Welcome, Guest
You have to register before you can post on our site.

Username
  

Password
  





Forum Statistics
» Members: 27
» Latest member: Fahriye
» Forum threads: 5,239
» Forum posts: 5,717

Full Statistics

 
RasitTunca-2 Bu Evin Rabiyesi Hakkı için (Kar©glanin 24 Mart 2018 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-24-2018, 07:47 PM - Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies


Bu Evin Rabiyesi Hakkı için

(Kar©glanin 24 Mart 2018 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
قُلْ إِنَّنِي هَدَانِي رَبِّي إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ دِينًا قِيَمًا مِّلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

قُلْ إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kul innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin) dînen kıyamen millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn
Kul inne salâtî ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbil âlemîn.

Meali :

De ki: “Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakk’a yönelen İbrahim’in dinine iletti. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”
“Muhakkak ki; benim namazım, kurbanım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.”

Sadakallahul Aziym EN'AM Suresi 161. ve 162. ayet


---oOo---

Hakîm'in babası Muaviye îbni Hayde anlatıyor:

— Dedim ki, ya Resûlallah; kime iyilik edeyim?

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

— Annene, dedi. Kime iyilik edeyim? dedim.

— Annene, dedi. Kime iyilik edeyim? dedim.

— Annene, dedi. Kime iyilik edeyim? dedim.

— Babana; sonra en yakına, ondan sonra en yakına... dedi.

( Hadis-i Şerif , Tirmizî: Kitab'ül Birri ve's-Sılâ, Bab : Ma câ'e fi Birri'l-Valideyni Ebu Davud: Kitab'ül Edeb, Bab ; Birrü'l Valideyni. Hakîm: «Bu hadîs sahihdir.)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قُلْ أَغَيْرَ اللّهِ أَبْغِي رَبًّا وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍ وَلاَ تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ إِلاَّ عَلَيْهَا وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى ثُمَّ إِلَى رَبِّكُم مَّرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kul e gayrallâhi ebgî rabben ve huve rabbu kulli şey’in, ve lâ teksibu kullu nefsin illâ aleyhâ, ve lâ teziru vâziratun vizra uhrâ, summe ilâ rabbikum merciukum fe yunebbiukum bimâ kuntum fîhi tahtelifûn

Meali :

De ki: “Her şeyin Rabbi O iken ben başka bir Rab mı arayayım? Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir.

(Sadakallahul Aziym EN'ÂM Suresi 164. ayet)

RAB NEDİR?

Terbiye etmek, yetiştirmek, ıslah ve tamir etmek, yönetmek, sorumluluk almak, istediğini yapabilmek, başkan olmak, toplamak, yığmak, hazırlamak; malik ve sahip olmak, nimeti artırmak, üstünlük ve efendilik anlamlarındaki "r-b-b" kökünden türeyen Rabb, efendi, malik, sahip, terbiye eden, yetiştiren, düzene koyan, düzelten, tedbir alan, sorumluluk üstlenen, yöneten, nimet veren, ihtiyaçları gideren, kefil olan, seçkin, sözü dinlenen, otorite sahibi reis, melik, efendiliği ve üstünlüğü kabul edilen kişi demektir Çoğulu erbâbtır

Arap dilinde "rabb" kelimesi; itaat edilen efendi, bir şeyi ıslah eden, bir şeyin maliki ve sahibi anlamlarında kullanılmıştır Rabb kelimesi, terbiye anlamında mastar iken mübalağa kastı ile terbiye ediciye (mürebbî) isim olmuştur.

Rabb, levh-i mahfûz'un Arş ve 7 semadaki düzeninin işleyişini Allah'ın sevk ve idare etme sıfatı olarak da tanımlanabilir.

Rab kelimesi Arapça bir kelime olup, Kur'an'da Allah lafından sonra en çok kullanılan isimdir; 970 defa zikredilir.[1]

RABiYE NE DEMEKDiR ?

Rab Allahin Terbiyet ediciligini anlatan ismi ve sifatidir, öyle olunca, insanin iki Rabbi : Anasi ve Babasi demek olur , Hz Yusuf Babasina "Rabbim" diye itaf ederdi,
Rab aynen "mümin" erkek mümine(iman eden erkek kimselere) verilen isim ve "mümine" bayan mümine (iman eden bayan kimselere) verilen isim yani eril ve dişillik ifade eder, ve yine "Halim" erkek ismi ve "Halime" bayan ismi oldugu gibi Rab Erkek terbiyeci yani baba ve Rabiye ise dişi terbiyeci yani anne demek olur, Her ev birer Terbiyet okuludur ve öyle olunca Evdeki annen, baban, deden, ninen, sizleri terbiyet eden Mürebbilerin, veya rablerin demek olur, ve her ev en az dört terbiyet edici rabden oluşur, ve yine o yüzdende bir nevi Erbea arapca dört sayisini temsil eder, ve bu dört kimse ,dört terbiyet edici Rab ve Rabiye demek olur, ve öyle olunca bir anne, bir de kaynana anne, bir baba, birde kayin baba, etti iki baba iki anne, ve etti dört Büyük RAB ve öyle olunca

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هَذَا الْبَيْتِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Felya’budû rabbe hâzâl beyt

Meali :

Öyleyse bu evin Rabbine kulluk edin.

(Sadakallahul Aziym KUREYŞ Suresi 3. ayet)

Ben dersemki "bu evin Rabbi ve Rabiyesi hakki için" deyince o evin ana babasi, dede ninesi hakki için demiş olurum, yani Rabiye Rabbin (Rab isminin) dişil halidir, anac halidir Rahim teceliyatli hali. ve ana terbiyesi ile baba terbiyesi farkli terbiyettir, ana : yemek yapmasini, bulaşik, yikamasini sökük dikmesini, cocuk bakmasini,.... ögretir. Erkek, yani baba ise odun kesmesini, tirpan bicmesini, kavga etmesini........... ögretir . Farkli terbiyet yetenekleri. Rablik işde insanin hayati idame edebilmesi için gerekli ilk ve basit ana kurallari ögreten kimseler veya Allah in yani hepimizin Rabbinin o kimselerdeki tecelli ettigi hali demek olur.


Peki neden miras hukukunda kadina bir hisse, erkege iki hise, verildi anne ve baba ikiside ayni rab ise

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يُوصِيكُمُ اللّهُ فِي أَوْلاَدِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الأُنثَيَيْنِ فَإِن كُنَّ نِسَاء فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ وَإِن كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُ وَلأَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ إِن كَانَ لَهُ وَلَدٌ فَإِن لَّمْ يَكُن لَّهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُ أَبَوَاهُ فَلأُمِّهِ الثُّلُثُ فَإِن كَانَ لَهُ إِخْوَةٌ فَلأُمِّهِ السُّدُسُ مِن بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِي بِهَا أَوْ دَيْنٍ آبَآؤُكُمْ وَأَبناؤُكُمْ لاَ تَدْرُونَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعاً فَرِيضَةً مِّنَ اللّهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيما حَكِيمًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yûsîkumullâhu fî evlâdikum liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni), fe in kunne nisâen fevkasneteyni fe lehunne sulusâ mâ terak(terake), ve in kânet vâhideten fe lehân nısf(nısfu). Ve li ebeveyhi li kulli vâhidin min humâs sudusu mimmâ terake in kâne lehu veled(veledun), fe in lem yekun lehu veledun ve varisehû ebevâhu fe li ummihis sulus(sulusu), fe in kâne lehû ıhvetun fe li ummihis sudusu, min ba’di vasiyyetin yûsî bihâ ev deyn(deynin). Âbâukum ve ebnâukum, lâ tedrûne eyyuhum akrabu lekum nef’â(nef’en), farîdaten minallâh(minallâhi). İnnallâhe kâne alîmen hakîmâ

Meali :

Allah, size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

(Sadakallahul Aziym NİSA Suresi 11. ayet)


Bunu anlamak bu kadar zormu yani?

Burdaki ikiye bir hisse, cünkü her kadin, eger evlenirse, bir erkek onun kocasi olacak, ancak o kadin o evin masrafini karşilamak ile sorumlu degil, ne dedi peygamber

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Ashâbım! Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. Vasiyyetimi tutunuz. Zira onlar sizin idarenize ve himâyenize verilmişlerdir.

Kesin olarak bildiğiniz bir ahlâksızlık yapmadıkları takdirde, onlar üzerinde zorbalık kurmaya hakkınız yoktur. Eğer ahlâk dışı bir hareket yaparlarsa, onları yataklarında yalnız bırakın. Bir yerlerini incitmeyecek şekilde dövün. Şayet size itaat ederlerse, artık onlara zarar verecek bir şey yapmayın.

Şunu bilin ki, sizin kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır.

Sizin onlar üzerindeki haklarınız, yatağınızı yabancılardan korumaları, istemediğiniz kimseleri evinize almamalarıdır.

Onların sizin üzerinizdeki hakları ise, giyim kuşam ve yeme içme konularında kendilerine iyi imkânlar sağlamanızdır.”

( Hadis-i Şerif ,Tirmizî, Radâ` 11. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 3)

Peki burdaki "darebe" dövmenin olamaycagini ileri sürenler, peki bunlara, "siz ey kadinlar! Empati yapalim ve şayet siz o boynuzlanan erkek olsaniz, ey kadin, sen ona, o zinakar kadina ne ceza verirdin, yahut onun evden gitmesinide istemiyorsun, amma birde ceza vermen lazim, yahut bir hakim bu konuda ceza yaptirimi uygulayacak, bu kadini hapise atin demesi mi lazim, ne yapalimda, bu kötü ahlakindan vazgecsin, ne yapalim Allah aşkina, biraz empati yapip siz söyleyin o zaman ey kadinlar, ne ceza verelim de, böyle ahlaksiz bir kadina ki, ahlakini düzeltsin, evine yuvasina sahip ciksin, nesli ve zürriyeti, kani ve hisimligi korusun degilmi, yarin yanlişlikla, bir kardeş bir kardeş ile evlenmesi durumuna düşmesin, olurda olur, o adam gider bir kadinla zina eder, ve oglan cocuk dogar, gider bir diger kadinlada zina eder, ondanda kiz cocuk dogar, amma kimsenin bundan haberi yok, sonra bu iki oglan kizda, yarin birbirine aşik olup evlenirse, nesil bozulur, cünkü kardeş kardeşle evlenince, bozuk mutasyon, hastalikli nesil, kan bozukluklari ortaya cikiyor, sakat cocuklar doguyor, 46 kromozomlu down sendromlu cocuklar doguyor.
Peki Hz Ayşe ye iftira atildiginda, Ayşe annemiz babasinin evine küs gitdi, peki bir rivayet varmi ki, Hz Muihammed Ayşe yi darebe ettide, dövdüde, ondan babasinin evine gitdi diye, yok. Peki dövmedi diye bir rivayet var mi, onu dövmedi diye var mi? yok. peki niye küs gitdi o zaman bilen var mi? yok. yani amma Allah kuranda hafifce dövün dediyse, o zaman muhammed kuranin ilk hadimi ise, o zaman muhammed kurana uyacak ilk kimse ise, ilk defa kadini bu yüzden hafifce döven olmali degilmi, varmi peki bunu inkar etcek bir hadis ayet? muhammed ayşeyi dövmedi diye varmi? yok o zaman anasinin evine küs gitcek kadar hafifce dövmüş olabilir mi? Evet Olabilir, Allah emrettiyse daha ne! uygulayacak ve yapacak o zaman, yada muahammed bunu, o hadise vuku bulunca böyle uydurdu demek lazim, peki size hangisi daha dogru geliyor bir tefekkür ediniz.
ikinci mesele burdaki kadinin hakki olan, onun yörenin giderine göre, yiyecegini, giyecegini barinagini temin etmek onun erkeginin üzerine borc, ve öyle olunca masraf erkege ait, öyle olunc masraf evin yiyecegini giyecegini saglamak bir gider ve para ve kazanc meselesi, öyle olunca, erkek eger işde işi de yok ise, bu elde ettigi miras yolu ile kalan mal ile, işde en azindan, o evin reisi olarak, evin giderlerini karşilar, amma kadin bundan mesull degil, ancak kadin eger evlenmez ise, işde tek bir kadin veya dul kadin olursa, işde masrafda yariya inecegi için, ona bir hisse, erkek ise kadinin ve cocuklarin masrafini ödemekle sorumlu oldugu için, onun daha cok hisse veya iki hisse hakki var, yoksa burda yine Allah adaleti gözetmiştir, eger kadin iki hisse yada malin yarisni alirsa, burada her iki cocuk olan evde bir kiz bir erkek ise, malin yarisini kiza verildi, amma kiz vardigi evde o evin masrafindan sorumlu degil, ve bu mirasdan aldığı parayi ne yapar? belkide lüks masraflarda kullanir, makyaj, moda vesaire gibi, halbuki erkek ise, yemek icmek giymek kira elektrik ve su parasi ödemekle sorumlu degil mi? öyle olunca onun, Erkegin bu hisseden iki hisse almasi demek işde, yeni kurdugu evindeki masraflarinda ona yardimci olmak demek olur, yine yeni kanun cikardilar, işde belli miktarin altinda mallari bölemezsiniz diyor o kanun koyucu, evet yani ne olcak o zaman peki , nasil hüküm sürülcek o zaman? mesela bir dönüm tarla var, amma oniki mirasci olsa, bir dönümü 12 ye bölünce, bir kaşik miras düşcek, o zaman bu bir kaşik kimin neyine yarayacak, yani öyle olunca burda tüzel kişilikler tayin edip, bu malin hukukunu, bu tüzel kişilik, eger miras kalan mal mesela tarla ise, onu ekip bicip, elde edilen hasat, veya kar edilen parayi, işde bu oniki mirasciya bölerek, mal bölünmemiş ama, kar bölünmüş olur, o malin bütünlügü bozulmamiş olur, hadi bunu (miras kalan Tarlayi) onikiye bölsek, ondan sonra, o her oniki kimseninde en az iki cocugu olsa, bu mali daha kaca bölecek, kalan zaten bir kaşik idi, o bir kaşigida ikiye bölünce, yarim kaşik mal kaldi her birine, ya sonra, birdaha sonra, mal telef olacak degilmi ? evet T a y ip amca ve adamlari bu kurali iyi koymuş ve haklilar.

BU HAFTANIN TEFEKKÜR SORUSU

Biz öyle bir Allah a iman ediyoruz ki, Herşeyi işiten, ve herşeyi gören, ve herşeydan haberdar olan bir Allah a iman ediyoruz. öyle olunca Allah Türkiye Ankarada ki Ahmet amcanin her halini ve yaptiklarini ve yapacaklarini söylediklerini, ve söyleyeceklerini, duyan, gören, bilen, ve hisseden Allah, Almanyadaki Franz in da yaptiklarini yapacaklarini ve söyledklerini, ayni anda duyup görüp bilip hissdiyor, öyle olunca, peki dünyada herşeyi ayni anda, gören, duyan, bilen, ve hisseden ne var ki, biz ona diyelim ki, Allahin o üc sifati veya ismi, bu tek kimsede toplu tecelli ediyor dilyebilelim. kimdir bu halife? hangi halifesinde, bu üc veya dört isim, ayni anda tecelli ediyor?

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَنِعْمَةً وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Fadlen minallâhi ve ni’meten, vallâhu alîmun hakîm

Meali :

Allah, kendi katından bir lütuf ve nimet olarak böyle yaptı. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir herşeyin en işlere yaryaacagini , yani hikmetini de bilir.

(Sadakallahul Aziym HUCURAT Suresi 8. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tukaddimû beyne yedeyillâhi ve resûlihî vettekûllâh(vettekûllâhe), innallâhe semîun alîm

Meali :

Ey iman edenler! Allah’ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.(Duyarakda bilir)

(Sadakallahul Aziym HUCURAT Suresi 1. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلاً لاَّ مُبَدِّلِ لِكَلِمَاتِهِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve temmet kelimetu rabbike sıdkan ve adlâ(adlen), lâ mubeddile li kelimâtihî, ve huves semîul alîm

Meali :

Rabbinin kelimesi (Kur’an) doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.(Duyarak bilir)

(Sadakallahul Aziym EN'ÂM Suresi 115. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yâ eyyuhân nâsu innâ halaknâkum min zekerin ve unsâ ve cealnâkum şuûben ve kabâile li teârafû, inne ekramekum indallâhi etkâkum, innallâhe alîmun habîr.

Meali :

Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.

(Sadakallahul Aziym HUCURAT Suresi 13. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

E lâ ya’lemu men halaka, ve huvel latîful habîr.

Meali :

Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.(hisleride hiseder bilir.)

(Sadakallahul Aziym MULK Suresi 14. ayet)

[Image: Demire-Su-Vererek-Sertlestirme-V211020190634-N1.jpg]

DEMIRE SU VEREREK SERTLEŞTiRME - Çelik Yapimi - stahl mit wasser härten

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Cehennemliklerin tepelerine kaynar su dökülür. Bu su, vücutlarının içine nüfuz eder, öyle ki, karınlarına kadar ulaşır. İçlerinde ne var ne yok, söker atar ve ayaklarını delip geçer.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Cehennem, 4.)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

هَذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا فِي رَبِّهِمْ فَالَّذِينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِّن نَّارٍ يُصَبُّ مِن فَوْقِ رُؤُوسِهِمُ الْحَمِيمُ يُصْهَرُ بِهِ مَا فِي بُطُونِهِمْ وَالْجُلُودُ وَلَهُم مَّقَامِعُ مِنْ حَدِيدٍ كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا فِيهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ وَهُدُوا إِلَى الطَّيِّبِ مِنَ الْقَوْلِ وَهُدُوا إِلَى صِرَاطِ الْحَمِيدِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Hâzâni hasmânihtesamû fî rabbihim fellezîne keferû kuttıat lehum siyâbun min nâr(nârin), yusabbu min fevkı ruûsihumul hamîm. Yusheru bihî mâ fî butûnihim vel culûd. Ve lehum makâmıu min hadîd. Kullemâ erâdû en yahrucû minhâ min gammin uîdû fîhâ ve zûkû azâbel harîk. İnnallâhe yudhılullezîne âmenû ve amilus sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru yuhallevne fîhâ min esâvira min zehebin ve lu’luen, ve libâsuhum fîhâ harîr. Ve hudû ilât (:::)î minel kavli ve hudû ilâ sırâtıl hamîd.

Meali :

İşte iki hasım taraf ki, Rableri hakkında tartışmaya girmişlerdir. Bunlardan inkâr edenler için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülür. Onunla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilir. Onlar için varilcak makam demirlik olmustur ve bir de onlara demirden topuzlar vardır ki. Her ne zaman cehennemden, o ızdıraptan çıkmak isteseler,onlara demirden topuzlar ile vurularak oraya geri döndürülürler(demir işlernmek için ateşe sokup sokup cikarilir) ve onlara, “Tadın yangın azabını” denilir.( ve baştaki gecen "Başlarının üstünden de kaynar su dökülür" meali ile onlara su verilir ki, daha iyi sert demir olsunlar, celik olsunlar) Şüphesiz Allah, iman edip salih ameller işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altından bileziklerle, incilerle süsleneceklerdir. Oradaki giysileri ise ipektir. Onlar hem sözün hoş olanına ulaştırılmışlar, hem de övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna iletilmişlerdir.(Hidayet olunmuşlar, yol gösterenin yoluna uymuş olanlaridir).

(Sadakallahul Aziym HACC Suresi 19-20-21-22-23 ve 24. ayet)

Gecen haftalarda dedik ki : ilerde bir vakitte, bilim adamlari ölümünde caresini bulacaklar dedik diye, bazi ilim adami ve alimler, dediler ki : hayir herkes ölümü tadacak, cünkü kuranda ayet var, ölümün caresi yok dediler. ölümün öldürülmesi ancak ahirette olcak dediler, peki ahiret ne be adam, ahiret dedigin ne ki? biliyormusun peki?

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

لُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kullu nefsin zâikatul mevti summe ileynâ turceûn

Meali :

Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.

(Sadakallahul Aziym ANKEBUT Suresi 57. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kullu men aleyhâ fân. Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm.

Meali :

Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.

(Sadakallahul Aziym RAHMÂN Suresi 26. ve 27. ayet )


Abdullah b Ömer (ra) rivayet etmiştir.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“ Cennetlikler cennete, cehennemlikler de cehenneme vardıkları zaman ölüm getirilecek ve cennet ile cehennem arasında konulacak, sonra da kesilecektir. Sonra bir münadi nida edecek:
-“Ey cennetlikler artık ölüm yoktur! Ve ey cehennemlikler artık ölüm yoktur! Diye nida edecek. Böylece cennetliklerin sevinci bir kat daha artacak. Cehennemliklerin üzüntüsü de bir kat daha artacaktır.”

( Hadis-i Şerif ,Buhari, Rikak, 50.51;Müslim, K.Cennet, 43. 11/ 263.)

Yukardaki ayette diyor ki : onlar bu yaptiklari kafirlikle, kazana kazana, demir olma makamina erdiler, ve onlar ateşe, sokulup sokulup cikarilirlar diyor. peki burasi nereside, bazilari demirlige ermiş, ve yukardaki resimdeki gibi, ateşe maruz kaliyorlar, ahiret neresi, daha görmedinmi? haaalami görmüyorsun, ayetide mi anlamiyorsun.

ölüm kesilcek işde, ölümün caresi buluncak, belkide DNA da bir gen var, o gen kesilince, insan artik ölmiyecek, kesilecekden kasit ne olabilir, Allahu alem, zincirden o boncuk cikarilcak demek olur. yani sirat üstünde kesilcek deniyor, yani sirat, işde DNA ndaki, senin kader yazin demek olabilir, ve ölüm işin icinden cikinca, amma müminlerin sevinci artacak, kafirin ise, azabi artacak deniyor. ve mesela bugün artik adam bir hastaliga dücar olmuş, yahut bacagi kopmuş, yahut cigerini kavbetmiş, yada kalp pili kullaniyor, yani hasta, yahut böbrek hastasi, amma ölüm öldü, bunlarda artik ölümsüzleşecek, amma onlar için, ayni azabi bitmez bir halde cekmek var , artik birisinin kolu yok, onun yerine kol taksalar ne fayda, orjinal kol yok, yahut böbrek yok, yada,.. hakeza hakeza, yani yine cennete ölmeden gecmek yok dedi cebrail, ilyas aleyhisselema, ona ölüm tattirildi, öyle cennete gecti diye rivayet olunur, ve bizim Raşidi Tarikatinda, kurandan bir ayet vardir, o zikrin sonunda belli bir süre okunur ki, artik bu cennet vakti kurulunca, orada cennete ve cennet vaktine gecmek için, işde o ölüm acisi tattiriilir ki, aynen ilyas a tattirildigi gibi, ki cennete geciebilsin, bu mehdi cemaati ve raşidi tarikati mensublari için böyle, yani öyle olunca, o zikri cekip o aciyi tatmiyan, bu cennet vakti yada Mehdi cagi olan altin caga gecemiyecek demekdir bu, ve yine ölümün ölmesi, cehennemliklerin azabini artiracakdan kasit ise

Ebu Derda (ra) anlatıyor:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Cehennem ehline açlık musallat edilir. Bu, içinde bulundukları azaba eşit dereceye ulaşır. Açlığa karşı yardım talep ederler. Onlara besleyici olmayan ve açlığı gidermeyen dari’ denen dikenli bir ot verilir. Tekrar yiyecek isterler, bu sefer de boğazda tıkanıp kalan bir yiyecek imdat edilir. Bu da boğazlarında takılıp kalır, ne ileri geçer ne de geri gelir. Derken, dünyada iken, bu durumda, bir içecekle takılan lokmalarını boğazından kaydırdıklarını hatırlarlar ve bir içecek talep ederler. Demir kancalar bulunan kaplarda kaynar su verilir. Bu kaplar, yüzlerine yaklaştırılınca yüzlerini dağlayıp atar. Su karınlarına girince içerilerini paramparça eder. Bu sefer de:
“Cehennem bekçilerini çağırın, ola ki azabımızı biraz hafifletirler!” derler. Onları çağırırlar. Onlar gelince:
“Size Peygamberleriniz bu halleri açıklayan haberleri getirmemiş miydi?” derler. Onlar:
“Evet, getirmişti ama dinlemedik.” derler. Bunun üzerine, bekçiler:
“Siz isteyin durun! Kâfirlerin istedikleri burada boşunadır.” derler. (Gafir su. 50) Cehennemlikler bekçilerden ümitlerini kesince:
“Cehenneme müvekkil melek Malik’i çağırın” derler. Malik gelince:
“Ey, Malik! Söyle de, Rabbin bizim hakkımızda ölümle hükmetsin.” Derler. Malik de onlara:
“Hayır! Siz burada canlı olarak ebedi kalıcılarsınız.” diye cevap verir. Zuhruf su. 77.
Bu hadisin ravilerinden A’meş (ra) der ki: “Bana bildirildiğine göre, cehennemliklerin Malik’e yalvarmaları ile Malik’in onlara verdiği cevap arasında bin yıllık zaman geçecektir. Cehennemlikler bu sefer aralarında:
“Rabbinize dua edin! Sizin için O’ndan daha hayırlı kimse yoktur!” diyecekler ve birlikte Yüce Allah’a şöyle yalvaracaklardır:
“Ey Rabbimiz! Bedbahtlığımız bize galebe çalmıştı. Biz gerçekten sapık kimselerdik. Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer yine küfre dönersek artık hiç şüphesiz ki zalimlerden oluruz.” (Mü’minun su.106-107) Yüce Allah (cc) o cehennemliklere şöyle cevap verecektir:
“Cehennemin içinde yıkılıp gidin! Bana bir şey söylemeyin”. Mü’minun su. 108.
Peygamber (sav) Efendimiz devamla şöyle buyurmaktadır:
“Bu cevap üzerine, cehennem ehli her çeşit hayırdan ümidini keserler. Hıçkırmağa, nedamet etmeğe, dövünüp yırtınmaya başlarlar.” Tirmizi, Cehennem, 5. (2589).

( Hadis-i Şerif )

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِن مَّزِيدٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yevme nekûlu li cehenneme helimtele’ti ve tekûlu hel min mezîdin.

Meali :

O gün Cehenneme, “Doldun mu?” deriz. O da, “daha var mı?” der.

(Sadakallahul Aziym KAF Suresi 30. ayet )

[Image: Nilufer-Cicegi-Resimi-Lotus%20flower-See...030-N9.jpg]

Nilüfer Çiçegi Lotus Çiçeginin dinimizdeki Tarifi ve o Kimlerin cibilliyatidir

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Hakkıyla cehennemlik olan cehennemlikler var ya, onlar cehennemde ne ölürler ne de yaşarlar. Lakin günahları ve hataları sebebiyle ateşe duçar olan bir kısım kimseler vardır ki, ateş onları tamamen öldürür. Yanıp kömür olduktan sonra, kendilerine şefaat edilme izni verilir. Böylece grup grup getirilirler ve cennet nehirlerine dağıtılırlar. Sonra: 'Ey cennet ehli! Bunların üzerlerine su dökün.' denilir. Bunlar, sel yatağında biten bir ot gibi yeniden biterler."

( Hadis-i Şerif , Müslim, İman 306, (185))

Yani işde bu hadisde anlatilan kimseler su üstünde biten çiçek nilüfer çiçegi olurlar deniyor, yani öyle olunca ahiret, cennet ve cehenem ve sonrasi bu dünyada halden hale gecerek yaşanmakda yani.

Rabbim Teala vetekaddes hazretleri, Mehdi ve cemmaati, ahir zaman muhammed ümmetini, cehenneminden halas eylesin, ve cehhennemin "yokmu daha " dediklerinden olmakdan muhafaza eylesin, ölümün öldügü günlere erip, mutluluk ve sevincleri artacak müminler zümresine ilhak eylesin.



--------------------
DiPNOTLAR :
--------------------
[1] mumsema org/misafir-sorulari/202459-rab-ne-demektir-ne-anlama-gelir-aciklarmisiniz



--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--


Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 24 Mart 2018 Cumartesi

Original Kar © glan

Print this item

RasitTunca-2 Siyah ve Beyazin - iyi ve Kötünün Mukayesesi (Kar©glanin 12 Mart 2018 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-24-2018, 07:42 PM - Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies



Siyah ve Beyazın - iyi ve Kötünün Mukayesesi

(Kar©glanin 12 Mart 2018 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ رُسُلًا إِلَى قَوْمِهِمْ فَجَاؤُوهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَانتَقَمْنَا مِنَ الَّذِينَ أَجْرَمُوا وَكَانَ حَقًّا عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve lekad erselnâ min kablike rusulen ilâ kavmihim fe câûhum bil beyyinâti fentekamnâ minellezîne ecramû, ve kâne hakkan aleynâ nasrul mu’minîn

Meali :

Andolsun, senden önce biz nice peygamberleri kendi kavimlerine gönderdik. Peygamberler onlara apaçık mucizeler getirdiler. Biz de suç işleyenlerden intikam aldık. Mü’minlere yardım etmek ise üzerimizde bir haktır.

Sadakallahul Aziym RUM Suresi 47. ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teala, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:

- Adil devlet başkanı,
- Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
- Kalbi mescitlere bağlı Müslüman,
- Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,
- Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine "Ben Allah'tan korkarım" diye yaklaşmayan yiğit,
-Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
- Tenhada Allah'ı anıp göz yaşı döken kişi."

( Hadis-i Şerif , Buhari, Ezan 36, Zekat 16, Rikak 24, Hudüd 19; Müslim, Zekat 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesaî, Kudat 2 )

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Beyazin icine siyah, ne kadar güzel yakişir, yine siyahin icinede, beyaz ne kadar güzel yakişir, hani siyah bir takim elbisenin icine beyaz gömlek, ve icinede yine siyah kiravat, veya beyaz takim elbisenin icine siyah bir kravat, yada siyah gömlek, beyaz kravat, gecenin icinde yildizlar, ne kadar güzel degilmi , yine şöyle hic bir bulutun olmadigi bir günde, altinda gölgenilcek bir bulut, yada bir agac gölgesi, ne güzeldir degilmi, yani

Bahardayiz ve 21 Hazirana dogru yol aliyoruz, en uzun güne dogru, yani işde yaz geldimi, tarlada takkada calişan, garip ciftciler için, tarlasinda bir dal varsa, ne güzeldir, ögle yemegi yiyecegi zaman, gider dalinin altindaki gölgelige oturur, hem dinlenir, hem serinler, hem yemegini yer, amma ya bir de dal yoksa, hicbir gölge yoksa, yani

Abdest alırken başı mesh ederken okunacak dua :

Allahümme harrim şa’rî ve beşerî alen-Nâr. Ve ezıllenî tahte zıllî arşike yevme lâ zılle illâ zıllü arşike,düâsı okunur.

“Ey Rabbim! Saçımı ve kafamı (Tepemi) ateşten koru. Arş’ının gölgesinden başka bir gölgenin bulunmadığı günde, beni Arş’ının gölgesi altında gölgelendir.”

Yani bu, bu dünyadami ahirettemi olacak olan, eger bu dünyada ise ahiret yurdu neresi, yani işte dedikya, yaz gününde, elli derece, kirk derece sicak olan bir bölgede, gölgenin olmadigi bir yerde, insan bir dalin gölgesine, azicik bir bulut gölgesine, nasil muhtac kalir, nitekim arabistan sicak ve Peygamberimizin üstünde onu takip eden, ve onu sicakdan korumak için, onu gölgelendiren, bir bulluttan bahsedilir.

[İsrail oğullarının çöl yolculuğunda, güneşin ışıklarını engelleyip, yakıcılığına ve ortamın daha serin olmasına vesile olan bulut anlatımının bir benzeri, İslam tarihinde Hz. Muhammed dönemi rivayetlerinde de anlatılmaktadır.

Rahip Bahira olayı olarak nakledilen rivayet şöyledir: ”Bu defa Bahira, onlara çok çok yemek yaptı. Rivayete göre onun bu tavrı, kafilede bir şey görmesinden, kafile içinde sadece Resulullah (s.a.v)’i gölgelendiren bir bulut görmesinden ileri geliyordu. Kafile, manastıra yakın bir ağacın gölgesine konaklamıştı. O buluta baktılar, bir de ne görsünler, ağaca yaklaşıp gölge etmiş, ağacın dalları da Resulullah(s.a.v)’e sarkmış. Bahira bu durumu görünce manastırdan indi.”

Bir Hıristiyan papazı olan Bahira’nın, Tevrat bilgisinden dolayı, Hz. Muhammed ile birlikte onun üzerinde hareket eden bulut’u; çölde Hz. Musa ve İsrailoğulları ile birlikte hareket eden bulut mucizesine benzeterek, bunun Hz. Muhammed’in ilerde nitelikli bir kişi olmasına delalet ettiğini açıklamıştır.

Hristitan Rahip Bahira’yı böyle düşündürttüren, Tevrat’ta yer alan şu anlatımlar bize olayın mahiyetini izah etmektedir. “İkinci yılın ikinci ayının yirminci günü BULUT Levha Sandığı'nın bulunduğu konutun üzerinden kalktı. İsrailliler de Sina Çölü'nden göç etmeye başladılar. BULUT Paran Çölü'nde durdu.” “Konakladıkları yerden ayrıldıklarında da Rab'bin BULUTU gündüzün onların üzerinde duruyordu.” “Rab'bin buyruğu uyarınca göç eder, yine Rab'bin buyruğu uyarınca konaklarlardı. BULUT konutun üzerinde durdukça yerlerinden ayrılmazlardı.”

İncil’lerde de “bulut” ile ilgili anlatımlar bulunmaktadır. “Petrus hâlâ konuşurken, parlak bir BULUT birden onları gölgeledi. Buluttan gelen bir ses, «Sevgili Oğlum budur, O'ndan hoşnudum. O'nu dinleyin!» dedi.”

Yine Kur’an, İsrail oğullarının inançlarında yer alan; “Onlar, ille de buluttan gölgeler içinde Allah'ın ve meleklerinin gelmesini mi beklerler Hâlbuki iş bitirilmiştir. Bütün işler yalnızca Allah'a döndürülür.” Ayeti ile Tevrat kıssalarında anlatılan bulut metoforu anlatımlarına atıf yapar.][1]

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وْمَ تُبَدَّلُ الأَرْضُ غَيْرَ الأَرْضِ وَالسَّمَاوَاتُ وَبَرَزُواْ للّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yevme tubeddelul ardu gayral ardı ves semâvâtu ve berazû lillâhil vâhıdil kahhâr.

Meali :

O gün yer, başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülür ve insanlar bir ve kahhar (her şeyin üzerinde yegâne hâkim) olan Allah’ın huzuruna çıkarlar.

(Sadakallahul Aziym İBRAHİM Suresi 48. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ وَإِذَا النُّجُومُ انكَدَرَتْ وَإِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْ وَإِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْ وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ وَإِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْ وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ وَإِذَا الْمَوْؤُودَةُ سُئِلَتْ بِأَيِّ ذَنبٍ قُتِلَتْ وَإِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ وَإِذَا السَّمَاء كُشِطَتْ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İzâş şemsu kuvvirat. Ve izân nucûmun kederat. Ve izâl cibâlu suyyirat. Ve izâl ışâru uttılet. Ve izâl vuhûşu huşirat. Ve izâl bihâru succirat. Ve izân nufûsu zuvvicet. Ve izâl mev’ûdetu suilet. Bi eyyi zenbin kutilet. Ve izâs suhufu nuşirat. Ve izâs semâu kuşitat.

Meali :

Güneş bürülüp dürüldüğü zaman. Ve yıldızlar solduğu (enerjilerini tükettiği) zaman. Ve dağlar yürütüldüğü zaman.Ve yüklü develer salındığı (başıboş bırakıldığı), kıymetli dünya malları terkedildiği zaman. Ve vahşi hayvanlar toplandığı zaman. Ve denizler ateşlendiği kaynatildigi zaman. Ve korkudan nefesler hizlandiginda yada hizli hizli nefes almaya vermeye başlandiginda. Her dogana nicin dogdugu sorulduğu zaman. ölenlerede Hangi günah sebebi ile öldürüldügü sorulduğu zaman. Ve sayfalar (amel defterleri) açıldığı (herkesin hayat filmi oynatıldığı) zaman. Ve sema (mekânlarından) sıyrılıp hizlandikca hizlandığı zaman.

(Sadakallahul Aziym TEKVİR Suresi 1 den 11. ayete kadar 11 dahil)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

كَيْفَ تَتَّقُونَ إِن كَفَرْتُمْ يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ شِيبًا لسَّمَاء مُنفَطِرٌ بِهِ كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Fe keyfe tettekûne in kefertum yevmen yec’alul vildâne şîbâ, Es semâu munfatırun bihî, kâne va’duhu mef’ûlâ.

Meali :

Eğer inkâr ederseniz, o taktirde çocukların saçlarını (korkudan) ağartan o günden kendinizi nasıl koruyacaksınız? o gün yaptiklariniz sebebi ile rabbinin vaadi olan olur ve gök bile yirtilir ayrilir.

(Sadakallahul Aziym MUZZEMMİL Suresi 18. ayet)

Elektrikde mesela matkap denen aleti, eger sen bir dirence tabi tutmazsan, yani ya bir delik delcek yahut vida vidalyacak yahut harc kariştircaksin ve bir direnc uygulayacaksin, yok eger teltegine basip, gaz verirsen, onun motoru hizlanirda hizlanir, hizlanirda hizlanir, ve sonunda kendini parcalar, yani işde o ayette gecen "sema hizlandikca, hizlanir, ve sonunda semada yirtilir, dayanamaz." deniyor. Ayni matkaplardaki sistem gibi, yani Allah onu bir direnc ile rayinda tutmakda, işde o direnc, mesela, gece gündüze direnc gösterir, gündüzde geceye direnc saglar, yine tatli aciya, aci tatliya, iyi kötüye, kötü iyiye, kafir mümine, müminde kafire direnc yaparki, bu kainat rayinda yüzsün. işde şeytanda bu direncin, sadece parcalarindan bir parcasidir ki, o da iyilerin aşiri gidip, kendinlerini parcalamamalari için. Yine iyilerde şeytanin direncini oluştururki şeytanda haddini aşmasin diye, yani gecede yildizlar gibi, geceyi yirtan işiklar, geceyi delip gelen yildizlar, nitekim Tarik süresinde öyle demiyormu Rabbimiz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَالسَّمَاء وَالطَّارِقِ وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ النَّجْمُ الثَّاقِبُ إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ves semâi vet târık. Ve mâ edrâke mât târık. En necmus sâkıb. İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfız.

Meali :

Târıkın da yani Rayinda Yolunda yürüyen (yüzen akip giden) Semaya (Göğe) andolsun. Târıkın ne olduğunu, o yolun rayin ne oldugunu sen ne bileceksin? O, (ışığıyla karanlığı) delen bir yıldızdır. (Hz Mehdi ve Yolu). O gün Bütün nefisler onun ile muhafaza edilip rayinda tutulur.

(Sadakallahul Aziym TARIK Suresi 1.2.3.4. ayetler)

Ve daha önce anlattik, yagmur, kar, sicak, soguk, hepsi birer frekansin, ve duygu ve amelin (Bazi Fiilerin) karşiligidir, öyle olunca, bazi ameller dünyayi güneşe yakalaştirip, Allahin gadabini ceker, yani gadab sicak ve cehennem ve azab , bazi güzel ameller ise, Allahin rahmetini ceker, yani yagmur yagip, bulut olup, havanin serin olmasini saglar, bazi amellerde, Allahdan uzaklaşip, karanliga, dibe dogru gitmemimize sebeb olur ki, kiş mevsimi gelir, ve bunu kisa örneklerle daha önceleri anlatmiştik.

Yaptiginiz ameller yüzünden Allahin gadabini cekince, Denizlerin bile sicakdan tutuşturuldugu, o gölgenin kalmadigi, o zor günlerde, bir gölge bulabilcek, ve bir damla yagmur indirebilcek, Allahin rahmetini cekecek amel sahibi yedi zümre insan, o yukardaki hadisde nakledildi ki onlar :

"Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teala, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:

1- Adil devlet başkanı,
2- Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
3- Kalbi mescitlere bağlı Müslüman,
4- Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,
5- Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine "Ben Allah'tan korkarım" diye yaklaşmayan yiğit,
6-Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
7- Tenhada Allah'ı anıp göz yaşı döken kişi."
ve sekizinciler ise
8 - Borçluya zaman ve mühlet veren veya borcunun bir kısmını borçluya bağışlayan kimseler

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Kim darda kalan borçluya zaman tanırsa veya alacağının tamamını veya bir kısmını borçluya bağışlarsa Allah kıyamette hiçbir gölgenin olmadığı günde kendi arşının gölgesinde gölgelendirecektir.”

( Hadis-i Şerif , Müslim, Zühd 74, Tirmizî, Büyu' 67; İbn Mace, Sadakat 14)

Yani, o günlerde, bu kimselerin oldugu yerlere, yagmur ve bulutlar gidecek, Allahin rahmetini cekecekler, bu kimselerin olmadigi yerler veya, bu amelerin yapilamdigi yerler veya, onlarin ziddi ile amel olunan yerler ise kavrulcak yancak.

"Cennet " diye bir umut insana bir ömür namaz kildirtiyor, bir ömür her ramazan oruc tutturuyor, evet niyet cennette degil amma, iyilikler diyari cennet diye anildigi için, hedef iyler yurduna gitmek, yani öyleki : umutlu olmak lazim amma, cenneti hic gören varmi? bilen varmi? gidip gelen varmi? yok. muhammedden ne duyduk, ne ögrendikse, o kadarini biliyoruz, amma ona ragmen, görmedigimiz bilmedigimiz cennet ugruna, akşama kadar ac duruyoruz, namaz diye günümüzü bölüp bölüp, secdelere variyoruz, umut işte umuuuuuuut, tükendimiydi o, sende bittin, bende bittim demekdir, amma bugünlerede şükür, daha önce bu da yokdu, bak iki kelime kelam edecek kadar yakin oldu bazi kimseler, ya birde umutlar bitipde, varipda yerinde bulamaycak oldugumuz zamana varirsak, ecel kimseye cok uzak degil, nede cok yakin degil, ani yaşamak , ve imtihandaki sorulara, dogru karar ve cevaplar veermek, imtihanin geregi, yoksa imtihanda her ögrenci, her sorunun cevabini bilmez, sadece bildigini sandiklarini, bildigi yol ve yöntem ile, cözmeye calişir, sorunun cevabi ise, soruyu soranda gizlidir.

ve ahiret neresidr, kiyamet ne zaman kopacak , cennet neresidir, iyiler yurdu neresidir, neden namaz kilariz, neden oruc tutariz, kadinlar neden örtünmelidir, hepsi birer ayri soru, ve bizler, kendi cevaplarimizi vermek ile yükümlüyüz, yoksa degerlendirmeyi yapacak olan, yüce Rahman, ve cevaplar onun katinda gizli. bizler ancak bildigimizi sandigmiz sorulardan başlayip, kendi dogrularimizi cevap olarak yaşamakla sorumluyuz, ve evet peygamberler ve kitaplar ise, bizim bu imtihanda, sorularin cevabini arayip bulmamiz için, calişacagimiz kaynak ve bilgi merkezleri, onlarda beşerdiler, onlarda sadece kendilerince belki, cevap verenler arasinda, en yakin cevabi verebilenlerdir ancak. amma insan işde istidatina göre, en iyi cevabi bulmaya calişmali ve %90 dan %100 ulaşsin, yoksa sinifda kalanda olur, gecende olur, veya orta yollu hallerde olur. zirveye cikmak istidat meselesi, her sene üniversite sinavi olur, amma birinci ikinci yalniz birkac ögrencidir, onlardan sadece birisi birinci ve digerleri ise, onun alt kademeleri, o yüzden hedef ne kadar yüksek olursa olsun, degerledirmeyi yapanin insiyatifi ise, birinciyi sececek olan mercicinin, iyiden yanami, yoksa kötüden yanami oldugu, ve ona göre, iyi ne? kötü ne? o dur, yoksa herkesin bir iyisi var, bir kötüsü var. mesela ekşi sevene en tatli gelen şey ekşi, hic ekşi ye tatli denirmi? evet o ekşi seven adam ekşiye tatli gözüyle bakiyor, cünkü onun ekşisi ona tatli. Sana en tatli gelen ne? kötülkdenmi zevk aliyorsun, iyilikden mi? yani herkesin bir dogrusu var, amma Allah a göre iyi ne? kötü ne? hangisi daha üstün? işde 21 Haziran a varinca, iyilik güzellik, koygun sicak, tatli meyvalar var, ve amma az sonra sonbahara yöneldimi, sonbahar ve kişa varinca,meyvamiz portakal limon ve ekşi ve soguk meyvalar, ve soguk, yani hangisi hangisine üstün? zamani gelince, insan nasil portakali özler, ve arar, kişin portakal olmasa ne yiyecekdik degilmi? yani göreceli hayat, ve iki kutuplu hayat, ne kötüler cok kötüdür, ve zararlidir, ne de iyiler en iyidir ve yararlidir. Allah iyilerden olun dediyse, iyi ol, amma tercih hakkinida birakmiş, sende ekşi ve kötü ve siyahi seviyorsan, onuda senin tercihine birakmiş be gülüm. zorlama kimseyi, ille tatli veya karpuz yiyeceksin diye, o karpuz yer ise, ardina kusacak belki, digerinide zorlama illa portakal ye diye, o da portakal yiyince hasta olcak belki, istidat meselesi azizim, istidat.

Sen Hic Portakal yedinmi - portakal senin için tatlimi ekşimiydi, ya peki tatli Portakal yedinmi

Portakal ekşi bir meyva olmasina ragmen, hem ekşi, hemde tatli olan meyvadir, hem ekşi hemde tatli ayni anda onun icinde gizli, yani öyle olunca, Truncuyu sevmek demek, mehdiyi sevmek demek, o mehdi her halti gevmesine ragmen, onu sevebilmek demekdir, iyi ve iyi davranani herkes sever, kötüler bile sever, amma nasil davrancagi belli olmayan, tatlimi ekşimi beli olmayan brini sevmek, ve onu takip etmek, ona ve onun emrine uymak, yani o ekşi ve kötü oldugunda, kötü en kötü olabilmek, o tatli ve yumuşak naif oldugunda, ondan daha naif olabilmek, turuncu bu, turuncu ve turuncu meyva portakal, mevsimin son meyvalarindan, yani yani mevsimin sonu, ve mehdi ise dünyanin ömrünün sonunda dünyaya gelen, son rehber ve imam, ve rengini o yüzden turuncu secdi, o yüzden onu sevmek demek ekşi portakali, tatli tatli yemek, yüzünü buruşturmadan yiyebilmek, aciyi sevebilmek, siyahida sevebilmek, onada müsamaha taniyabilmek, yoksa sen Allah dan dahami yükseksinki, kötüleri öldürelimde iyiler kalsin diyorsun. Halbuki hani Nuh dede öyle istedi, Rabbimiz de dünyayi yagmur ve su ile yikadi, sildi tertemiz yapti. Ne oldu peki, dünyada kötü kalmadiydi hani, hep iyiler ve imanli olanlar gemideydi, peki nereden türedi bu sonradanki kötüler? nereden olacak, iyilerin icinden, öyle olunca kafirleri kesmek bicmek, onlari yok etmek care degil, sen en kötü olabilcek bir potansiyeldesin kendin. cünkü Allah senin icine, kötülügü emreden bir nefis "emmara Nefis" Kötülügü emreden bir nefis koydu birde kemale ermiş kendini olgunlaştirmiş nefis koydu, o emmare nefs seni en kötü yapmaya yeterde artar, o zaman haydi kafirleri kestinde, ya sen kendinide kesmeyi düsündünmü? ya da düşünen varmi, var Adolf Hitler Rabbimize öyle niyaz etmiş, öyle demiş "Allahim, bu dünyayi sana, yarattigin günkü gibi tertemiz ve boş teslim edecegim." demiş o yüzden savaş etmiş. Yani öyle olunca, yani herkesi öldürüpde birde ardina kendini de öldürmek kimin görevi? Tabiki Azrail herkesi öldürüyor, bir gün herkes ölünce, onada "sen de öl" denilcek ve intahar etmek zorunda kalacak, emir kulu cünkü, aynen hitler misali , Hitler kim? gizli Azrail görevindeki insan, öyle olunca herkesin günah işleme veya işlememe gibi bir serbestisi ve tercih hakki varken, yine iman etmek veya etmemek hakkinda, yine tercih hakki varken, sen kimsinde, dünyada imansiz birakmiyacaksin, yani Osmanli davasi bu işte, amma dedik ya önümüzde Nuh ümmeti gibi bir örnek varken, bu dava ancak ve ancak ahmaklik, yani sen kendin kötü olma potansiyelini icinde taşiyorsun, yine bilim adamlari diyor ki : dünyada hic erkek kalmasa, kadin kalsa, kadinlarin bazisi erkeklik gösterebilcekmiş ve onlardanda döllenme olup kendi erkegini kendisi üretebilcekmiş ancak sadece erkek kalirsa o zaman ise üreyemyecek ve insanlik son bulacakmiş yani, peki öylemidir? halbuki X eger yalniz kalirsa bir bacagini kesince yada kisaltinca Y olur, veya Sadece Y kalsa, bir bcak daha uzzatip cikarip X meydana geteriebilir, yani X yeye Y de X e dönüşebilir, işte Bülent Ersoy erkekden Kadin olan insan, ve işte Rüzgar Erkoclar kadindan erkek olan insan, ve Amerika başkani Trump diş işleri bakanligina pompeye isimli birini gecirmiş, peki pompeyeler yine yaratatildi Allah salakmi ki bu sapiklarida imal etti, peki işte kiyamaet alameti olan "katirin dogurmasi" vaktine geldik demek ki, yani bülent gibilerin ve rüzgar gibilerin cocugu olmasi, yani pompeye soyuna rahmet inmesi, dün gazab indi, bu gün rahmetmi incek, ee devir degişdi, bu yükü yüklenebilcek insanlar ancak bu devirde var, bu gün bazi avrupa devletleri, iki ayni cinsin evlenmesi serbestisini yasalarina koydu, artik serbest, yani pompeye halkida ayaga kalkmiş ve KIYAM etmiş, ve hala ayni ahlakda devam ediyorlar, yani artik bunlarinda cocuk yapabilcegi, ortaya cikarsa, işte "katir dogurdu", olur ve kiyamete bir adim daha yaklaştik demek olur. amma lazimmi bunlar, bak işde cocuk yapabilcek erkek kalmazsa dünyada, yada dogurabilcek kadin kalmazsa, bu yahudilerin geni oynayarak, insan nesilini kuruttuklari, kisir yaptiklari bir devirde, lazimmi onlar, tabi lazim, Allah dilerse 90 lik kisir zekeriya karisindan yahya, yani hayat dogurtandir, ne cabuk unuttun ahmak insan, ve Allah dilersede işde böyle dönme pmpeye cocuklarindan da soyu devam ettirir, düne kadar gömlegi corabi ters giyince, işlerimizin ters gidecegine inanirdik, bu gün moda diye ters dikilimiş gömlekler montlar moda oldu, yani işte rüzgar tersine dönen dönme insan, ister o yanna dön, ister bu yanna, o da Allah in kulumu? evet, yasakmi? dün yaasakdi, bu gün insanlik serbest birakdi, peki muhammedin sözünü ne cabuk unuttuk diyecegiz amma, o demedi mi "katir dogurunca, kiyameti bekleyin." olurmu? olur, yeterki insanlik yok olmasin, varligina devam etsin, arik dillerde pompeye pompeye türküsü cigrilcak, neden? cünkü Amerikan .... öyle olunca iyilerin icinde kötü ve günah potansiyeli var, kötülerin icindede iylik ve sevap işleme potansieyeli var, o zaman ne erkek üstündür diyebiliriz, veya nede kadin üstündür, yine ne gece üstündür, yada nede gündüz, yine ne müminler iyidir, kafirler kötüdür, bak kafir sandigin Bili Geats in yaptigi bilgisayar yazilimini kullanip, dünyanin dört bir yani ile muhabbet edebiliyorsun, peki o mu kafir kötü, senmi günahkarsin, kim kötü, bilgisayari kolay kullanim yazilimi olan windowsu buldugu icinmi kötü? ya sen ne yaptin, bu dünya için neyin var, ardina birakacagin birsey yok, kocaman bir hiiiiiic, ne silah ne binek ne ucak ne füze ne ilac, neyin var, yok utanmiyonmu birde bu dünyaya ne güzel miraslar birakip gidenleri kafir diye nitelendirmege, ve onlari kesmek lazim, kilicla dogramak lazim demeye utanmiyonmu! peki ya kendini kötü atfedenler, sen iyilik nedir hic yedinmi? tattinmi? bir hayvana su vermek, bir hayvan besleyip sevmek, yada bir fakiri yedirmek icirmek, ve onun sana teşekkür edip, seni büyük insan görmesi kadar tatli bir duygu varmi, yani onu ciplakken giydirdin, sanki onun taptigi tanrsi oldun, yine hasta idi tedavi ettin, sana ne kadar müteşekkür kalir, nasil teşekkür edecegini bilemez degilmi? sen tattinmi bu kadar güzel duygulari tatmadinsa, bir tad, bak nasil güzel duygular, yani sende iyi olup, sende o duyguyu yaşayabilirsin, ve yine Allah müminede kurban kes diyor, öldür diyor, yani cana kiy diyor, peki mümin caani olabilirmi, kurban kesiyoruz diye, binlerce mümin, hersene kurban bayraminda caani olmuyormu? peki nedir o zaman bu iyilik, kurban kesip cana kiymakmi iyilik, bumu yani, görmüyonmü iyilik ne?

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Dünyanın ömrü bir gündür, ve Ben insanlığın, ikindi vaktinde dünyaya geldim.”

( Hadis-i Şerif )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Benim ümmetimin ömrü 1.500 seneyi pek geçmeyecek.”

( Hadis-i Şerif)

burda "elfe und nisfun" kelimesi yani bir bin sene ve birde yarisi kadar daha demekdir bu , peki ne olcak ondan sonra, dünya kafirmi olacak, ve bu sene hicri 1439 ve hicretten önce peygamerimize kirk yaşinda peygamberlik geldiyse, peygamber geleli etti arti kirk daha 1479 ve Peygamber efendimiz (s.a.v) 622-yilinda 51 yaşında hicret etmişdir. oda dmek olurki bir 11 senede peygamberlikden sonra gecmişse, hicret etmiş ve arti 11 sene daha ekliyoruz ve etti 1490 sene, ve eger 1500i gecmeyecek ise Allahu alem kalan zamanimiz belkide sadece ve sadece 10 sene, ey insanlik ya güzel güzel yaşadiniz adam oldunuz, yada ümmeti muhammed bitecek ise, o zaman onlardan sonra insanligin durumu ne olacak, yani Peygamber demiyor ki bu insanligin ömrü 1500 seneyi gecmeyecek, yani diyor ki : ümmetinin ömrü, yani müslümanlik veya hiristiyanlik veya Allah inanci diye birşey kalmayacak, demekki o zamandan sonra, yani dinler cökecek, ve eger mehdi son asker ise, o varken de kiyamet kopmayacak ise, o da iyilerden taraf ise, o zaman Allahu alem, mehdinin kala kala 10 sene daha ömrü var yok, öyle olunca o gidince bekaya gecince, aynen musanin tura gidince, dönesiye insanlik buzagiya tapar hale geldiyse, mehdi gidincede, insanligi şeytan aleyhillane dinsiz hale getirecek herhalde, zaten yavaş yavaş ufukda o var, Bilim adamlari "quaNTUM BILGISINDEN SONRA" insan herşeydir, ve herşeyin bir yolu ve frekansi var, öyleyse, biz bu frekanslari ele gecirdikce, artik haşa "Allah a falan muhtac olmayiz" fikrinde insanlar geziyor ortalikda, halbuki insan mesela bir Televizyon yada buzdolabi satin alsa, onun yaninda bir de tamirci satin almiyor, tamirci, sadece o alet bozuldugunda başvurulan kimse, ve o servis görevlisi, yani öyle olunca, Allah in peygamberleri de bu dünyanin servis görevlileri gibi işte, insanlik bozuldukca, onu tamir etmekle sorumlu kimseler, ve peygamberlik bitti amma, insanlik muhammetden sonra yine bozuldular, peki bunlari artik kim tamir edecekdi peki, işde onlar peygamberlerin mirasini devralanlar, isavileri isa ruhlu kimseler tedavi etmekle sorumlu, musevileri, musa ruhlular, yani buzdolabi tamircisi ve servisi, sadece buzdolabi tamiri üzerine yogunlaşmiştir, ve onun yedek parcalari vardir onlarda, ve onun bilgisi. Televizyoncudada televizyon parcasi ve ve bilgisi, yani servis işte, yani öyle olunca, musaviler musa ruhlu kimselerce, isaviler, isa ruhlu ve muhamedilerde, muhammed ruhlu kimselerce tedavi ediliyordu, amma mehdi geldi, artik o üniversal bir tamirci, o hem musavileri, hem isavileri, hem müslümanlari, hem ibrahimileri, hem ismailiyleri,... tamir etmekle sorumlu. varmi öyle bir teknik sevis günümüzde, her pohdan cakan insanlar? var evet, üniversal insanlar. işte onlar mehdi askerleri zaten

----------

Medine’de bulunan Mescid-i Nebevi, Mescid-i Haram'dan sonra, yeryüzündeki mescitlerin en faziletlisidir.

Mescid-i Nebevî içinde Hz. Peygamber (asm)'in kabri ile minberi arasındaki bölüme “Ravza-i Mutahhara” denilir. Sözlükte "tertemiz bahçe" anlamına gelen ravza-i mutahhara adlandırması, Hz. Peygamber (asm)'in eviyle minberi arasının cennet bahçelerinden (ravza) bir bahçe olduğunu bildiren hadisine dayanır.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Kabrim ile minberimin arası, Cennet bahçelerinden bir bahçedir, oraya giren cennetteyim dese yalan söylemiş olmaz, ve minberim havzımın üzerindedir."

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Fadlı Salati Mescidi Mekke, 5; Müslim, Hac, 92; Müsned, 2/36, 236, 450, 534; 4/41)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Evimle minberimin arası Cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim de Cennet bahçelerinin üzerindedir."

( Hadis-i Şerif )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Minberimin ayakları Cennet üzerindedir."

( Hadis-i Şerif , Ahmed, b. Hanbel, VI 289, 292, 318; Nesaî, Mesâcid, 8 )

Hz Muhammed demeseydi ki, Kabrim ile minberim arasi, Ravzai mutahharadir diye, oraya giren cennetteyim dese yalan söylemiş olmaz diye, o zaman haccini yapanlar, medineyede gitmeden dönerlerdi cünkü Mekke ile arasi galiba 450 km cünkü, ayni iki rekat cumanin farzini kilip cikan müslümanlar gibi medineye gitme zorunluluguda olmazdi, oysa hacca giden, peygamberimizide kabrinde ziyaret eder, ve kırk vakitte, vakit namazlarini mescdi nebevide kilar, cünkü daha önce söyledik, 40 sirri vardir, bir ameli 40 defa tekrar edende, o amel ahlaki haseneye, veyahutta meleke haline döner, yahut bir günah yada sigara alkolda artik alişkanlik halini alir, birakamazsin, öyle olunca orda 40 vakit namaz kilandada, namaz kilmak, ahlak halini alir, ve artik nerde olursa olsun nasil olursa olsun namazlarini muhafaza eder

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Vellezîne hum alâ salavâtihim yuhâfızûn

Meali :

Onlar ki, namazlarını muhafza edip, kılmaya devam eden kimselerdir.

(Sadakallahul Aziym MU'MİNÛN Suresi 9. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne hum alâ salâtihim dâimûn.

Meali :

Onlar, namazlarına devam eden, daima kılan kimselerdir.

(Sadakallahul Aziym MEARİC Suresi 23. ayet)

işde mescdi nebevide kilinan 40 vakit veya, sekiz günlük namaz, orda namaz kilan kimsede, namaz kilmak ve namaza devam etmeyi ahlak haline getirir, ve o kimselerde namaz meleke halini alir.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Mescidimde kılınan namaz, Mescid-i Haram hariç, diğer mescitlerde kılınan bin rekât namazdan daha hayırlıdır faziletlidir."

( Hadis-i Şerif , Müsned, 1/184 , Müsned, 1/16; Nesai, Mescid,4)

Hem sevaben yüksek bir derece elde etmek, hemde ahlaki hasene elde etmek için, için hacilar mescidi nebeviyide ziyaret ederler.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

وَعَنْ عدي بن حاتم رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ:قَالَ رَسُولُ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اِتَّقُوا النَّارَ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةِ

Adiyy ibn-u Hatim der ki: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim:
"Bir hurmanın yarısı da olsa onu sadaka olarak vererek ateşten korunun! Kim yarım hurma bulamazsa güzel bir sözle korunsun!"

( Hadis-i Şerif )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Sizden kim, bir yarım hurma ile de olsa ateşten korunabilirse, bunu yapsın" buyurmuştur.

( Hadis-i Şerif , Buharî, Zekât 10, 9, Menâkıb 25, Edeb 34, Rikâk 49, 51, Tevhîd 24, 36; Müslim, Zekât 66-67, (1016); Nesâî, 63, (5, 74-75)

yeni doganlarin saclari agartan günden korkun hükmü geregi

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek:

Ey Allah’ın Rasûlü kıyamet ne zaman kopacaktır? Diye sordu.

Rasûlullah (s.a.v.), namaza kalktı ve namazını bitirince; “Kıyametin kopmasını soran kimse nerededir? Buyurdu.
Adam: Benim Ey Allah’ın Rasûlü dedi.

Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu.
Adam: “Kıyamet için fazla namaz ve oruç hazırlayamadım fakat ben Allah’ı ve Rasûlünü seviyorum” dedi.

Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kişi sevdiğiyle beraberdir, sende sevdiğinle beraber olacaksın buyurdu.

o adam gidince, ashabdan bazilari peygamberimize gelerek sordular "ya Rasulallah, o sözün, o adama özelmiydi? yoksa herkes için mi böyle? diye sordular, Peygamberimizde cevaben المَرءُ مَعَا مَن اَحَبّ "Elmer u mea men ehabbe" “Kişi Sevdiği ile Beraberdir” Buyurdu.

Müslümanların Müslüman olmaları dışında bu söze sevindikleri kadar başka bir şeye sevindiklerini görmedim.”

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Edeb, 96; Müslîm, Birr, 165, Ebû Dâvûd, Edeb: 113; Müslim, Birr: 50)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

ا أَيُّهَا الْإِنسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرِيمِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yâ eyyuhâl insânu mâ garrake bi rabbikel kerîm

Meali :

Ey insan! Kerim olan Rabbine karşı seni aldatan (mağrur kılan) nedir?

(Sadakallahul Aziym İNFİTAR Suresi 6. ayet )

Bilim adamlari, başi ve başlangici olan herşeyin, sonu da vardir demişler, ve o yüzden bu kainatin bir başlangici varsa, birde sonu vardir demişler, işde o kiyamet alametlerinden olan hadisdeki, bu ümmetin ömrü 1500 seneyi fazla gecmiyecek hadisi, yani Allahu alem, olurda olur 1510 sene olur. yada olurda olur1520 senede olabilir, yani tam 1500 demiyor muhammed, yaklaşik diyor, yani öyle olunca, muhammed geleli 1490 sene olduysa, o zaman mehdi bu vakitte ayakda ve görevde demek olur, cünkü 1500 de yada 1500 ün biraz üstünde müslümanlar bitecekse, o zaman hesaba göre vakit mehdi vakti demek olur, mehdi vakti bir on sene daha olabilir, yahut bir yirmi sene daha, yada bir otuz sene daha yada Allah bilir yarinda kopabilir kiyamet, öyle olunca, sen o güne ne hazirladin, yani işde iyilik sadece namaz kilmak, oruc tutmak degil, binlerce iyilk yapabilcegin amel varken, sen sadece namazda orucda kalirsan, yanilirsin, ve yine iyilik görecelidir, sana iyi gelen bir ilac mesela penislin, bir başkasina alerji yapip ona öldürücü zehir olabildigi gibi, senin iyi sandigin, bir başkasi için kötü olabilir dedik, cünkü sen kurban vacib diye koyun koc deve sigir bogazliyon, senin için iyi ve sevap sandigin fiil, o hayvan için can demek, onun canina mal oluyor, halbuki dedikki HIZIRLIK MAKAMI suya düşmüş bir karincayi kurtarmak ile başliyor, ya bu koyun kurban etmeye ne diyelim o zaman, bir karincayi kurtar, amma varip şurda da, koskoca sigiri devirip öldürüyorsa, bunda bir tezat var, ya iyilk bu degil, yada ....... biraz bu konuyu bir dahaki haftaya kadar tefekkür edin.

-----------
DiPNOTLAR :
[1] kurankissalari tr gg/HZ MUSA’NIN BULUT, MENN VE SELVA MUCİZESİ


--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--


Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 12 Mart 2018 Vaazi Pazartesi

Original Kar © glan


Etiketler : dini vaaz,dini sohbet,tasavvuf,tasavvuf sohbeti,ahir zman sohbetleri,vaaz oku,vaaz dinle,haftanin vaazi,iyilik nedir,iyi nedir,kimler iyidir,kime göre iyi,kötü kimdir,kimler kötüdür,kafir kimdir,gece ve gündüz, iki kutuplu dünya,aci tatli,yaz kiş,kiyamet,kiyamet alametleri,,siyah mi üsütn, beyaz mi üstün,Abdest alırken, başı mesh ederken, okunacak dua,Ve ezıllenî tahte zıllî arşike yevme lâ zılle illâ zıllü arşike, arşin gölgesinden baska gölge kalmadigi gün,peygamerimizi gölgelendiren bulut,mâ garrake bi rabbikel kerîm,TARIK Suresi,Hz Mehdi ve Yolu,(ışığıyla karanlığı) delen yıldız,Kıyamet gününde Allah Teala, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır,cennet neresidir,Sen Hic Portakal yedinmi,portakal senin için, tatlimi ekşimiydi, ya peki, Tatli Portakal yedinmi,Benim ümmetimin ömrü 1.500 seneyi pek geçmeyecek,Ravza-i Mutahhara,Kabrim ile minberimin arası, Cennet bahçelerinden bir bahçedir,Kişi Sevdiği ile Beraberdir,


Print this item

RasitTunca-2 Dünyada ihram bölgeleri meydana getirin (Kar©glanin 4 Mart 2018 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-24-2018, 07:38 PM - Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies



Dünyada ihram bölgeleri meydana getirin yani korunakli-güvenli bölgeler

(Kar©glanin 4 Mart 2018 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Fe innel cennete hiyel me’vâ.

Meali :

O taktirde, muhakkak ki "Me' va" cenneti de burasidir.

Sadakallahul Aziym EN'AM-54 ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Kim Allah yolunda, malından iki şey harcarsa, cennetin kapılarından ‘Allah’ın kulu! Burası güzeldir, buradan girin.’ diye çağrılır. Namaz ehli olanlar / sürekli namazını kılanlar, Salat (namaz) kapısından çağrılır. Cihad ehli olanlar, Cihad kapısından çağrılır. Oruç ehli olanlar / sürekli oruçlarını tutanlar Reyyan (su içip kanan) kapısından çağrılır. Sadaka ehli olanlar /daima sadaka verenler, Sadaka kapısından çağrılır.” Bunun üzerine Ebu Bekir  “Ey Allah’ın Resulü! Anam, babam sana feda olsun, bütün bu kapılardan çağrılması için kişinin ne yapması gerekir? Bu kapıların hepsinden çağrılacak kimse var mı?” diye sordu.  Hz. Peygamber (a.s.m) “Evet, öyle ümit ediyorum ki, sen onlardan olacaksın.” buyurdu.”

( Hadis-i Şerif , Buharî, Savm, 4)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Bitkilerin nefes almasi olan Fotosentezde kirli hava temizlenmiyor, bilakis oksijen üretiliyor, cünkü hadisde gecen :

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Kim Allah yolunda, malından iki şey harcarsa, cennetin kapılarından ‘Allah’ın kulu! Burası güzeldir, buradan girin.’ diye çağrılır. Namaz ehli olanlar / sürekli namazını kılanlar, Salat (namaz) kapısından çağrılır. Cihad ehli olanlar, Cihad kapısından çağrılır. Oruç ehli olanlar / sürekli oruçlarını tutanlar Reyyan (su içip kanan) kapısından çağrılır. Sadaka ehli olanlar /daima sadaka verenler, Sadaka kapısından çağrılır.” Bunun üzerine Ebu Bekir “Ey Allah’ın Resulü! Anam, babam sana feda olsun, bütün bu kapılardan çağrılması için kişinin ne yapması gerekir? Bu kapıların hepsinden çağrılacak kimse var mı?” diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.m) “Evet, öyle ümit ediyorum ki, sen onlardan olacaksın.” buyurdu.”

( Hadis-i Şerif , Buharî, Savm, 4)

Burada Ebu Bekir için "ümit ediyorum ki, sen onlardan olacaksin" demek, yani kainat insan bedeni ile alakali ise, ve "fedhuli fi ibadi, vedhuli cenneti" hikmeti geregi insan bedeni bir nevi cennet ise, Cennetin sekiz kapisi var deniyor, o zaman insan bedenine giren kapilar sekiz tane : agiz, burun ve deligi,  iki de göz, etti 5, iki kulak, etti yedi, ve birde sadece kadinlarin rahiminden giriliyor etti sekiz ve cennetin sekiz kapisi, ve öyle olunca, ve birde deri yolu ile veya hücre yolu ile bütün kapilardan cagrilmak hikmeti varmiş, yani deriden hücre bazli giriş, bu :  ya su ve sivi yolu ile, yada gaz yolu ile, yada hava oksijen veya karbondioksit yolui ile olmakda, bütün hücrelere ana madde hava gidiyor, bütün hücrelera ana madde su gidiyor, o zaman bütün kapilardan cagrilmak ise, oksijen gibi, su gibi, hava gibi olmak demek, kim hava olma derecesine terfi etti, bütün kapilardan cagrilir, ve bütün kapilar ona acik, sadece gözden gircek olanlar, sinyaller renkler falan filen iken, amma bütün kapilardan ise
hava girer, oksijen girer, ve kirlenincede, cikmasi için karbon almasi lazim, yani öyle olunca, "Ya Ebu Bekir sen onlardansin." demiyorda Peygamber aleyhisselam, "sen onlardan olacaksin, umut ederim." diyor, öyle olunca, fotosentez ile kirli hava temizlenmiyor, bizatihi bitkilerde oksijen üretiliyor demek olur, yani adem topraktandi, ona can, sonra girdi, ve ruih sonra girdi hikmetide budur, nefes ve nefis yine, sonradan verildi ona, nefes nefsi kuvesi demek, can, hayat ,su ile, can ruh, ruh su ile, topraga su katinca, bitki canlaniyor, yeşeriyor, yine bitki hava alip verinece, yani nefes alinca, insan nefes alip verince, canli ve yaşiyor diyoruz, öyleyse, oksijen olma makami, sonradan erilen, ve terfi edilen bir makam demek ki, kimler o dereceye cikar?  hava nedir?  iki türlü hava var, kirli hava, temiz hava, yani akcigerler, ve ruhullah hikmeti, ve pis ve habis ruh, ve temiz ve ulvi ruh, temiz oksijen, ve kirli oksijen, yani dişari cikan hava ve, iceri giren hava

Gecen yazdik ki, ve söyledik ki, Mehdi vakti olan ALTIN ÇAĞIN (Goldene Zeit) kurulmasi için, dogaya, hayvanlara, insanlara iyilik yapip, müsamahali davranmak gerektigini yazip, bununda şu ayetin hikmetinde sakli oldgunu bildirmiştik ki, o ayet :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَإِذَا حُيِّيْتُم بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّواْ بِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَسِيبًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve izâ huyyîtum bi tahıyyetin fe hayyû bi ahsene minhâ ev ruddûhâ. İnnallâhe kâne alâ kulli şey’in hasîbâ.

Meali :

Ve bir selâmla selâmlandığınız zaman, o taktirde siz, ondan daha güzeli ile selâm verin veya onu (aynen) iade edin. Muhakkak ki Allah, herşeyi en iyi hesap edendir.

(Sadakallahul Aziym NİSÂ Suresi 86. ayet)

Bu ayette yazili olani, ben düne kadar hadisi şerif diye biliyordum, hangi ara bu kurana dahil oldu, ve kimler bunu kuran a dahil etti bilmiyorum amma, internette ben bunu arattim, ve kurandan ayet olarak buldu geldi, ve bu ayette geciyor olsa da, yoksa hadisdede geciyor olsa, manasi dogrudur, yani öyle olunca, burada anlatilmak istenilenide gecen hafta anlatttik ve dedik ki :

Yani Allah ögretiyor ki, sana kibar olana, sen daha kibar ol, sana müsamaha gösterene, sende ona daha iyisi ile müsamaha et, sana iylik yapana, sende elinden gelen başka bir iyilik ile karşilik ver demek degilmidir bu ayet. öyle olunca yukardki ayetteki de sen onlari anlayip kabul edip müsamah gösterirsen, onlarda seni anlar kabul eder, ve sen kim hidayette delalette, acik bir bilgi gelmeden bilemezsin diyor rabbim . Nitekim Mekke fethediilirkende o ilk defa gidildiginde muhammed e müsade etmediler, muhammetde onlari anlayişla karşiladi, mekkesi fethetmeden ve hac ve tavaf etmeden geri döndü, ertesi sene ona müsamaha gösterceklerini söylediler, ve dogru olan oldu, ertesi sene insan canina kiyilmadan Mekke fethedilmiş oldu, yani harem  veya Haram bölgesinde, orda cana kiymakda haram olmasi hükmü icra etti, ve müsamaha müsamaha dogurdu, kavgasiz dögüşsüz Mekke fetholdu, ve öyle olunca iyilerden olmak için, önce karşindaki bir hayvanda olsa, insanda olsa, hatta kafir bile olsa, hani kafirede müsamaha olurmu demeyin, sen Allahdan dahami yücesin ah mak, Bak  unuttunmu Allah, Harun ile Musayi, firavun kafirinin ayagina kac defa göndermedimi, on taltif edip, onu güzellikle, dine imana cagirmadimi, sen kimsinde, kafire karşi, sert ve kötü davranmak, daha dogrudur diyorsun, Allah bilmiyormi ki, "firavunun agzini burnunu gidip kirin, size ücyüzde melek verdim, yardimci, gidin onun...  gelin diyemezmiydi, amma demedi, ve öyle yapmadi,

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

“Ona yumuşak ve ögüt veren söz ile  söyleyin. Belki öğüt alır, yaptiklarindan utanirda iman eder.”

(Sadakallahul Aziym TAHA Suresi 44. ayet)

öyle olunca, kafire, ve hatta şeytana bile müsamahali davran, yüce rabbimizin ögüt verme, ve sabretme hikmeti ile, hikmetlenin, ve müsamahali olun ki, o altincag kurulabilsin dedik, ve öyle olunca, bir muhammed var ki, ilk muhammed, ve bizim peygamberimiz olan, o ilk muhammed, amma ondan seneler sonra, bizim vaktimizde, binler muhammedler, mustafalar, ahmetler, ebul kasimlar var ki, onlar muhammedin, yeni versionlari ve parcalari dedik,  ve öyle olunca HIZIR da da ayni hikmet var, bir HIZIR aleyhisselam var ki, o ilk HIZIR aleyhisselam, kainatin ömründe ileri götürülen, ve ileride öyle bir nokta ve zaman ve, vakit var ki, oradaki insanlar, ölümün caresini bulmuşlar, ve bunu, kuran veya hadislerde ölümsüzlük suyu diye atfediyor, ve yani öyle bir su ki, artik onu icen, bir daha ölmüyor,

Yine bilim adamlari yeni "oksijen su"  keşfettiler, bir damla su iciyorsun, gün boyu susamiyorsun. (Astronotlarin ictigi su), yani havzi kevser suyu, bu ne zaman keşfoldu, mehdi vakti, yani havzi kevser veye "inna eatayne kel kevser" suresi hikmeti keşfoldu, kevser havuzu, onun ile dolu idi, işde, hani burasi cennetmi, degilde neresi o zaman, bu kevser muhammedin havzi Kevseri degilmiydi? ee ne oldu o zaman, hani bunlar (Bilim adamlari) sadece bir gün veya iki gün susatmayani buldular, oysa havzi kevser ise, bir daha hic susatmayan su

Abdest alınırken Ağız Yıkanırken Okunacak Duâ
Okunuşu : "Allâhümme! Esgınî min havzı nebiyyike ke’sen lâ ezme’u ba’dehû ebedâ."
Anlamı : "Ey Rabb'im, bana Peygamberinin (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) havzından bir kâse içir, ondan sonra hiç susamayayım."

Yani o zaman HIZIRDA parcalara bölündü ise, bugün sen, ben, o, herkes bu görevi ifa edebilir, ancak, o HIZIRA : şunu yap, bunu yap, bunu öldür, buna yardım et, diyen meleklerin sesini duyabilcek hassaslikdaki makama erenler, iyiler, ebrar olanlar grubuna (iyininde iyisi, imbiklenmiş, damitilmişda elde edilmiş saf iyiler) dahil olanlar, o göreve seciliyor, ve bizim tarikimizde, "Raşidi Tarikatinda" HIZIRLIK sadece bir makamdir ve

19.SINIF SOFiLERE
Hizir makami ögretilip talim ettirilir ve tarikatin pirini, olay vuku bulunca aramasi talim edilir. Bizatihi onunla (tarikatin piiri ile) kelam etmesi lazim geldigi ögeretilir ve kimler o göreve (HIZIRLIK makamina )secildi liste tutulur.

Bu 19. sinif sofiler Tesbihlerine Birinci kadrandaki 10 boncugun birincisi mevsim rengi ikincisi beyaz olarak, digeri yine mevsim rengi, ve digeri beyaz.... 10 boncuk dizlerler ve Alfabe duasindan önceki Arapca Elif ba yani alfabeyi 9 defa okurken, birinci boncukda Dad Harfi sag azı dişler arasına konarak okunur, ikinci boncukda sol
azı dişler arasına konarak okunur,sonra yine digerine sonra yine digerine konarak 9 boncuk sayilir. ki" el evvel, vel ahir, vezzahir vel batin" hikkmeti onda tecelli etsin

Dad Harfinin Mahreci

"Dad" harfi dilin ucu azı dişlerin arasına konarak "da" denmeye calışılır d ile z arasi bir ses çıkar
'muhammed Diyauddin' ismi 'muhammed ziyauddin' denir yani asli ise
'Muhammed Dziyauddin' diye okunur dil sag azilara veya sol azilar arasina konabilir, ashabdan ebu bekr efendimiz iki tarafi ile de bu harfin mahrecini cikarabilirmiş

diye kisaca bu sinifi anlatmiştik ve  daha geniş aciklama ise

Raşidi Tarikatında Hızır Makamı ve Zikri

Sen hiç ölmek üzere kurumak üzere olan bir çiçeğe bir güle su verip, onun hayata yeniden tutunmasını canlanmasını sagladınmı? bundan seneler önce uzak bir memlekette calişmaya gidiyorum, ve orada bir oda kiraladım orda kalıyorum,  ve birgün işden geldim ve, ibadetimle, yemekle falan ugraşıyorum, cam yarım acık, bir kuş sesi geliyor : "cakcik cuk,cakcik", ben duyuyorum, amma ne oluyor diye camdan (Pencereden) bakmak, bir türlü aklıma gelmedi. Az sonra, farkında olmadım, ses susmuştu, az sonrada ben, biraz hava alayım ve, cayır cimene bakayımda, gönlüm ferahlasın diye, camı (pencereyi) acdım, ve camdan aşagı bakdım ki, bir serce yada bir bülbül yagmursuyu bidonuna düşmüş,  ve su iceyim derken,  icine düşmüş ve, cıkamamış ve bogulmuş, meger ses, o ses o imiş, imdat diyormuş amma, ben angutluk edip, o an bunu anlamadım, ben kuş dili bilmem be Ey Yar, Ey Salik, Ey Sofi, Ey Sofiyem, o yüzden, bilseydim, belki onun "imdat! yardım et! boguluyorum dediklerini duyar, bahceye cıkar, onu hayata döndürürdüm. Bazen ecel geldimiydi, Allame olsan, veya Peygamber olsan, veya, mehdi olsan, yardım edemezsin. Cünkü senin makamin henüz o kivama ermemişdir cünkü. Ey Sofi, o yüzden adımlarına dikkat et, ve bir damla su için canından olma, su icilecek ve, icilmeyecek yeri ayırt et artık, yine Ben bir damla aşk şarabından iceyim derken, bazılarının canına sebeb olmakdan korkarım. Bak bazıları benim erişemeyecegim kadar uzak bir yerdeler, halbuki penceremden bakınca, görecek kadar da yakınlar amma, bak bazen mehdi olsan evliya olsan,.. yetişemezsin, o kuşa oldugu gibi. Ey bülbül hayata küsme, ve aynı ışık kelebeklerinin, yanma pahasına, lambaya yahut da muma dogru saldirmalari gibi sevdigine saldırma, nede küsme, bak diyorum ya ben bile yetişemedim, o (Bülbül) ne diyor, ben bilemedim, o na HIZIR bile olamadım, yani el-Müheymin işde bende tecelli edecekti o an amma biz henüz o zaman daha ermemişdik o an, Elmüheymin nedir işde HIZIR olma hikmeti, amma ben o an o isimin esmanın manasını henüz bilmiyordum, bak Sofi/Sofiye!  sen sen ol suya düşmüş bir sinek, bir kelebek, bir karinca görürsen o aşkin, sevdicegin  için ve MEHDi AŞKINA , sen  o nlara yetiş ve, o nu Kurtaran, meded eden HIZIRI ol, bu daha yolun başlangici, ve onu bogulmakdan kurtar, kurumaya yüz tutmuş bir cicek mi gördün, biraz su ver, agzı kurumuş bir hayvanmı gördün, biraz su ver, aclıkdan eti kemigine deymiş, yapışmış bir hayvanmı gördün, bir dilim ekmegin varsa, yarısınıda böl o na ver. sen müheymin ve HIZIR cübbesini giy ve, şefaat etme yetkisini al, cebbar ol biraz, Ey sofi! o an Ben bak olamadım, bazen, bazen, bazen işde,........belki biraz daha cırpınsa idi o kuş, biraz daha sabredip dayanabilse idi, ben pencereyi acacakdim, ve görecektim o nun halini, ve belki HIZIR olup kurtaracaktim O nu. Amma kader işde, bazen ne hiziriliga, ne vezirlige, ne de mehdilige taakat bırakmıyor, insanız ve Ey Sofi/Sofiye! insan etten kemikden kandan, insanin Rabbi olmasa, insan aciz varlık, Rabbimiz Cenabı Allah ise yüce varlık, ve yaratan, her an herkesten haberdar olan, biz ise, ancak onun haber ettiklerini, bildirdiklerini bilebiliyoruz, yoksa, o haber etmezse, işde yapacak birşey de, bir bilgide yok.
işde Raşidi Tarikatinda HIZIRLIGA cıkma makamı burasıdır, bak bende bir oldu, iki oldu, sende kac defa olacak, o gecitten köprüden gecerken başarirsan, Tarikatin pirini aramak için, gözlerini yum, 13 estagfirullah  de, ve olan biteni, icindeki kalp dilinden, ona hem hal et, anlat ki, ve birde  isim ve yer ve konumda bildirki, kimler o makama bu sene cikmiş, yada cikamamiş bilelelim.

Original Kar©glan

HIZIR MAKAMINA CIKANLAR için HIZIR DUASI

TESBiHDEKi ZiKiR YÖNÜ : SAĞDAN SOLA VEYA
TESBiHDEKi ZiKiR YÖNÜ : SOLDAN SAĞA
DURUMA GÖRE YAPTRIMMI YOKSA YIKIMMI

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

sübhaneke ente ilahe hayrürazikiyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül varisiyn
sübhaneke ente ilahe hayrül fatihiyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül hakimiyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül faziliyn,
sübhaneke ente ilahe hayrünnasiriyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül muhsiniyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül kaviyyul kaimü,
sübhaneke enterraufürrahimu
vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim ya Allah

ve salli ala Muhammedin ve adede men salli aleyhi ve adede gatratil emtari ve adede evragil eşcari ve adede enfasil müstagfiriyne bil eshari ve adede ma kane vema yekünu li yevmil haşri vel garari ve salli aleyhi ma teagabelleyli vennehari ve salli aleyhi mahtelefel melavani ve teagabel asrani ve kerrerel cedidani vestagbelel fergadani ve adede emvacil bihari ve adedede merri mali vel fizari

Allahümme salli ala Muhammedin ve ala elihi ve eshabihi ve etbaihi ecmaiyn ve selamün ala cebrail ve mikail ve israfil ve azrail vel melaiketül hamelei arş vel münker nekir ve selamün alel melaiketül mükarrebin vennebiyi verresulu ecmaiyn ve selamün alel evliyai vessalihin selamüllahi ve selavatullahi aleyhim ecmaiyn

velhamdülillahi rabbil alemiyn
Bu Duanin Kullanim Talimatnamesi sadece o hal ehline özel talim edilir.

19.SINIF SOFiLERE

Hizir makami ögretilip talim ettirilir ve tarikatin pirini, olay vuku bulunca aramasi talim edilir. Bizatihi onunla (tarikatin piiri ile) kelam etmesi lazim geldigi ögeretilir ve kimler o göreve (HIZIRLIK makamina )secildi liste tutulur.

Bu 19. sinif sofiler Tesbihlerine Birinci kadrandaki 10 boncugun birincisi mevsim rengi ikincisi beyaz olarak, digeri yine mevsim rengi, ve digeri beyaz.... 10 boncuk dizlerler ve Alfabe duasindan önceki Arapca Elif ba yani alfabeyi 9 defa okurken, birinci boncukda Dad Harfi sag azı dişler arasına konarak okunur, ikinci boncukda sol
azı dişler arasına konarak okunur, sonra yine digerine sonra yine digerine konarak 9 boncuk sayilir.

[Image: Abakus-Tesbih_Modeli_N1.jpg]

Dad Harfinin Mahreci

"Dad" harfi dilin ucu azı dişlerin arasına konarak "da" denmeye calışılır d ile z arasi bir ses çıkar
'muhammed Diyauddin' ismi 'muhammed ziyauddin' denir yani asli ise
'Muhammed Dziyauddin' diye okunur dil sag azilara veya sol azilar arasina konabilir, ashabdan ebu bekr efendimiz iki tarafi ile de bu harfin mahrecini cikarabilirmiş

Başağaçlı Raşit Tunca
~2009 Seneleri Hatırası


SU ve ABI HAYAT SUYU ÖLÜMSÜZLÜK SUYU

Ölümsüzlük suyunu arayanların serüveni en eski efsanelerde geçer. Hazreti Hızır'ın bu sudan içtiği söylenir. Abı hayat nedir, nerededir...

İnsan her zaman uzun yaşamak, hatta hiç ölmemek ister. Ölümsüzlük suyunu arayan kahramanların serüveni, en eski efsanelerde geçer. Hazreti Hızır'ın bu sudan içtiği söylenir. Abı hayat nedir? Nerededir? Hazret-i Hızır hâlâ hayatta mıdır? Âb-ı Hayat, Farsça hayat suyu demektir. İçenin ölümsüzlük kazanacağına inanılan sudur. Saf ve berrak su için de kullanılır. İnce ve derin mânâlı söz için de kullanılır. Bir şeyin kıymetini ifâde etmek için de kullanılır. Âb-ı Hızır, Âb-ı Zindegânî, Âb-ı Bekâ, Aynü'l-Hayât, Nehrü'l-Hayât da denir. Ölümsüzlük, acaba insana uygun bir vasıf mı? Ölümsüzlük suyundan içen birinin, sevdiklerini hep kaybedince, büyük bir bedbahtlığa düştüğü hikâye edilir.
Suların birleştiği yer
Kur'an-ı Kerîm'de Hazret-i Musa ile Hızır aleyhimesselâm kıssası anlatılırken âb-ı hayata bir ima vardır (Kehf, 60-82). Hazret-i Musa ve genç arkadaşı Yûşâ, çalışarak elde edilemeyen, ancak Allah tarafından ihsan edilen ledünnî ilme sahip Hızır'ı aramak üzere Mecma'ül-Bahreyn'e, yani iki denizin birleştiği yere doğru yola çıkarlar. Yanlarına azık olarak aldıkları tuzlu balığın canlanıp denize atlaması üzerine buluşma yerine geldiklerini anlarlar. Su, hadis-i şerifte bildirildiğine göre, balığa değip canlandırmıştır. Hazret-i Musa, bu hâdisenin olduğu yerde Hızır ile buluşup fevkalâde şeylere şahit olacağı gezintiye çıkar. Buhârî, "Mecmaü'l-Bahreyn'den maksat hayat pınarıdır" der. Burasının İstanbul olduğunu söyleyen, Boğaz'daki Yuşa Tepesi'ni de delil gösteren rivayetler de vardır.
Bu sudan içen kimsenin uzun yaşayacağı veya ölümsüzlüğü elde edeceğine inanılır. Tefsirlerdeki rivayete göre, İskender-i Zülkarneyn, "Karanlıklar Ülkesi"nde bulunan hayat suyunu işitip aramaya karar verir. Hızır diye anılan halazadesi Elyesa'nın refakatinde ordusu ile yola çıkar. Yolda fırtına yüzünden ordudan ayrı düşerler. Karanlıklar ülkesine gelince Zülkarneyn sağa, Hızır sola giderek yollarını tayine çalışırlar. Günlerce yol aldıktan sonra, Hızır ilâhî bir ses duyar ve bir nur görür. Orada âb-ı hayâtı bulur. Bu sudan içer ve yıkanır. Böylece hem sonsuz bir hayata kavuşur ve hem de fevkalâde güçler kazanır. Sonra Zülkarneyn'le karşılaşır. O da, âb-ı hayâtı ararsa da bulamaz ve bir müddet sonra vefat eder. Halk edebiyatındaki İskendernâmeler bu mevzuya dair tafsilatla doludur.
Bir başka efsanede, İskender, âlimlerden âb-ı hayatı öğrenir. Onu aramak üzere ordusuyla yola çıkar. Askerlerini kaybeder. Yalnızca aşçısı kalır. Aşçı elindeki tuzlu balığı yıkamak üzere bir çeşmenin yanına gider; balığı yıkayınca canlanır. Aşçı da vaziyeti anlayıp sudan içer. Başına gelenleri İskender'e anlatır. iskender, tarif edilen çeşmeyi bulamaz. Aşçıya kızıp, öldürmeye çalışır. Öldüremeyince de boynuna taş bağlayıp suya atar. Aşçı bir deniz cinnine dönüşür. Kur'an-ı kerimde Zülkarneyn'in bir sudan geçerken askerlerine "Kim bu sudan içerse benden değildir!" dediği anlatılır. Burada acaba âb-ı hayata işaret mi vardır?
Ölümsüz insan var mı?
Halk arasında Hızır ile İlyas adında iki aziz zâtın, âb-ı hayat içerek ölümsüzlük kazandığına inanılır. İlki karadakilerin, ikincisi denizdekilerin kurtarıcısıdır. Zaman zaman ehil kimselere gözükürler. İnsanlar bu iki zâtı görmeyi büyük bir lutf sayar. Mayıs'ın 6'sında buluşup, mantar közleyip yerler. [1]

Su bildiğimiz su… İçmeden durabilir miyiz? Susuz yaşayabilir miyiz? Yaşayamayız. Sularımız kesiliyorda deliye dönüyoruz. Sanki dünya duruyor. Heryer kokuyor, bizlerde susuzluktan ölüyoruz. Su olmadan yaşanmaz elbette. Su olmadan ne olabilir ki? Bence hayat durur. Zaten canlılar susuz yaşayamaz. Canlıdan kastım sadece insan deği lki, hayvanlar ve bitkiler de dâhil. Daha bir çok şey bu dâhil - lerin içinde!

Su dünyaya nasıl ve nereden gelmiş?

Dünya diğer gezegenlerden farklı! Bilinen onlarda su yok. Bizde suyun nasıl olduğu hakkında bir çok yazı var. Özetlediğimizde bilim diyor ki:

Yüksek sıcaklık ve düşük kütle. Eğer bir gezegenin sıcaklığı çok yüksekse, atmosferindeki gazlar öyle bir kinetik enerjiye sahip olur ki; gezegeni hemen terk ederler. Aynı şekilde, eğer bir gezegenin kütlesi yeterli büyüklükte değilse, kütle çekimi sıcak gazları atmosferinde tutmaya yetmez. Ayrıca Güneş rüzgârları ve büyük çarpmalar da uçucu gazların kaçmasına sebep olur.

Bütün bu bilimsel anlatıların sonunda:

Su dünyaya nasıl geldi?

Oluşum aşamasında sahip olamadığı suya, dünya sonradan nasıl sahip oldu?

Suyun bu kadar çok olması nasıl açıklanabilinir?

Özet:

Su dünyaya gökten gelmiş.

Kuran-ı Kerim’de su ile ilgili ayetler:

De ki: “Haber verin; eğer suyunuz yerin dibine göçüverecek olsa, bu durumda kim size bir akar su kaynağı getirebilir?

(Mülk Suresi, 30)

Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. Sonra onu bir su damlası olarak savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik. Sonra o su damlasını bir alak (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.

(Müminun Suresi, 12–14)

Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi? (Vakıa Suresi, 68–70)

Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.

(Nur Suresi, 45)

Efsanelerde de sularla ilgili bir çok anlatılar var.

Bengi Su var. Bengisu:

Abıhayat, hayat suyu ya da dirilik suyu, birçok söylencede adı geçen, içen kişiye ölümsüzlük kazandırdığına inanılan efsanevî su.

Tasavvuf şairleri, onunla ilgili şöyle demişlerdir:

"Toprağa düşen adi tohuma can veren su, dirilik suyu değilse, nedir o zaman?"

Bu suyu ilk içenlerin Hızır ve İlyas Peygamber olduğu söyleniyormuş.

Mitolojik metinlerde; Gılgamış, Oğuz Han ve İskender Zülkarneyn adları da yine Bengi Su’da geçiyormuş. Yine: Büyük İskender’in bu suyu bulmak için Zulmet’e gittiğini yazıyor efsaneler ve onun suyu bulamadığını da! Bu suyu aramasının en büyük nedeni; suyun dirilik suyu olması, içenlerin ölümsüz olabilecekleriymiş.

Hazreti Süleyman’la ilgili bir anlatıyı aktarıyorum.

Allah-u Teâlâ, Süleyman Aleyhisselam'a:

"Âb–ı Hayat"ı içip kıyamete kadar yaşamak ile içmemek arasında serbest bıraktı. Süleyman Aleyhisselam, kendisine bu güzel haberi getiren melekten biraz müsaade istedi. Süleyman Aleyhisselam, bu meseleyi danışmak için bütüncanlıları topladı. Onlarla istişare etti. Canlılar: "Âb–ı Hayattan içmeniz sizin için hayırlı olur."dediler. Sordu:"Neden?" "Hayat suyundan içerek, ta kıyamete kadar yaşar ve sürekli Cenab–ı Allah'a ibadet edersiniz. Bu ele geçmez bir nimettir." dediler.

Süleyman Aleyhisselam, Hüdhüd kuşunun toplantıda bulunmadığını fark etti. Emir verdi:

"Hüdhüd kuşlarından bir heyet gelsin.”

Biraz sonra Hüdhüd kuşları geldiler. Süleyman Aleyhisselam onların fikirlerini de sordu. Hüdhüd kuşu:

"Âb–ı Hayatı içmeyip, zamanı geldiği zaman ölmeniz sizin için daha hayırlıdır. "dediler. Süleyman Aleyhisselam sordu: "Neden?"

"Eğer hayat suyunu içip kıyamete kadar yaşayacak olursanız, bütün sevdiklerinizin, çocuklarınızın, torunlarınızın hep öldüklerini görecek, üzülecek ve hatta onların ölüm acısını içinizde hissedeceksiniz. Evlât acısı yürekleri yakar. Ayrılık acısı çok zordur. Allah'ın sizin için âhirette hazırladığı nimete kısa zamanda kavuşmak, daha iyidir." dediler.

Süleyman Aleyhisselam, bu fikri beğendi. Âb–ı Hayatı içmekten vazgeçti.(alıntı)

Bengi Su; yaşam verme gücüne sahipmiş. Bir anlatıda bir ölünün üstüne serpildiği ve ölünün hapşırarak dirildiğini anlatıyormuş.

Büyük kahramanlar bu suyu içip ölümsüzleşmişler. Tabi bir kez daha tekrar ediyorum ki bunlar efsanelerde anlatılanlar.

Bengi Su aşk masallarında bile geçiyormuş. Buta’nın inanılmaz güzelliğinin sırrınında içtiği Bengi Su’dan kaynaklandığı yazılıymış.

Bengü Su’ya, mitolojik metinlerde, dini kitaplarda rastlıyoruz. Hazreti Musa’nın öyküsünde de varmış. Bazı efsaneler bu suyun:

Zulmet ülkesinde olduğunu anlatıyormuş.

Bazıları; kızıl denizin derinliklerinde…

İran mitolojisinde biraz daha değişik!

Onlar da diyorlar ki:

Şah-ı galsam, şahmeran, imperan, zümrüd-ü anka'nın kanlarının birleştiğinde ortaya çıkan ölümsüzlük suyudur![2]

---------------
ihram ve Harem Bölgesi ve Hacda İhram Yasakları

İhram: Haccın üç farzından biridir. Kendini mahrum etmek, haram kılmak, hürmet edilen zaman ve mekâna girmek, saygı duymak manalarına gelir.

Hac veya umre yapmaya niyet eden kişinin, normal zamanlarda mubah olan fiil ve davranışları hac ve umre süresince kendi nefsine haram kılması demektir. Hacda ihram, namaza başlama tekbiri gibidir.

Niyet ve telbiye, ihramın rükünleridir. Bir kişi niyet etmeden ve telbiye getirmeden yalnız beyaz elbise giymekle ihrama girmiş olmaz.

Mikat sınırında, ya da mikat sınırına gelmeden önce hac veya umreye niyet eden kişi, ilk önce ihram kıyafetlerini giyinir. Erkekler yün, keten veya pamuktan beyaz olan, iki parçalı rida ve izar adı verilen ihram kıyafetlerini giyerler. Bu giysiler belden aşağı sarılan izar, diğeri omuzlardan itibaren vücudun üst kısmını örten ridadır. Bu kıyafetler ihramın başladığını gösterir. Kadınlar normal kıyafetleriyle hac yaparlar. Sadece yüzlerini açarlar.

İhrama giren kişi için normal zamanlarda haram olmayan giyim, cinsel hayat ve avlanmayla ilgili haramlar söz konusudur. Bu yasakların çiğnenmesi, yasağın durumuna göre değişen şekilde cezayı gerekli kılar.

İHRAM YASAKLARI

İhrama girildiği andan itibaren ihramdan çıkıncaya kadar, ihram yasakları olarak bir dizi yasak başlar. Mümkün olduğu kadar bu yasaklardan uzak olmaya çalışılmalıdır.

Harem bölgesinin(Mekke ve çevresi) doğal bitkilerini kesmek, ağaçlara zarar vermek, av hayvanlarını avlamak, korkutmak, ihram elbisesi dışında elbise giymek, erkeklerin başlarını örtmesi, kadınların yüzlerini örtmesi, erkeklerin ayakkabı, çorap, eldiven giymeleri, tırnak kesmek, saç tıraşı olmak, sakal tıraşı olmak, bıyıkları düzeltmek, vücudun herhangi bir yerinden kıl koparmak, koku sürünmek, parfüm kullanmak, eşiyle cinsel ilişki, ya  da yol açacak davranışlarda bulunmak, gibi… Bütün bunlar ihramlı kişi için yasak olan durumlardır.

Ayrıca, başkalarına zarar vermek, kavga etmek, küfür etmek gibi davranışlar ihramlı için hoş olmayan ve ceza gereken durumlardır.

İhrama nerede girilir? İhrama girilen yerler nerelerdir?

HAREM BÖLGESİ

Mekke-i Mükerreme’yi çevreleyen Harem bölgesinin sınırlarını ilk defa Cebrail’in rehberliğiyle Hz. İbrâhim belirlemiş, sınırları gösteren işaretler daha sonra Hz. Peygamber tarafından yenilenmiştir. Bu sınırların Kâ’be’ye en yakını, Mekke’ye 8 km. mesafede Medine istikametinde “Ten‘îm”; en uzak olanları ise Tâif yönünde “Ci‘râne” ve Cidde istikametinde Hudeybiye yakınlarında “Aşâir”dir. Diğerleri; Irak yolu üzerinde “Seniyyetülcebel”, Yemen yolu üzerinde “Edâtü Libn” ve Arafat sınırında “Batn-ı Nemîre”dir.[3]

Yani velhasil kelam, ihram veya harem bölgesi demek, orada bitkilerin, insanlarin, hayvanlarin emniyette oldugu, onlara, hicbir zarar ziyanin, ullaşmamsi gereken bölge veya yer demekdir, yani bu sadece bize bir örnek teşkil eder, bu gün kötü bilim adamlari bitkilerin "DNA" sini bozarak onlari yiprattilar, ve yine hayvanlari klonlayip, genini bozarak, yine zararli türler meydana getirdiler, ve insanida neredeyse klonlamak için, bütün gayretleri ile ugraşiyorlar, amma bu harem bölgesi demek, işde dünyada öyle yerler meydana getirin ki, oradakilere zarar verilmesin, ve güvenli emniyetli bölge olsun, bunu Rabbimiz Mekke ve kabe civari için yapmiş, amma bu, sadece bir örneklik icindir, ve bugün böyle, hayvan neslinin,  insan neslinin ve bitlikilerin korundugu, ve dogal hallerinde yaşadigi, emniyetli bölgeler yapmamiz, ve oralari, hatta asker ve polisler ile korumamiz gerekliligini gösteriyor, yoksa bu kötü bilim adamlari bütün dünyayi fesada ugratacaklar, ve artik neredeyse, dogal hicbirşey kalmayacak hale geldi, ve size Fatih Sultan Mehmet Han in babasina dedigi gibi diyorum :  beni sizden biri olarak görüyorsaniz, size sadece bunu tavsiye ediyorum, yok bizi mehdi olarak kabul ediyorsaniz, size bunu emrediyorum, böyle "Harem Bölgeleri" oluşturun, her bölgede, yörede, oranin bitki örtüsünü, hayvanini koruyacak, emniyetli alanlar oluşturun, "dogal yaşam merkezleri", ve var gücünüzlede buralari koruma altina alin, ve polisinizle, askerinizle buralari beklemek sureti ile koruyunuz, yoksa dünyanin sonunu siz düşünün.......

Zaten Cennet ne demekdir : Kirden, pisden, günahdan, günahkardan, kötülerden, ve şeytanlardan, yani bir nevi mikroplardan, ve kafir cinlerden, yani kötü gazlardan... arindrilimiş bir bölge demekdir, eger siz dünyada böyle bölgeler oluşturursaniz, birinin ismine, nimetler ceneti "Naim Cenneti" adini veririz, digerine "Me've Cenneti" yani dünyanin burunu yani havasi temiz cennet adini veririz, birisine,  en iyiler diyari,  "şehitler cenneti," yani kokusu gitmemiş yiyecek, giyecek,  hayvan ve insanlar cenneti veya diyari  harem bölgesi  deriz, bir digeri bozulmamiş kirlenmemiş gazlar yani havasi bozulmamiş diyar yada cennet, digerine bozulmamiş topraklar cenneti,  yani velhasil, sizler harem bölgeleri kurarsaniz, artik böyle daha ileri dogru giden yolumuzda, ahiret baki kalanlarin diyari olur işde, yoksa bu kafir bilim adamlari bize, ceneti dar etcekler, ve cennet yerine kiyameti başimiza getirmeye ugraşiyorlar. akillanin artik ey insanoglu

-----------
Kadinlardan niye peygamber yok? niye imam olamiyorlar

Eskiden bazi toplumlar, kadin erkil toplummuş, yani kadin reisler yönetmiş, "Anadolu Ana Tanricasi" bodrum yahut marmaris kalesinde birkac tanesini ben bizzzat gördüm, tarihi eser olan  biblollarina bakiverin, yani anadolu insani  ve Türkler, ve onlar ayrica cok evlilik veya cok kocali olabilyormuş, Türkler bunlardan birisi,  yani bunun bu gün örnekleri yok deniyor, halbuki bu gün, _Almanya başbakani  Frau M. kadin, yine ingiltere Kralicesi  sevgili Krailce E. ayni, ve yine ingiltere  yeni başbakani bir Bayan, yani kadinlar yönetiyor devleti, peki neden Allah, bir Bayanin imam olmasina izin vermemiş, veya peygamber yapmamiş
sebeblerini aciklayanlar diyor ki : kadin peygamer olsa idi, ve namaz farz olsa idi, namazida onun kildirmasi gerekcecek, amma, mesela regel vakti yani aadetli oldugu zamanlar görevini yapamayacak, yine hamile olacak, yine görevde  olmayacak, yine lohusa olacak, görevde olamaycak, yine imam olsa, herkesin önünde namaz kildiriyorum diye, bir bayan domalcak, uygunmu bu, yani birinin aklina cinsellik geliverir degilmi, onu önde o halde görse yani ,......

Fakat bu kurallar globalmidir, yani üniversal bütün dünyaya şamil  bir kuralmidir, üniversal kurallar demek, mesala bunlardan trafik lambasini insanlar koymuş, dur gec bekle kurali, ve bu kirmizi lambada dur demek, italya ya gidince, kirmizi lamba gec demek degil, yine yunanistan a gidene bekle demek degil, yine afganistanda, sus demek degil, yine amerikada yavaş yürü, yada yavaş konuş demek degil, peki nedir? her yerde trafikdeki hali ile, dur demekdir, yani üniversal bir kural, yani şeriatin zahiride böyledir, yani Allah bir kural koymuş ise, bu kural, ne sadece müslümani, ne hiristiyani, ne de musavi, ne de sadece ateşperesti degil, bütün hepsini kapsayan bir kuraldir, öyle olunca Dinde Bütün insanligin güzel bir şekilde yaşayabilmesi için elzem olan Kurallar zümresidir, Kuran da kadinlardan imam olmaz, peygamber olmaz, diye bir kural varmi? yok, yine hiristiyanlarda varmi bu kural, incilde varmi, ben duymadim, onda da yok, yin musavilikdede yok, öyle olunca, yine kainatta örnekleri var, arilari yöneten bir dişi kralice aridir, ve binler yada yüzler kocasi vardir, ve tek bir dişi aridir onlari yöneten, yine karincalarda da ayni yönetim sistemi ile yönetilirler,

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

حَتَّى إِذَا أَتَوْا عَلَى وَادِي النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَا أَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Hattâ izâ etev alâ vâdin nemli kâlet nemletun yâ eyyuhân nemludhulû mesâkinekum, lâ yahtımennekum suleymânu ve cunûduhu ve hum lâ yeş’urûn.

Meali :

Nihayet Karınca Vadisine geldikleri vakit, bir dişi karınca şöyle dedi: "Ey karıncalar, yuvalarınıza giriniz! Süleyman (A.S) ve onun orduları, farkında olmadan sakın sizi ezmesin."

(Sadakallahul Aziym NEML Suresi 18. ayet)

Yani öyle olunca kadindanda Reis olabilir, yönetici olabilir, yani kadin erkil olmuş toplumlarida, kadinlar yönetir, ve karincalar cok calişkan topluluklardir, yine arilar cok calişkan toplumlardir, ancak ve ancak calişkan toplumlari kadinlar yönetir, yoksa tenbelleri dirayete getirmek için,  onlara erkek gücü lazimdir, yoksa kurallara uyan, bir toplumu, bir bayanda yönetebilir, ancak kurallara uymayan ah maklar sürüsüne dayak tekme ve güc gerekir, yani sizlerde kurallara uyan ve calişkan toplumlar olursaniz, o zaman kadinlarin  da yönetici olmasinda bir beis yokdur.

--------------
Yukardaki "Abu Hayat Suyu" bahsinden bir bölümü M. gazeteseinden alinti yaptim, amma nasil yaptim, gazete sag tiklamayi kilitlemiş, ve birde alintiyida yasklamişdir belkide,  amma ben girdim ve  caldim aldim. sebebine gelince, hava su ve yol ve ilim Allahin ammeyi cüziyesindendir, yani amme mallaridir, yani kamu mali veya devlet mali gibidir, öyle olunca nasil bir devletin herhangi bir yolundan,  köylüsüde kentiliside, zenginide, fakiride gecme hakina sahipse, yine hava amme malidir, herkesin hava alma ve karbondioksit salma hakki vardir, bu sadece hatta sadece insanlara ait bir kural degil hayvanlarinda ayni hakki var, yine su ammeyi cüziyeden olmasina ragmen, bu gün, devletler, biz bu konuda masraf yapiyoruz diye, halkina suyu para ile satiyor, lan trottel, salih aleyhisselam kissasini nasil unutunuzda suyu haraca bagladiniz ha, senin hakkin kadar o suda, hayvanlarin bile hakki varken, neymiş, bu falan belediyenin suyu, filen devletin suyu, yani halbuki, su yine Allahin ammeyi cüziyesindendir, ve yine bilgi ve ilim herkesin erişmesi gereken bir amme hakkidir, nasil herkesin, fakirine fukarasina kadar herkesin okula gidip ögrenme hakki varsa, aynen her bilgiyede bütün dünya insanlarinin eşit şekilde erişme, okuma alma paylaşma ve kullanma hakki vardir, o yüzden muhammed demedimi :

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“ilim Hikmet, değerli bilgiler müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa almaya daha hak sahibidir.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, İlim 19; İbn Mâce, Zühd 17)

öyle olunca bilgi imanli her kimsenin, nerede bulursa, alacagi bir hazine ise, o zaman M. gazetesi bunu kilitlemiş, ve gazetesini alana satiyor, senin buna hakin yok, bilgi öyle parasi olanin alacagi bir hak degildir, bilmem kimin kitabini satin alinca ögrenilcek bir hak degildir, bilgi ve ilim, amme hakkidir, ve öyle olunca eger saklayip tresora koysaniz, mümin bir kimse tilki olsun, onu oradan calip alsin, yani dogru bilgi ve yanliş bilgi var birde  tabiki, bu bilgiyi alma ve calma, bir kimsenin  bir yere giriş şifresi, bimem banka hesabi, bilmem banka bakiyesi hakkindaki bilgi, senin alma hakkin olan calma hakkin olan bilgi degil, amma amme hakki olan her bilgiye herkes üniversal olarak ulaşabilmelidir, ve egeer buna itiraz ederseniz eger, o benim sizden aldigim bilgi sizin maliniz ise, o zaman zemzemde Hz Hacerin suyu ve kuyusu, hacer annemizde, ismailin annesi, ismailde muhmmedin soyu, ve öyle olunca zemzem kuyusu muhamed soyuna intikal etti, onun soyu olan seyidler ve şerifler dişinda kimse zemzem icmesin hacca da gitmesin o zaman, madem mal bulanin bilenin, hazine bulanin, ele gecirenin ise, halbuku zemzem ismail soyunun  suyu degilmi, amma hacca giden herkes ondan bedava icmiyormu, su amme hakki degilmi o zaman, sen kimsin o zaman, yine din  muhammedin bilgisi ve muhammed ehlinin bilgisi  sen o zaman hicbir yazinda  "muhammed dedi" deme, musa dedi deme, nede onlardan ademden isa dan  evliyadan bahsetme, cünkü o bilgiler bu gün muhammedin mirasini devralanlarin bilgisi, sen kimsin o zaman, neyse mesele anlaşilmiştir sanirim


-------------
DiPNOTLAR :
--------------------
[1] turkiyegazetesi com tr/gundem/54957
[2] milliyet com tr - Nazan Şara Şatana
[3] Bazi internet Sayfalari

--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--


Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 4 Mart 2018 Pazar

Original Kar © glan

Print this item