifadır
Sual: (Kur’an ezberlemek veya okuyup hastaya üflemek için indirilmedi) demek yanlış değil mi?
CEVAP
Eğer cümleye “sadece” kelimesi ilave edilmezse, yani, (Kur’an, sadece ezberlemek veya sadece okuyup şifa maksadıyla üflemek için indirilmedi) denmezse, çok yanlış olur. Allahü teâlâya iftira olur. Kur’an-ı kerim bunları yapmak için de indirildi. Peygamber efendimiz, okunmasını, ezberlenmesini, okunup hastalara üflenmesini teşvik ederken, bunlar için gönderilmedi demek, ya art niyetten veya cahillikten kaynaklanır. Bu zihniyetteki mezhepsizler, (Herkes Kur’anın mealini okusun, anlasın ve kendi anladığına uysun!) diyorlar. Hâlbuki piyasadaki birbirini tutmayan mealleri okumakla, Kur’an-ı kerimin gerçek mânâsı anlaşılmaz. Bunları okuyan sadece, tercüme edenin bilgi derecesine göre anladıklarını okumuş olur. O kimsenin fikirlerinin esiri olur. Kur’an-ı kerimi aslından okumak, ezberlemek, çok büyük bir nimettir, her harfi şifadır. Bir âyet-i kerime meali:
(Kur’an-ı kerim, müminler için şifa ve rahmettir.) [İsra 82]

Bu konulardaki birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(İlaçların en iyisi Kur’an-ı kerimdir.) [İbni Mace]

(Kur’an-ı kerimden şifa beklemeyen, şifaya kavuşamaz.) [Deylemi]

(Fatiha ile Âyet-el kürsiyi okuyana, o gün nazar değmez.) [Deylemi]

(Sabah-akşam İhlâs ve Muavvizeteyn’i [iki Kul Euzü’yü] üçer defa oku! Bunlar, bütün belaları, âfetleri, sıkıntıları ve istemediğin şeyleri giderir.) [Tirmizi]

(Kur’an-ı kerimi okuyup ezberleyin! Allahü teâlâ içinde Kur’an-ı kerim bulunan kalbe, azab etmez.) [Şir’a Şerhi]

(Hafızasında Kur’an-ı kerimden bir şey bulunmayan, harap bir eve benzer.) [Tirmizi]

Hastalık için dua
Sual: Uykusuzluk çeken, çıbanı çıkan, tansiyonu yükselen, ayağı burkulan için hangi duaları okumak gerekir?
CEVAP
Her hastalık için, (Hangi duayı okuyalım?) diyenler çok oluyor. Tıbben çaresi olan hastalıklar için, doktora gitmeli. Dinimiz, tıbbi ilaçların da kullanılmasını emrediyor. Bunları kullanmamak, dinin emrine uymamak olur. (Tıbbın çaresini bulamadığı ruhi hastalıklar için hangi duayı okuyalım?) diye sorulabilir. Peygamber efendimiz, hastalıklar için üç türlü ilaç kullanırdı: Kur’an-ı kerim ve dua okurdu, fenle bulunan ilaçları ve her ikisini karışık da kullanırdı. (Mevahib-i ledünniyye)

Üç hadis-i şerif meali:
(İlaçların en iyisi Kur’an-ı kerimdir.) [İ. Mace]

(Kur’an-ı kerimden şifa beklemeyen, şifaya kavuşamaz.) [Deylemi]

(Fatiha her derde devadır.) [Beyheki]

Kur’an-ı kerim ve dua, şartlarına uygun okunursa, elbette şifa verir. Okuyanın ve hastanın buna inanması gerekir. Haram işleyenin ve itikadı düzgün olmayanın okuması fayda vermez. Kur’an-ı kerimi ücretle okumak haramdır. (Tefsir-i Mazhari)

Hastaya dua
Sual: Rahatsızım veya hastayım diyene nasıl bir dua okumalı?
CEVAP
Çeşitli dualar var. Biri şöyledir:
Hastaya şifa için, 70 istigfar okuyup başına üflemeli ve şifaya kavuşması için kısa bir dua etmelidir. (Seadet-i Ebediyye)

Doktora gitmek ve ilaç kullanmak
Sual: Bazı kimseler, hastalığı veren Allahü teâlâdır diyerek doktora gitmiyor ve ilaç kullanmıyorlar. Böyle yapmak uygun mudur?
Cevap: Tedavi olmak yani doktora gitmek, ilaç kullanmak sünnettir. Hadis-i şerifte, (Hastalığınızı tedavi ediniz! Çünkü Allahü teâlâ ölümden başka her hastalık için deva, ilaç yaratmıştır) buyuruldu.

Mevâhib-i ledünniyye’de buyuruluyor ki:
“Peygamber efendimiz üç türlü ilaç kullanırdı: Kur’an-ı kerim veya dua okurdu. Fen ile bulunan ilaçları kullanırdı. Her ikisini karışık kullanırdı. (Kur’an-ı kerimden şifa beklemeyene şifa nasip olmaz) buyururdu.”

Fatiha suresini okumanın, hastalıklara şifa olduğunu bildiren hadis-i şerifler Beydavi ve Çerhi tefsirlerinde ve Tefsir-i Mazheri’de yazılıdır. İmam-ı Kuşeyri hazretleri buyuruyor ki:
“Kur’an-ı kerimdeki altı şifa âyetini bir tabağa yazıp, su koyarak eritilir. Hasta içerse Allahü teâlâ şifa ihsan eder.”

Âyet-i kerime ve dua elbette şifa verir. Fakat şartların gözetilmesi de lazımdır. Okuyanın veya yazanın ve hastanın buna inanması şarttır. Hastanın zararlı olan gıdalardan, şüpheli ilaçlardan perhiz etmesi, soğuktan sakınması, lüzumlu şeyleri yapması, haramdan, zulümden sakınması lâzımdır. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâyı unutarak, gafletle edilen dua kabul olmaz) buyuruldu. Resulullah efendimiz hasta olunca, Kul-euzü’leri okuyup kendi üzerine üflerdi.

Hastalıkların tedavisindeki sebepler
Sual: Hastalıkların tedavisinde, doktor ve ilaçların dışında dinimizin tavsiye ettiği bir şey var mıdır?
Cevap: Allahü teâlânın âdeti şöyledir ki, her şeyi bir sebeple yaratır. Bir şeye kavuşmak için, bu şeyin yaratılmasına sebep olan şeyi yapmak lazımdır. Hastalıkların tedavinde doktora gitmek, ilaç kullanmak maddi sebeplerdendir. Her şeyin yaratılmasında müşterek olan manevi sebep ise, sadaka vermek, yetmiş kere Estagfirullah min külli mâ kerihallah duasını okumaktır. Bu iki manevi sebep, maddi sebepleri bulmaya da yardım eder. Hadis-i şerifte;
(Hastalarınızı, sadaka vererek tedavi ediniz!) buyurulmuştur. Fevâid-i Osmâniyye kitabında diyor ki:
“Şifa için, tövbe ediniz ve istiğfar duasını çok okuyunuz. Yani, Estagfirullâhel'azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüv el hayyel kayyûme ve etûbü ileyh deyiniz! Ölümden başka bütün dertlere, hastalıklara karşı faydalıdır. Ölüm hastasının ağrılarını, sancılarını giderir, rahat can vermesini sağlar. Hûd suresinde 52. âyetinde mealen; (İstiğfar okuyunuz! İmdadınıza yetişirim) buyuruldu. Hadis-i şerifte; (İstiğfara devam edeni Allahü teâlâ dertlerden kurtarır) buyuruldu.”

Sual: Her hastalığın, her derdin çaresi, ilacı var mıdır?
Cevap: Ölümden başka her derdin, her hastalığın, -bazı hastalıklar için şu anda ilaç, çare bulunamasa bile, hepsinin de- çaresi, ilacı vardır. Çünkü Peygamber efendimiz;
(Allahü teâlâ, her hastalığın ilacını yaratmıştır. Yalnız, ölüme çare yoktur) buyurmuştur.


Hadislerle Efsun ve Rukye
Efsun ve Rukye Nedir?
Efsun ve Rukye iki kısıma ayrılır:

Birincisi Haram Olan: Efsun ve Rukye her ikisi de okuyup üflemekle insanı etki altına almak manalarına gelir. Bunun haram olanı büyü ve sihir yapan cincilerin uğraştığı, ayet ve dua dışında olan ve Allah’tan gayrını duaya ortak eden küfür ve şirk işleridir. Ayet ve duaları kullansalar bile bunun yanına meleklerin ismini yazarak veya Ashab-ı Kehf olan kimselerin isimlerini ve hatta köpeklerinin de ismini yazmaları yaptıkları işi batıla çeviren hususlardandır.

İkincisi Helal Olan: Hak olan Efsun ve Rukye’ye gelince; Kur’an’dan ayetler veya dualar okuyup şifa dilemektir. Hastaya eliyle dokunmak ve ona üflemeye de Efsun denir. Halk arasında avsunlamak diye tabir edilen bu tedavi Allah’tan şifa dilemeye muvafık olduğu sürece helal olan bir tedavi yoludur.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) içerisinde küfür ve şirk olmayan okuyup üflemeye müsaade etmiş, hatta tavsiye etmiştir. Bu duaları yazıp boyuna veya duvarlara asmak asılsız işlerdendir. Zira ne Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ne de onun ashabı böyle bir şey yapmamışlardır. Bilakis yasaklamışlardır!

(1) İmrân bin Husayn (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Göz değmesinden ve zehirli hayvanların sokmasından başka hiçbir şey için rukye yoktur!”

Ebu Davud 3884

(2) Avf bin Mâlik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Biz cahiliye döneminde rukye yapıyorduk. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:

−Ey Allah’ın Rasulü! Bu rukye hakkında ne buyurursun? dedik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Rukyenizi bana arzedin, içerisinde şirk olmadıkça rukye de bir sakınca yoktur.”

Ebu Davud 3886

(3) Abdulaziz bin Suheyb (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Enes (Radiyallahu Anh), Sabit el-Bunânî’ye:

−‘Seni, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in duası ile tedavi edeyim mi?’ dedi. Sabit el-Bunânî’de:

−‘Evet’ dedi. Bunun üzerine Enes (Radiyallahu Anh):

اللَّهُمَّ رَبَّ النَّاسِ، مُذْهِبَ الْبَاسِ، إِشْفِ أَنْتَ الشَّافِي، لاَ شَافِيَ إِلاَّ أَنْتَ، إِشْفِهِ شِفَآءً لاَ يُغَادِرُ سَقَمًا

−‘Ey insanların Rabbi ve sıkıntıların gidericisi olan Allah’ım! Şifa ver! Sen şifa vericisin. Sen’den başka bir şifa verici yoktur. Buna hiç hastalık bırakmayan bir şifa ver.’ diyerek dua etti.

Ebu Davud 3890

(4) Osman bin Ebi’l-Âs (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldim ve:

−Bende bir ağrı var, neredeyse beni helak edecek dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu:

−“Sağ elinle ağrıyan yeri yedi defa ovala ve:

أَعُوذُ بِعِزَّةِ اللهِ، وَقُدْرَتِهِ مِنْ شَرِّ مَا أَجِدُ

Duyduğum ağrının şerrinden Allah’ın İzzet ve Kudretine sığınırım diye dua et!”

Ben bunu yaptım. Aziz ve Celîl olan Allah da bendeki bu ağrıyı giderdi. O günden beri aileme ve başkalarına sürekli bunu tavsiye ediyorum.

Ebu Davud 3891, İbni Mace 3522, Tirmizi 2162

(5) Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh)’ın hanımı Zeynep (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Yaşlı bir kadın humre hastalığını okumak için bize gelirdi. Abdullah eve gireceği vakit öksürerek ses çıkarırdı. Bir gün Abdullah eve geldi kadın onun sesini işitince korkusundan sedirin altına gizlendi. Abdullah yanıma geldi oturudu. Bana dokundu ve (belimde) ip buldu ve bana:

−Bu nedir? dedi. Ben de dedim ki:

−Humreden dolayı benim için okunmuş rukyedir. Onu çekip koparıp attı ve şöyle dedi:

−Andolsun ki, Abdullah’ın âilesi şirkten uzaktır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i şöyle buyururken işittim:

−“Şüphesiz ki, temaim ve tivele şirktir!”

Zeynep (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

−Ben bir gün dışarı çıktım biri bana baktı ve gözümden yaş aktı. Gözümü okuduğum vakit yaş akması kesildi. Okumayı terk ettiğim vakit ise gözümden yine yaş aktı. Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh) dedi ki:

−O şeytandır! Sen ona itaat ettiğin vakit, seni bıraktı. Sen ona asi olduğun vakit, parmağını gözüne soktu. Eğer sen, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yaptığı gibi yapsaydın daha hayırlı ve şifa bulmaya daha layık olurdun.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Gözüne suyu serpersin ve şöyle dersin!”

أَذْهِبِ الْبَاسَ رَبَّ النَّاسِ إِشْفِ، أَنْتَ الشَّافِي لاَشِفَآءَ إِلاَّ شِفَاؤُكَ، شِفَاءً لاَ يُغَادِرُ سَقَمًا

Temaim: Temime’nin çoğuludur.

Tivele: Karı koca arasında ki muhabbeti artırmak veya onları ayırmak için yapılan şey.

Temime: Nazar boncuğu ve muska demektir. Temime’nin anlamları şunlardır:

a) Göz değmesini engellemek için boyna takılan bir nesne.

b) Sırma yahut ipe dizilen alacalı, beyazlı ve siyahlı boyuna asılan boncuktur.

c) İçerisine sure veya koruma duaları yazılan kolyedir.

d) Çocukların boyunlarına asılan muskadır.

İbni Mace 3530, Ebu Davud 3883, Ahmed bin Hanbel Müsned 3615

(6) Amr bin Şuayb (Radiyallahu Anh) babasından oda dedesinden şöyle rivayet etti:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahabelerine korkudan kurtulmaları için şu kelimeleri öğretiyordu:

أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّةِ، مِنْ غَضَبِهِ، وَشَرِّ عِبَادِهِ، وَمِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ، وَأَنْ يَحْضُرُونَ

“Allah’ın tam olan kelimeleri ile gazabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve şeytanların hazır olmasından sığınırım.”

Ebu Davud 3893

(7) Hârice bin Salt et-Temîmî (Radiyallahu Anh), amcasından şöyle rivayet etti:

Amcam, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına gelip Müslüman olmuş. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanından ayrılıp geri dönmüş. Daha sonra bir topluluğa uğramış. Onların yanında demirle bağlanmış deli bir adam varmış. O delinin ailesi amcama:

−Bize anlatıldığına göre şu sizin arkadaşınız Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayırla gelmiş. Senin yanında bu deliyi tedavi edecek bir şey var mı? diye sormuşlar. Bunun üzerine amcam şöyle devam etti:

Deliye Fâtiha ile rukye yaptım ve deli iyi oldu. Bana yüz tane koyun verdiler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gelip bunu anlattım. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:

−“Bundan başka (okuduğun bir şey) var mı?”

Ben de:

−Hayır dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ’de şöyle buyurdu:

−“O koyunları al! Allah’a yemin ederim ki, bâtıl rukye karşılığında aldığını yiyen nice insanlar vardır. Allah’a yemin olsun ki, sen hak olan rukye karşılığında aldığını yiyorsun.”

Ebu Davud 3896, Ahmed bin Hanbel Müsned 5/221, Buhari 12/5771, Müslim 2201/65

(8) Suheyl’in babası Ebu Salih (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Eslem kabilesinden bir adam şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında oturuyordum, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sahabelerinden biri gelip şöyle dedi:

−Ey Allah’ın Rasulü! Bu gece zehirlendim ve sabaha kadar uyuyamadım! dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de ona şöyle buyurdu:

−“Seni zehirleyen şey nedir?”

Sahabe:

−Akreptir, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:

−“Eğer sen akşamladığın vakit şöyle dua etmiş olsaydın Allah Azze ve Celle dilerse zarar veremezdi:

أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّاتِ مِنْ شَرِّ ماَ خَلَقَ

Yarattığı şeylerin şerrinden Allah’ın tam olan kelimelerine sığınırım.”

Ebu Davud 3898, İbni Mace 3518, Müslim 2709/55

(9) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), hasta ziyaretine gittiğinde yahut bir hasta Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e getirildiğinde şöyle dua ederdi:

أَذْهِبِ الْبَاسَ، رَبَّ النَّاسِ، إِشْفِ، وَأَنْتَ الشَّافِي لاَ شِفَآءَ إِلاَّ شِفَاؤُكَ، شِفآءً لاَ يُغَادِرُ سَقَمًا

“Ey İnsanların Rabbi! Hastalığını giderip, şifa ver. Sen şifa verensin. Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayacak şekilde şifa ver!”

Buhari 12/5715, Müslim 2191/47, İbni Mace 3520

(10) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kim, henüz eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eder de onun yanında yedi kere şöyle dua ederse, Allah o hastayı iyi eder:

بِسْمِ اللهِ، أَسْأَلُ اللهَ الْعَظِيمَ رَبَّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ أَنْ يَشفِيَكَ

Allah’ın adıyla. Büyük Arşın sahibi yüce Allah’tan sana şifa vermesini dilerim.”

Ebu Davud 3106, Tirmizi 2165, Nesei, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/239, 375


##########################
KASiDEi BÜRDE ARAPÇA


KASiDEi BÜRDE ARAPÇA

   

   

   

   

   

   

   

   

   


KAYNAKLAR

islam ve ihsan
TÜRKİYE TAKVİMİ
Habertürk
Dinimiz islam
Sorular ile islamiyet
Sahih Hadisler

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)