Welcome, Guest |
You have to register before you can post on our site.
|
Forum Statistics |
» Members: 27
» Latest member: Fahriye
» Forum threads: 11,962
» Forum posts: 12,779
Full Statistics
|
|
|
Biz "Kalu Bela" dan Beri Müslümanız, Ya Siz (Kar©glanin 19 Şubat 2018 Vaazi) |
Posted by: RasitTunca - 05-24-2018, 09:53 AM - Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi
- No Replies
|
|
Biz "Kalu Bela" dan Beri Müslümanız, Ya Siz Kafirler, Ne Zamandan Beri Kafirsiniz
(Kar©glanin 19 Şubat 2018 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Kâle Rabbişrah lî sadrî Ve yessir lî emrî
Meali :
Musa; Rab’bim! Dedi, yüreğime genişlik ver, İşimi bana kolaylaştır.
Sadakallahul Aziym TÂHÂ Suresi 25 ve 26. ayet
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın(bâtınu), ve huve bi kulli şey’in alîm
Meali :
O, evveldir (ilktir) ve ahirdir (sondur), zahirdir (alâmetleri tüm varlıklarda görünendir) ve bâtındır (gizli olandır). Ve O, herşeyi en iyi bilendir.
Sadakallahul Aziym HADÎD Suresi 3. aye
---oOo---
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e sordular:
“Ya Resulallah Cenab-ı Hak evvela neyi halk etti?”
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Benim nurumu yarattı.”[Feraidü-l-Fevâid fi beyani-l-Akâid s.87 Şerh ve tercümei delâili Abdülkadiri Geylani, Kettani Mütevatir hadisler]
Sonra o nuru kendi nurundan yaratıp dörde böldü. Birinden arşı kürsü, birinden melaikeleri, yerleri gökleri, birinden de Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in ruhunu yarattı. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in ruhuna beni zikret diye emretti. Zikrullah yaparken her bir ismin bir mazharı var. Yani bir zuhuratı var. Allah isminin zuhuratı nurdur. Rahman isminin zuhuratı kâinatı besleyici, bütün hayır ve berekettir. Rahmaniyetinin zuhuratını görünce terledi. O terin damlalarından bizim ruhlarımız halk olundu. Ondan sonra, bizim ruhlarımızla peygamberlerin ruhu ayrıldı, seçildi, istiğfa etti. İstiğfa demek Mustafa, seçilmiş demek. İstiğfa seçmektir. Peygamberlerin ruhlarını seçti. Onlara dedi ki; “Ben sizi yeryüzüne göndereceğim. Yeryüzünde kullarıma benim emrimi tebliğ edeceksiniz. Ahd ediyormusunuz?” Onlar da vaad ettiler. O zaman onlardan ahd-i misak aldı.
Bu defa bizim ruhlarımızı toplatıp bizim ruhlarımıza dedi ki; “Yeryüzüne indiğinizde benim muhabbetimden, benim zikrimden ayrılmayacağınıza vaad ediyormusunuz?” dedi. Bizim ruhlarımız da vaad etdi. Bizden de ahd-i misak aldı. Şimdi bu dünyaya geldik, bu cesedimiz yapıldıktan sonra bu dünyaya çıktık. Buradaki vazifelerimiz evvelki ahdimizi tazelemekdir. Allah için sevişmek, Allah için bağlanmak bu tarikat, bu şeriat ahkâmı, hepsi onun için kurulmuş ki, o evvelki ahd-i misakı tazelemek ve onun üstünde durmak lazımdır. Allah bizi ahdinde vefa, yani ezelde Cenab-ı Hak’ka verdiğimiz sözün üzerinde durmayı nasip, müyeser eylesin. Amin.
Kâbeyi muazzamayı niçin ziyaret ederler? O da ahd-i misakı tazelemek içindir. Hazreti Ömer, Hazreti Ali ile kâbeyi tavaf ederken, Hazreti Ömer Hacerül Esved’e varmış, elini koymuş demiş; “Ey taş ben biliyorum ki sende hiçbir şey yoktur. Allahu teâle emrettiği için sana yüzümü sürüyorum. Yoksa senden bir şey beklemiyorum” demiş. Öyle deyince Hazreti İmam Ali Efendimiz diyor ki; “Ya Ömer bu taş öyle bir taş ki Cenab-ı Hak kullarından ezelde ahd-i misak aldığında o ahd-i misakı bu taşın içine koymuştur. İşte o ahd-i misak bu taşın içindedir. Buraya kim gelip elini yüzünü sürmüş ise, bu taş yarin mahşerde şahitlik yapacaktır. Bu onun içindir” deyince Hazreti Ömer Efendimiz şöyle söylemiştir: “Ali olmasaydı Ömer helaka giderdi.”
( Hadis-i Şerif , Şir’atu-l-İslam)
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
أَوْ تَقُولُواْ إِنَّمَا أَشْرَكَ آبَاؤُنَا مِن قَبْلُ وَكُنَّا ذُرِّيَّةً مِّن بَعْدِهِمْ أَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne). Ev tekûlû innemâ eşreke âbâunâ min kablu ve kunnâ zurriyyeten min ba’dihim, e fe tuhlikunâ bimâ fealel mubtilûn(mubtilûne).
Meali :
Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.
Yahut, “Bizden önce babalarımız Allah’a ortak koşmuşlar. Biz onlardan sonra gelen bir nesiliz. Şimdi batılcıların işlediği yüzünden bizi helâk mı edeceksin?” dememeniz içindir.
(Sadakallahul Aziym A'RAF Suresi 172 ve 173. ayet)
Cenab-ı Hak, ruhları yarattığı zaman, (elestü birabbiküm) buyurdu. Ruhlar da (bela) diye cevap verdiler.
Elestü birabbiküm, (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) demektir. Kalu Bela ise, (Evet [Sen bizim Rabbimizsin] dediler) demektir.
(Kalu Beladan beri müslümanım) demek, (Ruhlarımızın "Evet" dedikleri zamandan beri müslümanım) demektir.
Bunun tam manada anlaşilmasi, örnek olarak almancada
ja , nein, doch, Fragen- Einige Beispiele (Evet ,Hayır biçiminde cevaplar ve örnekler)
1.Kommst du? (+) Ja, ich komme.
(-) Nein, ich komme nicht.
(dikkat almancada olumsuz bir soruya cevabınız olumlu olacaksa ja yada nein kullanmayız! “doch” tercih ederiz!
Kommst du nicht
(+) Doch, ich komme.
(-) Nein, ich komme nicht. (görüldüğü gibi olumsuz sorunun cevabı olumsuz ise doch yada ja denilmez “nein” tercih edilir!
3.Kommst du aus der Türkei? – Türkiye’den mi geliyorsun?
ja, ich komme aus der Türkei.
–Nein, ich komme aus Österreich. – Hayır, ben Avusturya’dan geldim.
4.Möchtest du Apfel?
Ja, ich möchte Apfel.——Nein, ich möchte kein Apfel.
Möchtest du kein Apfel? Doch, ich möchte Apfel.
Möchtest du kein Apfel? Nein, ich möchte kein Apfel.
Yani almancada, olumsuz bir soruya cevabınız olumlu olacaksa ja yada nein kullanmayız! “doch” tercih ederiz!
Rabbimizde, biz ruhlari yaratirken sordugu soru, olumsuz soru, yani "Elestü birabbiküm", (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) demektir. Kalu Bela ise, (Evet [Sen bizim Rabbimizsin] dediler) demektir.
Neam da, bela da evet demektir. Olumsuz soruların olumlu tasdiki için neam değil, bela kullanılır. Mesela, (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) sorusuna neam denirse, (Evet sen bizim Rabbimiz değilsin) denmiş olur. Bela denirse, (Evet sen bizim Rabbimizsin) denmiş olur.
Acaba Galu bela da, ruhlardan bazilari, orda "Bela" diyecekleri yere, acaba "neam" deyipda tongayami düşdüler. cünkü mesela imtihanda yabanci dil sinavinda eger böyle bir soru gelse, bizim türkcede bu "bela" gramtigi ve "doch " gramatigi yok, biz olumsuz cümleyede evet diye cevap veririz. Biz gibi olan bazi ruhlar elbet dogru söyledigini sanip, doch yerine evet diyecek ve, rabbimizin olumsuz cümlesini olumlamiş olacaklar, haşa rabbimiz onlarin onu demek istemediklerini bilmiyormu ? hayir bilsede, burada bir tilsim var. yani ayni şeytana, şeytanlik verilmeden önce, denilirki secde et denilir ve Hz. Ademin nuru beyazdir, ve melek grublari renk ile amel ederler, yani nurdan varliklar, ve nurun üstünlügüne göre, ve şeytan aleyhillanenin nuru ise siyah, ve adem ise beyaz, Ademin Nurunda bütün renkler var, ama siyah yok, siyah olsa zaten, beyaza siyah katinca, beyaz kalmaz deglimi? öyle olunca şeytan bakdi ve "bunda siyah yok, bu benim komutanim olamaz." dedi ve secde etmedi. ve öyle olunca öyleyse sen cik aramizdan, ve şeytan ol denildi. yani şeytanliga zaten kaderinde aday olmuşdu, onun nuru da siyahdi, öyle olunca yine bu kafirlerin kafir olacaklarida belli, amma işde, o misak aliniriken galu bela dada onlar, bela yerine, Allahu alem, neam demişler, ve neam ise rabbimizin rabligini inkar etmek demek oluyor o cümlede, öyle olunca kader taaaaa ezelden ebede belli, yani onlarda onun için secilmiş olanlar Allahu alem, yani kafirlerinde kafirligi, elestüdeki neamden beri galiba kafirler bunlar da. yapacak birşey yokmu? var. Hacca gidip arafat ve tövbden sonra tavaf ile hacerül esevede selam verip misak yenilemek, ve "neam" yerine "bela"
Bela ya Rab, Rabbimiz, sen bizim elbette rabbimizsin demek ile, bu beladan, Allahu alem, kurtulunabilir.
Bu hafta sizlere bir tefekkür sorusu başlatacagiz
Hizirin ölümsüzlük suyunda icip, ölümsüz olmasi, idris in ve ilyas in, cennete girip cikmamasi, ve isa nin yeniden dirilmesi, ve Mehdininde, deccal ile karşilaştiklarinda, onu (Mehdiyi) önce öldürecek olmasi, ve fakat, sonra tekrar dirilcek olmasi, işde Allahin " Hayyul Kayyum" esmasina tealluk eder, yani o esma onlarda tecelliyat gösterir. Neden Ahmet te, Mehmet de degilde, onlarda tecelli gösteriyor onu da siz tefekkür edin biraz.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm
Meali :
Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur (Sadece O vardır). Hayy’dır Kayyum’dur.
(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 255. ayetten pasaj)
-------------
Bir hadisde buyrulduki
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
An Ebi Hüreyrete Radiyallahü Anhü: Kale Rasûlullahi Sallâllahü Aleyhi ve Sellem, İnne Lillâhi Tis'aten ve Tis'îne ismen, men ahsâhâ dehalelcennete, Huva'llâhü'llezî lâ ilahe illâ Hû. Er-Rahmân Er-Rahîm EI-Melik El-Kuddûs Es-Selâm El-Mü'min El-Müheymin El-Azîz El-Cebbar El-Mütekebbir El-Hâlik El-Bâri' El-Musavvir El-Ğaffâr El-Kahhâr El-Vehhâb Er-Razzâk El-Fettâh El-Alîm El-Kâbid El-Bâsit El-Hâfıd Er-Râfı' El-Muız El-Müzil Es-Semi El-Basîr El-Hakem El-Adl El-Lâtîf El-Habîr El-Halîm El-Azîm El-Gafûr Eş-Şekûr El-Aliy El-Kebîr El-Hafîz El-Mukît El-Hasîb El-Celîl El-Kerîm Er-Rakîb El-Mucîb El-Vâsi' El-Hakîm El-Vedûd El-Mecîd EI-Bâıs Eş-Şehîd El-Hak El-Vekîl El-Kaviy El-Metîn El-Veliy EI-Hamîd El-Muhsî El-Mübdi’ El-Muîd El-Muhyî El-Mümît El-Hay El-Kayyûm El-Vâcid El-Mâcid El-Vâhid (El-Ahad) Es-Samed El-Kâdir El-Muktedir El-Mukaddim EI-Muahhir El-Evvel El-Âhir Ez-Zâhir El-Bâtın El-Vâlî El-Müteâlî El-Berr Et-Tevvâb El-Müntekım EI-Afüv Er-Raûf Mâlikü'l-Mülki Zü'1-Celâli ve'1-İkrâm El-Muksit El-Câmi’ El-Ğaniy El-Muğnî El-Mâni’ Ed-Dâr En-Nâfı' En-Nûr El-Hâdî El-Bedî El-Bâkî El-Vâris Er-Reşîd Es-Sebûr (Celle Celâluh)
Meali:
"Allah Teâlâ'nın doksan dokuz ismi vardır. Her kim bu doksan dokuz ismi ihsâ ederse O isimleri kim ezberlerse (sayar, manasını anlar ve şuûruna ererse) Cennete girer, sonsuz saadete ulaşmış olur. Şüphesiz, Allah tektir ve tek olmayı sever." ve ardina da bu 99 isime yer verilmiş
( Hadis-i Şerif , Tirmizî, İbn-i Hibban ve Hâkim,Buhârî, Daavât, 68 )
Bu hadîs-i şerîfteki 'Ahsâ' kelimesinin bir mânası, saymaktır. Diğer bir mânası ise, bu ism-i şerîfleri öğrenip bilmektir. Bir mânası da, bu esmâ-i şerîfin mûcibince amel etmektir. yani hassalarini bilip ögrenmek, ve onu hayatina tatbik etmekdir. Nitekim sesli vaazlarimizda ögrettik ki, Hz. Adem ilk yaratildi, ve ona halifelik verildi, Allahin yeryüzündeki temsilcisi oldu, ve ona, yani ilk isim Allahlik verildi , haşa ve kelle biz Allah a şirk koşan sapiklardan degiliz, burdaki mana, nasil bir başbakan makaminda olup, orda görevini yaparken, başbakanin yerine bakan yardimcisida, odasinda ve makaminda oturup, o da başbakanin bazi diger görevlerini, oradan yönetmekdedir degilmi, yani Allah her an makaminda olup, كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ bir şe'n de görevde olmasina ragmen [5] amma Allahlik görevini, yeryüzünde Hz. Adem yani insanoglu üstlendi, ve ona sonra Rahmanlik sifati verildi, yani rahman erkek idi ve rahman bir nevi baba demekdir, ve havva ya da annelik verildi ve Rahimlik sifati, ve onlara cocuk yapabilme ve erkek ve dişiligin özellikleri ögretildi önce, onlar anlayinca, halvet edip, cocuk yaptilar, ve Allahin "Muhyi" hayat ve can veren ismi tecelliyat gösterdi, ve onu ögrendiler, ve sonra cocugu yetiştirebilme yetisi olan Rablık verildi yani mürebbi rabbi veya mürebbi yani terbiyet edici ve cocuklarini terbiyette, cocuklarinin farkli mizaclarda oldugu ögretildi, yani her insan ayni mizacda degil, birisi kabil gibi itaatsiz olabilir, yani "Kafir" birisi ise habil gibi itaatkar olabilir, yani "el mü min" imanli kimse ismi ögrenildi ve sonra habile ise, ölmek düşdü, ve kabile ise öldürmek düşdü, ve ilk insan ölünce, Allahin "el mümit" ismi tecelli etti, yani öyle bu dünyayi sonsuz sanmayin, size verilen can, bir gün geri alinacak, ona göre tedbirli hareket edin manasinda bir ders verildi. ve Allah Mümit tir öldürür ve sonra cocuk dogduyduya önce hay simi teclli etti allah yeni can verir sonra öldürdü ve can alir yani işde adem atamiz Allahin bu 99 esmasi ve onun dişindaki bütün bilmedigi diger esmalarinde yolculuk etti, ve her bir esmasi ile, daha bilge oldu, ve dünyayi mamur etme görevinide üstlendi insanoglu
Esmâül-Hüsnâ Ne Demektir? Esma, ismin cem'idir. Hüsnâ kelimesi de en güzel ma'nâsına tafdil sîgasıdır. Terkibin ma'nâsı: En güzel isimler demek olur. En güzel isimler Allah'a mahsustur. Çünkü bütün kemâllerin sahibi O'dur. O'nun isimleri, en ileri ve mutlak bir kemâl ifâde eden, mukaddes kelimelerdir.
Esmâül-Hüsnâ'yı Öğrenmenin Faydaları: Allahu teâlâ Hazretlerini bilmek, sevmek, kulluğuna bağışlanmak, O'nun sevmediği kötü huyları atmak, hoşnud olduğu temiz huylarla varlığını güzelleştirmek, bu suretle rızâsına ermektir. ve bunlar ise esmada gizlidir, elbet onlari ezberlemek lazim, cünkü mesala tornavida diye bir alet var, amma tornavidayi kullanmadan önce, onu bir görüp bakip, onun isminin tornavida oldgunu görüp bilmek lazimki, sonra tornavida lazim oldugu yerde, yada senden tornavida istendiginde, tornavida nedir bilip, onu getirebilmek, yada kullanmak hassasi sende orataya ciksin.
Allahu teâlâ'yi bilmek, O'nun isimlerini ve sıfatlarını öğrenmekle olur. Allahu teâlâ'yı sevmek : Bu da bütün kemâlâtın ancak Allah'ta bulunduğunu ve O'ndan olduğunu bilmekle kazanılır. Rûh kemâle âşıktır. Bir şeyin kemâlini öğrenince hemen oraya akıverir ve gördüğü kemâlin kuvvetine göre bir zevk duyar. Bütün kemâlâtın ancak Allah'ta bulunduğuna kat'î bilgi edinen rûh, bu bilgiden sonsuz bir zevke dalar ki, kendisinden bu zevkin asla kesilmemesini ister.
Allahu teâlâ'nın kulluğuna bağlanmak : Bu zevkin, intisap şerefinin hiç kesilmeden devamı için biricik yol da, Allah'ın buyruklarına sımsıkı yapışmak, yasak ettiği şeylerden son derece sakınmaktır. Seven için en büyük zevk, sevdiğini kendisinden memnun etmeğe çalışmaktır. Bunu temin için her şeyi ve hattâ icâbında canını feda etmeği göze alır. En ziyâde korktuğu şey de, sevdiğinin hışmına uğramaktır. Sevdiğinin nazarından düşürecek olan en ehemmiyetsiz şeylerden bile titrer,... ürperir.
Hayâtın Gayesi : Hayatın gayesi, Allah'ın rızâsına ermektir. Bütün ibâdetler, bütün güzel huylar, insanı Allah'ın rızasına ulaştıran yollar, vâsıtalardır. Bütün kabahatler, bütün kötü huylar, insanı Allah'ın hışmına uğratacak çirkinliklerdir. Velhasıl Esmâü'l-Hüsnâ'yı öğrenmekle Allah bilgisi kazanılır. Allah bilgisi, Allah sevgisinin tohumudur. Bir gönüle bu tohumdan düşerse filizlenir. O gönülden şevk ve muhabbet ağacı biter, bu ağacın meyveleri vardır ki, kalbde, ruhta, elde, ayakta, gözde, kulakta, insanın bütün maddî ve ruhî varlığında belirir ve olgunlaşır. Bu meyveler başlıca, Yaradana hürmet, yaradılmışlara merhamet etmek, kötü huyları atmak, güzel huy kazanmak, hak uğrunda her türlü fedâkârlığa katlanmak... gibi samimî meziyetlerdir. Hakikî insan olmak, bu meziyetleri kendinde toplamaktır. Allah'ın rızâsı, dünya ve âhiretin saadeti de bu meziyetlerin arkasındadır.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَآئِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve lillâhil esmâul husnâ fed’uhu bihâ ve zerûllezîne yulhıdûne fî esmâihî, se yuczevne mâ kânû ya’melûn
Meali :
En güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle dua edin ve O’nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır.
(Sadakallahul Aziym A'RAF Suresi 180. ayet)
Burdaki "fed uhu" ayetinin manasi "O na (Allah a) bunlarla dua edin" den daha ziyade, onu, o isimleri ile cagirin demekdir, yani rahman baba demekdir ve , babaligi ögrencek kimse, onu rahman olarak cagircak önce, baba baba diye, babasindan babaligi görecek ögrencek, ve sonrada bir hanim ve anne olabilcek bir bayan bulup rahim tecelliyatinda bir kadin bulup onunla evlenip zifaf ve halvet edip cocuk yapma gayretinde olmali ki , rab de bir cocuk ikram ederse eger, babalik hikmetini, "hakkal yakin" bizatihi tadip yaşayacakki rahman nedir hakkiyle bilip ögrensin, ve hayatina tatbik edip onun ne hassalari (ihsa lari veya özellikleri ) var ögrenip bir sonraki neslinede ögretebilsin degilmi, yoksa oturup, 100 kere rahman, rahman demek, elbette zikirdir, amma ondan dahada ziyade, Rahmanligi ve Rabligi, hayatina tatbik etmek, ancak evlilik sonucu, veya evlatlik almak sonucu ortaya cikar, yoksa otur kitapdan yüzmeyi oku, hatta ezberle, bir defa suya atlayip yüzmedikce, sen yüzmeyi ögrendin diyebilirmiyiz? diyemeyiz degilmi? öyle olunca, oturup 1000 Ya Rahman demekden ziyade, onu hayatina tatbik edip hakkal yakin yaşayarak ögrenmek, babalik ve annelik hikmetini giymek demekdir, ve öyle olunca rabliği sırtlarına alan halifelik cübbesini giyen demek, Allahlığı sırtlanan , Allahlığın ilk esmaları olan Rahmanlik ve Rahimliği, bir cübbe gibi giymek demek, bürünmek demek işde ihsa demek işde onu hayatina tatbik etmek demekdir. ve o ayetteki dea etmek dua etmek, veya çağırmak ise, bir insan, ben evlencen diye cağırmazsa, istek yollamazsa, annesine babasına haber etmezse, yahut sevdiğine, seninle evelenelim diye, birini evliliğe cağırmazsa, sonrada evlenenincede, ben çocuk istiyorum diye dua edip, çocuk çocuk diye çagırmazsa, çocuk sahibi olup, Rabliğe, yani çocuk ve insan yetiştiriciliğine, yükselip çıkabilirmi, diğer esmalarde aynı şekle binaen hakeza hakeza.....
İhsâ Ne Demektir: Bu kelimeye üç türlü ma'nâ verilmiştir: Saymak, ezberlemek, ma'nâlarını şuurla anlamak. Şu halde ihsâ tahakkuk etmek için bu doksan dokuz ismi hem ezberlemek, hem ma'nâlarını öğrenmek, hem de saymak gerektir. Yoksa bir papağan gibi sâdece ezber etmek veya saymak kâfi değildir. İnsan gibi şuurlu bir mahlûka yaraşan da budur.
Bu doksan dokuz isme "İhsâ İsimleri" denir: Burada doksan dokuz adedinin söylenmesi hasr için değildir. Yâni Allahu teâlâ'nın ancak doksan dokuz ismi vardır. Bunlardan başka yoktur ma'nasına değildir. Belki yalnız ihsâ isimlerini bildirmek içindir. Yoksa Kur'ân'da Allâh'u teâlâ'nın bunlardan başka isimleri de gelmiştir. Allah, nice has kullarına nice adlarını bildirmiştir. Sonra hiç bir mahlûkuna bildirmediği adları da vardır. Meselâ denir ki:
"İnne li fülânin elfe dinarın eaddehâ li's-Sadaka" yâni, "Filancanın bin lirası vardır ki, hayır için hazırlamıştır." demektir. Acaba bu sözden o adamın bin liradan başka parası olmadığı mı anlaşılıyor? Tabiî ki, hayır. İşte bu da öyle.. [1]
İsimleri Saymak Nasıl Yapılmalı : Kur'ân'da "Haşr" sûresinin sonundaki Esmâü'l-Hüsnâ'yı okuduğumuz gibi bütün isimleri birbirine ulaştırarak okumak caizdir. Bunun aksine olarak her ismi diğerinden bölerek teker teker ve her birinin sonunda vakfederek okumak da caizdir. Hattâ ihsâ'nın, saymak ma'nâsına olduğuna göre, bu şekilde okunması daha muvafıktır. Bâzılarında ulaştırmak, bâzılarında ayırmak suretiyle okumak da caizdir.
Bâzıları Esmâü'l Hüsnâ'yı harf-i tarif dediğimiz elif-lâm ile okumuştur. Nitekim âyette ve hadîste de böyle gelmiştir. Bâzıları da elif-lâm'a bedel olarak (yâ) harf nidâsiyle okumuşlardır.
Yâ Allah, yâ Rahman, yâ Rahîm... gibi
Demek ki, Esmâü'l-Hüsnâ'yı okuma şekli geniş ve müsaittir. Asıl mühim olan şey, okurken kalbin şuurlu ve uyanık bulunmasıdır. Bir de her ism-i Şerîf i okudukça (Celle Celâlühû) tazîm cümlesini tekrarlamak edep ve saygı iktizâsındandır. [21]
onlari ezberlek hususunda yukarda degimiz gibi
Dedikki bu konuya Mesala tornivaida diye bir alet var, amma tornavidayi kullanmadan önce, onun isminin tornavida oldugunu, görüp bilmek lazimki, sonra tornavida lazim oldugu yerlerde, yada senden tornavida istendiginde, tornavida nedir bilip, onu getirrmek, yada lazim oldugunda kullanmak hassasi, yani özelligi, sende orataya ciksin. Ezberleyip ögrenmenin manasi budur, yoksa mesela Fettah ismini, ha "ya fetttah" yahut Rahman ismini "ya rahman" de öyle ezberle ve unutmamak için tekrar et, zikret, yada sade "rahman veya fetah...." de ezberle ve zikret, fark nerde...
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Kulid’ûllâhe evid’ûr rahmân(rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebtegı beyne zâlike sebîlâ
Meali :
De ki: “Allah diye çağırın veya Rahmân diye çağırın. Nasıl çağırırsanız hepsi O’nun Esmaül Hüsnası’dır (Allah’ın en güzel isimleridir).” Namazında (sesini) yükseltme ve onu (sesini) alçaltma. Bu ikisi arasında bir yol tut.
(Sadakallahul Aziym İSRA Suresi 110. ayet)
Yani Rabbimizde öyle ögretiyor, yani, ha "rahman" de, yahutta "ya rahman" de, fark yok, yani mesela, bir adamin ismi ahmet olsun, cok kibar birileri "ahmet bey" diye cagirir onu, diger samimi oldugu bir arkadaşi "ahmeeet" diye cagirir, yahut daha yakin biri "ahmet kurbanim" diye cagirir, bir başkasi "ahmet dostum" diye cagirir, yani fark nerde, ahmetmi ahmet, ahmet demekden maksad, ahmeti cagirmak, ahmet demekden gaye, onu cagirmak, ve ahmetten istenilcek olani istemek için, yoksa "ahmet bey" demek ile "ahmet kurbanim" arasinda ancak samimiyet farki var yani.....
----------
Allah'ın zâtı, bir, güzel isimleri (esmâü'l-hüsnâ / esmâ-i hüsnâ) ise çoktur. Allah'ın doksan dokuz ismi hadis-i şeriflerde de bildirilmiştir. İbn Kesir, tefsirinde, Buhâri ve Müslim'in Ebû Hureyre (r.a.)'den naklettikleri bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (asm)'den şöyle buyurduğu rivâyet ediliyor:
"Yüce Allah'ın bir eksiğiyle yüz ismi vardır. (yani doksan dokuz). Kim onları sayarsa cennete girer. O tektir, tek 'i sever." [2]
---------------
Allahin celali ismleri ve ve cemali isimleri vardir, yani sevecen isimleri, ve birde gadabli kizgin isimleri yani.
Allah'ın celali ve cemali isimleri nelerdir?
Önce şunu hatırlatmakta fayda vardır: Allah’ın isim ve sıfatları mütedahil daireler gibi iç içedir. Yani bir celal sıfatında bir cemal tecellisini de görmek mümkündür. Bir cemal sıfatında da bir celal tecellisi görülebilir. Bu sebeple örnek olarak yazacağımız birkaç celal sıfatlarının cemal tecellilerini de unutmamak gerekir. Mesela, Kahhar ismi zalimler için bir celal tezahürü iken, gadre uğramış mazlum biri için rahmettir, onu teskin eder.
Allah'ın celali isimleri
Allah, Celil, Aziz, Azim, Kahhar, Müntakim, Cebbar, Kuddus, Kadim, Kayyum, Fert, Mümit, Hakem, Adl, Halık, Bari, Fatır, Deyyan gibi isimler celallî isimlerdir. Bu manalar doğrultusunda başka isimleri bulabilirsiniz. Fakat tekrar edelim ki, sıfatlar iç içedir. Allah’ın azametinde şefkat, heybetinde hilm/yumuşaklık, izzetinde merhamet vardır. Kişilere göre de tecelliler farklı algılanır. Kimi, kahrından korkar, kimi de şefkatini suistimal etmekten titrer.
Tecelli Tek Çeşit Değil
GÖZÜN akı ve karası olduğu gibi dünyanın da gecesi ve gündüzü var. Bunlardan biri kendi öz benliğimizde diğeri de çevremizi kuşatan alemde görülen celal ve cemal tecellilerinden sadece ikisi.
İnsan ömrü ne cemalin ne de celalin tecellileriyle geçip durmaz, bu iki ayrı tecelli ömrünüzün her safhasında iç içedirler; bazen sırayla, bazen birlikte icraat gösterirler. Ömür yolculuğumuz bunlardan ayrı düşünülemez. Bunun böylece bilinmesi insan için bir rahatlık, bir huzur kaynağı olur. Hayatı hep tozpembe görmek isteyenler aradıklarını çoğu kez bulamayınca önce karamsarlığa sonra ümitsizliği düşerler. Ümidin kaybolduğu yerde ise hayat acılaşmaya başlar ve ruhî sıkıntılar insanı her gün biraz daha hırpalar.
Askere kaydolan bir genç, orada zamanının çoğunu talimle geçireceğini, ara sıra da dinleneceğini yahut oyun oynayacağını peşinen kabul etti mi ruh dünyası buna göre şekillenir; sıkıntılara karşı kendini hazırladığı için de onları kolaylıkla aşar. Bir talim ve imtihan meydanı olan bu dünyaya da bu gözle bakanlar saadeti yakalarlar. Havanın hep sakin olmayacağını bilir, fırtına olunca fazla şaşırmazlar. Bedenin hep sıhhat üzere kalmayacağını çok iyi bildiklerinden hastalıklara karşı daha sabırlı olurlar. Gençliğin bir gün yerini ihtiyarlığa bırakacağını önceden kabul ettiklerinden ağaran saçları onları hüzne düşürmez.
Bu dünyada celal ve cemal tecellileri içi içedir. Üstad’ın o güzel tespitiyle “celalin gözüne cemal, cemal gözünde celal” tecellileri vardır. İşte, celalin gözündeki cemali seyredebilenler, hayatlarını huzur içinde geçirirler. Mesela, ölüm bir celal tecellisidir, fakat kabrin cennet bahçelerinden bir bahçe olduğunu bilenler bu celalin gözündeki cemali seyredebilirler.
Bir hadis-i kutsîde “Rahmetim gazabımı geçti.” buyrulur. Buna göre, ilk bakışta bir celal, bir kahır tecellisi gibi görünen üzücü olayların, bilemediğimiz nice rahmet yönleri de vardır. Ve bu rahmet o gazaptan daha ileri seviyededir. Hastalanan bir insanda Müzill yani “zillete düşürücü” ismi tecelli eder. Ama hastalığına sabrettiği taktirde günahları erir, derecesi artar, dünya sevgisi kalbinden silinmeye başlar, bütün bunlar o kul için ahirette “izzetli” bir ömür sürmenin sermayesi olurlar. O ebedi saadetin yanında bu fani hastalığın verdiği elemler çok küçük kalırlar ve rahmet gazabı geçmiş olur.
FFIRTINALI bir denize kıyıdan yahut yüksek bir tepeden bakanlar harika bir manzara seyrederler. Burada, celalin gözünde cemal tecelli etmiştir. Şu var ki, bunu ancak dalgalara kapılmayan, olayları kenardan seyretmesini bilenler başarırlar. Dalgaların sürüklediği kişi bu zevkten mahrum kalır, o ancak celal tecellileri karşısında korku, dehşet, ümitsizlik karışımı bir ruh halinin altına ezilir.
Mülkü sahibine teslim etmeyi başaranlar, kendi varlıklarını da bir emanet bilirler. O emaneti korumaya çok ihtimam gösterirler. Kendi iradeleri dışında başlarına gelen olayları değerlendirirken de, bir kenara çekilir, denizi uzaktan seyreden adam gibi, olaylardan faydalanmaya bakarlar. Bir bitkinin geceden ve gündüzden ayrı faydalar sağlaması misali, onlar da hem kahır hem de lütuf tecellilerinden, ruhları ve kalpleri namına, büyük kârlar elde etmesini bilirler.[3]
Dedik ya işde, Allah ilk insan, Hz Ademe, ilk halifeye, önce Allahlik verdi yani yeryüzünün halifesi tayin etti, sonra rahmanlik, sonrada rahimlik, sonrada rablik verildi, sonra, baba olunca, yeni bir cocuk dogdu, ve muhyi, yani can veren oldugu "cemali bir isimi" ögretildi, sonra ise cocuk büyüdü bir itaatkar oldu el mü minu ismi aciga cikdi yani iman edip itaat eden diger cocuk isyankar oldu ve imanin ziddi olan "kafir ve küfür" isimi aciga cikdi, ve sonunda, birisi öldü veyada öldürüldü, ve Allahin "el mümit" oldugu aciga cikdi, yani can alan, ve celali bir isim ortaya cikdi, ve insanin öyle boşu boşuna ve başli başina saliverilmedigi ortaya cikdi, ve iki kanatli ögrenmeye başladi hz Adem ve hz insan, yani bir cemali taraf, ve birde celali taraf ile, esmalarda, Allah likda, halifelikde, yolculuk devam etdi.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
أَفَغَيْرَ دِينِ اللّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
E fe gayre dînillâhi yebgûne ve lehû esleme men fîs semâvâti vel ardı tav’an ve kerhen ve ileyhi yurceûn
Meali :
Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez O’na boyun eğmişken ve O’na döndürülüp götürülecekken onlar(inanan insanlar, ehli Kitap) Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar?
(Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 83. ayet)
---------------
Mesela el-CEBBAR: Allah'ın, yarattığı tüm varlıklarının ihtiyaçlarını karşılayan, her konuda çok güçlü ve kudretli olduğu anlamındadır. Ayrıca Allah'ın yarattıklarının tümünü kendi iradesine mecbur eden, dilediğini de zorla yaptırmaya gücü yeten, kesin hükmüne karşı gelinemeyen yaratıcı olduğu anlamına da gelir.
Yüce Allah'ın "Cebbâr" sıfatı sebebiyle insanların, işlerine kendi iradeleri ve serbestlikleri olmadığı sanılmamalıdır. Çünkü Allah, bildirdiği emir ve yasaklarına uyup uymama konusunda insanları kendi iradelerinde serbest bırakmıştır. Şüphesiz insanların, Allah tarafından akıllı ve iradeli yaratılmalarının bir anlamı vardır. Allah, insanı O'nun hükümlerini tanıyıp bilmesi için akıllı, kendi irade ve istekleri ile O'nun emrine uymaları ve gösterdiği bu yolda yürümeleri için de serbest iradeli yaratmıştır.
Ancak Allah'ın, insanlara işlerinde serbestlik tanımış olması, onların bütün isteklerini yerine getirmeye mecbur olduğu anlamına gelmez. Örneğin Allah'ın emirlerini dinlemeyip O'na karşı gelen asiler, günahkârlar cezaya yanaşmak istemeseler de vakti gelince cezalarını çekmeye mecbur olacaklardır. Allah'ın mutlak iradesi ve kudreti altına girmeyen hiçbir varlık düşünülemez.[4]
--------------
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
أَلَا إِنَّهُمْ فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَاء رَبِّهِمْ أَلَا إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطٌ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
E lâ innehum fî miryetin min likâi rabbihim, e lâ innehu bi kulli şey’in muhît
Meali :
İyi bilin ki, onlar Rablerine kavuşma konusunda şüphe içindedirler. İyi bilin ki, O, her şeyi kuşatandır ihata edendir.
(Sadakallahul Aziym FUSSİLET Suresi 54. ayet)
Bunu şu misallerle anlatalim :
1.örnek : Bilgisayar ekrani, yada televizyonlarda bir sürü görüntü gösteriliyor, bu mesela : sanatci ahmet şarki söylerken, veya mühendis mehmet, mühendislik yaparken, yahutda, fatma teyze yemek yaparken ki görüntüleri, ve ordaki alet erdavat, veya dometes biber, yahut bir alim kuran okuyup vaaz ediyor, önünde kitaplar var, ve hepsi görüntü , ve bu görüntüler cok farkli farkli olmasina ragmen, aslinda görüntülerin hepsi, ayni parcalardan oluşuyor, cünkü, eski televizyon ekranlari, bircok noktacikdan, ışığın yanıp yanip sönerek, sinyal vermesi halinde, görüntü oluştuluyordu, yine şimdiki LCD lerde işte bu noktalarin ismine pixel deniyor, her bir pixel, ya kare halinde, yada yuvarlak nokta halinde, yine noktalardan oluşuyor, öyle olunca, ahmet amcayi gösterirkende, o noktalardan meydana geliyor, dometesi gösterirken de noktalardan oluşuyor, öyle olunca ahmet amcanin asli, bir adet veya binler adet noktadir, diyebiliriz degilmi? o noktanin cogalip, degişik şekillerde görünmesine, işde ekrandaki ahmet amca diyoruz.
2. örnek : Bir cocuk meydana gelirken, önce tek bir hücre idi, o hücre cogalip, bölüne, bölüne, binlerce, milyonlarca hücreye bölündü, ve o hücrelerin toplamindan, bir bebek meydana geldi, o bebek yine büyüdü delikanli oldu, yine ne ile, hücrelrin cogalmasi ile, ve sonra adam oldu, sonra dede oldu, sonrada öldü topraga geri döndü, yani ne oldu o zaman, o cocuk tek bir hücre idi yani bir nokta idi degilmi?
3. örnek : Hz Adem ilk yaratildi, ve ondan dogacak bütün insanlik ve cocuklarin ana maddesini ve yapisini oluşturacak sperm, hz Ademin icinde meydana geldi, ve o sperm, havaya girdi, ve cocuk oldu, ondan cikdi ,..bilmem ademin diger cocuklarina girdi, onlardanda cikdi, taaaaa sonra Hz. idris oldu, ondanda cikdi,... bu sefer nuh oldu,.... sonra hud oldu. sonra salih oldu.... musa oldu, isa oldu, muhammed oldu,.... sonra bizim mahalledeki fatma oldu, mehmet oldu fadime oldu degilmi, amma o tek bir insan Hz Adem idi, o bölündü ve, bir idi, binler oldu, aslinda adem veya insan tek idi, o yüzden hz adem demek, insan demek, ve ademin icinde hepimiz bütün halde idik, sonra doga doga dagildik, ve dönüşümüz ona ise, ademden geldik, ademe geri dönecegiz, insandan meydana geldik yine başka bir insana geri dönececgiz, yani işde nuh dogdu büyüdü peygamber oldu, sonra öldü topraga geri döndü, toprakdan bir daha cikdi, ve yine bir başka ademdeki cocuk oldu ve dogdu, öyle olunca adem ise toprakdandi ve
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن سُلَالَةٍ مِّن طِينٍ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve lekad halaknâl insâne min sulâletin min tîn
Meali :
Andolsun ki biz insanı, balçık çamurdan (süzüp çıkarılmış nemli organik ve inorganik toprağın) özünden yarattık.
(Sadakallahul Aziym MU'MİNÛN Suresi 12. ayet)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا لِي لاَ أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve mâ liye lâ a’budullezî fataranî ve ileyhi turceûn
Meali :
Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet ve kulluk etmeyecekmişim. Halbuki hepiniz O’na döndürüleceksiniz.
(Sadakallahul Aziym YASİN Suresi 22. ayet)
o zaman, O Allah ise, o zaman toprakda Allah mi demek cünkü "e lâ innehu bi kulli şey’in muhît", yani Cünkü "O, her şeyi kuşatandır ihata edendir kaplayandir."
öyleyse toprakdada Allah var, toprak ise elementlerden, minarellerden oluşuyor, ve toprakdaki element ve minareller ise, bitikler veya sular ile bedenimize giriyor, ve bizi ve neslimizi oluşturuyor, öyleyse Hz Adem gibi, toprakda bütün olan, ve bizler onun parcalariyiz, insan toprakdir demek yanliş olmaz, ve elementler ise atomlardan ve atom alti parcalardan oluşuyor, yani öyle olunca, atom demek ise, kücük noktalardan oluşuyor demek, ve öyle ise, insan atomdur demek yanliş olmaz, güneşler, aylar feleklerde bu atom parcaciklarindan oluşuyorsa, heryeri atomlar kuşatmiş demek olmazmi, peki atom ne, Allah mi, yani Allah atomlar ve atom alti parcaciklarla, yine her yeri kuşatandır, ihata edendir kaplayandir. o zaman "Allah bize şah damarimizdan bile dah yakindir" kelami hak sözdür. ve bizim özümüz zaten Allah parcaciklarindan oluşuyorn yokki ondan başka bir nesne bir şey "la mevcuda ila hu" Tasavufdaki "ondan başka bir varlik ve mevcudat yok." sözüde hak o zaman. Bütün, parcalardan oluşur, veya parcalar bütünü oluşturur hikmeti ile bütüne varim, veya bütünden gelim, "Toprakdan geldik, topraga geri dönecegiz" veya "Allah dan geldik yine Allah a geri dönecegiz" yine atomlarmiza elementlerimize ayrilip, döndürelecegiz demek olmazmi bu?
4. örnek :yine sayilar, mesala 1, vahid ve tek ve bütün olan, ve mesala 10 ise, 10 tane birin, bir araya gelmesinden oluşuyor, yine 100 demek, 100 tane bir demek, 8000 demek yine 8000 tane bir, bir araya geldi demek. bölsen birin katlari, carpsan birin katlari, cikarsanda birin katlari ve toplasam yine birin katlari, ve birde sifir var, o ne peki, varlik ve yokluk,hayat ve ölüm, biri sifir ile carparsan, bir sifir olur, yine 800 ü sifir ile carparsan, 800 de sifir olur, yine 100 000 i sifir ile carparsan, yine sifir olur," ya mümit" olan Allah sifirlayan Allah hikmeti, öldüren Allah, yok eden Allah, yine bir ve 1 vahid ve var eden, hayat veren, can veren Allah, vahidul kahhar olan Allah in , kendisini bize tanittigi birer misali, yani sifiri 1 ile topla etkisiz eleman, 1 ne artar, ne de eksilir, yani yine 10 dan sifir cikar, ne artar ne eksilir, yani etkisiz eleman, yani "Allah sameddir hikmeti", senin kulluk etmen namz kilman zikretmen, yada kurban kesmen, oruc tutman, yada kafirlik etmen , kötü ve günah işler ile meşgul olman, ona zarar vermez, senin yaptiklarin ondan birşey eksiltmez , senin yaptiklarin birşey O nda artirmaz, o Artmayan eksilmeyendir, yine sifira bir ekle 1 oldu, 10 ekle 10 oldu, eksi 10 ekle, eksi 10 oldu yani rahman ve rahimdir O. 10 lu rahman, yani Baba ve 10 lu tabanca veya eksi 10 lu rahim, Anne, artan dogup ve üreyip cogalabilen, amma bu kadin ve rahim olarak, amma bu erkek ve Rahman olarak.....
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve le initteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr,
Meali :
Nasraniler (Hiristiyanlar) ve Yahudiler, sen onlarin milletlerini, millet olarak kabul etmedikce, onlarda seni kabul edip razi olmazlar, Allahin hidayeti ve dogru yolunu ancak hidayete ermiş birisi anlatabilir ögretebilir, ve senin bundaki hükmün, ancak ilmin kadardir, ve öyleki sana Allah dan bir bilgi ve ögretici bir veli veya yardimci olmadan, sende asla onlara zaten tabi olamazsin, onlari kabul edemezsin.
(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 120. ayet)
yani kardeşim, ahir zamanda, global dünya nın kurulması, mehdi vaktinin ve krallığının kurulması demek, bütün insanlık bir baş altında toplanması demek, ancak sen karşındakine müsamaha göstermezsen, kibar olmazsan, ve onlarla cihad etmemiz lazım, onlar kafir, onları öldürmek lazım dersen, karşındakinin de, iki eli kolu var, onlarda sana karşı savaşır, amma sen onları kabul edip, gelin bir araya gelelim der isen, onlar da seni kabul ederlermiş, yani müsamaha gösterki, sanada müsamaha gösterilsin, sen kibar ol ki sanada kibar davransınlar, mesala Avusturyada birisinden bir şey isterken dedin ki "gibt mir ein glass wasser bitte." yani "bana bir bardak su verirmisin lütfen." dedin ve oda senin o "Bitte" lafına "Lütfen" kibar lığına karşı aldi bir bardak su vedi, ve sende dedinki "Danke,yani teşekkür ederim" o da derki "Bitte, nicht zu danken," yani teşekkür etmene gerek yok rica ederim der. yani kibarlıkdan kibarlık doğdu, yahutda sen on a "lan şurdan bir su ver" dersen o da der ki "kalkda kendin al lan, ben senin hizmetcinmiyim ." der yani bu ister hanımından iste ister evladından iste, ister bir yabancıdan iste, durum aynı, değilmi? yani sen kibar ve müsamahalı olursan, karşındakide eş şek değilse, o da sana kibar ve müsamahalı olur, yoksa bu ayet, öyle "sen onların dinine dönmedikce, onlar senin dinini kabul etmezler" manasında değildir, ve yanlış bir yerde kullanılmakdadır, halbuki muhammed aleyhisselam öğretmdimi ki bizlere, ve bu kuranda da ayet olarak yer almakda
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَإِذَا حُيِّيْتُم بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّواْ بِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَسِيبًا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve izâ huyyîtum bi tahıyyetin fe hayyû bi ahsene minhâ ev ruddûhâ. İnnallâhe kâne alâ kulli şey’in hasîbâ
Meali :
“Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.”
(Sadakallahul Aziym NİSA Suresi 86. ayet )
yani Allah ögretiyor ki, sana kibar olana, sen daha kibar ol, sana müsamaha gösterene, sende ona daha iyisi ile müsamaha et, sana iylik yapana, sende elinden gelen başka bir iyilik ile karşılık ver demek değilmidir bu ayet. öyle olunca yukardaki ayetteki de sen onlari anlayip kabul edip müsamaha gösterirsen, onlarda seni anlar kabul eder, ve sen kim hidayette delalette, açık bir bilgi gelmeden bilemezsin diyor rabbim . Nitekim Mekke fethediilirkende o ilk defa gidildiğinde muhammed e müsade etmediler, muhammet de onları anlayışla karşıladı, mekkeyi fethetmeden ve hac ve tavaf etmeden geri döndü, ertesi sene ona müsmaha gösterceklerini söylediler, ve doğru olan oldu, ertesi sene insan canına kıyılmadan Mekke fethedilmiş oldu, yani haram bölgesinde orda cana kıymakda haram olması hükmü icra ettti, ve müsamaha müsamaha doğurdu,kavgasız döğüşsüz Mekke fetholdu,
Ve Bu Hafta Cemileler girdi, yani cemreler girdi, ilk cemre havaya düşdü, ve dünyamızın toprağı, ve toprakdan olanların, "velbeasü hikmeti" olan, öldükden sonra yeniden dirilme hikmetinin başı olan, havaların ısınması, ve semadan berzahdan ilk Ali ve fatmacık olcak olanların tohumlarının, yeryüzüne indirilmesi, ve yani bu sene doğacak insan, bitki ve hayvan neslinin ruhlarının ve nefis tohumlarının yeryüzüne indirilmesi olan zamanlar,(Kadir ve Takdir gecesi ve günü) ve havaya incek, sonra suya incek, sonra toprağa inecekki, sonra toprakdan bir defa daha can olup çıkacaklar , öldükden sonra dirilmeye yolculuk olan, bu seneki Bahara doğru ilk adımımız hayırlı ve mübarek olsun.
Rabbim Ahirzman insanığına, Mehdinin etrafında, bir baş ve tek imam altında, bir hak söz üstünde, birleşip, birbirlerine anlayış ve müsamaha göstermeyi nasip etsinki, o mehdi Krallığı kurulabilsin.
Dip Notlar :
-----------------------------------------------
[1] Ali Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, Başak Yayınları: 14.
[2] Osman ÇETİN - Sorularla İslamiyet
[3] Sorularla islamiyet - Allahin-celali-ve-cemali-isimleri-nelerdir
[4] Sorularla islamiyet - esmaul-husna-esma-i-husna
[5] RAHMAN-29 ayet
--oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve
etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 19 Şubat 2018 Pazartesi
Original Kar © glan
|
|
|
Tekamülde, Kemal Yolculuğunda Zikirin Önemi (Kar©glanin 11 Şubat 2018 Vaazi) |
Posted by: RasitTunca - 05-24-2018, 09:47 AM - Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi
- No Replies
|
|
Tekamülde, Kemal Yolculuğunda Zikirin Önemi
(Kar©glanin 11 Şubat 2018 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Lekad halaknâl insâne fî ahseni takvîm. Summe radednâhu esfele sâfilîn
Meali :
Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonrada onu aşağıların en aşağısına indirdik.
Sadakallahul Aziym TİN Suresi 4 ve 5. ayet
---oOo---
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Benim Ümmetimin alimleri, İsrâiloğullarının peygamberleri gibidir."
( Hadis-i Şerif )
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Alimler, Peygamberlerin Varisleridir."
( Hadis-i Şerif )
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
Bütün Hak Tarikatlar,Kemala giden, Kemaline Ermişlige Giden yolda, Yaptirdiklari Seyri Sülük yolculugunda, Sofi ve Müridlerini, Bu Yolda Zikir ve Rabita yolu ile terbiyet ederek, tekamül yolunu secmişler.
Peki Zikirin rolü nedir burada? ve zikirde önce "Allah" zikrini ele almiş, ve sonra baziliarida Letaiflerin Zikrini ele almişlar, ve mesala Nakşibendi Tarikatina intisab eden, yeni başlayan brine 5000 Allah zikiri cekeceksin günde diyor. peki Bu sistemde, Allah sağırmı, duymazmiki, bir insan, Allah a kendini duyurmak için 5000 kere "Allah" desin. Birak 5000 i, 100 bin "Allah" Zikri cekenler var günde, peki Allah sağırmı ki, duyuramiyorsun Allaha.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve lekad halaknâl insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuhu, ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verîd
Meali :
Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.
(Sadakallahul Aziym KAF Suresi 16. ayet )
Halbuki Allah bize, şah damarimizdan daha yakin, o senin her nefesinden bile haberdar iken, peki nedir bu zulum, 5000 kere Allah demek, ben temsili misal : Ahmetten bir bardak su istiyecek olsam, Ahmet e Ahmet in isimini 5000 kere söyleyipdemi isterim suyu, yoksa bir seslendim duymadi, bir defa daha ona duyurcak kadar bagiririm, ve ona duyururum isterim, peki nerden cikdi bu 5000 Allah zikri? yada 50000 veya 100 000 Allah zikri
peki bunlar safsatami, uydurukmu? yoksa alimlerece test edilmiş şeylermi?
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkurûllâhe zikran kesîrân.
Meali :
Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin.
(Sadakallahul Aziym AHZAB Suresi 41. ayet)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
سَنُقْرِؤُكَ فَلَا تَنسَى إِلَّا مَا شَاء اللَّهُ إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَى وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرَى فَذَكِّرْ إِن نَّفَعَتِ الذِّكْرَى سَيَذَّكَّرُ مَن يَخْشَى وَيَتَجَنَّبُهَا الْأَشْقَى لَّذِي يَصْلَى النَّارَ الْكُبْرَى ثُمَّ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَى قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّى وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Se nukriuke fe lâ tensâ. İllâ mâ şâallâh(şâallâhu), innehu ya’lemul cehra ve mâ yahfâ. Ve nuyessiruke lil yusrâ. Fe zekkir in nefeatiz zikrâ. Se yezzekkeru men yahşâ. Ve yetecennebuhâl eşkâ. Ellezî yaslân nâral kubrâ. Summe lâ yemûtu fîhâ ve lâ yahyâ. Kad efleha men tezekkâ. Ve zekeresme rabbihî fe sallâ.
Meali :
(Kur’ân’ı) sana, Biz okutacağız, bundan sonra sen unutmayacaksın. Ancak (bu) Allah’ın dilediği şeydir. Muhakkak ki O, açık ve gizli olanı bilir. Ve kolay gelmesi için Biz (O’nu), sana kolaylaştıracağız.O halde, fayda verecek zikri zikret (zikri öğret, öğüt ver). Allah’a karşı huşû duyan kişi seninle birlikte zikir yapacaktır (ve Zakir olup tezekkür edecektir). Ve şâkî olan, ondan (zikirden) içtinap edecek (kaçınıp zikretmeyecektir). Ki o (şâkî), büyük ateşe atılacak. Sonra onun içinde (ateşte) ölmez ve de hayat bulmaz. Nefsini tezkiye eden kimse felâha (kurtuluşa) ermiştir. Ve (o nefsini tezkiye edecek olan kimse) Rabbinin İsmi’ni zikredip ve de namaz kılsın.
(Sadakallahul Aziym A'LA Suresi 6 dan 15. ayete kadar, 15 dahil)
öyleki gecen haftalarda anlattigimiz "Allah" Esmasinin Ebced Degeri, yani sayisal degeri, frekans degeri 66 dir. ve öyleki günde 5000 Allah cekmeye başlayan biri yeni acemi sofi 5000X66=330 000
MEGAHERTZ – DERECE – MEGAHERTZ ÇEVİRME
1 megahertz kaç derece eder? 359999971 derece/sn yapar.
1 derece kaç megahertz eder? 0.0000000027 mhz yapar.
MEGAHERTZ – HERTZ – MEGAHERTZ ÇEVİRME
1 megahertz kaç hertz eder? 1000000 hz yapar.
1 hertz kaç megahertz eder? 0.000001 mhz yapar.
ve 66 demek bir "Hertz" demekdir, yani kalbin bir birim frekensina Hertz diyoruz, Hertz Demek kalp frekansi demekdir, Kalbin bir Defa Allah demesidir. ve sen kalpden 5000 Allah dedin, 5000 Allah zikri ceken bir sofi 330 000 Hertz freknasindan yayin yapip, yayin aliyor demek olur, ve oda 0,3030 Megahertz eder,
Mesela Avusturya FM Radyosu Hitradio Ö3, " 88,3 Megahertz" den yayin yapiyor
yani öyle olunca, sen En basit hali ile, kainat ile iletişim haline gectiginde, ilk acemi amatör radyocu yayini ile 0,3030 megahertzden yayin alip veriyorsun, peki 100 000 Allah ceken bir kimse ise 100 000x66=6 600 000 Hertz yapar, onuda Megahertze cevirirsek
6 600 000/1 000 000 = 6,6 Megahertz eder yani o kimsenin kalbi artik 6,6 mehgahertzden yayin alip, yayin yapar, yani hangi melek grubu hangi frekansdan alip verir biliyormusun sen? bilmiyorsun, peki letaif zikri nedir, artik dahada yüksek zikir, mesala kalp ve ruh ve hafa ahfa vardir o baştaki ayette gecen hafi yani gizli denilen yer, yani hafa cakrasini caliştiran bir sofi, artik bu rakami 4 e katlamiş olur, yani 4x6,6=26,4 megahertzden yayin yapmaya ve almaya başlar, yani öyle olunca
zikirde sayi mühimdir, ve en kolay zikirin birimi 66 dir, ve bir hertzdir işde ve Allah in diger isimleri ve kurandaki diger zikir olan ayetlerin frekansi ise, onlar hep ayri bir frekans biriminden yayin alip yayin yapar.
Ve insan nefsin mertebelerinde kemal dercesini yükselttikce, bir üst melek grubunun frekans alanaina girer, ve oradan onlarin, o nun kemala ermsi için yardım niteligindeki ilhamlarini duymaya başlar, ve onlarin dogrultusunda hareket edip, duruma uygun tedbirini alip, ve yanliş yapmazsa, bir üst zikir grubuna yükselir, ve artik bir üst melek grubunun frekans araligina girmeye başlar, o zikre devam ettikcede, bir üst melek grubunun frekansindan duyar, ve onlar ile mülakat edebilir.
ve bazi esmalarin ebced degeri, sayisal frekans araligi
ya Rahman = 298 ya Kavîy= 116
ya Semi = 180 ya Müta’âlî= 551
ya Hakk=108 ya Kuddûs= 170
ya Bâtın= 62 ya Adl= 104
ya Rahîm= 258 ya Metin= 500
gibi her esmanin ebced degeri, yani frekans araligi farklidir, ve farkli bir melek grubuna taalluk eder. her esmanin ayri bir melek grubu oldugu gibi, birde nasil biz isim olarak esmalari dünyada, insanlara isim koymakda isek, aynen cinlerde, ayni esmalari isim olrak koymakdalar, ve öyle olunca mesala Abdurahman bizlerin koydugu isim oldugu gibi, ayni ismi cinlerde koydugu için, o esmanin frekans araligini girilince, ayni frekans araliginda o cin taifeside yer almakda, öyle olunca bunlar sufli veya ulvi olabilir. işde insan o zikri cekdikce o frekans araligina girer, ve fakat o aralikda, o aralagi kullanan, korsan kullanan bu cinler ve şeytanlar taifeside vardir, öyle olunca, işde zikir cekdikce insan, ulvi ruhlarin, yani meleklerin sesini duymamaya başladigi gibi, o frekans üzerinden korsan yayin yapan şeytanlarida duymaya başlar, onlar ise seni dogru yoldan alip saptirmak üzere ayarlilardir. o yüzden adimlari cok dikkatle atmak gerekir yani. şeriatin zahirine uymayan her hal ve ilham ve his, ulvi bir ruhden geliyor olabilcegi gibi, sufli ve habis bir ruhdanda geliyor olabilir, burda devreye giren ise, bir zikirin 40 hassasi veya havasi olabilir, amma bunlar mesala bir cismin rengi, kokusu, boyu, eni , 2d hali , 3d hali, üsten perspektif, altan perspektif, aydinlkdaki hali, karanlikdaki hali, yaz mevsimi ve sicakdaki hali, kiş mevsimindeki ve sogukdaki hali gibi 40 hassasi olsa, sen bunlardan hangisini elde etmek için o zikre talipsin, o muhim, yani mesala insan ekmek firinina ya ekmek almak için, yada börek cörek almak için, yada ekmek yapmak için, yada satmak için,.. gidiyor olabilir, amma firina elektrik faturasi ödemek için gitmez degilmi, bu bir misal, yani eger sana o zikir araliginda gelen ilham işde böyle, o zikirin havasinin ve hassalarinin dişinda bir mucize ve keramete taalluk ediyorsa, bu yani 10 tl verip jaguar araba almak gibi birşeyse, o zaman bu sufli bir ruhun, seni saptirmak için kullandigi bir yem olabilir, ancak baligi ve fareyi avlamak için, en sevdgi lokma önüne yem olarak konulurki, cazip olup, onu almak yada yemek, ona cazip gelsin, ve sonunda kapana kisilip yakalansin, öldürelebilsin degilmi, işde sufli ruhlarda senin imani calip bedenine hükmetmek isterlerki, kendilerinin bir bedeni olmadigi için, senin bedenini istedikleri gibi kullabilmek için, önce senin bedenindeki senin hükmünü iptal etmeleri lazimdir, ve sen onlarin emrine harfiyyen uymaya başlayinca, sen sanirsinki ha elimden mucize meydana geldi, yada keremet meydana geldi, halbuki hepsi istidracdir, sufli habis ruhlarin oluşturdugu durumlardir, artik senin imanini caldiklari için onlar kendi menfeatleri dogrultusunda, senin bedenini kullanmakdalardir, yoksa senin bedeninden o haller zuhur etmez yani.
[attachment=52792]
Her bir Letaifin merkezi, farkli yerdedir, ve o melek grubunun sesini duydugunda, yani Ruh Letaifini, nefsini kemala erdirmiş bir ruh duyabilir, yani cigerinin sesini duymaya başlamak ve öyleki, kötü ruh, iyi ruh kimdir bakinca hemen o kimseye malum oluverir, yani artik o insani cigerinden, akcigerinden tanimaya başlar, bir digeri mideden bilir, yani ne yiyor, ne iciyor helalmi harammi yiyor, nefsi levvame, o sadece temizler ve pisler, birde helaller haramlar ve şüphelileri ayirt edebilirse, artik midesinin sesini, mide meleklerininin sesisini duymaya başlar, işde midenin sesini duymak için, önce şeriata uyacak, ve sonra helale harama dikkat edecek, sonra temiz ve semiz şeyler yiyip icecek, ve sonra şüphelilerdende kacacak, ve namazina ve zikirinede devam edecek, ve frekans boyutu mide meleklerinin boyutuna ulaşinca, artik ona bakinca, veya tadinca, ne temiz, ne helal, ne haram, ne şüpheli ayirt edebilcek, bir organ verilir, yani hisleri ve bedeni onun bunlari hissetmeye başlar, ve haram girince bedene, namazlar, zikirler sekteye ugrar, ve eger dogrulari yapiyorsa, bir ileri yürür ve şüpheliler ise gaflet verir, ve bunu ayirt edebilcek bir insan olunca, işde midesi onunla konuşuyor demekdir, ve o zaman işde, o kötü bir iş yapinca, farkeder, bu kötü ve yanliş demeye başlar, ve vicdani calişir hale gelir, vicdanli bir insan olur......
yine mülhime nefse cikan artik dalaginin sesini duymaya başlar, dalak midenin komutanidir, midenin üstüne yapişikdir, neler kan olcak neler kan olmaycak ayirt eden organ, ve yani kan ise kara cigerde imal edilir, ve kara cigere gidecek yolculari tespit eden organ demekdir, yani ne ekşi, ne tatli bilen organ, ekşiler safra kesesine, tatlilar kara cigere gidecekdir, ve bu organin melekerinin sesini duyunca, artik insan ilhamlanmaya başlar, ve artik tatli insan, aydinlik insan, aydinlik ulvi ruh, veya karanlik ekşi sufli ruh, ve yiyecek ayirt edilir, ve onlarin vücutta yada kainatta gidecegi yer ve yol bellidir, ekşi ve karanlik olanlar, safraya oradanda bübrekler, ve oradanda ferc uzvuna incekdir, ve ciş olarak atilcakdir eger sufli ise, eger ulvi ise safra kesesinde karar kilcakdir. ve tatli olanlar ise, ya ulvi ise ciger, kara cigere gidecek, ve orada kan halini alacakdir, veya kötülerden ise, mideden alinip kalin barsaklar ve defi hacet olarak atilcakdir. ve karacigerin sesini marziye makamina cikanlar duyar, raziye makami ise safra kesesinin sesinim duymaya başlar, ve kainat, insan bedeninde derc olmuş ise, ayni yerde, yani kainatin o bölgesindede o melek grubu ikamet etmekdedir, yani hem yukarda aynisi var, hem icde aynisi var, nefsi safiye ise tezekki olan, temizlenen nefis, yani böbrekler, temizleyici olarak görev yapar, böbreklerin sesinide safiye makamina cikanlar ve arinan temizlenenler duyar, yani temiz müminler duyar.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
النظافة من الايمان
En-Nedzafetü minel iman.
Temizlik imandandır
( Hadis-i Şerif )
ve Böbrek Meleklerinin sesini duymaya başlayan bir mümin, temiz ve naif bir mümin olur, "SIR "cevherinin yükselmesi sonucu yani, "nefsi safiyeye" yükselen bir kimse bu sesleri frekans düzeyini işitebilir, ondanda sonrasi ise, "hafa" cevheri ve letaifi, yani o da karaciger meleklerinin sesi, artik ondan sonra kandaki hücrelerin sesini duyabilcek kivamdaki kimse, kim dost, kim düşman ayirt edebilen bir yapidaki kimseler. Kimler Allah askeri olacak ,kimler olmaycak ayirt edildigi nokta, ve diyorki yukardaki ayette, sana onu biz okutacagiz, ve ögretecigiz ki, artik bir daha unutmayacaksin, yani hafa meleklerinin sesini duymaya başlayan bir insan, artik duydugunu ögrendigini artik bir daha unutmayan insanlar olur unutsa bile ona hatirlatilr, yani extern festplattede hepsi kayitli, yani öyle olunca, hafa cevherini yani letaifini caliştirabilen bir sofi, artik levhi mahfuzdan, ana hafiza kartindan okumasini ögrenen sofi olur,
Ayeti kerimelerdeki Levhi mahfuz ise şöyle tenimlanir
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Allah, dilediğini ortadan kaldırır ve bırakır. Kitabın anası O'nun Katındadır. (Ra'd Suresi, 39)
Şüphesiz o, Bizim Katımız'da olan Ana kitaptadır; çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur. (Zuhruf Suresi, 4)
Doğrusu Biz, yerin onlardan ne eksilttiğini bilmişizdir. Katımız'da (bütün bunları) saklayıp-koruyan bir kitap vardır. (Kaf Suresi, 4)
Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır. (Hadid Suresi, 22)
O (Kur'an), 'şerefli-üstün' sahifelerdedir. (Abese Suresi, 13)
Yüceltilmiş, tertemiz (mutahhar) kılınmış. (Abese Suresi, 14)
Katiplerin ellerinde. (Abese Suresi, 15)
(Ki onlar,) Üstün değerli, 'iyilik ve dürüstlük sembolü.' (Abese Suresi, 16)
Levh-i Mahfuz'dadır. (Buruc Suresi, 22)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Bel huve kur’ânun mecîdun. Fî levhın mahfûz.
Meali :
Hayır, O Kur’ân, Mecid’dir (yüce ve şerefli Kur’ân’dır). Kaybolmayan korunmuş iyi muhafaza edilen bir levhada(Festpalettede merkezî kompüter sisteminde kayıtlıdır) kayıtlıdır.
(Sadakallahul Aziym BURUC Suresi 20 ve 21. ayet)
artik herşey orada yazili, orayi okuyan artik bilgiye merkezden ulaşir, nefsi marziye yani Allahin razi oldugu kullar ve askerler, yani kan askerleri, hangi meyvayi yiyince, o meyva kan olcak mi, yahut hangisi olmayacak, onlarin karari artik cigerdedir, yani bir sofi Allah askeri yani, canini malini, ibadetlerini Allah rizasi için yapabilcek feda edebilcek kimsemi? degilmi ayirt edilir.
[attachment=52791]
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Kul inne salâtî ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbil âlemîn.
Meali :
Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”
(Sadakallahul Aziym EN'ÂM Suresi 162. ayet ayet)
yani kan askerleri, yani akyuvar ve alyuvar, herşeyini Allah için feda edebilcek olan Allah fedaileri.
ve ondan sonrasida "ahfa" letaifi öyleki mehdi askeri olup olmaycak karar verilen kimseler orada ayirt edilir, insanda 313 tane cok gizli salgilanan hormon vardir, yani her horman bir asker ve ve asker grbunu tetikler, kainati gizli yöneten güc, gizlinin gizlisi, ahfa. mehdi gizli kimse. onun askeri ise gizlininde gizlisi. onun üstünden ise cebrail ve akli kül ondan ötesi varmi var ondan sora mikail ondan sonra israfil ondan sonra Azrail ondan sonra Feryail,........
Unutkanlık Yapan Şeyler ve Hafızayı Kuvvetlendiren Şeyler ve Hafızayı Kuvvetlendiren Dualar
Unutkanlığın bir çok maddi ve manevi sebepleri vardır. İşte onlardan bazıları:
1-Yeşil havuç yemek
2-Ekşi ve ham elma yemek
3-Fare artığı yemek
4-Durgun suya bevletmek(işemek)
5-Yere bit atmak
6-İdam edilen kişiye bakmak
7-İki katar(birbirine bağlı olan iki deve ve yük taşıyan şeylerin )arasından geçmek
8-Evi bez ile süpürmek
9-Mezar taşlarını okumak
10-Uzun süre denize bakmak
11-Cünüp iken yemek içmek
12-Çok balık eti yemek
13-Karnı tıka basa doldumak
14-Çok bakla yemek
15- Geceleri Sakız çiğnemek
16-Siyah terlik giymek
17-Enseden hacamat yaptırmak
18-Küçük üzüntüler
19-Avret mahalline bakmak
20-Karşı cinsi düşünmek
21-kişinin ferce bakması
22-Ferc Uzvuna bakmak (Yani Bugünkü deyim ile, Por no filim ve ero tik icerikli filim ve resimlere bakmak, veya kendisinin ve eşinin veya başkasinin cinsel organlarına, ve cinsel münasebetine bakmak seyretmek)
Rivayet olurki Hz. Ali efendimiz Akıl ve ilmin Babasıdır, çünkü hiç ferç uzvuna bakmamıştır , hatta ne kendi ferç uzvuna nede başkalarınin ferç uzvuna bakmamıştır. o yüzden Hafızası çok kuvvetlidir.
23-ikindiden sonra ve gece ev süpürmek
24- Perşembe ikindiden sonra Cuma Günü öglenden sonraya kadar Ev süpürmek
25-Nakıs Vakitlerde (Kısa vakitlerde, ikindi vakti veya, akşam vakti gibi kısa vakitlerde) saçları kısaltmak, tırnakları kesmek.
26-Kerahat vakitlerinde uyumak
27-Akarsuya bevletmek (işemek)
28-Tuvalet Yaparken Avret yerinden çıkan pisliklere bakmak
28-Yol üzerine, mescit civarına, mezarlığa, durgun ve akarsulara, ırmak kenarlarına, ağaç altlarına abdest bozmak veya bevletmek (işemek) banyoya çiş yapmak.
29-Tuvalette Helada iken konuşmak
30-İdrarın içine tükürmek
31-Helada (Tuvalette) kıbleye yönelik veya güneşe karşı oturmak
32-Banyodayken veya hamamdayken, banyo ve hamama bevletmek (işemek)
33-Bir kadının oturupda kalktığı yere, hemen ardından oturmak.
34-Örtünmeden Çıplak olarak cinsi münasebette bulunmak.
"Peygamberimizin bu konuda hadisleri var. Sizden biriniz ailesiyle cinsel birleşimde bulunduğunda, eşeklerin yaptığı gibi tamamen soyunmasın. Bu da haram değil ama böyle diyor peygamberimiz. Niçin diyeceksiniz; çünkü melekler vardır ve oradan uzaklaşırlar. Onlar uzaklaşınca da, o ilişkiden şeytanın da nasibi olur."
35-Çok ekşi yemek veya ekşi elma yemek , yani asit ve balgam yapıcı şeyleri çok yemek.
36-Mezar isimlerini okumak - Kabir Taşlarındaki Hitabeleri okumak.
(Bu konuya, bu sahih hadis degil cünkü peygamber vaktinde mezar taşlarina yazi yazilmiyordu diye itiraz edenler var, o zaman firavunun piramitlerinde yazilanlar, yazi degilde ne aa ah ma k.
orada firavunun kabiri degilmi, yani degil muhammed zamani taaa bu zülkarneyn vakti oguz yazitlari var, zamanini bilebiliyonmu sen, yani cok eski, yani yazi ve kabir başina konan hitabeler cok eski. bundan kasit gidip kabirde bütün isimleri ve orda yazanlari okumak ve bunu yaygin hale getirmek, yani hani mesala internette dolaşan kamyon arkasi yazilari gibi, bunuda kabir taşi yazilarini reklam etmek, yani öldükden sonra akli başina gelen yada haala gelmeyenler gibi olmamak meselesi, yani firavun ölcegini anlayinca iman ettti, ahmagin daniskasi, yani ne demek, sofraya sonradan gelen tuz gibi, iş işten gectikten sonra gelen akil gibi, keşke şöyle yapsaydim yada, keşke şöyle yapmasydim gibi, yani faydasi olmayan iilim ve bilgi. yani firavunlaşmak bir nevi yani.
Hafızayı Güçlendirmek için Neler Yapmalı
Hafiza ve akil, Allah in yaratma ilkesine göre, caliştirdikca acilan ve gelişen bir yapida,
yani atalar demişki "İşleyen demir ışıldar yani (pas tutmaz)." bunun terside "İşlemeyen demir pas tutar." yani Allah kuranda bir cok kere boşuna "akletmezmisiniz?" diye buyurmuyor. o yüzden bu alltaki örneklerde aklinizi caliştirmanizi saglaycak kücük örnekler var . Hafızayı Kuvvetlendirmek için Ne Yapmak Gerekir?
Sakinleşmek, stresten uzak durmak, egzersiz yapmak, yeşil yapraklı ve parlak renkli sebze ve meyve yemek, şarkı ezberlemek hafızayı güçlendiriyor, kuran okumak ve kuran ayetlerini ezberlemek.
Beyin kaslarını harekete geçirerek, daha güçlü hafızaya sahip olabiliriz.
1- Vücudunuzu yeni davranışlara alıştırın. Saçınızı tararken, dişlerinizi fırçalarken, kahvenizi karıştırırken ya da diğer günlük basit işleri yaparken sürekli kullandığınız elinizi değil diğer elinizi kullanın.
2- Gözlerinizi kapatın ve odada yolunuzu duygularınızla bulmaya çalışın. Bilinçli olarak sesleri dinlemeye ve kokuları almaya çalışın. Bazen yerden bir şey almanız gerektiğinde, ayaklarınızı kullanın mesela kapıyı ayağınızla kapatmak gibi… Kitap okumayı seviyorsanız bir sayfayı baş aşağı okuyun.
3- Birisini eleştirmek yerine övgü dolu sözler bulun ve söyleyin. Yargılayıcılığınızı askıya aldığınızda, o kişi sandığınızdan daha iyi insan olmaya başlayacak.
4- Buzdolabınızın içine dikkatlice bakın. Daha sonra kapağını kapatın. İçindekileri teker teker sıralamaya çalışın. Eviniz için de aynı şeyi yapabilirsiniz, pencerenin önündekileri ya da duvardaki resmin ayrıntılarını inceleyebilirsiniz.
5- Her gün 5 dakika, kendinizi bir başka insanın yerine koyun ve olaylarını onun bakış açısından anlamaya ve hissetmeye çalışın. Bir aktörmüş gibi yapın, rol gereği yani ve kişi gibi davranın. Ne hissederse hissedin.
6- Her zaman üzüntü ya da şüpheye yakalanıyorsanız ve kendinizi başkalarından daha aşağı görüyorsanız, bunun yerine en çok istediğiniz şeyi ayrıntılı olarak tasarlayın ve elde ettiğinizdeki yaşamınızı düşünün. Negatif düşünceleriniz olduğunda pozitife çevirmek için gün boyunca bunu uygulayın.
7- Her günün sonunda o ana kadar ne yaptığınızı 60 dakikada gözden geçirin. Bu gününüzü daha önemli hale getirmek için iyi yardımcı yoldur. O ana kadar olan tüm aktivitelerini zihinsel olarak gözden geçirin. Hafızanız gününüz hakkındaki boşlukları, anları kasıtsız olarak açığa vuracaktır. Siz de bunları daha iyi değerlendireceksiniz.
8- Esnek olmak ve kolayca uyum sağlamak için hayatınızı değiştirin, her gün farklı bir şeyler yapın. Farklı bir mağazadan alışveriş yapın ya da rutin ev-iş yaşamından çıkın.
* Bir şeyi öğrenmek için el hareketleri kullanmak beynin anımsama yapmasında kolaylık sağlıyor.
* Televizyon izlemek, kitap okumak ve müzik dinlemek gibi aktivitelerle beyni meşgul etmeden kesintisiz en azından 6 saat uyuma hafızayı onarıyor.
* Okumak ve okunan kitabı tartışmak hafızayı güçlendiriyor. Beyindeki düşünmeden sorumlu bölgeyi güçlendirmek için okunan şeyin tercüme edilmesi de etkili oluyor.
* Sürekli yeni şeyler öğrenmek.
* Şarkı ezberlemek.
* Tek bir şeyle ilgilenmek. Örneğin, kitap okurken televizyonun açık olmaması, yemek yaparken telefonla konuşmamak gibi.
* Sakinleşmek ve stresten uzak durmak beyne ciddi anlamda yardımcı oluyor.
* Koku, hatırlamaya yardımcı oluyor. En kuvvetli ve ekonomik koku ise biberiye. Konsantrasyon ve dikkat sorunu çeken kişilere biberiye içerikli parfüm öneriliyor.
* Egzersiz, tüm vücuda özellikle beyindeki hafıza bölümlerine ulaşarak kan akımını hızlandırıyor.
* Brüksel lahanası, brokoli, kabak, yapraklı yeşillikler, kiraz, kırmızı elma, patlıcan ve üzüm gibi parlak renkteki sebze ve meyve yemek hafızayı kuvvetlendiriyor.
Hafıza Güçlendiren Yiyecekler
Eskiden, hafızanın zayıflanmasının tamamen yaşlanma ile ilgili olduğu düşünülürken günümüzde, yetersiz beslenmenin de hafızanın zayıflamasına neden olduğu bilinmektedir.
Yediğiniz gıdalar ve “yemedikleriniz” beyin fonksiyonlarını etkileyerek, konsantrasyonun ve hafızanın ilerleyen yaşa rağmen keskin kalmasını sağlayabilir.
Hafıza güçlendiren yiyecekler listesinde ön plana çıkan besin grupları; çeşitli renklerde sebzeler, flavonoidler bakımından zengin meyveler ve esansiyel yağ asitlerini içeren balıklardır.
Hafızayı Güçlendirmek İçin Ne Yemeli?
Aşağıdaki listede hafızayı güçlendiren ve beyni yaşlanmanın etkilerine karşı koruyan bazı gıdaların listesini bulabilirsiniz.
Bu liste tam liste değildir ve listede bulunan bazı gıdaların düzenli tüketimi diğer sağlık sorunlarına yol açabilir.
Örneğin, yumurta içerdiği vitaminlerle hafızaya katkıda bulunabilir ancak her gün yumurta yemek aynı zamanda kolesterolü yükseltebilir.
Bu nedenle hafızanızı güçlendirmek için yemeniz gerekenler hakkında bilgileri ve sizin sağlık koşullarınıza uygun beslenme programını ancak bir uzmandan alabilirsiniz.
Balık: Yağ oranı yüksek olan gıdalar genellikle belleği güçlendirmek için tavsiye edilmez, ancak omega-3 yağ asitleri bilişsel fonksiyon üzerinde olumlu etkiye sahiptir.
Uzmanların hemen hepsi bunama ve Alzheimer hastalığı riskini azaltmak için düzenli olarak balık tüketilmesini önermektedir.
Haftada en az 2 kez, özellikle omega-3 bakımından oldukça zengin olan ton, somon gibi yağlı deniz balıklarını tüketmek beyninizin ihtiyaç duyduğu omega-2 yağ asitlerini almanız için yeterli olacaktır.
Aşırı omega-3 tüketiminin bazı yan etkileri olabileceğini unutmadan gıdalar yoluyla almak dışında, omega-3 takviyesi kullanmak isterseniz öncelikle doktorunuza danışmanızı öneririz.
Sebzeler: K vitamini bakımından zengin brokoli, kuşkonmaz ve ıspanak gibi sebzeler beyin gücünü arttırarak hafıza ve konsantrasyon gibi fonksiyonlarını geliştirebilir.
Polifenol içeren kırmızılahana beyindeki hücre hasarını, dolayısıyla Alzheimer riskini azaltan sebzeler arasında gösterilmektedir.
Kırmızı soğanda bulunan “fisetin”in ise uzun dönemli hafızayı arttırdığı yönünde bazı araştırmalar bulunmaktadır.
Meyveler: Antioksidan bakımından zengin olan yaban mersini, çilek, böğürtlen, hücre hasarına neden olan “serbest radikallere” karşı beyni korur.
Bu meyveler aynı zamanda belleği güçlendirdiği bilinen “antosiyanin” adlı bir fitokimyasal içermektedir.
Hafızayı güçlendiren ve beyni koruyan diğer meyveler arasında kırmızı üzüm, kivi, portakal ve elma ilk sıralarda gösterilmektedir. Portakal hariç tüm bu meyveleri kabuğuyla birlikte yemek daha çok fayda sağlayacaktır.
Hafızayı Güçlendiren Diğer Besinler
Ispanak: B vitamini ve folat açısından zengin ıspanak, diğer yapraklı sebzelerle birlikte hafızayı güçlendirmek için kullanılabilir.
Folat ve B vitamini vücudun ürettiği ve nöronlara zarar veren bir madde olan “homosistein” adlı maddeye karşı beyni korur.
Ispanak ayrıca beyne ve diğer organlara oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerinin sentezine yardımcı olur. Güçlü bir hafıza için ıspanak ve diğer yapraklı sebzeleri günlük beslenmenize ekleyebilirsiniz.
Çikolata: Yüksek kakao içeren siyah çikolata beyin reseptörlerini aktive eden endorfin salınımını artırır. Endorfin arttıkça konsantrasyon artar ve ruh hali yukarı taşınır.
Çikolatanın bu etkisinden yararlanmak için çok fazla şeker içermeyen, en az %60-70 oranında kakao ile üretilen çikolatalardan yemelisiniz.
Süt ve Süt Ürünleri: Organik yoğurt, yağsız süt ve az yağlı peynir yüksek protein miktarlarıyla vücut dokularının gelişmesine yardımcı olur ve odaklanma ile hafızayı geliştirir.
Kuruyemişler: Kabak çekirdeği ve ay çekirdeğinde bulunan mineraller, kavrama yeteneğini geliştirerek uykusuzluğa iyi gelir, daha net bir düşünce akışına yardımcı olur.
Kepekli Tahıllar: B6, B12 vitaminleri ve folik asit içeren esmer pirinç, kepek ekmeği ve yulaf gibi kepekli tahıllar belleği korurken konsantrasyonu arttırır.
Yeşil Çay: Düzenli olarak yeşil çay içmek vücudunuzdaki kolesterolü ve homosistein miktarını azaltarak beyin fonksiyonlarının korumasına katkıda bulunur.
Yumurta: A, B, B12 ve D vitaminleri bakımından zengin yumurta, beynin hafızayla ilgili bölümünün gelişmesine yardımcı olur.
Hafızayı Güçlendirmek için Yapılacak Dua ve Zikirler ve Fiil ve Ameller
Öncelikle Proğramlı ve Planlı olarak yaşamak, Allah bize eger bir ömür 5 vakit namaz emrettiyse sebeblerinden biri, plan ve progamli yaşamamiz için. yani hayati rutine baglamamak, neden cünkü mesala ikindi namazi yaz ve bahar vakitlerinde, her gün, yada iki günde bir, iki dakika yada 1 dakika, daha gec girip, daha gec cikiyor, kiş ve sonbahar mevsimlerinde ise, her gün, yada iki günde bir, iki dakika yada bir dakika kadar, daha erken girip, erken cikiyor, yani öyle olunca hayati rutine baglama, hergün saat 5 de iş başi, akşam altida paydos, yada öglen onikide yemek gibi, rutine baglama, bak Allah namaz ile, ne ögretiyor, hergün kafani caliştir, zamanini ayarla, işini ona göre ayarla. Ramazn bazen yazin, bazen kiş, bazen baharda yine orucu rutine baglama, yani programli ol amma, rutine baglama, her an uyanik ol. şeytani görevlendirmiş, geliyor namazda vesvese verip, seni namazda unutturuyor, sen onunla namazda beş dakika mücadele ederek, yine aklini ve ve fikrini ve dinini savunup, uyanik olmak durumundasin, yoksa sevaplarini calacak şeytan. şeytan ne işe yariyor? senin mücadele etmene yariyor, sen ounla mücadele ettikce, aklin ve imanin ayakda yine, ve yine ramazanda orucu tutmak imsak ve acmak iftar etmek hergün iki dakika erken yada gec mevsime göre, öyle olunca akşam yada ögle yemegini rutine baglama yine, proglamli ol, amma rutine baglama, yani her an uyanik ol, cünkü kişin akşam erken, yazin gec, öyle olunca kiş mevsimini ele alip, saat dörtte akşam yemegi yersen, yaz geldimi vücut ayari bozulur, gece yine acikirsin bu sefer, yani rutin yok, rutin yok, porogramli ama rutin degil.
yani dedik yukarda Allah dan faydali ilim vermesi için dua etmek lazim, cünkü bir deyim vardir.
"Türkün aklı ya sıçarken ya kaçarken gelir" yani firavunun aklida başina, denizlerin dibini boylayinca gelmiş, yani Allah dan faydali ilim taleb edip, faydasiz ilimdende Allah a siginmak lazimdir. cünkü son nefesde iman, insani firavununki kadar kurtarir, ancak denizlerin agirligini yüklenmek, sivi, deniz gibi, amma cok agir, kulle gibi, yani öyle olunca, bu yükün altina girmemek için, dünyada hayattayken, Allah in emirlerine ve peygamberin sünnetlerine ittiba, yine aklin ve hafizanin kuvvetlenmesini saglar.
"yumurta götünün agzina gelince folluk aranmaz" deyimi ile tedbirli olmak gerektigi, tehlike zamanindan önce, tedbir alma, yani sen asker ve silah hazirlamazsan, yarin biri saldirirsa, düşmana yenik düşersin. öyle olunca, ögrencide imtihandan bir gün önce, derse calışmak, elbette ögenciye cok az fayda verir, cünkü bir ay yada, bir senede ögrenilen dersi, bir günde tekrar etmek, ve hatirlamak ne kadar zor ise, yani köyde ekmek eden birisi, bir tekne ekmek yapar, amma o ekmeklerin hepsini bir günde yemiyecek, yani iki haftada yada bir ayda yiyecek mesela. yani işde ne kadar ac olursan ol, en fazla yiyecegin,
iki dilim, üc dilim ekmek, bir tabak yemek oldugu gibi, yani sen derse calişma calişma, ve son gün haril haril ders caliş, orada ögrenebilcegin, ancak bir dilimdir o ilimden, yani calişmayi bütün seneye yay, her gün derslerini müteala et.
o yüzden bizde diyoruzki Raşidi Tarikati mensublari ve zikir ehli kimseler, haftada bir, mesala Pazar günleri, bütün bildigin sureleri bir kere müteala etki, unutmayasin.
ve biz zikirlerimizde Raşidi zikir evradinda
"Ya Hafizu, Ya Muhafizu" cekeriz, sizede tavsiye ediyoruz.
yine zikirlerimizden biride Zemzem duasidir ve günde 33 defaya kadar okunur
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْئَلُكَ عِلْماً ناَفِعاً وَرِزْقاً وَاسِعاً وَشِفآءً مِنْ كُلِّ دَآءٍ
"Alllaahümme innii es'elüke ilmen naafian ve rızgan vaasian ve şifaaen min külli daain "
Allahım senden, menfaat ve fayda veren (yararlı ) ilim, geniş rızık ve her türlü dert ve hastalıklara karşı şifa niyaz ederim.
işin espirisi ise
Yüzme bilmeyen bir turist denize düşmüştü. Suda çırpınırken can havliyle bağırıyordu.
-Help! Help!
Yoldan geçen Temel onu gördü. Kızgın bir şekilde bağırdı:
-Ula ingilizce ögreneceğine, yüzme ögrenseydin ya!..
yani fayda vermeyen ilim, son nefesde bile kurtarmaz.
[attachment=52793]
ve elektrikde Kondensator diye bir parca vardır, bazı eski motorlar bu kondensator ile calışır, eski radyolar telvizyonlar, camaşir makinlerinde kullanilir. nedir o? yani elektrigi kapazitesi kadar icine depo eder, ve sonra onun ile motoru caliştirir, o bitince birdefa daha tersine dogru döner, oraya elektrigi depo eder, ve ordakini kullanir, yani bir o yanna bir yanna, ayni TIPDA oksijen alamayan hastalarin, oksijen almasini saglayan aletin, bir yukari doldurup üfürmesi, birde geri cekmesi gibi, yani nefes vermesinide bilmiyor unutmuş o hasta, almasinida unutmuş, o insan kendinde degil, yani öyle olunca, ona hem vermek, hemde birde geri almak lazim degilmi yani, kondensatarorda ayni sistem üzere calişir, yani öyle olunca bunlar eski motor sistmeleridir, yani öyle olunca, bazi eski kafa insanlarin beyin sistemide böyle calişir, yani ona önce ögreteceksin, sonra soracaksin, o da sadece ögrendigini söyler, yani papagan gibi sadece ezberci, kafasini o konuda yürütemez, sadece ezberci, sor o ezberin manasinida bilmez, ayni şimdi namaz kilipda kulhu fatiha okuyupda, kulhu de ne diyor, elhamda ne diyor bilmiyen müslümanlar gibi. yani
[attachment=52794]
ve birde eger bir insan yaratilirken, "Ram" kücük ise, onun ram ini yükseltebilecegin, sadece belli bir miktar var, yani ondan fazlada artiramazsin, AKIL artarmi? evet artar, amma belli mikdar, yani Allah, alak sureside, "Ek-ram dan oku" diyor yani ram dan ana karttan oku, ve ram gecici bellek demekdir, yani bakdin o an bir olay gördün, düsündün, ve kafan o konuya sardi, ve bir fikir oluşdu, bilgiler oluşdu. sonra başka bir olay ve başka birşey gördün, oradan gecdin, bu sefer ram da sadece o konu ile bilgiler var, dün başka olaylar ve fikirler vardi, bugün yeni gün, yeni bilgiler, ve dünküler kaybolmadi, eger lazim ise, hafiza kartina kaydedildi. ve hafiza karti ise, fest platte, yada flaş bellek, yada SD kart gibi bazisi intern, bazisi ise dişda cikarilabilir hafiza kartlari. nedir bunlar : mesala Doktorda bir randevun var o randevunu sana doktor yazdi verdi, ve doktor yazdi bir not kagidina verdi, ve dedi "martin 15 inde yine kontrole gel" ve sen onu unutmamak için her zaman kontrol edip görecegin yere asarsan, onun zamani gelince, hatirlar ve terminine yani randevuna gidersin, yani öyle olunca, yaziya dökülmeyen ilimde, unutulur demiş alimler öyle olunca yine hafizayi kuvvetlendirmek, yada bilgi ögrenmek için, bir yöntemde yazarak, not tutarak calişmakdir, bize eskiden okulda ögretmenlerimiz, yarin şu sayfadan şu sayfaya kadar calişin, ve konunun özetini yazin derdi, celalettin hocam vardi, sosyal ve cografya derslerinde bu yöntemi kullanirdi. yani özetini yazin. önce okuyacaksin, sonra anladigin ve hatirladigin kadarini yazacacaksin ki unutmayasin. ve yani not tutmak ve yazmak, bir yerlere yazmak, yine zamani geldimi usb sticki, yada, sd karti, nasil takip bilgiye ulaşabiliyorsak, o özetledigimiz konuyu, işde gereketigi zaman cikarip, bir defa okuyunca, yine hatirlayacagizdir, yani ezberleme ve ögrenme yöntemelerinden biride, yazmak not tutmakdir, yani extern festplatteye, yada flaş belleke, yada sd karta, yada cd veya DVD ye yazdidirmak gibi.
[attachment=52795]
Ve yine senin meslegin ve egitimin, ve bilgilerin, ve sevdigin alanlarda, bilgilerini güncelle, yeni neler olmuş, o konuda araştir ögren, ve güncel tut, ve gerici olma, her an yenliklere ve yeni bilgilere acik ol.
ve Hz Ali veya Hz Ömer demiş ki :
"onlar bizi görselerdi deli derlerdi, biz onlari görsek, kafir der boyunlarini vururduk."
yani eskide gecmişde kalma, eskilerin bildigi, o zaman icindi, mesela ashabdan bir misal ve örnek : Ashabdan genc birisi sokakdan gecerken, bir bayani banyo ederken ciplak yerlerini görmüş, ve istek ve şehvetle, o an o na bakmiş, sonra ise helak oldugunu söyliyerek muhammede gelmiş, Allah beni affedermi demiş sormuş. ve zina ise haram, ha bu göz zinasi olmuş, yada bugünün tabiri ile röntgencilik, yani sapiklik, ve hoş görülmeyen bir hal, ha bu bu bizatihi zina olsun, yasak ve kerih görülen amel. amma bu gün, herkesin evinde, internet veya televizyonunda, mayolu bayanlar seyrediliyor, dünkü o ashabin halini düşün, ve bugünkü muhammed ümmetinin halini düşün, öyle olunca onlara bu günküleri ve telvizyonlari interneti göstersek, bunlar kafir deyip boynumuzu vurmaya kalkarlar, biz ise onlarin Allah kitap peygamber diye, fakir fukara, bicare yaşamlarina baksak, bunlar deli derdik degilmi, o günler dündü, dünde kalamayiz bugün böyle azizim. kim bu gün internetinden vazegecer kim bilmem instagram face ve twitsiz durabiliyor, ancak daha tanimayanlar bilmiyenler imkani olmayanlar onlar,
ve yine veda hutbesinde peygamberimiz diyorki
"Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur. "
yani dünde kalma, yarina dogru yürü, bunun icinde her an yeni bilgileri, ara bul ögren, o konuda senin ilmin ve egitimin dogrultusunda yeni neler olmuş ögren, olaki senin bildiklerin bile, yeni bilgilere göre, yanlişdir. cünkü dün atom en kücük diyen bilim adamlarinin bildigi bilgi bile artik eski bilgi oldu, atomunda parcalari oldugu yeni bilgiler keşfoldu. eger sen haala eski bilgi, atom son parcada kalirsan, allaturka olursun azizim, yani bilgi, yine güncelliklelri takip etmekle olur. yoksa sen ayni eski şerkicilarin ve filim yildizlarinin, iş yapamama sebeblerinden biri olan, eskide saplanip kalmaktir, o yüzden muhammed dedi, bilgiyi ileri taşiyin, olaki ilerdeki birisi bunu daha güzel yorumlar ve anlar. dedi işde
"Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur. "
(Hz Muhammed)
yani ögrenme yöntemlerinden biriside, ögrendigini başkalarina anlatmak, ve bilgiyi cogaltmak, ve bilgi cogalinca, sen unutsan, birisi hatirlar, başk bir insanda o bilgi hala saklidir, ve vardir. öyle olunca o ndan duymasan bundan duyarsin o bilgiyi, ve yine unutmamak için ögrendigini şeyi birilerine hemen anlatmak, onu cogaltmak. islam bizlere bu yöntem ile ieltildi, buna "Tevatür" denilir. Anlatma ile tekrar etme ve başkalarina ögretme ile tekrar. Tevatür yani.
Nefsini Kemale erdiren bir kimse, en son halinde, mehdi olabilecek, veya mehdi askeri olabilcek kivama gelince, artik onun tekamül yolunda son hali, artik bilgiyi cebrailden alir, yani "AKLI KÜL" den alir bilgiyi. yani öyle olunca, hafiza ve akil kuvveti, korunmuş kaynakdan alininca, yani hani eski disketler vardi, yada SD kartlardada var, altinda yada yaninda bir dügme var, onu cekince, yani acinca, artik o SD deki yada eski disketteki yaziyi, bir daha takildigi bilgisayarda oynama ve degiştirme imkani yok, yani copyright kilidi, yani öyle olunca, cebraildeki bilgi, onun bilgi aldığı yerdeki bilgi, copyrigt kilidi ile kilitli bilgi, artik onun degiştrilme imkani olmayan bilgi, yani kader tahtasinin arka yüzü, yani kader tahtasi alin ve ön beyin, cebrail ise arka beyin, ve beyincik, yani copyrigtli bölge, artik o yazilim, o insanda asla degişmeyen mutlak kaderini temsil eder. belli oranlar sabit şekilde korunmak zorundadir, onlar bozulursa o ahmet se ahmet olmakdan fatma ysa fatma olmakdan cikar, onlar onun temel degişmeyen ve degişmeyecek kadar ve özellikleridir, mutlak kaderinde yazili oldugu yer, oraya ancak ve ancak, mesela : Allah in ibrahimi ateşden kurtarip, ateşe" serin ol " dedigi yer olan, ilahi müdahele dişinda, müdaleye izin verilmeyen korunmuş yazilim, artik onun secimlerinin ve tercihlerinin meyva verdiği yerdeki yazilim, ve AKLI KÜL, Akli Küle ulaşan için, artik her an vahiy vardir, artik o cebrailden vahiy alir, yani vahiy sedece kuran ve incil gibi bir din ve ahkami degil, her amelinde dogruyu yapabilmen için, sana yol gösterecek olan ilim ve bilgidir, ve marifet makamidir. insan icad edecegi bir icadin planinida, ordaki merkezden alir. Her ayri kimsenin fitarinda yazili ve sakli olan bilgiye ermek demek, marifet demek, ve marifet ehli bir kimsenin, hic kimsenin bilmedigi bir bilgisi ve SIRRI vardir, mesala adam motor icad etmiş, ona motorun bütün ahkami yolu yolagi ögretildi, bu bin sene sonrayada gelsek ayni yolun farkli eteplarda işletilmesi ile, yoksa ana yol belli, yani alti ana yön gibi, ve 12 ara yön gibi
Rabbim Mehdi askerine istikamet versin, istikamet nedir, yönlerden bir yönüde onlara versin, yani mehdinin, ya saginda, ya solunda, yada önünde, yada ardinda, yada ,..... durmak ve onun emrine SIKI SIKI baglanmak, ölümde olsa sonunda, emirden cikmamak nasip eylesin. gafletten ve gafileerden onlari uzak eylesin
--oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve
etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 11 Şubat 2018 Pazar
Original Kar © glan
Etiketler : Tekamülde, Kemal Yolculuğunda, Zikirin Önemi ,(Kar©glanin 11 Şubat 2018 Vaazi),hertz,kilohertz,megahertz,frekans,kalp frekansi,kalbin allah demsi,zikir,zikrin önemi,letafi zikri,kalp zikri,cinler,sufli cinler,melekler,melek grublari,meleklerin sesini duymak,cinlerin sesini duymak,yardım,vahiy,ilham,nefsi levvame,nefsi mülhime,nefsi mutmainne,nefsi raziye,nefsi marziye,nefsi safiye,nefsi kamil nefsi kamile,kemaline ermiş,çakra merkezleri,çakra renkleri,letaif renkleri,mide cakrasi,kalp cakrasi,ruh cakrasi,sir,hafa,ahfa,akli kül,cebrail,peygamber,din,vaaz,sohbet,dini vaaz,dini sohbet,dini nasihatler,not tutmak,tevatür nedir,termin,randevu,doktor randevusu,ezber yapma,papagan,kondensatar,cikarilabilir hafiza kartlari,sd kart,flash diks,festpalette,hafize,levhi mahfuz,mehdi,turuncu,hormon kelebegi,safra kesesi,akciger cakrasi,karaciger cakrasi,esmalarin ebced degleri,Levhi mahfuz,ana kart,ram,gecici bellek,bilgisayar,gecici hafiza,En-Nezafetü minel iman, Temizlik imandandır,esmalarin sayisal degerleri,esmaül hüsnain frekanslari,Unutkanlığa sebep olan şeyler,Unutkanlık, Yapan Şeyle, Hafızayı, Kuvvetlendiren Şeyler, Hafızayı Kuvvetlendiren Dualar, Hafıza,Mezar taşı okumak unutkanlık yaparmı ?,Akarsuya işemek unutkanlık yaparmı ?,yeşil ve ekşi elme yemek unutkanlık yaparmı ?,Banyoda işemek unutkanlık yaparmı ?,prono filimlere bakmak unutkanlık yaparmı ?, ferc uzvuna bakmak unutkanlık yaparmı ?,sex filimlerine bakmak unutkanlık yaparmı ?,cinsel filimlere bakmak unutkanlık yaparmı ?, erotik filimlere ve resimlere bakmak unutkanlık yaparmı ?,gölgelige agac altina işemek unutkanlık yaparmı ?,avret mahlline bakmamak,başkasinin cinsel oragina bakmamak,
|
|
|
Eğer Bilmiyorsanız, Zikir Ehline Sorun (Kar©glanin 02 Şubat 2018 Vaazi) |
Posted by: RasitTunca - 05-24-2018, 09:42 AM - Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi
- No Replies
|
|
Eğer Bilmiyorsanız, Zikir Ehline Sorun
(Kar©glanin 02 Şubat 2018 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ إِلاَّ رِجَالاً نُّوحِي إِلَيْهِمْ فَاسْأَلُواْ أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn
Meali :
Senden önce de sadece kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekler gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.
Sadakallahul Aziym EN'AM-54 ayet
---oOo---
Avf b Mâlik'in bildirdiğine göre Ebû Zer (r.anh), Rasûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına oturdu. Hadisin devamında şöyle denilmiştir: "Ya Rasûlallah Peygamberlerin ilki hangisiydi" dedim,
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Âdem" buyurdu.
"Nebî miydi O" diye sordum. "Evet Allah'ın hitabına muhatab olan bir nebidir" buyurdu.
"Ey Allah'ın Rasulu, Peygamberlerin sayısı kaçtır?" diye sordum, "124 bin" buyurdu.
"Bunların kaçı rasuldur?" diye sordum, "315'i büyük kalabalık" buyurdu.
( Hadis-i Şerif , Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 266,İshâk,Taberânî,İbn Hacer Askalani,)
Bûsîrî demiştir ki: "Bunu İshâk, İbn Ebî Şeybe ve Sahih'inde İbn Hibbân rivayet etmiştir. Nitekim İlim kitabında geçmişti." (III, 41) 3023, 3314, 3428 nolu hadisler. (İbn Hacer Askalani Metalib’ul-Aliyye)
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَلِكُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولٌ فَإِذَا جَاء رَسُولُهُمْ قُضِيَ بَيْنَهُم بِالْقِسْطِ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve li kulli ummetin resûlun, feizâ câe resûluhum kudıye beynehum bil kıstı ve hum lâ yuzlamûn.
Meali :
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onların peygamberi geldiği (tebliğini yaptığı) zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.
(Sadakallahul Aziym YÛNUS Suresi 47. ayet)
Peygamberlerin sayisi hakkindaki hadis rivayetini İsmail Hakkı Bursevî, Tefsiru Ruhu’l-Beyan, 2/323; 6/49; 8/215. bunu 224 bin peygamber oldugunu rivayet ediyor
Peygamber
Peygamber; Allah (c.c.)'in insanlara doğru yolu göstermek üzere görevlendirdiği, her türlü ahlâk güzelliğine sahip seçkin insanlardır. Peygamberler, Allah'ın kendilerine vahyettiklerini insanlara duyurur, Allah ile kullar arasında elçilik yaparlar.
İlk Peygamber Hz. Âdem'den son Peygamber Hz. Mu-hammed (sav)'e kadar pek çok peygamber gelip geçmiştir.
Gönderilen peygamberlerin sayısı konusunda Kur'an-ı Kerimde herhangi bir rakam verilmemiştir. Hadis-i şeriflerde sayılarının 124.000 olduğuna işaret edilmiş, daha farklı rivayetlerde vardır. Bizim için önemli olan:
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr.
Meali :
Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”
(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 285. ayet)
Bizim için önemli olan: "Hz. Âdem'den Hz. Muhammed (sav)'e kadar gönderilmiş olan bütün Peygamberleri hepsine inandım, hepsinin hak ve gerçek olduklarını kabul ettim." Demektir.
Yüce Allah Kur'an'da: Her ümmetin (toplumun) bir peygamberi vardır." buyurarak, her topluma bir peygamber gönderildiğini haber vermektedir. Konu ile ilgili olarak Yüce Allah Kur'an'da şöyle buyurmaktadır:
"Ey Muhammed! And olsun, senden önce de birçok peygamber gönderdik. Sana onların kimini anlattık, kimini de anlatmadık" ( Mümin suresi, ayet 78)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِّن قَبْلِكَ مِنْهُم مَّن قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُم مَّن لَّمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ فَإِذَا جَاء أَمْرُ اللَّهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve lekad erselnâ rusulen min kablike minhum men kasasnâ aleyke ve minhum men lem naksus aleyke, ve mâ kâne li resûlin en ye’tiye bi âyetin illâ bi iznillâhi, fe izâ câe emrullâhi kudıye bil hakkı ve hasira hunâlikel mubtılûn
Meali :
Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana anlattıklarımız da var, anlatmadıklarımız da var. Hiçbir peygamber, Allah’ın izni olmadan bir mûcize getiremez. Allah’ın emri gelince de hak yerine getirilir. İşte o zaman bunu batıl sayanlar hüsrana uğrarlar.
(Sadakallahul Aziym MU'MİN Suresi 78. ayet)
Ebû Zer anlatmaktadır:
Mescid'e girdim. Baktım Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem) tek başına oturuyor. Ona bakmaya başladım. Ama o beni görmüyordu. Kendi kendime: "Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem) bu şekilde hiç yalnız kalmazdı. Ya bir işi vardır. Ya da kendisine vahiy iniyordur" dedim.
Sonra yanına gidip gitmeme konusunda gönlüme danıştım. Gönlüm gitmek dışında bir seçeneğe razı olmadı. Sonra yanına kadar gidip kendisine selam verdim. Sonra oturdum. Uzun muddet oturduğum halde ne bana dönüyor, ne de benimle konuşuyordu. Bunun üzerine kendi kendime herhalde Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına oturmamdan memnun kalmadı" dedim.
Sonra bana dönerek: "Ebû Zer!" diye seslendi.
"Buyur yâ Rasûlallah. Emrine hazırım" dedim.
"Bugün namaz kıldın mı?" diye sordu.
"Hayır" dedim.
"Öyleyse kalk, namaz kıl" buyurdu.
Kalkıp Allah'ın dilediği kadar namaz kıldım. Sonra dönüp oturdum. Yine uzun muddet benimle konuşmadı.
Ben yine "Herhalde Rasûllullah (sallallahu aleyhi ve sellem) benim yanına oturmamdan memnun kalmadı" dedim.
Sonra bana dönerek: "Ebû Zer!" diye seslendi.
Ben: "Buyur yâ Rasûlallah, emrine hazırım" dedim.
"İnsanlar ve cinlerden olan şeytanların şerrinden Allah'a sığın" buyurdu.
"Anam babam sana feda olsun insanların da şeytanları mı vardır?" diye sordum.
"Aziz ve celil olan Allah, aldatmak için birbirlerine câzib sözler fısıldayan cin ve insan şeytanlarını her peygambere düşman yaptık buyurmuyor mu?" dedi.
Sonra bana dönerek: "Ebû Zer!" diye seslendi.
Ben yine: "Buyur ya Rasûlallah" dedim.
"Sana cennet hazinelerinden bir hazine olan bir söz öğreteyim, mi?" buyurdu.
Ben de: "Anam babam sana feda olsun" dedim.
Sonra şöyle buyurdu: "De ki: Güç ve kuvvet ancak Allah'a aittir (lâ havle ve kuvvete illâ billâh)"
Sonra Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem) sustu, hiç konuşmuyordu.
Suskunluğu uzun sürünce ben söze başladım: "Ya Rasûlallah! Sen bana namazı emrettin. Namaz nedir?" "En hayırlı iştir. Dileyen az yapar, dileyen çok" buyurdu.
"Ey Allah'ın Rasulu! Oruç nedir?" diye sordum.
"Karşılığı (Allah tarafından) takdir edilen bir farzdır" buyurdu.
"Ey Allah'ın Rasulu! Sadaka nedir?" diye sordum.
"Kat kat sevabı bulunan ve Allah katından daha fazlasını kazandıran bir ameldir" buyurdu.
"Ya Rasûlallah! Hangi amel daha faziletlidir?" diye sordum.
"Allah'a iman etmek ve O'nun yolunda cihad etmek" buyurdu.
"Ya Rasûlallah! Hangi şehid daha üstündür?" diye sordum.
"Kanı akıtılan ve atı dahi öldürülen şehid" buyurdu.
"Ya Rasûlallah! Hangi köleyi azad etmek daha faziletlidir?" diye sordum.
"En pahalısı ve sahibleri nezdinde en değerlisini" buyurdu.
"Ya Rasûlallah! Hangi sadaka daha faziletlidir?" diye sordum.
"Güç yetirilen ve fakire gizlice verilen" buyurdu.
"Eğer sadaka verecek bir şey bulamazsam?" diye sordum.
"İş bilene yardım edersin, ya da elinden bir şey gelmeyenin işini görürsün" buyurdu.
"Ey Allah'ın Resulü! Eğer bunu da yapamazsam?" diye sordum.
Diline işaret ederek: "Bunu korursun. Zira bu, kişinin kendisine vereceği güzel bir sadakadır" buyurdu. "Ey Allah'ın Rasulu! Sana Kur'ân'da indirilen âyetlerin hangisi daha üstündür/yücedir?" diye sordum. "Sen Kûrsi’ye göre göklerin ve yerin nisbetini bilir misin?" buyurdu.
"Hayır. Ancak Allah'ın sana öğrettiğinden bana öğretirsen bilirim" dedim.
Bunun üzerine: "Kûrsi’ye göre göklerin ve yerin misali engin çöle atılmış bir halkaya benzer. İşte Kûrsi’nin gökler ve yere üstünlüğü çölün o halkaya üstünlüğü gibidir" buyurdu.
"Ey Allah'ın Rasulu! Peygamberlerin sayısı kaçtı?" diye sordum.
"124 bin" buyurdu.
"Ya Rasûlallah! Hepsi rasul muydu?" diye sordum.
"Hayır. Onlardan yalnız 315'i rasuldu" buyurdu.
"Ya Rasûlallah! İlki hangisi idi" diye sordum.
"İlkleri Âdem idi" buyurdu.
"Âdem nebi miydi?" diye sordum.
"Evet. Allah onun toprağını hazırladı. Sonra onu kendi eliyle yarattı. Ona kendi ruhundan üfürdü ve onunla alenî olarak konuştu" buyurdu.
Sonra etrafında insanlar kalabalıklaşınca Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem): "Size insanların en cimrisini haber vereyim mi?" buyurdu.
İnsanlar "Evet, yâ Rasûlallah!" dediler.
"Yanında ismim anıldığı halde bana salât okumayan" buyurdu.
( Hadis-i Şerif , Ahmed b. Hanbel, Musned, V, 178; İbn Hibbân, Zevâid, s. 52. Hadisin kısımları 3314, 3428, 3453 ve 3454 nolu hadislerde tekrarlanmıştır. (İbn Hacer Askalani Metalib’ul-Aliyye no: 3023)
Yeryüzünün hemen her tarafına Allah, muhtelif devirlerde, ayrı ayrı peygamberler göndermiştir. Bu peygamberler, bir kısım kimselerin zannettikleri gibi, sadece Arap Yarımadası’nda da zuhur etmemiştir. Hiçbir delile dayanmadan, bütün peygamberlerin Arap Yarımadası’nda zuhur ettiğini iddia etmek, Kur’ân’ın nasslarına aykırıdır. Aslında biz, ne Arap Yarımadası’nda zuhur eden peygamberlerin bütününü, ne de dünyanın başka yerlerinde zuhur eden peygamberleri bilmiyoruz. İster peygamberlerin sayısı 224 bin, ister 124 bin olsun, biz bunların içinde ancak, üçü şüpheli olmak kaydıyla, 28 tanesini bilebiliyoruz.
Evet, Kur’ân-ı Kerim’in bildirmesiyle, Hazreti Âdem’den Efendimiz’e (aleyhimüssalâtü vesselâm) kadar ancak 28 tanesini bildiğimizi söyleyebiliriz. Bunların da, nerelerde zuhur ettiklerini göstermek mümkün değildir. Hazreti Âdem’in türbesinin Cidde’de olduğu kanaati kavidir. Ancak bunların hiçbiri de sıhhatli değildir. Hazreti Havva ile Hazreti Âdem’in Cidde’de buluştuklarına dair rivayetler de kuvvetli değildir. Binaenaleyh, biz, daha başta, Hazreti Âdem’in nerede peygamberlik yaptığını bilmiyoruz. Birazcık Hazreti İbrahim’i bildiğimizi söyleyebiliriz. Evet, Bâbil ve Anadolu dolaylarında dolaşmış, Suriye’ye gitmiştir. Lut Peygamberin de, Sodom, Gomore ve Lut Gölü çevresinde vazife yaptığını zannediyoruz. Medyen’de bulunan Hazreti Şuayb’ı, Mısır’da neş’et eden Hazreti Musa’yı tanıdığımızı söyleyebiliriz. Hz. Yahya ve Zekeriya’nın da Akdeniz memleketlerinde bulunduklarını kabul edebiliriz. Muhtemelen Anadolu’ya da geçmiş olabilirler… Meselâ, Efes’in Hazreti İsa ve Hazreti Meryem’le alâkası, bu mevzuda fikir verebilir, ama, bunların hiçbiri müdellel ve kat’î değildir.
Bu yirmi sekiz nebinin dışındaki peygamberlerin pek çoğunun, nerede neş’et ettiğini ise hiç bilemiyoruz.
İmam-ı Rabbanî, hem delile, hem keşfe dayanarak demiş ki:
"Hindistan'da çok peygamberler gelmiştir. Fakat bazılarının ya hiç ümmeti olmamış veya sayılı birkaç kişiyle sınırlı kaldığı için iştihar etmemiş veyahut nebi ismi verilmemiş." (bk. Nursi, Mektubat, s. 386)
Kuran-ı Kerim'de Adı Geçen Kaç Peygamber Vardır? İsimleri ve kısaca açıklama
Kuran-ı Kerim'de Adı Geçen Kaç Peygamber Vardır? İsimleri ve kısaca açıklama
Kuranda adı geçen Peygamberler (Kuranda geçen Peygamberlerin isimleri) nelerdir? Kuranı Kerim de ismi gecen peygamberler kaç tanedir? İşte Kuranı Kerim de ismi gecen peygamberler hangileridir ve kaç tanedir hakkında bilgi.
Peygamber; Allah (c.c.)'in insanlara doğru yolu göstermek üzere görevlendirdiği, her türlü ahlâk güzelliğine sahip seçkin insanlardır. Peygamberler, Allah'ın kendilerine vahyettiklerini insanlara duyurur, Allah ile kullar arasında elçilik yaparlar.
İlk Peygamber Hz. Âdem'den son Peygamber Hz. Mu-hammed (sav)'e kadar pek çok peygamber gelip geçmiştir.
Gönderilen peygamberlerin sayısı konusunda Kur'an-ı Kerimde herhangi bir rakam verilmemiştir. Hadis-i şeriflerde sayılarının 124.000 olduğuna işaret edilmiş, daha farklı rivayetlerde vardır. Bizim için önemli olan: "Hz. Âdem'den Hz. Muhammed (sav)'e kadar gönderilmiş olan bütün Peygamberleri hepsine inandım, hepsinin hak ve gerçek olduklarını kamettim." Demektir.
Yüce Allah Kur'an'da: Her ümmetin (toplumun) bir peygamberi vardır." buyurarak, her topluma bir peygamber gönderildiğini haber vermektedir. Konu ile ilgili olarak Yüce Allah Kur'an'da şöyle buyurmaktadır:
"Ey Muhammed! And olsun, senden önce de birçok peygamber gönderdik. Sana onların kimini anlattık, kimini de anlatmadık" ( Mümin suresi, ayet 78)
kuranda adı geçen peygamberler
Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen peygamberler 25 tane olup şunlardır:
1.Hz Âdem (as) :
Kur"an"da adı 25 defa geçmektedir. İlk insan, ilk peygamber, ilk örtünen, toprağı ilk işleyendir. Allah onun cesedini topraktan yaratmıştır. Daha sonra eş olsun diye Havva"yı yaratmıştır. Kendisine kitap olarak 10 sayfa verilmiştir.
2.Hz. İdris (as):
Kur"an"da adı 2 defa geçmektedir. Astronomi ve matematikle ilk uğraşan, ilk defa iğne ile dikiş diken ve elbise yaparak giyen, ölçü ve tartı aletlerini ilk defa kullanan, ilkyazı yazanın olduğu rivayet edilir. Kendisine 30 sayfalık kitap indirilmiştir.
3.Hz. Nuh (as):
Kur"an"da adı 43 defa geçmektedir. Kur"an"ın 71. suresi onun adını taşımaktadır. Kavminden kendisini çok az kişi iman etmiştir. Karısı ve çocuklarından biri de iman etmeyenler arasındadır. Nuh tufanından sonra yeni bir nesil yaratılmıştır.
4. Hz. Hud (as):
Kur"an"da adı 10 defa geçmektedir. Kur"an"ın 11. suresi onun adını taşımaktadır. Yaşadıkları yer olan İrem şehrinde, yüksek binalar inşa etme yarışına girmiş Âd kavmine gönderilmiştir. Ticaretle uğraşmıştır.
5. Hz. Salih (as):
Kur"an"da adı 8 defa geçmektedir. Dağları ve yüksek kayaları oyarak inşa ettikleri görkemli evlerle ünlü Semud kavmine gönderilmiştir. Semudlular kendilerine denemek için gönderilen Salih"in devesini öldürdüler. Ticaretle uğraşmıştır.
6.Hz. İbrahim (as):
Kur"an"da adı 69 defa geçmektedir. Kur"an"ın 14. sure onun adını taşımaktadır. Oğlu Hz. İsmail (as) ile birlikte Kâbe"yi inşa etmiştir. Çok misafirperver biriydi. Kurban kesmeyi bize o öğretmiştir. Kendisine 10 sayfalık kitap verilmiştir. Babil hükümdarı Nemrut tarafından ateşe atılmış, ateş kendisini yakmamıştır. Allah"ın dostu olarak anılır.
7.Hz. Lût (as):
Kur"an"da adı 27 defa geçmektedir. Hz. İbrahim"e (as) iman eden ilk kişidir, onunla birlikte hicret edenlerdendir.
8.Hz. İsmail (as):
Kur"an"da adı 12 defa geçmektedir. Çobanlık yapmıştır. Babası Hz. İbrahim (as) ile birlikte Kâbe"yi inşa etmiştir. Hacla ilgili pek çok merasim ve kurban kesme konularında Hz. İbrahim (as) ile birlikte Müslümanlara örnek olmuştur. Hz. Muhammed (as) onun soyundan gelmektedir.
9.Hz. İshak (as):
Kur"an"da adı 15 defa geçmektedir. Hz. İbrahim"in (as) oğludur. İsrailoğullarına gönderilen, Kur"an"da adı geçen bütün peygamberlerin atasıdır.
10.Hz. Yakup (as):
Kur"an"da adı 16 defa geçmektedir. Hz. İbrahim"in (as) torunudur. Evlat acısı ile evlat ihaneti ile imtihan edilmiştir. Oğlu Hz. Yusuf"un (as) acısı dolayısıyla gözleri kapanmış, sonra ona kavuşmasıyla yeniden açılmıştır. Mısır"a gitmeden önce Filistin civarında peygamberlik yapmıştır.
11.Hz. Yusuf (as):
Kur"an"da adı 27 defa geçmektedir. Kur"an"ın 12. suresi onun adını taşımaktadır. Yakub"un 12 oğlundan en çok sevdiği oğludur. Kardeşleri kendisini kıskanmışlar, kuyuya atmışlardır. Kendisine rüyaları yorumlama yeteneği verilmiştir. Bu bilgi ve yeteneği sayesinde Mısır"a yönetici olmuştur. Kur"an"da toplu olarak bir sürede, baştan sona anlatılan tek kıssa onunkidir. Bu kıssa Kur"an"da “kıssaların güzeli” olarak nitelenmiştir.
12.Hz. Şuayb (as):
Kur"an"da 11 defa geçmektedir. Hitabet yeteneğinden ötürü “Peygamberlerin Hatibi” olarak anılmıştır. Ölçü ve tartıda hile yapan Meyden ve Eyke halkına gönderilmiştir. Kızlarından biriyle Hz. Musa evlenmiştir.
13.Hz. Musa (as):
Kur"an"da adı 136 defa geçmektedir. Kur"an"da kendisinden ve mücadelesinden en çok bahsedilen peygamberdir. Hz. Şuayb"ın (as) damadıdır. İsrailoğulların"a peygamber olarak gönderilmiştir. İsrailoğulları onun önderliğinde Mısır"dan çıkmışlardır. Kendisine Tevrat verilmiştir.
14.Hz. Harun (as):
Kur"an"da adı 20 defa geçmektedir. Hz. Musa"nın (as) kardeşidir. Onun yardımcısı olarak görevlendirilmiştir. Hz. Musa Medyen"den Mısır"a dönünce Harun"a Allah"ın buyruklarını iletmiş, o da bunları kabul ederek Musa"ya yardımcı olmuştur. Güzel konuşması ve hitabet yeteneği, en güçlü özelliğidir.
15.Hz. Davud (as):
Kur"an"da adı 16 defa geçmektedir. Sesi o kadar güzeldi ki sesine dağlar ve kuşlar eşlik ederdi. Önceleri Tâlût"un ordusunda bir asker olarak savaşmış, daha sonra Allah"ın kendisine verdiği peygamberlik ve hükümdarlıkla birlikte İsrailoğullarına kral olmuştur. Demirciydi. Kendisine Zebur verilmiştir.
16.Hz. Süleyman (as):
Kur"an"da adı 17 defa geçmektedir. Babası Hz. Davud"dur (as). Babasının ölümünden sonra onu yerine hükümdar olmuştur. Bütün canlılarla konuşabilme yeteneğine sahipti. Emrinde bütün canlıları çalıştırabilirdi.
17.Hz. Eyyub (as):
Kur"an"da adı 4 defa geçmektedir. Çok ağır bir hastalık geçirmiş, sabrıyla sembol olmuştur.
18.Hz. Zülkifl (as):
Kur"an"da adı 2 defa geçmektedir. Hz. Eyyub"un (as) oğludur. Sabreden, Allah"ın rahmetine ulaşan ve Salihlerden olduğu bildirilen peygamberlerdendir.
19.Hz. Yunus (as):
Kur"an"da adı 4 defa geçmektedir. Kur"an"ın 10. suresi onun adını taşımaktadır. Asur devletinin başkenti olan Ninova halkına peygamber olarak görevlendirilmiştir.
20.Hz. İlyas (as):
Kur"an"da adı 3 defa geçmektedir. İsrailoğullarından Ba"l adlı bir puta tapan topluma peygamber olarak gönderilmiştir.
21.Hz. Elyesa (as):
Kur"an"da adı 2 defa geçmektedir. Hz. İlyas"a (as) yardımcı olarak gönderilmiştir
22.Hz. Zekeriyya (as):
Kur"an"da adı 7 defa geçmektedir. Hazreti Süleyman (as) soyundandır. Kudüs"te Hz. Meryem"in himayesini üstlenmiş, ona koruyuculuk yapmıştır. İsrailoğulları tarafından şehit edilmiştir.
23.Hz. Yahya (as):
Kur"an"da adı 5 defa geçmektedir. Hz. Zekeriyya"nın (as) oğludur. Adı daha önce hiç kullanılmamış bir isimdir ve Allah tarafından konulmuştur. Hazreti İsa"nın (as) müjdecisidir.
24. Hz. İsa (as):
Kur"an"da adı 25 defa geçmektedir. Babasız olarak doğmuştur. Daha beşikteyken konuşmuştur. Ölüleri diriltmiş, hastaları ve körleri iyileştirmiştir. Onun doğduğu sene miladi takvimin başlangıcı kabul edilir. Kendisine İncil verilmiştir.
Hz. Muhammed (as):
Kur"an"da adı 4 defa geçmektedir. Kur"an"ın 47. suresi onun adını taşımaktadır. Son peygamberdir. Bütün insanlığa gönderilmiştir. Kendisine Kur"ankerim verilmiştir.
Kur'an-ı Kerîm'de Zülkarneyn, Lokman ve Üzeyr isimleri de yer almakla beraber bunların peygamber olup olmadıkları ihtilaflıdır.
Biz, Kur'an-ı Kerim'de isimleri geçen peygamberlere isimleriyle birlikte, ismleri geçmeyenlere de topluca iman ederiz. Allah Teala'nın gönderdiği Peygamberlerin bir kısmına inanıp bir kısmını inkar ederek aralarında bir ayrım yapmayız. Tam aksine tümüne iman ederiz. Zaten Peygamberlerden tek bir tanesini inkar etmek tümünü inkar etmek gibidir.
لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ
lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih.
"Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz."
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Fe men ya’mel miskâle zerratin hayran yerah. Ve men ya’mel miskâle zerratin şerran yerah
Meali :
Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir.
(Sadakallahul Aziym ZİLZAL Suresi 7 ve 8. aye)
Yani öyle olunca eger Allah, bu iyi, bu kötü diye bildirmeseydi, bizler neyin ne kadar iyi, ne kadar kötü oldugunu bilemezdik. ve öyle olunca, Allah dinler göndermiş ki insanlara ne iyi ne kötü bildirmek için, ve o dinide anlatip ögretecek, teblig edecek peygamberler göndermiş, ve bir okulda ögretmen imtihan edebilmek için, önce bir konuyu dersi ögretir, sonra imtihan eder degilmi? ögrenciye ögretmedigini sormak ne kadar abes iş ise, işde Allah da ögretmedigi, bildirmedigi hususlarda insalarada ceza veya mükafat vermeyecek oldugu için, ve buyuruyor ki
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
مَّنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّى نَبْعَثَ رَسُولاً
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsihî, ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziratun vizra uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ
Meali :
Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz.
(Sadakallahul Aziym İSRA Suresi 15. ayet)
Yani Allah’ın peygamber göndermedikten sonra, bir cemaati hesaba çekmesi ve azap etmesi, O’nun rahmetinin şümulüne yakişmaz. Zira O: “Kim zerre kadar hayır yaparsa onu görecek, kim de zerre kadar şer yaparsa onu görecektir.” fermanıyla, hayrın, şerrin karşılıksız bırakılmayacağını ifade etmektedir. Oysaki, kendilerine peygamber gönderilmemiş kimseler, hayrı-şerri bilmediklerine göre, azap olacakları da söylenemez. Binaenaleyh Allah (celle celâluhu), hayrın-şerrin hesabını soracağına göre, demek ki, herkese peygamber gönderilmiştir. Herkese peygamber gönderen Allah, bu hükmü:
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَإِن مِّنْ أُمَّةٍ إِلَّا خلَا فِيهَا نَذِيرٌ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İnnâ erselnâke bil hakkı beşîran ve nezîrâ(nezîran), ve in min ummetin illâ halâ fîhâ nezîr.
Meali :
Şüphesiz biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı (Peygamber) gelip geçmiş olmasın.
(Sadakallahul Aziym FATIR Suresi 24. ayet)
şeklinde ifade etmiştir.
Gecen hafta dedikki
Bir rivayete göre 124 000 Peygamber geldi gecdi, bir rivayete göre, 224 bin peygamber geldi gecdi deniliyor.
o zaman kisaca ortalama, dünyanin en az ömrünü hesap edersek, eski peygamberlerin çok ömür yaşadigini biliyoruz ve fakat, ortalam bir ömürü örnek alirsak, ve her peygamber 120 sene ömür yaşadi yaparsak, bu azlari coklarla birleştirip, coklarida azlarla birleştirip, ortalama 120 sene dersek, 120x124000=14 Milyon 880 bin sene eder. ve mesela isa ile peygamberimizin arasında peygamber gelmeyen, eski peygamberin hükmünün sürüldügü birde 571 sene var, ve bunuda ortalam yaparsak, ve en az arada olan zamanlari 800 sene diye hesap edersek, yine bunuda 800x124 000=99 200 000 sene eder ve yukardaki ile toplayinca 14 880 000 + 99 200 000 = 100 688 000 sene eder
ve bu insanoglu yaratilipda dünyaya indirildiginden sonraki gecen zaman dilimi, ve ondan önce ise, bir o kadarda dinazorlar vakti olsa, bir o kadardarda cinler vakti varsa, bir o kadarda şeytanin şeytan olmadan burda gecirdigi zamani ele alirsak, yani toplam olarak buda = bir insanlar zamani, birde hayvanlar zamani, bir de bitkiler zamani, birde maddeler zamani, birde cinler zamani (Gaz halindeyken yani) birde şeytanlar zamani yani (ateş topu iken gecen zaman) olarak toplam bunu 6 ile carparsak, ortlama olarak toplam
100 688 000 x 6 = 604 128 000 yani kelime olarak 604 milyon 128 bin sene eder. ve kurandaki Allah isminin ebced degeri 66 dir, ve insan 666 dir, kuran bir büyük ebced 6 666 ayet ve muhammed, yani güneş bir üst 66 666, ve ondan bir üst kainattaki güneşimizin bagli odugu galaksi 666 666 666, ve onun üstü, onun üstü derken, bu dünyanin en büyük galaksi icindeki bir deviri ömrü demek olur, yani bir deviri bir ömrü, onuda yaptigimiz hesap ile ortalama" 604 128 000" bulduk, ve bilim adamlari diyorki, 8 milyar yaşinda diyorlar, hayir bu altin oran ile hesap edilirse, ve 66 katli hali ile katlarsak, o zaman dünyamizin kainatin toplam seyri olan yörüngesinde bir defa tur atmasi onun bir ömrü demek, ve kainatin ömrü demek olur, da o da o kainat peki neye bagli ve neyin etrafinda dönüyor, birde o var, ve bu ise bu hesabimiz ile 6 milyar 666 milyon 666 bin 666 sene eder, ve fakat baslangic 66 oldugu için, Allah isminin ebcedi 66 oldugu için, o zaman en son haddeside, Allahu alem, 6 milyar degilde 66 milyar 666 milyon 666 bin 666,6666666.................etmeli ve yine kuranda diyorki, Allah kainati 6 günde yaratti, ilk ebced allah isminin ebcedi olan 66 danda az olan sadece 6 oldugu ele alinirsa, en kücük yada az elekrronlu elementin elektronunun cekirdek etrfinda dönüşü, 6 birim demek olur, ve bu en dişdaki yada en icdeki dönen elektronun dönüşü ise, işde kainatimizin ömrü ile eş degerde olcagini tahmini olarak hesap edebiliriz, ve öyle olunca kainatin devrini tamam etmesi, işde bir tur atmasi ise, 66 milyar 666 milyon 666 bin 666,6666666........ demişdik, yani yine dünyanin 365 gün 6 satte güneşin etrafini döndügünü ele alirsak yine
Uluslararası Gökbilim Birliği'nin (IAU), 1919 yılından bu yana kabul ettiği Güneş Sistemi'nin 8 gezegeni, Güneş'e yakınlık sıralarına göre şunlardır:
1. ☿ Merkür
2. ♀ Venus
3. ⊕ Dünya
4. ♂ Mars
5. ♃ Jupiter
6. ♄ Satürn
7. ♅ Uranüs
8. ♆ Neptün
yani güneş ateş topu ve ateş canlilarinin oldugu yer, orda canli yaşarmi, Eğer canli yaşamasa ateş olmaz zaten, ne var orda, gecen dedik hidrojen ve helyum, yani ateş canlilari, cinler, ve ondan bir üst demir, merkür, ve merkür yani ateşden bir üst canlilar, yani şeytanlar sisteminin elektronu, bir üst venüs, ve melekler, ondan bir üst ise dünya ve insanlar hem melek hemde insan olabilen terakki edebilen canlilar, peki insandan üst ne var, insan ucamaz, amma kuşlar ve gazlar ucabilir, yani oksijen ucabilir ve şeffaf ici gözükür, yine su bir alt ve şeffaf ici gözükür, huri ve gilmanlar....... onlardan bir üst varliklar kim? onlar esas melekler , onlar ne? nurdan yartiklar, yani Işık hüzmeleri, nurdan yaratiklar (yani gözümüzün mavi nuru, mavi renk, kirmizi nuru, kirmizi renk, sariyi sari renk diye, renkleri görmemizi, yani nurlari, işigin yedi beyzasini görmemizi saglayan canlilar. ve onlar ise 3gen prizma ile ancak güneşin bir işigi, yediye bölününce ortaya cikan canlilar halbuki, yani renkler ve melekeler, yani güneşin parcalari, ondan bir üst ziya, yani alfa Işıması yapanlar, yani güneşler, yani 1 alfayi yediye bölünce, yedi renk ortaya cikiyor, ve bu bölündükce, bölündükce, milyonlarca, milyarlarca, gözümüzün gördügü, ve görmedigi renkler ve melekler, nurdan canlilar, kaynaklari ise güneş ve alfa. peki alfa neyin parcasi, güneş neden halk oldu? helyum ve hidrojen, hidrojenin keindisini iki parcaya bölmesine helyum diyoruz, ve helyumun ise, yediye bölüncegi yere kadar uzaklaşmasina, Diya veya ziya veya Dziya diyoruz yanmi 1 ALFA diyoruz.
sene 365gün 6saat, ve saat 60 dakika, dakika 60 saniye, yine saniye 60 salise dir, yani bu saat ve dakikanin altili birim olcagini bunlara kim vahyetti ögretti?
yine hafta alti gün, yedinci gün tatil, yani pazar başlar hafta, ve cuma hafta sonu, ve cumartersi tatil, etti 6 gün, ve yine 1 gün 24 saat, ve altinin katlari halinde, yani 4x6=24 eder, Eğer 6 bir birim ise, o zaman dünya kendi etrafinda o birimin 4 kati zamanda dönüyor demek olur. ve yine insanda kafada iki kulak, iki göz, ve bir agiz, birde burun, etti yine 6
ve yine su muslukda, nerden akiyor, en alt kisim, yada, en son kismidan akip iniyor, degilmi ve öyle olunca, insan yine iki kol, iki ayak ve baş üst kisim, ve kic veya ferc uzvu alt kisim, ve eti yine 6. ve insan tohumu en aşagi indirlipde öyle doguyor, onu aşagilarin aşagisina indirdik ayeti, insanin dibi ayaklari degil, oturunca ferc uzvunun oldugu yeri dibidir. yani en alt noktasidir, yani öyle olunca, yine insan olcak tohum en aşagi inipde dogmak zorunda .
Yine insan kainatin Haritası ise, yine kainatin alti ciheti vardır, sağı, yani yemanisi, solu şimali, ve sağ el, sol el gibi, ve önü, ve arkasi, etti dört, ve sonra alti ve üstü, ve etti alti cihet, alti ana cihet ve alti birim yine.
Ve küp alti kutuplu, kabe alti kutupluyani Küp halinde, nereden dönersen dön, kabeye dönebilirsin, kible alti kutuplu, demişdik ve Kabe yeryüzünün ve kainatin cekirdegi hükmünden ve atomlarda elektronlar nasil cekirdegin etrafinda dönüyorsa, bizlerde ana cekirdek etrafinda, temsilen, ona döner, ve hac edip onun etrafini döneriz.
dedikki sesli vaazda Kabe için Kuran diyorki :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِّلْعَالَمِينَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İnne evvele beytin vudia lin nâsi lellezî bi bekkete mubâreken ve huden lil âlemîn
Meali :
Şüphesiz, insanlar için yapılan ilk evi Mekke’de, Alemlere Rahmet olan Allahın hidayet etmesi yani öğretmesi sonucu yapilan Kâ’be’dir, yani Küp şeklinde olan evdir .
(Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 96. ayet)
ve dedikki senin kaben, senin evin, benim kabem benim evim, ismailin kabesi ismailin evi, Ademin kabesi Ademin evi idi, Niye öyle olsun derseniz : ve insan işe gider, aşa gider, ava gider, pazara gider, okula gider, döner yine evine gelir, ve yani kabe etrafinda dönüllen demekdir, ve insanin evi, etrafinda dönülen demekdir. insan döner dolaşir evine geri gelir, yastigina koyar başini. Adem kendisini, sogukdan, kardan, vahşi hayvanlardan koruyacak, başini sokacak eve, kendi muhtacken, niye Allaha ibadet edilcek cami yapsin, senin evin yokken önce kendine bir ev mi? yoksa sen önce camimi yaparsin? Ademe ögretildiki evi nasil yapmasi gerketigi, ve ilk ev Ademin evi, oda onun gerdek evi, yada ilk başini sokacagi yuvasi, yoksa beytullah kelimesi sonradan türetilmişdir, ve cami ise mesciddir, mescid ise secde edilen yer demek, ve mescid icinde peygamberimiz buyurduki
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Benden evvel hiçbir kimseye verilmedik beş (şey hep birden) bana verilmiştir: Her Peygamber özellikle kendi kavmine gönderilirken ben kırmızı siyah bütün insanlara gönderildim.
Ganimetler bana helal edildi, halbuki benden evvel kimseye helal edilmemiştir.
Yer (yüzü) bana temiz, temizlik sebebi ve mescit kılındı. Onun için kim olursa olsun namaz vakti gelip çatmış ise bulunduğu yerde namazı kılıversin.
Önümdeki bir aylık yola kadar (düşmanlarımın kalbine) korku (salmam) için bana yardım edildi ve bana şefaat (etme hakkı) verildi."
( Hadis-i Şerif , Müslim 810)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti veismâîl(ismâîlu) rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîm
Meali :
ibrahim ismail ile ismailin Evini yapıp bitirince, evin damına çıkdı, Bunuda (ismailide Hanifliğe yani peygamberliğe, yerin ve semaların bekçiliğine) benden kabul et, ey herşeyi bilen ve duyan.
(Sadakallahul Aziym BAKARA-127 ayet)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İnnî veccehtu vechiye lillezî fataras semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikîn.
Meali :
Ben yönümü yerlerin ve göklerin bekçisine döndüm, Ben (Nemrut Gibi) Sana ortaklık koşanlardan da değilim.
(Sadakallahul Aziym EN'ÂM Suresi 79. ayet)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُواْ وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes salâte ve âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’si ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûn
Meali :
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.
(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 177. ayet)
yani iyilk neymiş? sadece abdest alip, kibleye dönüp namaz kilmak degilmiş, hele hele Afrine gidip, kurban derisi paralari ile, sadakalar ile toplanan paralarla alinan ucaklarla, mermilerle Afrinde ESADA savaş acmak degilmiş, nede orda, hani fazla gelen mermilerimiz var, artik koyacak yer bulamadik, gayri gidip biraz afrinde sacalim dedikya, yani afrinde, fakirin fukaranin hakki olan mermileri sacmakda kahramnlik degil, siz anlayin. yani Gelin arabasi gibi, kaporta cok süslü, amma icinde yatan hedef cok sufli, insan öldürmek, her ne sebebden olursa olsun öldürmek kahrmanlik degildir, hele birde vatanini savunun Esad gibi birine ve onun yardimcilarina karşi yapilyorsa, ha bu Atatürk vatanimizi düşmandan kurtarirken, ona karşi yapilan saldiri, ha Esad vatanini savunurken, ona karşi yapilan saldiri, seninki vatanda, onunki tatanmi, müslümanlar beş vakit ayni yöne döndüklerini zannediyorlar, arabı, şarabi, türkü, iranlisi, afganlisi, hindistanlisi ayni kibleye döynüyorda, hani nerde ayni yöne döndünüz, daha Tramp Kudus israilin dediginde Hayir bizim hepimizin diyecek kadarbile bir araya gelip tek cizgide tek yönde konuşcak kadar bile, ayni yöne dönemedik. o dedi başka, beriki dedi başka başka, yarin Kabe bizim olcak derse yapacak bişey yok, tamam abey diyecegiz, niye mi? silah onda, güc onda, ucak onda, tank onda, top onda, bugün 1400 sene önce muhammedin savaşi gibi mertlik savaşi yok, silah kimdeyse, galip o, hani bizim ürettigimiz bir füzemi var, bir tane radyo üretemiyoruzdur, varsa bile baksan hepsi taklitten ibaret, birak füze yapmayi silah yapmayi bir ev aleti bile yapamadik daha, ee bununlami savaşcaz, kabemizi geri alacagiz, ancak kara kuvet, yani gara gücünen derlerya ancak o var bize, kara kuvetle saldiran japonlari, hiroşamada, kahpece savaşan, amerika ne yapti biliyoruz, diri diri yakdi hepsini, colugunu cocugunu, şimdi sanami aciyacak, yani bizim müslüman namaz kiliyormuş, müslümanmiş şehit olup cennete gitcekmiş, l a n ahmak, sen bu cennet gibi vatan, ve dünyaya sahip cik, onu koru gelecekde bir cennet varmi, yokmu belli degil, bir haberde yok, önce sen, bu vatani ve cennet vatana sahip cik, onun icinde, caliş cabala birşeyler icad et. mermilerimizmi fazla geldi askerimizmi fazla geldide, oraya Afrina gönderdik, afrin bizim neyimiz oluyor, Allah aşkina birisi söylesin, afrin bizim neyimiz oluyor, orda ölen şehit olcakmiş, şehit ancak vatanini savunurken ölene denir, namusunu savunurken ölene denir, ekmeginin savaşini verirken ölene denir, hac yolunda ölene, yada ailesine giderken yolda kaza yapip ölen, yada caresi bulunmamiş hastalikdan ölene denir. bu afrinde ölen ne şehidi olcak , sen elin vatanina savaş ac, birde şehitlik bekle, yok öyle yagma, ancak boh yoluna giden niyaziler olur onlar, ne şehidi olcak, senin sinrilarindami afrin, geri zekali, boh işinmi var orada, cocugunuzdan bezginliginizmi var, ey anne babalar, fazla geldiyse cocugu olmayanlara hibe edeydiniz, yetişmiş delikanli, ne mecburati var, o gariplerin, T. sahte şişirme kahraman olcak diye can vermesine eeee
veyl olsun o namaz kiilanlara emi, daha kibleye niye dönülür anlamayan, cuma niye kilinir anlamayan, camiye niye gidilir bilmeyen, işin zahirine bakip, ic yüzünü cözemeyen, daha cuma iki rekat mi on rekatmi, ic ezan, diş ezan bunlarla meşgul olur. camide toplanasin diye cagrildin, toplandinda ne poh yedin, onu endir, bunu bindir, veya boynu egik iyi müslüman oldu, bu mu iyilik, Allah bak ayette diyor iyilik bunlar degilmiş, hele savaş acmak hic hic iyilik olamaz, kahramanlikda olamaz, şehitlik sebebide olamaz, terörislteri degil, Esadin askerini öldrüyorlar orda, yani suriyenin Atatürkünün askerini öldürmüş oluyor, ne ÖSO toso pkk gpg lpg hepsi yalan, fasa fiso hikayeler, hepsi ayni esada karşi savaşan ip neler ile ,o ipnelere yardım eden T. ve karşilarindakilerde suryeyi savunaun esad askerleri.
Salih amellerimizin Mahşer günü elimizden tutması Allah’ın rahmetindendir.
Peygamber Efendimiz (asm) uzunca bir hadiste bir mahşer kesitini şöyle sunuyor:
“Ben geçen gece rüya-yı sâdıkada neler neler gördüm.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, azap melekleri etrafını sarmıştı. O anda almış olduğu abdest geldi ve onu kurtardı.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, kendisi için kabir azabı hazırlanmıştı. Namazı geldi ve onu kurtardı.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, şeytanlar etrafını kuşatmıştı. Yaptığı zikirler geldi ve onu kurtardı.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, susuzluktan dili dışarıya sarkmış, soluyordu. Tuttuğu Ramazan orucu geldi ve ona su ikrâm etti.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, önü karanlık, arkası karanlık, sağı karanlık, solu karanlık, üstü karanlık, altı karanlıktı. Yaptığı hac ve umresi geldi ve onu bu karanlıklardan çıkardı.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, ölüm meleği ruhunu almak için gelmişti. Anne ve babasına yaptığı iyilikler geldi, meleğin o anda ruhunu almasına mani oldu.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, mü’minlerle konuştuğu halde, onlar kendisiyle konuşmuyorlardı. Akrabalarıyla olan iyi ilişkileri geldi ve onlara hitâben, ‘Bu akrabalarına iyilik ederdi’ dedi. Bunun üzerine onlar da o zâtla konuştular. O da onlara karıştı.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, peygamberler halka halka olmuşlardı. Hangi halkanın yanına varsa kovuluyordu. O anda cünüplükten gusletmesi geldi, ellerinden tutarak onları yanıma oturttu.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, Cehennemin hararetini elleriyle yüzünden uzaklaştırmaya çalışıyordu. O anda verdiği sadakalar geldi, üzerine gölge, yüzüne karşı perde oldu.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, azap zebânîleri yanına gelmişti. O anda iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırması geldi. Ve onu bu halden kurtardı.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, Cehennem uçurumundan düşmüştü. Dünyada iken Allah korkusundan döktüğü gözyaşları geldi ve onu ateşten kurtardı.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, amel defteri sol tarafından verilmişti. Allah korkusu geldi ve amel defterini alıp sağ eline verdi.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, terazisinin iyilik kefesi hafif gelmişti. Küçük yaşta ölen çocukları geldi ve terâzisini ağırlaştırdı.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, Cehennemin tam kıyısında bekliyordu. Allah korkusundan kalbinin ürpermesi geldi, onu bu halden kurtardı.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, korkudan yaş hurma dalının sallanması gibi titriyordu. Allah’a olan hüsn-ü zannı geldi ve titremesini dindirdi.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, Sırat Köprüsünde sürünerek ve emekleyerek yol almaya çalışıyordu. Bana getirdiği salâvatlar geldi, elinden tutarak ayağa kaldırdı. Böylece Sıratı geçti.
“Ümmetimden bir adam gördüm ki, Cennet kapılarına kadar geldi, fakat kapılar yüzüne kapandı. Getirdiği Kelime-i Şehâdetler geldi, elinden tutarak Cennete girdirdi.”
( Hadis-i Şerif , Câmiü’s-Sağîr)
Burada anlatilan mesela Abdestin gelip, o adami kurtarmasi demek ne demekdir?
Abdestini güzelce aldin, ihlas ile aldin, o bir can oldu, bir yerdeki cocuk oldu insan oldu. nasil cocuk olur o abdest demeyin. Abdest aldin, su akdi gitti, ve sonra topraga biryerlere karişdi, sonra toprakdan süzüldü, belki nehire, denize karişdi, sonra ordanda buhar oldu damitildi, yagmur bulutu oldu, ve rüzgar o bulutu ankaradan aldi,mesela viyanaya sürdü götürdü, ve viyanada yagdi, ordaki müslüman Doktor Mehmet amcanin bahcesinde ki erik dalina su oldu, o su erik dalinin damarlarindan yükseldi, erik oldu, erigin suyu şerbeti oldu, ve mehmet amca ve cocuklari yedi, artik o abdest suyu, en son can olmuş oldu, ve senin de yada senin dedenin haliydi o, dedenden sonra torunu dogdu, ve dedesinin ürünü ve dedesinin torununun başina bir hal gedli, zor bir hal, belki hasta oldu, ve o erik dalinin sahibi mehmet amcada, dokdtor olsun, ve işde o erikden yedi, ve dedenin torununa mehmet amca olarak o abdest fayda verip kurtaracak, tamda hastalikdan eza cefa cekip cehenmemi tadacakken, o mehmet dokdur, bir ilac yazdi, onu kurtardi, bak işde o aldigin güzel abdes geldi, seni kurtardimi? kurtardi, senin yeni versiyonunu kurtardi, işde bu bir mecaz hadisdir, yoksa abdes nasil gelip kurtarir sirat neresi, haşr neresi, işde dedik, haşr da görülür oldu, cennette, cehhenemde bu dünyada her an kurulup yaşanir oldu.
Rabbim, Askerlerimin amellerini, salih ammeller listesine ilhak edip, katsinda, onlarin zor anlarinda, onalara yetişen, kabul olmuş amelleri, halini alsinlar inşallah.
--oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve
etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 02 Şubat 2018 Cuma
Original Kar © glan
---------------------
Etiketler : Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun ,(Kar©glanin 02 Şubat 2017 Vaazi),zikir ehline neyi soracagiz,tebliğ edicilerin sayıs kaçtır,Gönderilen peygamberlerin sayısı kaçtır,kaç Rasul vardır,kaç Nebi vardır,kaç Peygamber vardır,dünyanin ömrü ne kadardir,kainatimizin ömrü ne kadardir,Evrenin yaşı ne kadar,Evrenin yaşını nasıl hesap edebiliriz,Kıyamet ne zaman kopcak,Ahirzamandamiyiz,ahir zman,son zman,kainatin son vakti,Mehdi vakit,sondan bir öncesi,Din,islam,islamic,islamic predigt,religiöse predigt,dini vaaz,dini sohbet,tasavvuf,tasavvvufi sohbet,karoglan,karoglan hoca,karoglan hoca sohbetleri,ahirzman sohbetleri,mehdi,mehdi sohbetleri,mhd,kainatin son kullanma tarihi,bolluk bereket vakti,Hz. Muhammed,,Hz _Adem,hz ibrahim,Rasit,Rasit Tunca,efsane1turk,efsaneboard,efsane1türk,forceturk,hakkalyakin,aynel-yakin,Başağaçlı Raşit Tunca,Başağaçlı ,Raşit, Tunca,Başağaçlı Raşit, Tunca,vaaz dinle,sohbet dinle,dini sohbet dinle,hutbe,hutbe oku,hutbe dinle,cuma vaazi,vaiz,Vaiz Raşit,Prediger Raşit, Prista Raşit,Prediger Karoglan, Prista Karoglan,Afrin,savaş, cihad,şehit,şehid,
|
|
|
|