Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.
|
|
|
Âlimin Günahi Avamın Sevabıdır (Kar©glanin 3 Aralık 2017 Vaazi) |
Yazar: RasitTunca - 05-29-2018, 02:42 AM - Forum: 2017 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi
- Yorum Yok
|
 |
Âlimin Günahi Avamın Sevabıdır
(Kar©glanin 3 Aralık 2017 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ وَحَآجَّهُ قَوْمُهُ قَالَ أَتُحَاجُّونِّي فِي اللّهِ وَقَدْ هَدَانِ وَلاَ أَخَافُ مَا تُشْرِكُونَ بِهِ إِلاَّ أَن يَشَاء رَبِّي شَيْئًا وَسِعَ رَبِّي كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا أَفَلاَ تَتَذَكَّرُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İnnî veccehtu vechiye lillezî fataras semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikîn. Ve hâccehu kavmuhu, kâle e tuhâccûnnî fîllâhi ve kad hedâni, ve lâ ehâfu mâ tuşrikûne bihî illâ en yeşâe rabbî şey’en, vesia rabbî kulle şey’in ilmâ(ilmen), e fe lâ tetezekkerûn.
Meali :
“Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Hem sizin O’na ortak koştuklarınızdan ben korkmam; ancak Rabbimin bir şey dilemiş olması başka. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ Onu Hatirlmayacakmisiniz zikretmeyecekmisiniz (zikretmeyecekmiyiz?)”
Sadakallahul Aziym EN'AM Suresi 79. ve 80. ayet
---oOo---
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Mü’minin üç kalesi vardır. Birisi zikrullah birisi Kur’an okumak, diğeri de namaz dır."
( Hadis-i Şerif )
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاء اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Em men huve kânitun ânâel leyli sâciden ve kâimen yahzerul âhırate ve yercû rahmete rabbihî, kul hel yestevîllezîne ya’lemûne vellezîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne), innemâ yetezekkeru ulûl elbâb.Kul yâ ıbâdıllezîne âmenûttekû rabbekum, lillezîne ahsenû fî hâzihid dunyâ hasenetun, ve ardullâhi vâsiatun, innemâ yuveffes sâbirûne ecrahum bi gayri hisâb.
Meali :
Rasul’üm!) Söyle; Ey inanan kullarım! Rab’binize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah’ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere mükafatları hesapsız ödenecektir.Gece boyunca secde ederek ve kıyamda (ayakta) durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rab’binin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (Rasul’üm!) De ki; Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür ve Rabini anar ve Zikreder.
(Sadakallahul Aziym ZUMER Suresi 9. ve 10. ayet)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular
size amellerinizin en hayırlısı ve sevap bakımından en temiz olan mertebelerinizi yükselten altın pırlanta infak etmekten ve harp meydanında düşmanlarınızla çarpışmaktan daha hayırlı bir ameli haber vereyim mi: diye sordu.
Ashab, Evet ya Rasulallah dediler.
Resülü Ekrem (s.a.v)
Allah (c.c) Hz.’lerini zikretmektir. Buyurdular
( Hadis-i Şerif )
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Kalpler demirin paslandığı gibi paslanır, onun cilası Kur’an okumak ve Allah’ı çok zikir etmektir. "
( Hadis-i Şerif )
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Bir şeyi çok seven, onu çok anar”
( Hadis-i Şerif )
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Allah şöyle buyurmuştur: ‘Ben kulumun Beni sandığı gibiyim ve Bana dua ettiği, Beni zikrettiği zaman onunla beraberim. Kim Beni kendi nefsinde zikrederse (içinden geçirirse), Ben de onu kendi nefsimde zikrederim (içimden geçiririm). Kim Beni kalabalıkta, bir cemaat içinde zikrederse, Ben de onu, ondan daha hayırlı bir cemaat içinde zikrederim. O, Bana bir karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın (adım) yaklaşırım. O Bana bir arşın yaklaşırsa, Ben ona bir kulaç yaklaşırım. O Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak giderim. Kim Bana şirk koşmaksızın bir arz dolusu günahla gelse, Ben de onu bir o kadar mağfiretle karşılarım.”
( Hadis-i Şerif , Buhârî, Tevhid 15, 35, 50; Müslim, Zikir 2, hadis no: 2675, 4/2061, Tevbe 1; Tirmizî, Deavât 142, hadis no: 3598 )
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Allah’ı unutarak lüzumsuz konuşmalara dalmayın. Çünkü Allah hatırlanıp zikredilmeden yapılan uzunca konuşmalar, kalbi katılaştırır. Allah’tan en uzak olan kimse, kalbi katı olandır.”
( Hadis-i Şerif ,Tirmizî, Zühd, 62)
Ebu Talibin kızı şöyle anlatır : Peygamber bir gün evime geldi. Ben : “Ey Allah’ın elçisi! Artık yaşlandım, zayıfladım, bana oturduğum yerden yapabileceğim bir amel tavsiye etseniz” dedim şöyle buyurdu:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“100 kere Sübhanellah, 100 kere Elhamdülillah, 100 kere Lâ ilâhe İllallah” de.
( Hadis-i Şerif , Müsned:6/344)
Ve Konuya girersek, bizler cocuklukdan beri namaz kilacagiz, dogrulari yapacagiz diye ugraşirken, avam yani halkdan bazilari daha namaz niyaz bilmezlerdi, ve onlar daha sadece bayramda kandilde namaz kildimi, yada cuma namaza gittimi, onunla müslüman olduklari için övünürlerdi, oysaki biz, bir vakit namaz kazaya kalacak, yada kazaya kaldimiydi, tüh namazi kacirdim kilamadim diye üzülenleriz. yani adam ayda yilda haftda bir kildigi ile övünüyor, kenidni iyi ve baş müslüman sanirken, biz işde, kacdi diye bir vakte üzüleniz, yani bir vakte bir vakit amma, birinde kacan bir vakit, digerinde sadece ayda yilda kilanan bir vakit, ve diger hususlarida artik siz tefekkür ediniz, ulema öyle demişdir,
"Âlimin Günahi Avamın Sevabıdır"
Evet Allaha inanmak ve zikretmek, kuran okumak, namaz kilmak için, sebebler cok, inanmayanlar için ise bahaneler cok.
Namaz kilmayana zor, su abdest almayana ve almayacak olana soguk, oruc tutmayana zor, zekat sadaka vermeyen zor, hac parasini sevene zor, , mümin bunlarin hepsinide seve seve yapar , seve seve namaz kilar, sogukda olsa abdestini alir, caresi var, lapcin giyer, yine orucunu yazda olsa tutar kişda olsa tutar, yine zekat meselesinde dedikki : Rabbimiz vergi sistemini insanlarin uygulamasini istedi, ondan zekat hükmü kondu, ve vergi sistemi güzel düzenlenirse, zekat konusu cözülmüş olur. Eger zekat hakkeden yerlere ulaşsa, bu verginin kullanildigi yerlerin saglam olmasina bagli, ve vergi (Zekat fonu) nerelerde kullalnilmali işde zekat ve sadaka ayetinde gecen kimseler ve yerler, yani devletin yollari, suyu, fakirler, aclar, ögrenciler, yolcular, hastalar,..... yani eger vergi onun bunun elinde car cur olmasa, o zaman extra zekata ihtiyac yok, cünkü Allah zaten vegilendirme sisteminin gelmesini uygulanmasini murad etmiş olmali bunda, cünkü yahudilere cumartesi calişmayin dedi, ve hiristiyanlarada pazari verdi, müslümanlarada cuma ögleden sonrayi verdi, etti 2,5 gün, ve haftada 2,5 gün tatil yapin dedi, yani insan aciz, ve bugünün calişma sitili ile, bir hafta yorulan insanin, 2,5 gün tatili, onun yeni haftaya yine diri olarak başlamasina sebeb olur, yoksa insanlarin hepsinda ayni sendrom yani
Yarin Pazartesiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii
sendromu yani bıkkın halde yeni haftay gider, amma işde gerektigi gibi dinlenirse yani Rabbimizin emrettgi gibi dinlenirse, seve seve yine işe gider.
Ve vergi sistemi mesela euro ile yaparsak, calişanlardan alinacak 1 euro da 100 tane cent var, yani 100 tane kuruş var, ve bir devlette 10 milyon calişan ve aylik alan varsa, bunlardan sadece 1 euro vergi ve zekat kesilse, yani onun her bir centi, ayri iş için kullanilsa, 10 milyonda 1 kuruş yada 1 cent toplam 1 milyon euro eder, ve bir milyon her ay yola ayrilsa, 1 milyon suya ayrilsa, birmilyon fakirlere ayrilsa, yani 100 ayri işe ayrilir, ve iki euro kesilse 200 ayri iş ve ilsamda zekat %2,5 öyle olunca 100 euroda 2,5 euro alinmasi lazimmiş desek o zaman bu sistem yine yürümüyor, kimler yiyor bu vergileri, kimlerin kursagindan geciyor bu vergiler, zukkum yiyesiceler kim onlar. yani sistem bu, zekat sistemi bu, Allah bunun dünyada kurulmasini istedi, kim icad etti bunu, tahminim tam sisteme gecirenler avrupalilar, avrupa buldu yapti, amma bizimkiler ne yapti, iki üc yudumcu toplanan paralari yukarda aralarinda pay ediyor, zukkum olsun o fakirin fukaranin hakki, yoksa sistem bu, ondan başka kimsenin , extra vergide zekatta vermesine gerek yok, sistem bu, bu yapilmali, yoksa vay oraya buraya fakire vercen diye adam aranmaz, devletin görevi, niye Hz. Muhammed, Salabeye zekat memuru gönderdi, yani, devlete istiyor, vergi istiyor muhammed, yani işde durum bu, bunu uygulayan insanlar da milletlerde de ferah olur, yolsuz yerde kalamz, susuz yerde kalmaz, fazla gelenleride, fakir yerlere ayir, kalkindir, bütün dünya cennete döner, vallahi böyle, durum böyle böyle.
Abdest dualarinda kulaklari yikarken okuncak bir dua ve ayet olan
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahsenehu, ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb
Meali :
Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen (güzel) olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah’ın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar onlar ulûl’elbabtır (daimî zikrin sahipleridir).
(Sadakallahul Aziym ZUMER Suresi 18. ayet)
Ve Allah buyuruyorki
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiran ve immâ kefûran.
Meali :
insana dogru yolu gösterdi , kimileri buna uydu ve iman etti dogruyu buldu, kimileride inkar etti yanildi.
(Sadakallahul Aziym İNSÂN (DEHR) Suresi 3. ayet)
Yani cumaretsi pazar tatil olacagini kimler buldu bildi, o gavur dediklerimiz icad etti, daha biz dinlenmemiz gerektiginin farkinda degiliz, afedesiniz eşşek gibi caliş, yada insanlari eşşek yerine koy caliştir zihinyetindayiz, yani tatil ise Rabbimizin emri, ve Allah yolu gösterdi, kimler onu anladi, dogruyu buldu,bu konuda hidayete erdi, tabiki bunu belki anlayipda, bekli de anlamadan amma otamatik pilotta, Allahin ilhami ile, sonunda buldu ve ve bazi firmalar taa cuma ögleden sonra bitiri işi, yani ben 13 sene taş ocaginda calişdim bizim firmanin sistemi bu idi.
ALINTI
Hafta, birbirini takip eden yedi günden meydana gelen zaman parçasıdır. Farsçada yedi anlamına gelen hefte kelimesinden dilimize geçmiştir. Gün, ay ve yıl astronomik bir periyoda karşılık gelmekte fakat hafta astronomik bir periyoda karşılık gelmemektedir.
Hafta kavramının ilk defa ne zaman ve kimler tarafından kullanıldığı bilinmemekle birlikte, M.Ö. 10. yüzyılda Asurluların bu şekilde birbirini takip eden yedi günlük bir zaman parçası kullandığı anlaşılmıştır.
Haftanın tatil günü uygulamasında dini uygulamalar önemli olmuştur. İlk hafta tatili uygulaması İbraniler tarafından kullanılmaya başlanmış ve Hıristiyanlar tarafından da tasdik edilmiştir.
M.S. 321 yıllarında Roma İmparatoru Kostantin tarafından getirilen bir düzenle yedi günlük haftanın başlangıcı olarak Pazar günü kabul edilmiştir.
Hafta tatili Yahudilerce Cumartesi, Hıristiyanlarca Pazar, Müslümanlar nezdinde ise Cuma günü olarak kabul edilmiştir. Memleketimizde 1926 yılına kadar hafta tatili Cuma günüydü. Bu tarihte çıkarılan hafta tatili ile ilgili bir kanunla bu tatil Pazar olarak kabul edildi.
ALINTI SONU
yani yine vergi sistemi yani zekat fonu yine ayni kimler anladi cözdü problemi
Kanunlar Hangi Ülkeden Alındı
Medeni Kanun İsviçre’den alınarak 17 Şubat 1926’da kabul edildi.
Borçlar Kanunu İsviçre’den alınarak 8 Mayıs 1928’de kabul edildi.
İcra ve İflas Kanunu İsviçre’den alınarak 9 Haziran 1932’de kabul edildi.
Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu İsviçre’den alınarak kabul edildi.
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Almanya’dan alınarak 4 Nisan 1929’da kabul edildi.
Ticaret Kanunu Almanya’dan alınarak 10 Mayıs 1928 ‘de kabul edildi.
Ceza Kanunu İtalya’dan alınarak 1 Temmuz 1928’de kabul edildi.
İdare Hukuku Fransa’dan alınarak kabul edildi.
hani bu devletlerin bizden aldığı bir hukuk kanun varmi biz hepsini beleşci olarak onlardan aldik, uyguluyoruz, yani yine ayni bilgisayari, televizyonu, arabayi, ucagi onlardan aldigimiz,ilaclari onlardan ladigimiz gibi kanunlarida onlardan ögrendik ve aldik. iki üc haftadair dedigimiz, eczanede bir tane ilac yok, türk ilaci olan dedik, hani ibni sina nerde Türkler nerede, yine bir tane gercek kanun yok, onlardan almadigimiz, ve vergi hukukunuda yan tam bilmiyorum amma i ticaret hukukunun icinde olsa gerek almanyadan almişiz işte.
Zur geschichtlichen Entwicklung des Steuer-Wesens von der Antike bis zur Neuzeit informiert das Steuermuseum im deutschen Brühl (Rheinland), das heißt die "Finanzgeschichtliche Sammlung der Bundesfinanzakademie"
ve benim size anlattigim vergi örnegi, daha pastanin sadece %0,01, i ve sizden halbuki 1 euromu gelir vergisi kesiliyor, halbuki ayliginizin 1/3 ü kesiliyor vergiye, yani 1000 euro alan birisinin 250 eurosu kesiliyor, 1500 alan birisinden de 500 euro kesiliyor, yine 2000 alandanda 650 euro gibi bir kesinti yapiloyor, haydi bunun yarisi sigorta kesintisi olsa, yarisi yine vergi, yani oda eder 1500 alandan 500 idi yarisi 250 euro, 250 euro eder. ve 10 milyon calişani olan bir devlette, en az her kişiden 250 euro kesilse, buda eder 250*10000000= 2 milyar 500 milyon euro, sadece gelir vergisi olrak bu devlete kazanc geliyor . haaa unutmayin bu her ay ayni gelir geliyor, aylik yani, ve bunun yaninda her alinan satilan maldanda %20 Mwst vergisi , vergi aliniyor bu avrupada mesela, Türkiyde kac bilmiyon amma yine Türkiyedede var bu vergi, her maldan vergi aliniyor, bunuda şu kadar örnekle gösteren : mesala ekmek bir baş ürün, ve Türkiyenin tamaminda satilan aylik ekmekden alinan vergi nin tahimini hesabi : eger bu ekmek ev başi günlük 5 ekmek olsa, ve Türkiyede 80 milyon nüfus varsa, en kücük aile modeli 4 kişi ortalama olsun, 80 milyonu 4 e böl 20 milyon ev demek, ve haydi biraz büyük aileler kücük aileler var, onlarida cikar etsin bu 15 milyon ev, ve her ev günde 5 ekmek alsa, 15000000*5=75 milyon ekmek eder, sadece günlük, bu bir ayda bunu carp 30 ile oda eder 2 milyar 250 milyon ekmek, her ekmekden, tanesi 1,25 olan ekmegin %20 si vergi olsa, ortalama 25 kuruş yada 25 cent vergi demek olur, ve bunu 2 milyar 250 milyon ile carpinca, 562 milyon 500 bin lira eder, sadece bir ayda ekmekden alinan vergi, ve bunu siz düşünün bir eve kac baş yiyecek giriyor : peynir, zeytin, cay, su, süt, şeker, portakal, mandalin, marul, sirke, elma, armut ,........... yüzlerce baş mal, ve yine eczanelerde bir eczane dolusu ilac ceşidi var, her ilcadan ilac başi %20 alinsa, Türkiyenin genelinde satilan ilcaci düşün, ve yine kömür odun gaz, benzin ve siz düşünün bu vergiden elde edilen gelirin haydi bu gelirin %20 si askeriyeye gitsin, gerisi nerde, zukkum yiyesiceler, gerisi nerde, niye hizmet olarak dönmüyor, eee neyimiş Erdogan yol yapmişmiş, lan tr o ttel, babasinin parasi ilemi yapti onlari, bak para nerden, senin benim param yine o, dan gil trot tel, o yapinca, sanki babasinin mailindan yapmiş gibi birde hava atiyorlar, zukkum yiyesiceler, artik bu vergi kontrol edilmeli, halk bu paralaar nere gidiyor, yukardakilere sormali, ve bu vergi, yani zekat fonu düzelirse, dünyada ne ac kalir, ne fakir ülke kalir, nede yolsuz köy, nede susuz köy kalir, ne ac, ne de fakir kalir anladinimizmi şimdi.
Peygamber s.a.v) "Alimin uykusu, cahilin ibadetinden hayırlıdır" buyurmuştur.
Hz. Muhammet şu hadisi şerifinde şöyle buyuruyor.
Bir gün Hz. Muhammet (s.a.v) bakmış ki, şeytan, mescidin kapısında bekliyor. Hz Muhammet (s.a.v) soruyor?
"Ey me'lun burada ne bekliyorsun?"
"Mescidde namaz kılan biri var. onun namazını bozdurmak için ona vesvese vermek istiyorum ama, orada uyuyan biri var, ondan korkuyorum."
"Allah'a ibadet eden bir adamdan değil de neden uyuyan birinden korkuyorsun?"
"Namaz kılan adam cahil biri. Onu kandırmak kolay. fakat uyuyan adam alim. Namaz kılanın namazını boşa götürmek kolay da, uyuyan kişi uyanırsa, diğerinin namazını düzeltir. daha iyi kıldırabilir; korkum ondan."
ve biz sizi, siz uyuyanlari, uyusa bile uyanik olan alimlerden birisi olarak, bak uyandiriyoruz, derdinizin caresini siz bulun artik, matrix revulationdaki gibi, artik bu sizi uyutanlara baş kaldirişinizi kendiniz yapin.
Koyunlar sürüsü olarak yillardir, uyutulmakdan haaala bikmadinizmi, uyanin artik uyanin, bak ben avrupada bir köyde oturdum 13 sene, o köyün yollari asflat, kiş geldimi yollari hemen erkenden kürenir tuzlanir, yine telefon heryerde, elektrik heryerde, cöpler her yerde zamaninda alinir, televizyon hizmeti her yerde var, ineternet hizmeti yine heryerde, suyu var, ekmek taaaaa mahalene kadar ulaştirilir, et but malzeme gelir, market minübüs yada taksi almiş, ve marketi olmayan köylere minubüsle taksiyle her gün sabah dokuzda, yada sekizde gidiyor, ve oradan şehre yada belediyeye inemeyecek, koca karilara yaşlilara ve arabasi olmayanlara hizmet ediyor, yine her hizmet burda, belediyesi 2 kiometre uzakda idi, her hizmeti görülüyor, yani kardeşim bak, Allaha şükür, adamlar vergi sistemini nasil caliştiriyor, vatanda hizmet olrak hepsi fazlasiyla geri dönüyor. ya sende, yudumcular yukarda curk curk cebine indiriyor, iki de göstermelik hizmet yapiyor, onunla da bin yaptik havasi ile sizleri kandiriyorlar. daha yolu yok, suyu yok binler köy var, yol gecmez kervan gecmez yerler var bu Türkiyede, sen hala uyu ey uyanin artik hesabnini sorun bunun artik.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Kabeye bakmak ibadettir, Anne-babanın yüzüne bakmak ibadettir, Allah’ın kitabın bakmak ibadettir, Âlimle oturmak, yüzüne bakmak ibadettir.”
( Hadis-i Şerif , Deylemi,4/293/ h.no: 6864, Beyhaki, Şuabu’l-İman, 10/265, 266, Hakim
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Âlimin nefesi zikir ve tesbihtir"
( Hadis-i Şerif , Deylemi)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Allahü teâlâ cahilin bir günâhını affetmeden önce, âlimin kırk günâhını affeder."
( Hadis-i Şerif ,Ebu Nuaym, Hatib)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Âlimin iki rekât namazı, cahilin bin rekâtından daha hayırlıdır."
( Hadis-i Şerif , Şirazi)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Âlimlerin uykusu ibadettir."
( Hadis-i Şerif , İ. Gazali, İ. Rabbani, T. Kurtubi muhtasarı)
Âlimin sohbetinde bulunmak, bin rekât nafile namazdan üstündür.
(İ. Gazali)
o yüzden alimlerle oturup kalkmak, ne derece sevapdir, oda bu hadis ile sabittir.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"
Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir. Kiminle dostluk ettiğinize dikkat edin!"
( Hadis-i Şerif , Hâkim)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe ve kûnû meas sâdikîn.
Meali :
Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.
(Sadakallahul Aziym TEVBE Suresi 119. ayet)
ve karşidakine karşi ihtiyatli davranan kimseleri, bugün paranoid şizofren olarak tanimliyorlar, halbuki hadisde buyruldiki,
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Akıllı, diline sahip olur, zamanını iyi kullanır, işine yönelir ve en sağlam dostuna karşı da ihtiyatlı olur."
( Hadis-i Şerif , Deylemi)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olabilir. Kızdığına da ölçülü kız, belki bir gün dostun olabilir.”
( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Birr ve’s-Sıla, 60)
Hz Muhammed paranoid şizofrenmiydide böyle ihtiyatli davranmayi tavsiye etti peki.
Gelelim pastadan büyük pay alanlara, bir fabrikanin aylik cirosu 1milyon olsa, ve bunun %25 i gelir verigisi olarak alinsa, oda eder 250 000 euro vergi geliri yine, ve bir ülkede böyle en kücük 1 milyon cirolu 100 fabrika veya iş yeri olsa, sadece onlardan toplam 25 milyon aylik yine vergi geliri geliyor, ve daha büyük ciro yapanlari siz düşünün, ayda 5 milyon ciro yapani düşün, yani 5 kati 125 milyon 1milyar ciro yapani düşün, sadece bir fabrikadan alinan vergi bir aylik ne kdar eder siz hesap edin birazda, eeee nerde bu paralar peki, kimlerin cebine giriyor bunlar.
Ve evet nasil derslerine calişmayan ögrenciler sinifda kalmaya mahkum olursa, aklini kullanmayan milletlerde, geride kalmaya mahkumdur, ve gericilik fikiri bu yüzden bu gün yaygin vaziyettedir, neden cünkü aklini kullanmyan insanlar, ileri daha iyiye dogru yürümek yerine, gecmişdeki yapilanlari örnek alarak geride kalmakda, ve gerici olmakdalar, oysaki Muhammed dedi:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
''İki günü eşit olan zarardadır.''
( Hadis-i Şerif , Deylemi , Hz. Ali den rivayetle
Yine Allahu Tealanin, her an ayri demde, ayri işde, ayri yaratişda olmasina da tersdir bu gericilik.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Yes’eluhu men fîs semâvâti vel ard, kulle yevmin huve fî şe’nin.
Meali :
Göklerde ve yerde olanlar, O’ndan isterler (dilerler). O hergün (her an) bir şe’n (ayrı bir tecelli, yeni bir oluş) üzerindedir, o istenenleri, O, her an yaratma halindedir.
(Sadakallahul Aziym RAHMAN Suresi 29. ayet)
Yönetilende, yönetende kendi ve degerlerini sorgulamak zorundadir, yoksa kontrolsüz güc, raydan cikmiş oilur, ve bu gidişat, gösteriyorki, vergi sistemi, daha dogrsu islami agiz ile zekat fonu, yanliş ellerde, ve yanliş ceplerde, o yüzden
Hz Ömer Hutbe irad ederken bir ara sordu :
“Eğer ben yanilip yanliş yaparsam ne yaparsınız?” diye sordu.
cemaat cevap verdi :
“Seni kılıçlarımızla doğrultmasını biliriz!”
yani adaletin babasi yanliş yapacak, ve onuda korkmadan düzeltebilcek, onun o cebbar cesur ve hidddetli halinden korkmadan, onu cebren, kilic zoru ile düzeltip, dogrultcak, yanlişindan vazgecircek cesarette askerleri varmiş.
o halde Raabim Teala vetekaddes hazretleri , mehdiye, askerinin icindende, bu zekat fonu gibi, ve o, ve diger ters giden gidişatlari sorgulayipda, yolunda gitmeyen hususlari kilici ile silahi ile veya akli ile düzetebilcek cesarette ashab nasip eylesin.
---oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 3 Aralık 2017 Pazar
Original Kar © glan
|
|
|
islamda Şüphenin Hükmü ve Hatirladığı Yerden Devam Etmek (26 Kasım 2017 Vaazi) |
Yazar: RasitTunca - 05-29-2018, 02:36 AM - Forum: 2017 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi
- Yorum Yok
|
 |
islamda Şüphenin Hükmü ve Hatirladığı Yerden Devam Etmek
(Kar©glanin 26 Kasım 2017 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ
Meali :
“Ey Rabbimiz! Şâyet Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!"
Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 286. ayetten pasaj
---oOo---
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Sizden biri namazında şüphe eder de üç mü dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi bıraksın ve hatirladığı rekatı esas alarak namazına devam etsin”
( Hadis-i Şerif , Nesai, Sehv, 24; İbn Mace, İkame, 132)
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
Dinimizde Farzlar bellidir, vaciblerde bellidir, sünnetlerde bellidir, helallerde bellidir, haramlarda bellidir, fakat bunlarin arasinda kalan birde şüpheliler vardirki mesala farzmi sünnetmi oldugu belli olmayanlar, ve bunlara biz hanefide vacibler diyoruz, yine helalmi harammi beli olmayan şüpheliler vardirki, onlara dikkat edenler ancak takva ehlidir, cünkü umumun üstüne farz olanlar belli, sünnet olanlarda belli, ve yine helallerde belli işde umum onlara dikkat etmekle sorumlu ancak işde, takva ehli ve ehli tarik ve Allah dostu olmaya calişan kimseler bu şüphelilerdende sakinirlar.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Bir kul günâha girerim korkusuyla, yapılması sakıncalı olmayan bâzı şeylerden bile uzak durmadıkça, müttakîler derecesine çıkamaz.”
( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Kıyâmet, 19 )
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular
“Sana şüphe veren şeyi bırak, şüphe vermeyene bak!”
( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Kıyâmet, 60 )
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular
“Helâl olan şeyler belli, harâm olan şeyler de bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, harâm mı olduğunu bilmediği şüpheli şeyler vardır. Bunlardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Sakınmayanlar ise zamanla harâma düşerler. Tıpkı, sürüsünü başkasına ait bir arâzinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu arâziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arâzisi vardır. Allâh'ın yasak arâzisi de harâm kıldığı şeylerdir.”
( Hadis-i Şerif ,Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 10 )
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
أَفَغَيْرَ اللّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنَزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلاً وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِّن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
E fe gayrallâhi ebtegî hakemen ve huvellezî enzele ileykumul kitâbe mufassalâ(mufassalan), vellezîne âteynâhumul kitâbe ya’lemûne ennehu munezzelun min rabbike bil hakkı fe lâ tekûnenne minel mumterîn
Meali :
“Size Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indiren O iken ben Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?” (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O hâlde, sakın şüphecilerden olma.
(Sadakallahul Aziym EN'AM Suresi 114. ayet )
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Yâ eyyyuhâllezîne âmenûctenibû kesîran minez zanni, inne ba’daz zanni ismun, ve lâ tecessesû ve lâ yagteb ba’dukum ba’dâ(ba’dan), e yuhıbbu ehadukum en ye’kule lahme ahîhi meyten fe kerihtumûhu, vettekullâhe, innallâhe tevvâbun rahîmun.
Meali :
Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.
(Sadakallahul Aziym HUCURÂT Suresi 12. ayet )
Yani buradaki zandan kasit, o mu, bumu diye zannetmek, yani o da nedir, yani şüphe etmek veya şüphelenmek demekdir. yani Allah şüphelenmekden sakinmak gerektigini buyuruyor, öyle olunca zan, yani fikirde ki düşüncedeki şüpheye verilen isim, yine dinin başi taharet ve abdest, öyle olunca namazin dişindaki farzlarindan Necasetten taharet ve temizlik konusunda
Elbisenin veya vücudun bir yerine necaset gelse, bu yeri bulamasa, zannettiği yeri yıkasa temiz olur. Namazdan sonra necis yer meydana çıksa, namazı iade etmez. Yanlış yerin yıkandığı meydana çıkıp, necis yer belli olduğuna göre, necasetle kılınan namazı niye iade etmiyor? Kasten necis elbiseyle namaz kılmıyor. Necaseti temizlediğini zannederek kılıyor. Bu hareketi, namazın iade edilmesini gerektirmiyor. burada yine şüpheye mahal yokdur.
(Elbisesinde necaset olup da bilmese namaz sahih olur. Necaseti namazdan sonra görse, kaza etmek lâzım gelmez) deniyor. Necaseti gördüğü halde, namazı niye kaza etmiyor?
Resulullah (sav) ashabiyle namaz kılarken aniden nalınlarını çıkarıp sol tarafına koydu. Bunu gören cemaat de derhal nalınlarını attılar. Resulullah (sav) namazı tamamlayınca:
"Nalınlarınızı niye attınız?" diye sordu.
"Seni nalınlarını atarken gördük, biz de kendi nalınlarımızı attık!" cevabını verdiler.
"Cebrail (as) bana gelip pislik olduğunu haber verdi (onun için attım). Öyleyse sizler mescide gelirken dikkat edin, nalınlarınızda bir pislik (kazurat yani necastar parcasi necaset atigi) görürseniz onu silin ondan sonra o, ayağınızda olduğu halde namazınızı kılın."
( Hadis-i Şerif , Ebu Davud, Salat 89, (660)
Abdestli iken yellenme oluyor, abdestim kaçıyor gibi vesvese geliyorsa ne yapmalı?
Şeytan insanı ibadetten uzaklaştırmak için, dübürüne üfürür. insan da "yellendim ve abdetim bozuldu" deyip, abdestini tekrar almaya çalışır, oysa abdesti bozulmamıştır. işte bu duruma mani olmak için hadiste şöyle buyurulmuştur:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Sesini veya kokusunu almadığınız şeylerden dolayı abdest almayınız."
( Hadis-i Şerif , Müslim, Hayz, 99 (362); bk. Buhari, Vudû, 4, 36) )
Ubey bin Ka'b'in rivayetine göre
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Abdeste musallat olan bir şeytan vardır ki, ona velehan (şaşkınlık veren) derler. Onun için abdest ve gusülde su vesvesesinden korunun."
( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Taharet:43; İbni Mâce, Taharet:48 )
Abdestte gelen vesveseyi temelinden halleden ve herkesin rahatça tatbik edebileceği Peygamberimizin bir tavsiyesi de şu şekildedir:
Bedevinin birisi Resulullaha (a.s.m.) gelerek abdestin nasıl alınacağını sordu. Resulullah (a.s.m.) azalarını üçer defa yıkayarak ona abdest almayı gösterdi. Sonra da
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem şöyle Buyurdular
"İşte abdest budur. Bundan fazla yapan sünneti terk ederek hata yaptı, sınırı aştı ve nefsine zulmetti demektir."
( Hadis-i Şerif , İbni Mâce, İkame: 48 )
Namazdaki şüpeheye vesvese denilirki, şeytan sana o gün veya önceki günlerde olanlar veya yarin yapacaklarin hakkinda hatirlatmalar yaparak vesvese verir, ve seni namazda gaflette birakir ve sen namazini unutursun, kac kildim diye bilemezsin, ve bu durumda ise, yapilmasi gereken başta yazdigimiz hadisdede anlatildigi gibi
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Sizden biri namazında şüphe eder de üç mü dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi bıraksın ve hatirladığı rekatı esas alarak namazına devam etsin”
( Hadis-i Şerif , Nesai, Sehv, 24; İbn Mace, İkame, 132)
Abdullah bin Amr'in rivayetine göre
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Herhangi biriniz namazda iken şeytan ona gelerek, 'Falan şeyi ve şu şeyi hatırla.' Ta ki, kul gafletle namazdan çıkıp gitsin. Ve her hangi biriniz yatağında uzanmış iken şeytan onun yanına varır ve kişi uyuyuncaya kadar şeytan durmadan onu uyutmaya çalışır."
( Hadis-i Şerif )
Başta abdest ve namaz olmak üzere ibadetlerde unutabiliriz, ne okuduğumuzu, ne kadar okuduğumuzu, kaç rekât kıldığımızı bir an için aklımızda tutamayabiliriz. Böyle durumlarda da hemen telâşa kapılmamalı, çareyi yine ibadetin kendi içinde aramalıyız. Hiçbir insan unutkanlıktan kurtulamadığı gibi, en üstün insan olan Peygamberimiz (a.s.m.) bile çok az da olsa unutkanlığa maruz kalabiliyordu. Çünkü o ne kadar büyük ve mükemmel bir insan olsa da, insanî halleri itibariyle bizden birisi gibiydi. Acıktığı, susadığı, hasta olduğu ve sıkıntıya düştüğü gibi, unuttuğu da olurdu. Bu meseleyi hadiste şu şekilde görüyoruz:
Abdullah bin Mes'ud şöyle rivayet eder:
"Resulullah (a.s.m.) namaz kıldırdı. Ya fazla yaptı, ya eksik yaptı. Bunun üzerine, 'Yâ Resulallah! Namaza bir şey mi ilave edildi?' denildi.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Ben ancak bir insanım. Siz unuttuğunuz gibi ben de unuturum. Biriniz unuttuğu vakit, oturduğu halde iki secde yapı-versin."
( Hadis-i Şerif , ibni Mâce, ikame: 129)
Sonra Resulullah kıbleye dönerek iki secde etti.
Dinde genel kural şüphe ibadeti ifsad eder, o yüzden şüpheden kacinmak için, işde namazda olursa bu, kaldigi yerden devam edip, ardina iki tane daha secde edilirki, bunun ismine dinimizde "Sehiv Secdesi" yanilma secdesi, hata secdesi denilir.
Abdestsiz namaz kılınır mı?
Elbette kılınmaz. Abdest, namazın şartlarındandır. Abdestin farzları, sünnetleri, edepleri ve yasak olan şeyleri vardır. Abdestsiz olduğunu sanarak namaz kılıp, sonra abdestinin olduğunu hatırlayanın namazını tekrar kılması gerekir. Kıbleyi tespit etmeden, vaktin girdiğini bilmeden de, namaza durulmaz. Yani dinde care üstüne care üretilir, cünkü abdestin yoksa, yada abdest alacak su yoksa, o halde teyemmüm et denilmiş, hatta vücudunun teyemmüm edecek yerlerinde de yara ve bere var ise, o zaman abdestsiz namazini kilar demiş alimler. Bektaşi namazi diye bir hüküm vardir, yani insan kendisini abdestli sansa, halbuki yellenme veya başka bir sebebden abdesti bozulmuş olsa, amma o kimse bunu unutsa ve abdestliyim diye namaz kilsa, bu namaz sahihdir, hatirlayincada namzinin siohhatinbden şüphe etmezse iade gerekmez, cünkü başta yazdigmiz ayette ne dememiiz, ne diye itikad etmemiz emrediliyor; deki :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ
Meali :
“Ey Rabbimiz! Şâyet Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!"
Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 286. ayetten pasaj
o halde "unutursak sorumlu tutma" diye itikadimiz yeterliymiş.
"İki elinin ve iki ayağının yıkaması farz olan yerleri kesik olanın, yüzü de yaraysa, teyemmüm edemeyeceğinden abdestsiz kılar ve namazı iade etmez"
Teyemmüm ederek namaz kıldıktan sonra suyu gören kimse namazını iade etmez. deniyor. Su geldiğine göre, mazereti kalmıyor, abdest alıp niye namazı iade etmiyor?
O an su bulunmadığı için, dinî bir mazeretle teyemmüm edilerek namaz kılınmış oluyor. Dinimizin bildirdiği sebeplerle şüpheye yer yok ve bir defa kılındığı için tekrar kılınması gerekmiyor.
Kıbleyi araştırır, karar verdiği cihete doğru kılar. Sonradan, yanlış olduğunu anlarsa, namazı iade etmez deniyor. Kıbleye karşı namaz kılmak farz olduğuna göre, İstikbal-i kıble Farz, farz terk edilerek kılınan namaz niye iade edilmiyor? Kıbleyi araştırmakla, dinin emrine uyulmuş oluyor. Dinin emrine uyulunca, kıbleden başka yöne doğru da kılınmış olsa, namaz sahih oluyor. yani yine dinde şüpheye yer yok ve öyle bir halde, eger kibleyi tespit edemdiysek niyet olarak denilirki :
"Döndüm Kibleye, yönüm kible, Kiblem ise Kabe" diye niyet eder, ve kilar.
Hareket hâlinde bulunan vasıtalarda namaz kılarken kıbleye yönelmek mecburiyeti yoktur. Vasıta istikametine doğru kılınır. oturulan yerde îma ile kılınır. Ayakta durmak namazın farzlarından biridir ki, buna kıyam diyoruz. Bu nedenle ayakta durmaya gücü yeten birinin ayakta durmadan kıldığı namaz olmaz. Ancak otobüste ayakta duramayan birisi oturarak namazını kılabilir.
Cabir b. Abdillah hadisinde:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Resulüllah (asm) bineği üzerinde iken, kendisini ne tarafa çevirirse o tarafa doğru nafile kılardı. Farz kılmak istediğinde ise bineğinden iner ve kıbleye dönerek kılardı."
( Hadis-i Şerif , el-Hindî, kenzü'l-Ummal, VNI/385)
Efendimiz (asm) Hazretleri nafileleri deve üzerinde kılmış, farzları da yerde kılmaya dikkat göstermiş; ancak yerde kılmak mümkün olmadığı takdirde deve üzerinde kılınacağına işarette bulunmuştur.
Bu Mesele ile onu kıyas edersek, o zaman eger seferde otobüsde giderken, ötobüsün yönü kible oluyorsa, zaruret halindede işde kibleyi tesbit edemediysek, kanaatimiz olan yöne döner ve, "Döndüm Kibleye, yönüm kible, Kiblem ise Kabe" diye niyet eder ve kilariz.
Binek üzerinde veya vasıtada olan kimse:
Bir özründen dolayı binekten veya vasıtadan yere inip namaz kılamayan kimse, kıbleye yönelerek namaz kılması şart değildir. Mümkün olduğu şekilde hangi cihet olursa olsun niyet edip namaz kılar.
Kıbleyi belirlemede soracak kimse bulamadığında, ictihad edip bulmaya çalışır. Namaz kıldıktan sonra başka cihete yöneldiğini anlarsa, artık namazı iade etmez.
İmâ, namazda rükû ve secde yerine başla işaret etmektir. Bu şekilde namaz kılan kişi rükû için başı biraz eğer, secde için ise rükûdan biraz daha fazla eğer.
Hareket hâlinde bulunan vasıtalarda namaz kılarken kıbleye yönelmek mecburiyeti yoktur. Vasıta istikametine doğru oturulan yerde îma ile kılınır. yani illa secde edecekdim falan diye, zerre şüpheye yer yok. ve rükû için başı biraz eğer, secde için ise rükûdan biraz daha fazla eğer ve, itikdi ise tamdir, bu secde yerine gecer diye iman eder.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Gökte iki melek vardır. Biri şiddetle, diğeri yumuşaklıkla emreder. İkisi de isabetli söyler. Biri Cebrail (a.s.) diğeri Mikail (a.s.)dır. Peygamberlerden de iki tane vardır. Onlardan biri yumuşaklıkla diğeri şiddetle emreder. Biri İbrahim (a.s.) diğeri Musa (a.s.)dır. Benim de iki arkadaşım vardır. Onlardan biri yumuşaklıkla, diğeri şiddetle emreder: Ebubekir (r.a.) ve Ömer (r.a).
( Hadis-i Şerif , Ravi: Hz. Ümmü Seleme (r.anha)(Ramuzu'l-Ehadis) )
ve islamdada Mezhebler vardir ki hanefi, maliki, şafi ve hanbeli ve caferi gibi ve bunlarda, bazisi ömer ve musa gibi kesin ve kati hükümleri ele almiş, ve yine bazisida ebu bekir ve cebrail gibi halim selim yolu, kolay olanlari ele almiş, ve bunlarin vücubu, dinde genişlik ve kolaylik için şart olanlardir. Yani mesela hanefi demişki : cizigin üstünü taşan kan abdesti bozar, şafi ise demişki, cizme, ayagina giydigin cizme dolusu kanin aksa, abdestin bozulmaz, burada esas olan nedir? halbuki ikisinde de kan akiyor, nasil oluyorda, birisinde bozuluyor, birisinde bozulmuyor, burada asil mesele itikad ve şüphe meselesi, yani biri diyorki benim kanimda aksa itikadim bozulmaz, digeride diyor ki kanim akdimi şuurum kaybolur, ve itikadim bozulur diyor, yine malikide gusl ettigin zaman elinle ciplak olarak avret mahalline dokundun, camşir giyerken amma istemeden dokundun, abdest bozulmaz amma
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Her kim tenasül uzvuna veya fercine dokunsa, abdest alsın.''
( Hadis-i Şerif , Nesai, Gusl 30)
yani Şafii Mezhebi'ne göre tenasül uzvuna, çıplak el ile avret mahalline dokunmak abdesti bozar, oysaki malikide istemeden dokunursan bozulmaz, isteyerek dokunursa bozulur ve hanefide ise, ister isteyerek dokunsun, ister istemeden dokunsun, Hanefi Mezhebi'ne göre çıplak el ile avret mahalline dokunmak abdesti bozmaz.
yani öyle olunca, mezhepler dinde genişlik icindir, yani care üstüne careler üretmekdir, ve şüpheyi ortadan kaldirmak icindir, dinde şüpheye hic mahal yok, ve zandan şüpheden düşüncedeki şüpheden sakinin deniyor, cünkü "şüphe ibadeti ifsad eder" kurali yani.
Namazlardaki meydana gelen vesvese sonucu olarak ortaya cikan, şüphe sonucu, kac kildigini bilmeyen, veya diger Sehiv Secdesi Gerektiren Halleri yapanlar meselemize, bu linkden daha geniş ve tafsilatli olarak inceleyebilirsiniz.
FIKIH Bölümümüzden "Sehiv Secdesini Gerektiren Haller nelerdir?" Konusuna Bakabilirsiniz
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلاَّ ظَنًّا إَنَّ الظَّنَّ لاَ يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا إِنَّ اللّهَ عَلَيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve mâ yettebiu ekseruhum illâ zannâ, innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey'ân, innallâhe alîmun bimâ yef'alûn
Meali :
Onların çoğu ancak zannın( şüphenin) ardından gider. Oysa zan (şüphe ve sanmak) , zan hak indinde cok şeyin yerini tutmaz yani cünkü Şüphesiz Allahin, o konuda ne yapmak istedigini hakkıyla bilemezsiniz. o konuda yapmak istediginin hepsinin ne oldugunu, hakkıyla bilen Allah dir.
(Sadakallahul Aziym YUNUS Suresi 36. ayet )
Alimler ve Allah dostlari (yani arapcasi Evliyalar) "Fena fillahdan önce ,Beka billahda, yollarin birleştigi yerde, bizleride birleştir." diye dua etmişler.Peki
Bekabillah Neresidir?
Hz Yusuf vakti, Yusuf şeriati vardi, ve musa bilinmiyordu, musa şeriati ve sünnetide bilinmiyordu, daha sonra Hz. Musa geldi, onlar biraz yusufdan biliyorlardi, ve sonra Musa şeriati indi ve, musa aleyhisselamin bunu tatbik edişide musa şeriati ve sünneti oldu, ve yine museviler ise, isayi ve isa şeriati ve sünnetini bilmiyorlardi, ve isa dünyaya geldi ve isa sünneti ve şeriati ortaya cikdi, onlarda muhamed şeriatini bilmiyorlardi, ve Hz. Muhammed geldi, ve bütün şeriatlarin icinde derc oldugu bir şeriat, ve öyle olunca, sonunda da bu din mezhebler ile de genişledi, ve bugün ise Mehdi dünyaya geldi, ve hükmünü sürüyor ki, onun şeriatinde artik bütün yollar bilindi, ve google amca diye birşey var, ve yaz isa bu veya şu konuda ne dedi isa şeriatinde bu konuda ne vardi, isa nasil tatbik etti diye, google ye sor, karşina isa şeriatide sünnetide cikacakdir, yine musa şeriatinin o konudaki tatbikini ara, o da var, yine hanbeli bu konuda ne demiş diye sor, o da var, imami rabbani ne demiş, o da var, Allah dostlarinda mesela Muhammed Raşid Erol bu konuda ne yapmiş, o nasil tatbik etmiş, o bile var, ve öyle olunca, mehdi vakti işde, bütün yollarin birleştigi bir yer, ve zaman ve mekan, öyle olunca o
"Fena fillahdan önce, Beka billahda, yollarin birleştigi yerde, bizleride birleştir" diye dua edenlerden bazisinin duasi kabul olmuş, ve artik mehdi vaktine ermişler, artik yollar birleşti, isa si, musa si, ibarahimi, ademi hepsi burda, ve bak bir Adem istemeden otamatik pilotta, adem sünneti yapiyor, benim bir Adem diye arkadaşim vardi, dedi ki : ben abdest alinca dedi havlu kullanmam, abdest suyum üstümde kurur dedi, kim o günümüzdeki bir adem, peki Hz. Adem in havlusumu vardi ki, abdestten sonra elini yüzünü kurulasin, bak bu adam bugünkü Adem, amma yaptigi ahlak, o günkü ahlak, ve yol birleşmişmi? birleşmiş, yine ibrahim diye bir tanidigim var, camide dikkat ettim, namaz bitip imam ve müezzin amin deyince, bu ibrahim, ellerini semaya kaldirirken, önce sagini kaldiriyor, sonra solunu kaldiriyor, yani otamatik pilot, yine ibarhim sünneti, yani sagi sola üstün tutmak, yani yine yollar birleşmiş, Hz. ibrahim binler sene önce yaşadi amma, sünneti bize intikal etti, ve yol birleşti, bak bir ibarahime baktik ve bir ibrahim sünnetini buldukmu? bulduk. Sende bak, sanada hz ibrahimin veya musanin başka bir tatbiki ve sünneti, günümüzdeki başka bir ibarhimde ve musa da, ismail de karşina cikacakdir, yani yollar birleşti ve vakit Beka billah vakti, fena fillaha varmadan önceki son durak, MHD vakti, ahir zaman, ey dost uyan artik.
----------
Zikri Raşidi de üc yeni update geldi ve birincisi
[attachment=38442]
Birinci olarak :
Artik tesbih modelimiz bu şekilde olan abaküs tesbih olacak, ve her sinif bu tesbihden kullanacak, ve mevsimine göre, renk farkli olacak, fakat bunda siyah ve beyaz tanimlamasi daha kolay oldugu için, zemheri tesbihini örnek olarak aldim, ve zikirimizin sonundaki "100 elhamdülillah" cekilirken, tesbihin yönü vardir, sagi solu, solundan başlayip, yani o resimde görülen, 10 tane bir siyah, bir beyaz boncuk olan taraf, sag taraf. ve diger düz taraf, sol taraf. ve soldan saga dogru cekilmeye başlanir o zikirde ve sonunda o on tane bir siyah ve bir beyazli on boncuklu mevsimine göre iki renili kadranin oldugu yere gelince, siyah boncukda "vermediklerine hamdederim Allahim." beyaza gelince "verdiklerine hamd ederim Allahim" diye hamdedilir .
ikinci olarak da :
100 estagfirullah zikrine gelince, yine soldan saga cekilir, ve o son onluya gelince, siyah boncukda "gizli günahima tövbe ya rabbi" diye tövbe istigfar edilir, beyaz boncuga gecincede "aşikara ve acik işledigim günahima tövbe ederim ya rabbi." diye istigfar edilir. veya "bilerek işledigim günahima tövbe" digerindede "bilmeden işledigim günahima tövbe." ederim ya rabbi diye istigfar edilir..
ücüncü olarakda :
Mevsim zikiri cekenler, artik zikirlerin yaninda, birde silsileye fatiha ve kulhü ismarlar, yani hediye ederler. işde silsilemizdeki sondan birkac önce olan Hz Ebu Bekir e hediye edildikden sonrada
13 ihlas 7 fatiha yi da "maddelerden, bitkilerden, hayvanlardan, insanlardan, cinlerden, meleklerden, güneşlerden, aylardan, gezegenlerden, ve diger yarrattigin şeylerden, şimdiye kadar Raşidi Tarikatina intisab etmiş olanlarin ruh ve ruhaniyetine, ve şu andan itibaren de kiyamete kadar intisab edecek olanlarin ruhaniyetine hediye ettim." denilerek bu bereket artan bir şekilde devam ettirilir.
Rabbim Mehdi ve cemaatini şüpheye düşmekden korusun cünkü imanin ilk şarti
Eşhedu enlâ ilâhe illallah ve eşhedu enne muhammeden abduhu ve resuluhu manası ne demek
Şehadet ederim ki Allah´tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed (s.a.v.) onun kulu ve Peygamberidir"
daha tafsilatli mana ile "Allah´tan başka ilah olmadigina şek ve şüphem yokdur, yine Muhammed (s.a.v.)in onun kulu ve Peygamberi olduguna şek ve şüphem yokdur." demekdir.
yani iman şek ve şüphe kabul etmez.
Önümüzdeki Pazartesi gecesi benim gözlemlerime göre hicri takvim ile Rebilul Evvelin 12 ci gecesi, yani mevlidi şerifteki peygamberimizin dogum gecesinin tarifi olan, isneyn gecesi, ve isneyn gecesinin ne oldgunuda, daha öncki vaazda yazdik, bu sene ise pazartesiye denk geldi, ve yani mevlüt kandilinin, yani peygamerimizin dogum gününün, hicri takvimdeki senei devriyesi, isneyn gecsi cünkü ikinci döngü olan kutuplardaki alti ay gecenin başlamsi bu sen cakişdi, yani ikinci isneyn, ikinci kavuşma, gündüzün gündüze degilde şems şumus degilde, yani gecenin geceye kavuşmasi, şems şumus 21 hazirandi, bu ise karanligin karanlikla kavuşmasi, aslida 21 aralik normlai amma dünya cok hizli gittigi için bu sen menzile pazertesi gecesi varmiş olacagiz inşallah,yani kiş döngüsü ve kutuplarda alti ay gecenin başlangici olan gece.
şimdiden hicri takvim ile mevlüt kandiliniz mübarek olsun
---oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 26 Kasım 2017 Pazar
Original Kar © glan
|
|
|
iman ve Haya Aklın Olduğu Yerdedir (Kar©glanin 20 Kasım 2017 Vaazi) |
Yazar: RasitTunca - 05-29-2018, 02:32 AM - Forum: 2017 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi
- Yorum Yok
|
 |
iman ve Haya Aklın Olduğu Yerdedir
(Kar©glanin 20 Kasım 2017 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالْنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالْنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve sehhara lekumul leyle ven nehâre veş şemse vel kamere, ven nucûmu musahharâtun bi emrihî, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin ya’kılûn
Meali :
O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler vardır.
Sadakallahul Aziym NAHL Suresi 12. ayet
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Aklı olmayanın dini de yoktur."
( Hadis-i Şerif ,Kenzul Ummal.C14,s.73)
---oOo---
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
Âdem aleyhisselâma gelen üç hediye Akıl.. Haya..İman..
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
Cebrâil aleyhisselâm, aklı, hayâyı ve îmânı Âdem aleyhisselâma getirip,”Yâ Âdem! ALLAHü teâlâ sana selâm ediyor. Getirdiğim şu üç hediyeden birini kabûl etmeni emir buyurdu” dedi.
Âdem aleyhisselâm, ”Getirdiğin bu üç hediyeden aklı kabûl ediyorum” deyip aklı aldı. Bunun üzerine Cebrâil aleyhisselâm îmân ile hayâya, “Siz gidebilirsiniz” dedi. Îman, “ALLAHü teâlâ bana emreyledi ki, akıl nerede ise, sen orada ol! Bunun için ben akıldan ayrılıp gidemem!” dedi. Hayâ da, “ALLAHü teâlâ bana da aynı şekilde emreyledi. Ben de, akıldan ayrılıp gidemem” dedi. ALLAHü teâlâ kime akıl verirse, hayâ ile îmân da onunla beraber bulunur. Aklı olmıyanın ne hayâsı ne de îmânı bulunur.
( Hadis-i Şerif , Akıl.. Haya..İman)
İnsanların kendi nefislerine karşı da birtakım görevleri vardır. Bu görevlerin bir kısmı bedenlerine, bir kısmı da ruhlarına aittir. Başlıcaları şunlardır:
Şahsa Ait Görevler
İnsanların kendi nefislerine karşı da birtakım görevleri vardır. Bu görevlerin bir kısmı bedenlerine, bir kısmı da ruhlarına aittir. Başlıcaları şunlardır:
1) Beden terbiyesi: Öyle ki, her insan için temiz ve pâk olmak, güçlü bir bedene sahib olmak gereklidir. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Kuvvetli olan mümin, zayıf olan bir müminden hayırlıdır."
( Hadis-i Şerif ,)
2) Sağlığı koruma: Sağlık büyük bir nimettir. Onun için sağlığa zararlı şeylerden kaçınmak ve gereğinde tedâviye önem vermek gerekir. Bir hadis-i şerife göre:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Ölümden başka her hastalığın bir devası vardır." Yeter ki, ilâç bulunsun..."
( Hadis-i Şerif ,)
3) Zararlı riyazetlerden kaçınmak: İslâmda Ruhbaniyet (toplumdan ayrılıp yalnız başına ibadetle uğraşmak) yoktur. Geceli gündüzlü aç durmak, helal şeylerden büsbütün nefsini kesmek caiz değildir.Dinimizin emrettiği ibadet ve riyazetler orta bir halde olup hayatın mutluluğuna pek ziyade elverişlidir. Bunlara aykırı olarak yapılan riyazetler hayatı ters yönden etkileyip gevşeklik getireceği için caiz olmaz. Bir hadis-i şerifte buyurulmuştur:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Nefsin, senin bineğindir, artık ona yumuşak davran."
( Hadis-i Şerif )
4) Vücudu yıpratacak şeylerden sakınmak: İslâmda içki haramdır. Herhangi bir organı kesin bir gerek bulunmaksızın kesmek haramdır. İntihar denilen cinayet haramdır. Çünkü bunları yapmak, Yüce Allah'ın insanlara ikram ettiği hayata suikasd demektir. Onun için bu gibi haram şeylerden kaçınmak şahısla ilgili bir görevdir. Aksi halde insan birçok pişmanlıklardan ve azablardan kurtulamaz.
5) İradeyi kuvvetlendirmek: İnsan, sağlam bir irade sahibi olmalıdır. Yararlı şeyleri öğrenip yapmalı, yararsız şeyleri de, sırf şunu bunu taklid hevesi ile yapmamalıdır. İnsan bir inanca ve bir huya sahib olmalıdır. Hakkı kabul etmeli, haksız ve zararlı olan bir şeyi de, herhangi bir düşünce ile öne sürüp kıymetlendirmeğe çalışmamalıdır. Böyle bir hafiflik insana yakışmaz.
6) Aklı ve zihni ilim, irfan nurları ile aydınlatmak, kalbde yararlı ve yüksek duyguları uyandırmak, İslâmda ilim ve marifet kazanmak pek önemli bir görevdir. İnsan akıllıca yaşamalı ve daima gerçek arkasından koşmalıdır. Yanlış fikirlerden, aldatıcı, sözlerden, yaldızlı muhakemelerden, zararlı törelerden, batıl inançlardan, hasis duygulardan kaçınmalıdır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"İnsanın dayanacağı şey aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur... "
( Hadis-i Şerif, Kenzul Ummal.C14,s.73 )
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللّهُ قَالُواْ بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ شَيْئاً وَلاَ يَهْتَدُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’kılûne şey’en ve lâ yehtedûn
Meali :
Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. Peki ama, Ve eğer, onların ataları hiçbir şeyi akıl etmiyor ve hidayete ermemiş olsalar bile mi? ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)?
Sadakallahul Aziym BAKARA-170. ayet
Yani düne kadar herkes, imami rabbani dedi, imami malik dedi, imami hanefi dedi, itikadi ile iman edip, ibadet ettiler. evet cok güzel, onlar yazmişlar, bu dini bize kadar ulaştrimişlar, hepsinden ayri ayri, Allah binlerce kere razi olsun, biz onlarin dikdigi din direginin altinda gölgelenenleriz, amma, Allah bu ayette diyorki : eger onlar dini tam anlamamişlarsa bilemi onlarin dediklerine uycaksiniz deniyor. yani onlar dünkü hali ile anladilar, dünkü adama, bu günkü hali nasil anlatacaksin, mesela düne kadar abdestsiz kuran ele alinmaz diye biliyorduk hepimiz, amma bugün adam cep telefonuna hatim yüklemiş, yine kuran ayeti resimini kapak resimi yapmiş, bu cep telefonu ile tuvalate bile girip cikiyor, peki dünkü hanefi itikadi maliki itikadi ne oldu? ve yine kurandaki
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لَّا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Lâ yemessuhû illâl mutahherûn
Meali :
O’na, taharetli ve abdestli olanlardan (maddî ve manevî arınanlardan) başkası dokunmasin. Ona, ancak temiz olanlar dokunabilir.
(Sadakallahul Aziym VAKIA Suresi 79. ayet)
Bu bir ayet. öyle hadis falan da degilki, yani bu ayeti bu gün, nasil anlamaliyiz, peki nerde kaldi bu abdestli ellemek, hatta dedikya, adam tuvalete bile giriyor onunla artik,
yaklaşik üc haftadir ayni ayetin üstünde duruyorum, ve size bu ayetin ulvi uhravi manasini anlatmaya calişiyorum, bu hafta yine ayni ayeti tefsir edecegiz ve bu konuya baglayacagiz, yani nedir o ayet :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr
Meali :
Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar hatirlarlar (daima) Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.
(Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 191)
ve bu ayeti daha iyi anlayip kendi hayatlarinda tatbik edenlerin, esas bilim adamlari oldgunu, ve fakat bugün ise, dogru dürüst birşey keşfedebilen bir müslüman bilim adami kalmadigini, ve o gavur dediklerimizin herşeyi keşfettigini, ve yine mesala bu gün, arabaya ucaga trene binebiliyorsan, koiayca varmak istedigin yere variyorsan, onun ilk parcasi olan mootoru icad eden
Henry Ford (1863 - 1947)
Henry, boş zamanlarını kendisine kurduğu bir mekanik atölyesinde geçiriyordu. Burada 15 yaşında ilk buharlı makinesini yaptı. Detroit'te bir şirketin atölyesinde çıraklığa başladı ve önceleri cep saatleri onarımı konusunda uzmanlaştı. Cep saatlerini büyük çapta uygun fiyata üretme planından kısa bir süre sonra vazgeçti. 1882'de Michigan'ın güneyinde buharlı makine montörü olarak ilk kez sürekli bir işe girmiş oldu.
1891'den sonra Detroit'te Edison Illuminating Company'de (Işıklandırma Şirketi) mühendisliğe başladı (1893'te başmühendis oldu). Boş zamanlarında otomobil üretimi üzerinde çalışıyordu. İlk tek silindirli benzin motorunu 1893'te kendi evinin mutfağında üretti. Üç yıl sonra ilk otomobilini yaptı. 33 yaşındaki Ford, bisiklet tekerlekleri monte ettiği bir şasiye bir motor taktı. İlk şirketi olan Detroit Automobile Company, kuruluşundan birbuçuk yıl sonra, 1890'da iflas edince, Ford 16 Haziran 1903'te hisselerine % 25,5 oranında ortak olduğu Ford Motor Company'yi kurdu.
Bugün eger sen arabaya binelebiliyor, kolayca bir yerden yere gidebiliyorsan, bu resimde gördügün adama dua etmen lazim, cünkü automobilin babasi bu adam, arabanin ve motorun icadini yapan adam saylir, yani ilk araba haline getiren adam, o halde bugün BMW, Ferrari, Audi,WV,.... arab yapip satip para kazaniyorsa, bu adamin sayesinde, hepsi bu adamin mezarina gidip, üc beş fatiha, yasin okumasi lazim, neden cünkü onun sirtindan bu kadar zengin oldular, o meslegin babasi bu adam.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükredemez.”
( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Ebu Davud)
ve bizler bu adamlarin cogunu gavur diye biliyoruz, peki nasil gavurmuş ki bunlar, hem aklini kullanip, dünyanin imarinda emek sahibi olsun, tefekkür ehli olsunlar, hemde gavur olsunlar. Halbuki başta yazdgimiz hadisde diyorki, Hz. Adem, Allah dan gelen hediyelerden akli alip secince, iman dediki, ben akildan ayrilman, o halde hayada, bende imandan ayrilman dedi, o zaman bu adam ve benzeri bilim admlari nasil olurda kafir olur, ve gavur olur demek yokmu? demekki gercek bilim adamlari imansiz olamazlarmiş, cünkü" iman "aklin yaninda, bu adaminda araba ve motor icad etcek kadar akli varsa, sende bende bile olmayan bu kadar zeka ve akli varsa, o zaman, o adamin yaininda imanda var, ve imansiz degilmiş demekki, öyle olunca, bugün kime gavur diyebiliriz, kime kafir diyebiliriz diye, iyice bir tefekkür etmek lazim. bizler müslümanlari gavurlar terörist ilan edince kiziyoruz, yaptigimiz ne? kavga dögüş kabadayilik, bunu gören gavurda, bize bakip bunlardan yapinca, savaş cikiyor işde, halbuki bilimle ilimle ugraşan, ve dünyamizin cennete dönmesinde katkisi olan, binlerce ilim adaminin emegininde heba olmasina sebeb olcak, bu savaş ve kavga nedir, bumudur din, bumudur insanlik, bu mudur iman ve akillilik, vallahi bu kavgayi başlatanda, devam edende, ah ma gin tam daniskasidir, yani büyük ah mak lar sürüsü, bunlar kimler? bugünün namaz kilip oruc tutunca, kendini en üstün sanan insanilar, yani kardeşim, din sadece namaz kilip abdest almak degil, ve bak kainata bakip ibret alanlar ayetini üc haftadir anlatiyoruz, bir nebze kulaginiza sokabildikmi bilmiyorum, yani düşünen tefekkür eden insan olmak lazim.
"Düşünüyorum o halde varım"
Descartes(Dekart)
16 ve 17.yüzyılda ''Düşünüyorum,öyle ise varım.''sözüyle felsefenin ilkesi olan sözü söylemiştir..
öylese bugünün insani daha Deskartesin düşüncesine bile vakif olamamişdir, bir hoca öyle dedi, güzel ve Hikmetli sözü kim söylerse söylesin, ben onu alirim dedi, vay yahudi, vay hiristiyan diye ayirmak olmaz, hikmet kimden cikarsa ciksin, güzel ve iyidir, evet öyle hikmetli sözü Descartes söyleyince almaycagizda, sadece Hz ali deyincemi alacagiz , hayir böyle insanlik olmaz, kimdir o Descartes felsefenin babasi, dinciler ise felsefeyi yalanlarlar, halbuki o adam, o üc haftadir anlattigimiz ayeti, en iyi anlayan adam, yani "akleden insan insandir." diyen adam. yani
her hafta her hafta hutbelerde imam okur, cemaaat dinler, amma tutan kim ,akleden kim, hani nerde Allah aşkina
nedir o ayet
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İnnallâhe ye’muru bil adli vel ihsâni ve îtâi zîl kurbâ ve yenhâ anil fahşâi vel munkeri vel bagyi, yeizukum leallekum tezekkerûn
Meali :
Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
(Sadakallahul Aziym Nahl Suresi 90. ayet)
ve yine ayni konuyla ilgili başka ayet
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûn
Meali :
Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz akıl edersiniz.
(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 242. ayet)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ قَالُواْ سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn. Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm.
Meali :
Ve (Allah), Âdem’e, (Allah’ın) isimlerinin hepsini (bu isimlerdeki hikmetleri yani onun için gerekli olan ilimleri) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: “Haydi sadıklardan iseniz bunları(Bu ilimleri Bilgileri, yani marangozluk ayakkabicilk , ciftcilik,berberlik,mucit macid,kimyaci,atom mühendisi,.....) isimleri ile bana haber verin (söyleyin). ”Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler.
(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 31 ve 32. ayet )
Bu ayet gösteriyorki, Hz Ademe ve insanogluna ilmi ögreten Allah dir, ve o ögretmeden, kimse birşey bilemez. melekler bile dedilerki : biz senin ögrettigin kadarini biliriz, özür dileriz, rabbimiz sen insanogluna daha cok şey ögretmişsin diye yanildiklarini gördüler. yani melekler bile Allah ögretmeden bir bilgiye sahip degilken, o zaman, bir adamda bir icad yaptiysa, ona ögreten bir rabbimiz var, ve ki bunuda ancak düşünüp tefekür eden, ve zikir ve tefekkür eline nasip ediyor Allah, akilini kavga dögüşe ayiran dan galak lara degil yani ve bugün bu kuran bizim elimizde olmasina ragman, bütün müslüman devletlerinin nerdeyse hepsinin acincak durumunuda şu ayet acikliyor.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تُؤْمِنَ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve mâ kâne li nefsin en tu’mine illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yec’alur ricse alâllezîne lâ ya’kılûn
Meali :
Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez.Allah, pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır ve azabı da akıllarını (güzelce) kullanmayanlara verir.
(Sadakallahul Aziym YUNUS Suresi 100. ayet)
o halde müsümanlar neden bu haldeymiş, akillarini kullanmadiklarindan, neden binlerce suriyeli avurpaya yürüyerek göc etdi, cünkü akil ve bereket orada, kendi memleketleri aclik sefalet idi, savaşida firsat genimet bilip, oraya göc ettiler, ferah orda, ganimet orda, rahat orda, neden? cünkü adamlar aklini kullanip medeniyete ermişler, bizim dan galaklarda haala osmanlicilik türküsü cekiyor ah mak, halbuki bindigi Otobüs tramvay gavur dediklerinin icadi, aldığı ucak onlarin icadi, aldığı füze onlarin icadi, evindeki tost mekinasi onlarin icadi, tavanindaki lamab onlarin icadi, eczanede bir tek türk ismi olan bir ilac varmi, ilaclarin hepsini bulan yine onlar, eeee bizde ne var? bizde ah maklik cooook, rajon kesmek coook, kendini bir poh sanmak coook, ee bunlar ne işe yariyor, işde sonunda avurpaya göc etmeye yariyor, yillardir Türkiye avurpa birligine girecegim diye ugraşiyor, niye cünkü akilda onlarda, para da onlarda, yani bizde ne var, işde aclik sefelet kavga dögüş dan galaklik.
Allah akil versin bu insanligada, artik bu sefaletten kurtulsun müslümanlarda.
--------------------
Kuranin ayet sayisini bazilari 6666 ayet diyor, bazilari hayir o kadar degil diyor, ve diyorlarki besmeleler ona dahil, digerleri diyor besmeleler ona dahil degil.
yani demek oluyorki, mesela bir şehirde 50 tane ev var, ve diyorki bunlarin birisi, bu 50 evin her birinin elli tane giriş kapisi var, ve işde 6666 ayet diyenler, kapilarida extra sayiyorlar, ve 6666 ayet olmadigini iddia edenlerde, o elli kapinin bu şehre dahil olmadigini söylüyorlar. Halbuki bir ev, on odadan oluşuyorsa, on odanin, on kapisi var, birde evin ana giriş kapisi var diye yazilcak hesap edilcek, amma digerleri diyorki, bu elli evin herbirinde odalar var amma, odalarin kapisini sayarizda, ana kapiyi saymayiz demek gibi birşey. bir sure elli ayet ise, elli odasi var, amma, o eve ana kapiyi acipda girmeyince, elli oda oldugunu göremeyiz degilmi, halbuki bütünün kapisi o besmele, diger ayetler ondan girince görülenler demek olur, eger o besmele ana kapa olmazsa, eve giremeyiz degilmi, bacadanmi gircez nikilous amca gibi. tabiki kapidan gircez, kapi var birde almancaa ismi ile TOR denilen ana kapi var. yani Tür kapi TOR ise ana kapi, main kapi demek, yani öyle olunca, kol bütün, el kolun parcasi amma o da bir bütün, tirnak bütün, amma tirnaga varmak için önce kol olmasi lazim, sonra el olmasi lazim sonra parmak olmasi lazim, en son tirnaga variriz, yani koldan girmeyince tirnak bulunmaz, velhasil tirnagin icinde de yine binlerce hücre var degilmi. öyle olunca her surenin başindaki Besmele ayri bir ayettir.
----------------
Hocanin birisi, yeniden dünyaya gelmek ve reankarnasyon hinduizmi ve budha felsefesi olan hayata yeniden gelipde daha iyi bir hale tekamül etmek yokdur, cünkü eger ölye oluyorsa mesela mevlanin ruhu neden yeniden bir daha gelmdi madem diyor, mevlana hani nerde diyor?
El cevap :
Dalda olgunlaşipda erdiginde kopardigimiz bir cevizi masaya koysak, artik o cevizin hayata ve insanlara bir müdahelesi bitmişdir, taaaki eger ben onu yersem, bende can olur, ve hayat bulur, ve ben namaz kilarken, namaz kilmiş olur, oruc tutarken oruc, yahutda kötü bir fiil ve günah işlerkende, ben işliyorsam o günahi, benimle birlikte o günahi işlemiş olur, amma işde eger o masaya koydugum cevizi yemezde bahar ve vakti gelince, topraga dikerde yeniden filizlenip agac olmasina yardimci oilursam, bir gün yine o ceviz agaci olup, rabbim müsade ederse, yeni yeni cevizler verecekdir, amma ne zaman, taa seneler sonra, amma ihtimal dahilidemi, evet dahilinde, her ceviz yeniden agac olmaz, bazisi lokma olur ve can olur, artik o can mayvalari verir, başka bir yaşayişa gecmişdir artik o, ceviz degilde yiyen insanda akil melekesi olmuşdur, ve o girdigi insanin akletmesine yardimci olur, dün mevlana idi, bugün ise mustafa hoca yada cübeli ahmet oluverir, o cevizi kimler yediyse, yada o ceviz agacindan toplanan cevizden kimler yediyse, onlarda akil melekesi oluverir belki, o yeni halindede yeni canda derki, melvana şöyle demişdi, mevlana bu konuda böyle demişdi diyen mevlevi oluverir, yeni mevlana olmasada, belki mevlevi oluverir yani, o eger o insanda kendini o mevlevi tefekkür ile dahada geliştirebilirse, belki mevlana gibi güzel sözler, güzel fikirler, ve güzel iman, onun elinden dilindende dökülüverir. amma eger gelişmeze, ancak mevlana dediydide kalir sadece. yani tekamül de böyledir işde . Amma işde mevlana bir daldaki bir tek ceviz gibiydi, o erdi olgunlaşdi, ve onu sahibi yeniden dikdiki, ve de yeni meyvalar cevizler verdi, amma onun her sene verdiği meyvalari artik sahibi cuval cuval satiyor, ve artik iki kilo ahmet amca aldi, evine götürdü, bir kilo mehmet amca, beş kilo fatma baci, ve onlarda evlerinde, biri iki cocuk, bir karisi ile yedi, beriki beş cocuk ve karisi ile, ve ondan sonra mevlana bütün idi dagildi, ve binler mevlanaci dogdu ankrali ahmet amcada "mevlan diyorki "demeye başladi, izmiri bengü bacida "mevlana diyor" demeye başladi, neden? cünkü mevlana cevizinden yedide ondan, mevlana dediki diyor. yani mevlan bir idi, bin oldu, ve amma işde o cevizi, dikdigi ilk vakit olan cocuk hali ile, o ýeni ceviz agacindan keramet bekleme, cünkü o ceviz daha yedi sene aşagi, yedi sene yukari byüyüpde meyva vercek, yani velhasil, peygamberimizde dediki
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Benim Ashâbım, gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz.”
( Hadis-i Şerif , Beyhakî, el-Medhal, s.164, Kenzu’l-ummal, h. no: 1002)
yani muhamed bütün ve bir idi, aynen yilbaşinda şenlik olsun diye patlatilan yilbaşi fişekleri gibi patladi ve, her bir parasi ayri yerde işik oldu, ve onlarda muhammedin ayri bir parcasi oldular, amma vardiklari her yerde muhammedi ve dinini anlattilar, muhammed ögretiler ve deilerki "Muhammed dediki" öyle olunca, hangisine baksan ve uysan yine muhammed tadi verir onlar, yani yeni bir dal oldu ve patladi, yeni mayvalar verdi, ve herbiri ayri bir eve hurma oldu gitdi belki, amma vardigi evde tatli bir muhammed lokmasi oldu, degilmi, muhammedin ögrettigi namz oldu, abdest oldu sünnet oldu farz oldu işde.........
Bazi ilim adamlari ve bazi fikir gruplari diyorki dünya matrix sistemi, yani sadece dalgalar ve frekanslar var, gercekde dünya yok, beynimizin algiladigi var, beynimiz ise, sadece frekans dönüştürücü bir sistem diyorlar. ve öyle olunca matrix filimindeki gibi dünya sanal bir dünya, gercekde var sandigimizi hicbirşey yok diyorlar. Eger öyle olsa idi gözümüz mavi bir cicek görünce, peki karşisinda ne varda, onu mavi cicek saniyor peki, yani karşisinda illa birşey var, ve o birde mavi birde cicekmiş, peki karşisinda da sadece bir frekansmi var, hayir mesala bilgisayarda biz mesala Emel Sayini dinliyoruz, ve yayinda hemde canli olsun, amma bilgisayardaki Emel Sayin ve onun sesi, sazlarin sesi, hepsi frekansdan ibaret, ve yine boyut olarakda, bilgisayar ekrani mesala diyeleim 40cm ye 40cm olsun, ve o Emel Sayin in boyunu simetrik olarak kücültüp sanki biglisayarin icindeymiş gibi gösteriyor, amma işde, aslinda bilgisayarin icinde gösterilen, yine frekans, ve lambalarin sadece gözümüze yansitigi işiklar ve gölgeler sadece, amma işde o gölgelrin ve işiklarin asli olan bir Emel Sayin ise, o an, hangi stüdyoda canli şarki söylüyorsa, orda madde ve kati olarak duran, orda bir Eml Sayin var, ve bilgisayar ise, onun sadece siluetini veya görüntüsünü sinyal olarak alip bize yansitan alet, peki biz ona dokunmak isteyince, bilgisayara dokununca, ona dokunmuş olmuyoz, amma stüdyodaki sunucu onun eline dokunmak isteyince, elini uzatip tokalaşinca, ona dokunabiliyor, ve ve gercek ile sanal arasindaki fark bu, göz ve beyin bu bedenin bigisayari ve ekrani gibi, amma gercek olan o beyini kafa denen bölgesinde taşiyan bir maddi beden varki, o bedende beyin diye göz diye bir yer var, ve yine o beyinin calişmasi için, enerjiye ihtiyaci var, ve bunlar elma armut ekmek peynir şeker gibi maddeler, ve onlar olmadan bu beyinde calişmaz, ve yine eger beyin gercekse, onu caliştiran elma yalansa yok ise, beyin bu yalan ve olmayan ve sanal olan elma frekansi ile nasil beslenipde bize elmayi armutu, elma ve armutt diye gösteriyor demek yokmu? yani o fikir grubu olan illluminat fikri olan bu halogram dünya fikri külli uydurmaca, cünkü olmayanla olan beslenemez, olmayan bir elma armut, nasill olmayan midede eriyecekde,olmayan kafadaki beyine enerji olcak, peki madem elma diye birşey yok, olmayan nasil oluyorda, olan ve var olan algilayan beyine enerji oluyor peki, bilgisayar elektriksiz calişmaz, elektrik için elektrik santralina ihtiyac var, eger santaral diye birşey dünyada yok ise o zaman bilgisaayar ne ile calişiyor, enerjisi nerden, haydi fişe takmada calişsin bakalim, yani yine mesela ben mavi gömlek giyip fotograf ve video cekinsem, ve bunu sana yollasam, eger bizler beynimizin algiladiklari isek, sen beni hic görmedinse, ve senin beynin mavi diye, neyi mavi saniyor, mesala renk körü insanlar var, onlar kirmiziyi yeşil saniyor, yani renk körü, yani eger sen beni tanimiyorsan ve mavi giydigimide bilmiyorsan, benim videoma veya fotografim sana gösterildiginde, senin beynin belki beni mavi gömlekli degilde kirmizi paltolu düşünebilir, vve vakit ve mevsim kiş ve kar yagiyorsa, beni kar yagarken palto giymiş düşünebilir o an, ve öyle algilamasi lazim, halbuki ben mavi gömlekli fotograf e video cekinince bunu taa Amerikadaki görende mavi gömlekli görüyor, japonyadakida ayni görüyor yani.
yine mesala bunlar sadece beynimizin hayalinden ibaret ise, mesala sen o resime bakinca beni sakalli hayal ederdin, belki digeri biyikli, digeri kabak, digeri ise uzun sacli, bir digeri kisa sacli, biri sarişin, digeri ise esmer görürdü, halbuki hicde öyle görmüyor, ve algilamiyor, ben mavi gömlekli ve esmer ve sakalli isem, beni gören herkes ayni görüyor, hic görmemiş olanda ayni görüyor, dün beni görüp taniyanda ayni görüyor, o halde, yine var olanlar hayalden de ibarert degildir yani, rüya ile bunu kariştirmamak lazim. o rüyalarin cogu Allahu teala iki yanimiza iki kiramen katibin melegi vermiş, onlar her an kayit halindeler bizi, ve ve yine gecen hafta dedigimiz kiyamete kadar olacak olanlar oldu ise, bütün filimde kaydedildi ve levhi mahfuz denen arşivde, senin tamam olmuş bir filimin var, ahmetinde, mehmtinde, muhamedinde, bir filmi var, ve işde rüya bazen meleklerinin sana ilerde olcak olana bazi olaylarin filimini sana göstermeleri gibi birşey yani,ve belkide diyorki, yani HIZIR meselesi, yani bak başina senin filimde böyle bir durum geliyor, eger sen aklli davranirsan, bunlar olmaayabilir diye bildirlyor, bazende bak ilerde olcak olan bu diye, filimin sonu gösteriliyor yani, meleklerince, yine yaninda kiramen katibin melekleri sana filimin ilerisini veya gerisinin gösteriyor olabilirler yani.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve lemmâ câe mûsâ li mîkâtinâ ve kellemehu rabbuhu kâle rabbi erinî enzur ileyke, kâle len terânî ve lakininzur ilâl cebeli fe inistekarre mekânehu fe sevfe terânî fe lemmâ tecellâ rabbuhu lil cebeli cealehu dekkan ve harra mûsâ saıkan, fe lemmâ efaka kâle subhâneke tubtu ileyke ve ene evvelul mu’minîn
Meali :
Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi. Allah da, “Beni (dünyada) katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin.” dedi. Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim” dedi.
(Sadakallahul Aziym A'RAF Suresi 143. ayet)
yani mesela karinca ile insani düşünün, karinca insani dev bir dag yürüyor olarak görebilir, hakkiyla bir insani onun gözü algilayabilirmi, yani karinca ile insanin boyutu ne kadar farkli, ve insan tam onun üstüne dogru gelse, karinca yukari baksa ne görebilirki, yani hani agacin altina gelipde agacin tepesine bakinca, onu nasil görür insan öyle uzunca göremez, şekli bozuk görür ya , işde kainati yaratan, kebir ve büyük olan rabbimizi, bizim gözümüzün ihata etmesi mümkünmü, yani kocaman güneşi halkden, ve binlerce güneş halkeden kainat diye birşey halkeden, bir rabbi, sen şu karinca kadar cürmünle görebilceginimi sanirsin, yani işde musaya dediki, senin gözün Allahi ihata etmeye yetmez, yani onun sinirilarini senin gözün almaz, yani ihata etmez, yani senin göz kadranin bunu almaya müsait degil demek istedi. hani bigisayarin cözünürlügü vardirya, grafik karti ve ekran kartinin eski xp sisteminde bu 1024 px falan idi, amma ona simdiki sistem olan 1600 veya 1900 gibi bir cözünürlük uygun olmaz, yani 1900 px bir resimi eski xp sistemine uygun ekranda duvar resimi yapsan, onun ancak bazi bölümünü görebilir ekran, yarisi gözükmez, yine bunun binlerce farkli boyutta oldugunu düşün, yani kainatin büyüklügünü bile gözün almaz iken, sen o kainati yaratani bu kadrana nasil sigdircan, yani öyle olunca, Allah insana diyorki, senin göz kadranin, Allahin Azametini görmeye müsait degil diyor , yani ondan ezanda bizler "Allahuekber" diye sena ederiz, yani Allah kebirdir, tek ve yegane büyük olan demekdir.
Rabbim, Mehdi ve cemaatini, O nun bize cemalini gösterecegi boyuta gözümüzü o kadrana erenlerden eylesin
---oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 20 Kasım 2017 Pazartesi
Original Kar © glan
|
|
|
Rezzak olan Allah - Baki Olan Allah Nedir? (Kar©glanin 10 Kasım 2017 Vaazi) |
Yazar: RasitTunca - 05-29-2018, 02:29 AM - Forum: 2017 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi
- Yorum Yok
|
 |
Rezzak olan Allah - Baki Olan Allah Nedir?
Rezzak Allah - Yediren Doyuran Giydiren Allah Nedir?
Baki Olan Allah - Batmayan Güneş Olan Allah Nedir?
(Kar©glanin 10 Kasım 2017 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ مَا أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍ وَمَا أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve Allah, insanları ve cinleri sadece Allah a kul olsunlar diye yarattı. Allah Onlardan (hiç) bir rızık da istemiyor ki O nu doyurmalarını da istemiyor yahutta bunada ihtiyaci yok, o halbuki sizin için lazim olan . Muhakkak ki Allah O, sizlere rızık verebilcek tek güç ve kuvvetin asil sahibidir.
Meali :
Sadakallahul Aziym ZARİYAT Suresi 56. 57. 58 . ayet
---oOo---
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
– “İktisada riayet eden fakirliğe düşmez.” veya İktisat eden zenginleşir, israf eden fakirleşir
( Hadis-i Şerif , Bezzar)
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz.
Yunus Emre
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
Kıyamette herkes, şu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz:
1- Ömrünü nasıl geçirdi?
2- İlmi ile nasıl amel etti?
3- Malını nereden, nasıl kazandı ve nerelere harcetti?
4- Cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı?
( Hadis-i Şerif , Tirmizî)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn
Meali :
Esteuzubillah
Onlar (takva sahipleridir) ki, gaybe (gaybte Allah’a) îmân ederler, namazlarını kılarlar ve onlara verdiğimiz rızıklardan da infâk ederler (başkalarına da verirler).
Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 3. ayet
Dini Hikayeler
Musa Aleyhisselâmın ümmeti:
- Ya Musa! Rabbimizi yemeğe davet ediyoruz. Buyursun bir gün misafirimiz olsun. Nemiz varsa ikram etmeye hazırız, dediklerinde Musa Aleyhisselâm, onları azarladı. «Nasıl olur, Allah (haşa) yemekten, içmekten ve mekândan münezzehtir» diyerek bir daha böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmemelerini tenbihledi. Fakat Musa Kelîmullah Turu Sina'ya çıkıp, bazı münasaatta bulunmak istediğinde, Allah tarafından şöyle nida olundu:
- «Ya Musa neden kullarımın davetini bana getirip söylemiyorsun?»
Musa Aleyhisselâm:
«Ya Rabbi, böyle daveti size gelip söylemekten haya ederim. Nasıl olur, Zatı Ulûhiyetiniz onların söylediklerinden beridir» dedi.
Allah (c.c.):
«Söyle kullarıma, onların davetine Cuma akşamı geleceğim» buyurdu.
Musa Aleyhisselâm gelip kavmini durumdan haberdar etti, hazırlığa başlandı, koyunlar, sığırlar kesildi. Mümkün olduğu kadar mükellef bir yemek sofrası hazırlandı. Çünkü misafir gelecek olan ne bir vali, ne bir padişah, ne bir başka yaratıktı. Kâinatın yaratıcısı misafir olarak gelecekti. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, akşam üstü uzak yollardan geldiği belli; yorgun argın, üstü-başı birbirine karışmış bir ihtiyar gelip:
«Ya Musa! Uzak yollardan geldim, acım, bana bir miktar yemek verin de karnımı doyurayım» dedi.
Hz. Musa:
- Acele etme, hele şu testiyi al da biraz su getir bakalım. Senin de bir katkın bulunsun. Biraz sonra Allah (c.c.) gelecek, dedi.
Tabii adam daha fazla diretmeden çekip gitti. Yatsı vakti oldu, beklenen misafir halâ gelmedi. Sabah oluncaya kadar beklediler, halâ gelen giden yoktu. Neyse ümidi kestiler. Hz. Musa taaccüp içinde idi.
İkinci gün Hz. Musa Tur'a gidip:
- Ya Rabbi, mahcup oldum, ümmetim: «Ya Sen bizi kandırdın, ya Allah sözünde durmadı» diyorlar dediğinde, şöyle hitap olundu:
- Geldim ya Musa, geldim. Açım dedim, beni suya gönderdin, bir lokma ekmek bile vermedin. Beni ne sen, ne kavmin ağırladı.» Bunun üzerine Hazreti Musa Kelîmullah:
- Ya Rabbi bir ihtiyar geldi sadece, o da bir kuldu, Allah değildi. Bu nasıl olur? dediğinde Cenabı Allah:
- «İşte ben o kulum ile beraberdim. Onu doyursa idiniz, beni doyurmuş olacaktınız. Çünkü ben ne semalara, ne yerlere sığarım, ben ancak aciz bir kulumun kalbine sığarım. Ben o kulumla beraber gelmiştim. Onu aç olarak geri göndermekle, beni geri göndermiş oldunuz» buyurdu.
Demek ki, Allah için yapılan her şey, bizzat Allah'ın kendisine yapılmış gibi olmakta, Allah o kimseden razı olmaktadır.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
Yiyip için, giyinin ve tasadduk edin Fakat israf ve kibirden sakının!
( Hadis-i Şerif , Buhari)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Hiçbir kişi, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Oysa insana kendini ayakta tutacak bir kaç lokma yeter. Şayet mutlaka çok yiyecekse, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de nefesine ayırmalıdır.”
( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Zühd 47)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ إِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve mâ min dâbbetin fîl ardı illâ alâllâhi rızkuhâ ve ya'lemu mustekarrahâ ve mustevdeahâ, kullun fî kitâbin mubîn
Meali :
Esteuzubillah
Ve yeryüzünde yürüyen bir canlı yoktur ki; onun rızkı, Allah’ın üzerine (Allah’a ait) olmasın. Ve onun karar kıldığı kaldığı yeri de bilir (öldükten sonraki) ve onun emaneten geçici durduğu yeri (dünyadaki yerini de) bilir. Bunlarin Hepsi Kitab-ı Mübîn’dedir (Levh-i Mahfuz’da yazılı) dır.
Sadakallahul Aziym HUD Suresi 6. ayet
Dedikki cennetde bu dünyada kurlulmuş, cehennemde bu dünyada kurulmuş, ve mesela dedik elimizi uzatinca merketten yada pazardan gidip ekmeden bicmeden sulamadan mesala dometes alabiliyoruz, ama işde bizler pazardan yada merkatten alabilirken, o aldigimiz domtesi ekip bicip, ve eziyetini cilesini ceken birde ciftci amcalarmiz var, peki onlarin cenneti neresi o zaman demek lazim, ve o cileyi cekip eziyeti cekip ekip bicen ciftci amca, 1 kilo domtes için mesela 65 kuruş kazaniyor, arada araci aliyor onu pazara satiyor, o da ekmeden bicmeden, o cileyi cekmeden, arada alip satarak, yine bir 65 kuruşda o kazaniyor, ve pazarciya domatesi mesela 1,30 liraya satiyor, ve pazarci amca yine ne ekdi ne bicdi, nede tarladan taa pazara getircen diye bir cile cekdi, taa önüne kadar kamyon getirdi, indirdi, pazarda yada markettee tezgaha koydu, ve o da 65 centte o kar koydu, ve etti 1,95 liraya yada 2 liraya satti ve bizlerde gidip tüketici olarak pazardan 2 lira verip kilo kilo domtesi uzanip aliyoruz, burada cehennemi kim yaşiyor, ciftci amca, cilesi zorlugu camuru topragi yorgunlugu ile cilesini ceken o, bizler burada cennet ehli olduk, amm işde cicftci amca, ben domatesi 65 e vermeycen 67 kuruşa satcan derse, bu pazra varasyi 6 kuruş daha zam alipda variyor, ve biz bunu böyle 2 lira yerine 2,60 a almaya razi olmuyoruz, ve pahali diyoruz, ve ucuza satan pazarci ariyoruz, halbuki cileyi ceken ciftci amca bundan ancak iki kuruş kar etcek, belki borcu var, belki derdi var, hasta oldu ilac alacak, yani işde fakire fakirce katki iki kuruş, zengine zengince katki, onada iki kuruş, amma bu iki kuruş emektarin hakkimi, yoksa pazarcinin hakkimi demek yokmu ? peki bu araci arada tarladan alip gelip pazara satan, cokmu akilida, öyle ekmeden bicmeden 65 kuruş kazaniyor, hayir o da ciftci amcadan daha akilli degil, amma onunda cilesi var, tarladan aldi amma, işde pazara yetiştiremezse cürür, bütün mal zarar olur, yine satacak pazar bulamazsa, mal elinde kalir, yine zarar eder, onun cileside kendine göre, yine cile ve cehennem, peki üc emektar, ve ücüde 65=65=65 kuruş kazaniyor amma ücünün de agirligi ayni degil, cünkü ciftcinin cilesi ile, aracinin cilesi ayni degil, yine pazarcinin cilesi yine ayni degil, yine marketcinin cilesi ayni degil, öyle olunca sanki bizim köylü köy cafesinin ve dükkaninin eski sahibi musti amcanin, ben cocukken bana sordugu soru aklima geliyor, dediki sen okuyormuşsun, akilli cocuckmuşsun, haydi cevap ver bakalim dedi, 100 kilo pamuk cuvalimi agir, yoksa 100 kilo demir cuvalimi agir dedi, ben dedim ikiside ayni, o da o zaman dedi, aygina bir 100 kilo pamuk cuvali düşsemi, ayagin acir, agrir? yoksa 100 kilo demir düşsemi diye sordu, ben dedim tabiki demir ayagi kirar, o zaman dedi : bak ayni degilmiş 100 kilo pamuk ile 100 kilo demir dedi. yani öyle olunca, ciftcnin cehennemi ve cilesi ile pazarcinin cehennemi ve cilesi ayni agirlikda degil demekki, ciftcininki sanki 100 kilo demir cuvali gibi, ve pazarcininkide belki 100 kilo pamuk cuvali gibi yani. ve biz pazarda, iki kuruş pahali diye ucuz pazarci ariyoruz. biz tüketilcere ciftci amca deseki : gel sen ek bic, ve ben sana 67 degil 70 cent veren derse, kimse ekip bicmeye razi gelmez, o cileyi cekmye razi gelmez, hatta denese bile, ilmi bilmediginden o kadar verim alip masrafini kurtaramaz belki. Benim seram var, her sene nerdeyse seraya biber fidesi dikiyoz, yada salatalik dometes fiedesi, amma işde ona bakim masrafimi su parami bile kurtarmiyor, yani sadece hoby belki, yoksa bir fideyi 2 euroya alsam ondan suladim gübreledim aldigim sadece belki 5 tane salatalik tamami bu, ve ben salataligi yeri geliyor yazin bol vakitinde 50 cente aliyon, öyle olunca 2,5 liraya 5 tane salatalik hazir alabiliyorsun, amma işde peki benim su param nerde, benim yaptigim emek ve zaman nerde, yani öyle sakin ciftcinin emegini hor görmeyin, onlar o cileyi cekip de, o eziyeti cekipde, ekmese bicmese, bizler nerden hazir alip, elimizi uzatipda, bu cennet gibi hayati yaşariz, öylse ciftcinin emegine saygi duyalim ey insanoglu. amma onlarda firsati ele gecirdik diye, milleti kaziklamaya kalkmasinlar. yani herkes hakkini korur, ve vicdani ile hareket ederse, ne cifti zarar eder, ne araci, nede pazarci, cünkü eger ciftci ilk 65 kuruşu kazanmazsa, yani tüketicinin vercegi 65 cent olmazsa, bu sefer ne ciftci olur, nede araci , veya ikinci kazanc olan araci, olmazsa, o aracinin verecegi 65 kuruş olmasa, mal pazara gelmez, pazardan elimiz boş döneriz, bu hafta yollar kapaliymiş mal gelmemiş diyorlarya bazen kişin. yani öyle olunca, araci olmazsa, mal pazara merkete gelmez, yine ciftci olmazsa, ciftcinin masrafi olan, para olmazsa, ne dometes olur, ne araci olur, nede pazarci, ve pazarcinin verecegi 1,30 lira olmazsa, ne ciftci olur, nede araci, öyle olunca, cark carka bagli, cark carka bagli, ve Allah işde, bazilarina cenneti tatdirirken, bazilarina cehennemi yaşatiyor. yine ciftci amca ekdi bicdi, cile cekdi, ve dometes biber üretdi, amma ciftci amcada akşam eve gitdimi internete gircek, yada televizyon seyretcek ceryan parasi veya televizyon almasi lazim, cünkü o da televizyon üretemiyor, o da gidip marketten, elektrik elektronik magazasindan, elini uzatip, bu sefer o dometesden kazandigi para ile, televizon aliyor, yada interet baglatip, dünyayi seyrediyor, öyle olunca, o da cehhenem icinde birde cennet hayati yaşiyor, o da elini uzatip aliyor bu devirde. yani cennet ve cehennem, ic ice girmiş vaziytte, ve bu dünyada kurulmuş vaziyette. birileri cehennemi, birileri ise her an cenneti tadip yaşiyor yani.
yine diyorlki Türkiyemizde ve dünyada günde binlerce ekmek israf ediliyor diyor, bu israfin önüne gecilse diyor, bilmem kac tane fakir doyar diyorlar, bilmem kac tane fabrika yapilir falan filen. yani rakamsal istatistik yapipda yazipda aklinizi kariştirmak istemiyorum burada, amma yani rakamlar, cok yüksek bu konuda, amma sanki bu ekmek israfinin önüne gecince, dünyayi kurtariverecekmişiz gibi laflar edenler var. Halbuki cark öyle dönmüyor, cünkü mesela o artan ekmekler firinda veya restoranlalarda israf edilmeyipde, baytlayan ekmekler, halka fakirlere bedeva dagitilsa, bu sefer düşünün, bizler müslüman devlet sahibiyiz, yenilerede Ramazanlarda bir yerlerde, birileri iftar yemekleri dagitiyor, ve adamlar ihtiyaci varsada, yoksada oraya kuyruga giriyor, hazir bedava yemek yiyor, ya kardeşim bu yemek fakirler için verildi, senin ihtiyacin yok, ee neymiş eve iftara yetişemeycekmiş, oda siraya girip burda iftar yapmak iştemişmiş, yani bahane cok ,bedava yaaaaa yani, hakki olanda yiyor, hakki olmayanda, öyle olunca, malin ucuzu bol olunca, herkes ucuzuna ve bedava olanini tercih edecekdir, o zman bu sefer, ekmekci zarar edip batacakdir. hergün taze ekmekleri alan bir kac kişinin, verecegi para ile bu sefer ekmekci carki dönmyecekdir, öyle olunca, onlarin onlari bedava vermesi ve israfin önüne gecmesi güzel amma, cark dönmez, insangilgin hepsi ayni, beleş bomba olsun da karnimda patlasin ahlaki var. öyle olunca, kim beleşi sevmez, yani öyle olunca, o ekmeklerin israf edilmemsi demek belki, onlari lokanta ve restorant ve otellerden toplayipda, hayvan bakim evlerinde ac hayvanlar doyurulusa, onlar ancak onlarin hakki olabilr. cünkü ben köydeyken Türkiyde tarlada bugday ekip biciyorduk, ve ben daha cocugun, ve tarla bicildikden sonrada, o vakitler tirpan tutacak kadar olmadigmiz için, ablam annatla toplarken, bende işde bazen tirmikla kalan gideni topluyordum, ve bakdimki, yerde ucundan kopmuş bir cok başak kaliyor tarlada, ve cocuguz ya babama dedim bak bu başaklar tirmiga gelmiyor dedim, onlari tirmik almiyor toplamiyor yerde kaliyor, babam rahmetlide dediki onlar kurdun kuşun karincanin hakki oglum, onlar topragin bereketi dedi, yani onlari almak olmaz, onlarlada karincalar doycak, kurt kuş doycak dedi.
Yani adamlar singapurda vertikal tarla ekim bicimi icad etmişler, ve amca diyor bu az arazisi olan devletler ve kimseler bu sistem milletini doyururlar, dünya acligini doyurabilirler, cok araziye böyle ihtiyac yok diyor, sistem ise bu
[attachment=38444]
Vertical Farming Modele
Yatay cok ca apartmen yerine, cok katli bina yapip az alana cok insan sigdirmak gibi, bu ciftcilik yöntemide işde, az arazi kullanip, cok ürün almak gibi, ve adamlar birde rayli carkli sistem yapmişlar, ve canakalar koymuşlar, ve canaklar aşagi yukari hareket ediyor, ve yukari gelen canak ve cark daha cok güneş işigi aliyor, alta gelen canak gece gibi oluyor, ve tek sistem yaklaaşik 16 saatte devir ediyormuş, ve böylece cok ürün aliniyor, ve böylece dünyayi doyurmak hususunda iyi bir buluş, kimden, singapurlu amcalar icad etmiş, evet cok güzel iyi fikir, fakat ters etkileri ise, bu bir sera icinde, ve artik benim babama sordugum başaklar bile israf edilmeyecek ancak, peki bu karincalarin kurdun kuşun hakki olan, o bu başaklar olmazsa, kuş türleri karinclar börtü böcek ölür, bu başaklarla beslenen böcek türleri ölür bu sefer. o zaman dünyadaki yine her bir canli ayri bir carki temsil ediyor, ve her birinin dünyamiza ayri ayri katkisi var, onlarda biri carkdan eksilirse, ekoloji bozulur bu seferde. öyle olunca yani ekolojiyide korumak lazim, o zaman kurtun kuşun hakki ve hukuku olanlari o başaklari, bu sefer, kendi elimizle sacmamiz gerekcek yani. kainat carkinin işlemesi için bu şart, öyle olunca, yani evet her yeni buluş hayatimiza binlerce katma deger getirdigi gibi, yan tesirleride var, onlari izale edebilirsek, dünya yine, bu mucid macid amcalar sebebiyie, daha kolay ve daha yüksek cennetler haline döner, ve aclik kitlik yok olur. amcalarin biri düşünmese, diger birisi düşünüp birşeyler keşfediyorsa, o zaman bu tefekkür ehli, mucid amclarinda, hayattayken kiymetini bilmemiz lazim, ve yüksek ufuk, yüksek zikir ehlinde olur, yani hem manen, ham madden zengin olmak için, imanli ve zikir ehli olmak lazim, yine şükür ehli olmak lazim yani ki, Allah ufkumuzu acip bilzere yeni yeni buluşlar, iliminden bir nebze daha bilgi ilham edip keşfettirsin yani, her gün biraz daha ileriye, ve en son "Adn Cenneti" ne kadar yolumuz var yani.
işde Rezzak olan Allah, o isimini, mesala, ekip bicen o ciftci amcalar, arada pazara taşiyan araci amcalar, ve pazarda markette bize sunan amcalar eliyle, bizlerde Rezzak ismini tecelli ettiriyor. Karnin doydu, ne ile, kahvaltidaki peynir zeytin ile ekmek ile, peki doyuran Allah dir, Rezzak olan Allah dir amma, Allah seni mahallendeki bakkal amcanin eliyle, ona mal satan toptanci amcanin e liyle, onu tarladan getiren kamyoncu amcanin eliyle, yine tarlada ekip bicen ciftci amcanin eliyle seni doyurdu, burda Rezzak kim o zaman, işde Rezzak ismi onlarda tecelli gösterdi, ve bizi doyurdu, yine Allah doyurmuş oldu, amma Allah ciftci amca ile doyurdu yani bakkal amca ile doyurdu yani.
Bu vaaza başladigimiz dün, günlerden 10 KASIM idi, yani Mustafa Kemal Atatürk ün bekaya göctüklerinin 79. seneyi devriyesi idi.
Bir Mustafa var ki ismi Muhammed Mustafa, ve onun Dogum günü kutlaniyor mevlüd kandili ile, yine bir mustafa var ki o da KASIMIN babasi ve Mustafa Kemal onun ise 10 KASIM da ölüm yildönümü kutlaniyor, ve ettimi iki Mustafa, ve bir mustafalar Ahmetler Mahmutlar Muhammedler varki ümmeti Muhammed, onlarinda yeniden dogduklari gün, yani Muhammedin yeniden dogdugu Ahmet hali, muhammed mustafanin yeniden dogdugu mahmut hali, yine ebu bekir hali, osman hali, ömer hali, öyle olunca onlarinda yeniden dogdgu dogum günleri kutlaniyor ve Rabbimizin kuranda Hz. isa ve Yahya ya hitaben oldugu söylenen bir ayet var, diyorki Rabbimiz :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدتُّ وَيَوْمَ أَمُوتُ وَيَوْمَ أُبْعَثُ حَيًّا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ves selâmu aleyye yevme vulidtu ve yevme emûtu ve yevme ub’asu hayyâ
Meali :
Esteuzubillah
“Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir).”
Sadakallahul Aziym MERYEM Suresi 33. ayet
öylese Yahya kim? isa kim? Muhammed kim? ayni kimsemi aceb. isa nin yeniden dogan haliyle muhammed mi
BAKi OLAN ALLAH NE DEMEKDiR ? BATMAYAN GÜNEŞ HiKMETi NEDiR? - KiMLERE BAKi iSMi KONULUR?
Muhammed Mustafanin dogum gününü, mevlidi şerifin müellifi süleyman Çelebi şöyle tarif ediyor
Âmine Hâtun Muhammed. Anesi
Ol Sadeften doğdu ol dür dânesi
Çünkî Abdullah’tan oldu hâmile
Vak-t erişdi hafta vü eyyam ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alâmetler belirdi gelmeden
Allâhümme salli alâ Muhammedin
ve alâ âli Muhammed
Ol Rebi-ûl evvel âyın nîcesi
On ikinci gece isneyn gecesi
Ol gece kim doğdu ol Hayr-ûl-Beşer
Annesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol Habîbin Annesi
Bir acep Nûr kim, güneş pervânesi
Berk urup çıktı evimden nâgehân
Göklere dek Nûr ile doldu cihân
işde iSNEYN GECESi Demek iki gecenin birleştigi gece olan, gündüzü gündüze baglayan gece, 21 haziran yaz gündönümü dönencesinde, finlandiya veya hollanda dan güneş gözetlenince, akşam olupda güneş batidan batinca, aninda dogudan yeniden doguyor, nerede? Hollanda veya Finlandiya dan yada Norvec den belki gözetlenebiliyor bu. yani öyle olunca işde, 21 haziran demek isneyn gecesi demek veya 21 Aralik da ise tam tersi gün dogdugu anda, aninda yine batiyor kiş dönencesi, yani kara delik gibi karanlik kimseler doguyor, yani geceyi geceya baglayan gece 21 aralik
ve öyle olunca 21 haziranda dogan ise, işde batmayan güneş, yani BAKi OLAN GÜNEŞ Hikmeti, yani Baki olan Allah hikmeti kimlerde tecelli ediyor, Allahi n El Baki ismi kimlerde tecceli ediyor, 21 haziranda doganlarda, yani ikizler burcunun dibi demek, ve zaman geldi "Baki "isimli cocuklarin tohumunu atmaya,ve dünyamizda Baki isimli cocuklar azaldi, ve şu gece ve gündüzden başlayip, cocuk yapin, ve Allah kismet ederde, piyango 21 haziran a vurursa, ve o gün cocugunuz dogarsa ismini erkek olursa "Baki" veya AbdülBaki" koyun, kiz olursa "Bakiye" koyun inşallah, yani batmayan güneşler dogsun kainatimizda. 21 Aralikda ise, daha dogmadan ölenler, veya dogup bir nefes alip ölenler kara delikler eger yaşarlarsa penguen cibilliyatli olurlar
[attachment=38443]
Rabbim mehdiye ve askerinin icnden bazi kimselerede Hz Mevlana gibi batmayan güneşler cikarsin inşallah Baki ve Bakiye Bebeler nasip edip cikarsin inşallah.
---oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 10 Kasım 2017 Cuma
Original Kar © glan
|
|
|
Kurani Tertil Üzeri Okumak Ne Demekdir? (Kar©glanin 01 Kasım 2017 Vaazi) |
Yazar: RasitTunca - 05-29-2018, 02:26 AM - Forum: 2017 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi
- Yorum Yok
|
 |
Kurani Tertil Üzeri Okumak Ne Demekdir?
(Kar©glanin 01 Kasım 2017 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ev zid aleyhi ve rettilil kur’âne tertîlâ
Meali :
Veya onu daha arttır. Ve Kur’ân’ı anlayarak, açarak açiklayarak güzel bir şekilde oku.
Sadakallahul Aziym MUZZEMMİL Suresi 4. ayet
---oOo---
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.”
( Hadis-i Şerif ,Buhari, Hadis no: 1775 )
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Bu Kur’an, hoşlanmayan için gayet zordur. Ona ısınana ise gayet kolay gelir. Hadisime (söz ve davranışlarıma) gelince, hoşlanmayan için gayet zor, tâbi olan içinse gayet kolaydır. Bir kimse benim hadisimi dinler, hemen hıfz eder ve tatbik ederse mahşerde Kur’an ile haşrolur. Hadis’ime ehemmiyet vermeyen ise Kur’an’ı hor görmüş olur. Kim de Kur’an’ı hor görürse dünya ve ahirette hüsrana uğrar.”
( Hadis-i Şerif ,Ramuz’ül Ehadis 133o-7 )
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
Kur’an-ı öğrenin, okuyun ve kolayınıza gelen yerleri okuyun. Muhammed’in (s.a.v) nefsi yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, onun unutulup gitmesi, bağlı devenin ipinden kurtulmasından daha çabuk olur. Öğrenin, bilin ki, kim bir gecede (veya bir gün içerisinde) 50 ayet okursa, o, gafiller listesine yazılmaz. Kim gecede 100 ayet okursa, abidler arasına yazılır. Kim gecede 200 ayet okursa, ondan Kur’an davacı olmaz. Gecede 500 ila 1000 ayet okuyanlar ise, kendilerine cennette büyük makamlar ihsan edilmiş olarak sabahlar.
( Hadis-i Şerif , Ramuz’ül-Ehadis 253-13 )
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
Bakara suresinde bir ayet vardır ki, Kur’an ayetlerinin seyyididir. Bir yerde okundu mu şeytan orada tutunamayıp mutlaka çıkar. Bu “ayetül kürsi” dir.
( Hadis-i Şerif , Ramuz’ül-Ehadis 300-9 )
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ وَلاَ طَائِرٍ يَطِيرُ بِجَنَاحَيْهِ إِلاَّ أُمَمٌ أَمْثَالُكُم مَّا فَرَّطْنَا فِي الكِتَابِ مِن شَيْءٍ ثُمَّ إِلَى رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûn
Meali :
Esteuzubillah
Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.
Sadakallahul Aziym EN'ÂM Suresi 38. ayet
öyle olunca, kuranin icinde eger herşey varsa, bu kuran kainatin haritasi ise, o zaman kainatta ne varsa kuranda da var demek, amma işde kurani sanki bir cekmeceli dolap olarak düşünürsek, onun cekmecelerinde bircok eşya var, ancak o cekmeceleri acipda icinden cikarinca, ve hatta öyleki o cekmecede mesela bir tane radyo varsa, radoyunun icindede bir cook parca var, cekmeceden radyoyu cikarmak demek, onun icindeki bircok parcayide görmek demek degil, yani hatta saydam görünür bir kabi olsa radyonun, yine radyo nasil ve ne ile calişir bilmeyen birisi, radyodaki parcalari görse bile, ne işe yaradigini, ve her bir parcanin ne görev yaptigini bilemez, ve yine öyleki ancak, bir elektronik teknik bilgisi olan birisi , o radyoyu cikarsa baksa, ve o belki o radyoyu gercekten anlar, ve hangi parca ne işe yarar, ve ne görev yapar bilebilir belki. öyle olunca Rabbimiz Tealada kainata mesela ari diye bir bilgi küpü paketlemiş, ve biz o bilgi küpü ariya bakarakdan bircok ilmi cözebiliriz, amma bir arici bile onun ne kadar faydali hizmetleri var bilmez, yine insanlar ari bal yapan canlidir der, bu kadar bilir. amma bir bilim adami onun haberleşme sistemini onu gözetliyerek cözmüş, ve arilar falan yerde bal özü olan yeni taze cicekler var diye, kovandaki diger arilara tarif etmek için, işde dansediyorlarmiş, ve en son dans biterken kuyrugunu ne yanna dogru kivirdi ise, onun matemetiksel bir hesabi var, ve diyorki yani bilmem kuzey batida 10 km ilerde güzel cicekler var diyormuş. yani öyle olunca bunu incelemeyen birisi anliyabilirmi? ve o hareketin ne manaya geldigini araştirmayan birisi bilebilirmi? yani işde bizim müslümanlar : ari bal yapar, o zaman ari bal yapsin, bali al tamamdir diyor. başka ne hünerleri var bilmiyor. amma gecen dedigimiz kainata bakip ibret alan bu afedesiniz gavur dediklerimiz, işde onlari gözetleyip, bu dili bile cözmüşler, ve öyle olunca, arinin dilinden anlayan bir arici, ve öyle olunca, hz. süleyman hayvan dili bilirdi, peki ari dilide biliyormuydu, yani öyle olunca ariya diyecekki : bizim evin yaninda cicekler var, bunu demek için işde oynayacak dansedecek ve en son kicini şöyle bir kivircakki, o taraf matematiksel bir hesap ile cicekden ne kadar uzak, o arilara haber verebilsin, eee bak bu gün alman arici birisi televizyonda bunu acikladi, ögrenmiş ve anlatti, yani yeni hz. süleymanlar var bu cagda kardeşim, sülüman karinca dili biliyorsa, bu sülümanda ari dili biliyor yani.
işde öyle olunca, kainat ve kuran bilgi hazinesi, ve o muhammede kurani tertil üzere oku diyen Rab, daha ilkokul birde heceleyerek okuyan gibi "yaaaaaaa siiiiiin vel kur anil hakim" diye heceleyerek okumakdan bahsetmiyor, tertil üzere oku derken, yani onu ac ve cekmeceden cikar ve bak, incele, ve sonra o sana neler diyor. ve gecen dedik, o gavur dediklermiz yunusa (balik olan yunusa) bakmiş ve onu incelemiş, ve onun haberleşme sistemi olan "sonar sistemini" gemilerin haberleşme sistemini cözmüş ve icad etmiş, yine yarasaya bakmiş, ve radar sistemni cözüp icad etmişler, ve kuranda o müminleri tarif ederken işde diyorki Rabbimiz :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr
Meali :
Esteuzubillah
Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar hatirlarlar (daima) Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.
Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 191. ayet
derler ve rabbimizin ayetlerinin tertil üzeri okuyup cekirge ne diyor, karinca ne diyor, ari ne diyor, yunus ne diyor ögrenirler, ve ve rabbimizin o pakete gizledgi ilmi cözerler ve o ilmin mucidi olurlar.
ve diyorlarki eski mezheb imamlari için, onlar söylenecek bütün sözleri söylemişler, ve bugün bir olay oldumu hanbeli şöyle dedi, hanefi böyle dedi diye, o olay hakkinda karar veriyorlar , halbuki olaylar kişiye ve zamana yere ve yöreye, yine kişinin durumuna göre ve bulundugu ortama, ve hasta ve saglikli olduguna, yine etrafinda kimler olduguna göre cok degişik sonuclar doguruyor, öyle olunca bütün karni agriyanlara Aspirin, bütün kafasi agriyanlara aspirin, bütün soguk alginligi olanlar aspirin diye üniversal bir sonuc olmaz, o yüzden dinde bir konuda biri için, karar verecekken, hanbeli böyle diyor diye hemen karara varilmaz, ve ictihad gerktirebilir o hal belki, o yüzden bitkici muammer amca var, o bile diyorki, herkese her bitki karişimi uymaz, o nun karni agriyor migrenden, berikisinin sinüzitten, bunlarin ikisine ayni ilac olurmu hic diyor, yani öyle olunca, fikhi bir hüküm veye kuranin bir ayetinin bir kimsede yapacagi tezahür, ile digerinin üstünde yapacagi tezahür farklidir, o yüzden cübbeli diyorki birşey söylersem kaynak ile söylerim, hanbeli dedi, buhariden rivayet falan filen, ve öyle olunca, birisi sorunca ,o dedi, bu dedi olmaz, sen karar verceksinn ey cübbeli, sorana göre cevap vermen lazim, yani ictihad güne ve zamana ve kişilere toplumlara özel olur yani, neden dört mezhep dogdu? cünkü farkli kitalardaki farkli insanlar için, o yüzden hanefide cizigin üstünü gecen kan abdest bozarken, Hz Ali nin görüşünü alan şafiye göre, cizme dolusu kan aksa abdest bozulmaz. kim karar verdi burda abdestin bozulmaycagina, Hz Ali , Hz Ali peygambermi ki bu dinin sahibimi, hayir, o bir halife ancak, Peygamberin yerine bakan kimse, öyleyse, ne ictihad etdi, cizme dolusu kanim aksa bile, benim itikadim ve abdestim bozulmaz dedi, yani gönlüm bulanmaz demek istedi, amma hanifiler kadina elin degdi tahrik oldun ve abdest gitdi diyor, ya avrupa insani, artik mini etekle dolaşan kizi kadini görüyorda, zerre kadar itikadi bozulmuyor, yani hemen öyle suyu falan akmiyor aklina cinsellik gelmiyor, yani sapiklik falan düşünmüyor( hepsi degil icnde elbet sapiklarda vardir), hemende tahrik olmuyorlar, peki onun için verilcek abdest hükmü ile hanefi için yahut caferiler için ayni olurmu? adamlar kadina car giydiriyor, kadininin eli ciksa eline degse abdest gider, neden cünkü adamlarda kadin sakli gizli mal, amma avurpda kadin öyle sakli mal falan degil, kadinda erkek kadar özgür bir insan, öyle olunca, kardeşim öyle hanbeli dedi, şafi dedi, bu devirde olmaz, olaya göre karar lazimdir, ictihad lazimdir.
bizim bu sözümüz kişiye özel hüküm verme hukukunu, peygamberimizin ve bir sahabenin başindan gecen şu hadise, cok güzel acikliyor yani
Ebû Hüreyre Efendimizin tebessüm ettiği olaylardan birini şöyle anlatır:
“Allah Resûlü (s.a.v.) Mescid-i Nebevî’de iken sahabelerden biri, elini göğsüne vurup, saçını başını yolarak, büyük bir telaş içinde Allah Resûlü’nün (s.a.v.) yanına geldi.
– Yâ Resûlallah! Helak oldum. Rahmetten uzak olan karşındaki şu kişi helak oldu! diye feryat etti. Sahabiyi sakinleştirmeye çalışan Efendimiz:
– Seni helak eden nedir? Diye sordu. Sahabi:
– Ramazan orucu tutmuşken hanımıma yaklaştım, dedi. Sahabiye yanına oturmasını işaret eden Allah Resûlü (s.a.v.) onunla yakından ilgilendi:
– Bir köle azat edebilir misin?
– Hayır.
– Aralıksız iki ay oruç tutabilir misin?
– Hayır.
– Altmış fakiri doyurabilir misin?
– Hayır.
Sorulardan hiç birine olumlu cevap alamayan Allah Resûlü (s.a.v.) sahabiyi sorununu çözmeden göndermek istemiyordu. Bunun için
– Şurada oturup bekle, buyurdu. Bir süre sonra bir başka sahabi büyük bir sepet hurma ile içeri gerdi. Sepeti Allah Resûlü’nün (s.a.v.) önüne koydu. Sepeti orucu bozulan sahabiye uzatan Efendimiz:
– Şunları alıp sadaka olarak fakirlere dağıt! buyurdu. Sahabi sabrı zorlarcasına:
– Yâ Resûlallah! Bizden daha fazla fakir mi var? Vallahi şu an çok aç olduğum halde yiyecek hiçbir şeyim yok! Şu iki taşlık arasında (Medine’de) benden daha fakir biri yoktur, dedi.
Bu kadar iyilikten sonra hâlâ iyilik istemesine kızmayan Efendimiz, sahabinin sözlerini hoşgörü ile karşıladı. Hoşgörüsünü azı dişleri görülünceye kadar gülerek gösterdi. Sonra sahabiye döndü:
– Haydi, onları al! Götürüp ailene yedir, buyurdu
( Hadis-i Şerif , Buhârî, Savm 30; Müslim, Sıyâm 81; Tirmizî, Savm 28; Ebu Dâvud, Savm 38.)
ve bizler islam ve müslümanlar grubu olarak, her ne yaparsak yapalim, her ne dua ve zikir edersek edelim, şeytan ve hizbi, ve deccal ve hizbi, bugun yaptiklarimizi ve sevaplarimizi ve zikirlerimizi ve okudugumuz kurani bile, ters cevirmeye calişiyor, ve onuda matemetikde kehrwert denen frekansi ters cevirme yöntemi ile yapiyor dedik, peki biz müslümanlar olarak onun yaptiklarini ters ceviremezmiyiz? evet belkide bizde onun yaptiklarini tersine cvevirebiliriz, cünkü halk arasinda bir söz vardirya "şeytana pabucunu ters giydirmek" deyimi, nerden türemiş bu peki bilirmisiniz , cünkü islamda eve, camiye ve iyi ve faziletli yerlere girerken sag ayak ile girilir, cikarkende sol ayakla cikilir.
Amma şer ve pis ve necis olan yerlere girerkende yani şeytanin otagi olan pis yerlere girerkende işde bu sefer sol ayakla girilir, mesala tuvalet ve banyoya sol ayakla girilir, sag ayaklada cikilir , işde bu sünnet ile bizde ona pabucunun ters giydirmiş olmazmyiz, yani bizde onun oralarda bize yapacagi müdaheleyi tersine cevirmiş olmazmiyiz, yani kehrwertini almiş olmazmiyiz, elbetteki bizde onun yapacak olduklarini ve yaptiklarinin kehrwertini almiş oluruz, yani bunu, bu sünneti yaparakdan yani. Bu işlem öyle sadece ters ayakla girmekle kalmaz, tasavvuf da işde "Terki Terk" diye bir kural vardir. nedir o ? yani sen hep sagdan giyiyorsun, sagdan yiyorsun, sagdan giriyorsun, amma ardina düşman taklidi seni takip ediyor, ve senin her gün sagdan gitigini bildigi için, ve güdümünü seni sagdan gidecek diye almiş, ve bir sünnet ve ahlak ve adeti yaparken seni onu sagdan yapacak diye biliyor, ve senin her zmen sagdan yaptigini terkedipde, bir defada düşmani yaniltmak için, işde soldan yapivermene terki terk denilir, ve böylece düşmanin yolunu saptirmiş oluruz, seni saga döncek sanirken, sen sola dönünce, o sapitir ve saga dogru dönüp yanliş sokaga girer yani, ve amma bu terki terki ancak bir defaya iki defaya mahsus yapilir, yine o düşmani saptirdikdan sonra, yine sagdan yiyip giymeye devam edilir yani, yani müslümnalarda şeytan ve hizbinin ve deccal ve hizbinin yaptiklarinin tersini cevirebilir, yani neymiş o kuralin adi ? Tasavvufdaki "Terki Terk" ve demek olurki : sen sagdan giyme sünnetine yapişdin ve hic birakmiyorsun, ve demek olurki, ömründe artik soldan giymeyi terk ettin demek olur, işde o düşmani görünce ise, terkettigin, o soldan giyme kuralini terkedipde soldan giyivermeye terki terk, yani o önceki terkettiklerini terketmek denilir.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm, lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard, menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard, ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm
Meali :
Esteuzubillah
Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü (onun bilgisi ve ilmi), bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.
Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 255. ayet
Yani Bu ayet gösteriyorki : Allah, bizim yaptiklarimizida, yapacaklarimizida, yine Deccal ve şeytan hizbinin yaptiklarinida, yapacaklarinida bilir. öyle olunca, sonuc yine Allah in takdirindedir, ve bizler rolleri giymişiz, sadece rolümüzü oynuyoruz, cünkü bir seneryo ve film varsa, oynuyanlarda var dmek olur. Allah katinda kiyamete kadar olacak olanlar oldu biiti ve hepsini hesap edip biloyorsa o Allah ve müdahle edebiliyorsa, ve muhammed miracda gördügü bazi hadseleri haber verirken kiyamet alametleri olarak haber verdiyse, demekki : o mirac etmekle gelecege seyahet etdi, ve gelecekde olanlari gördü demek olur, ve öyleyse bundan 1400 küsür sene önce yaşamiş olan muhammed Miracda mehdi vaktini gördü ve mehdiyi tarif ettiyse, o zaman mirac gelecege seyahat demek, ve gelecek ise bir üst semada demek olur, ve öyle olunca o , o gün olacak olanlari gördüyse, o zaman kiyametide elbet gördü demek olur, her ne kadar cebrail sorunca kiyamet ne zaman diye: "sorulan sorandan bilgili degil." desede işde ona miracda kiymette gösterildi, ve öyle olunca, Rab katinda kiyamet bile olmuş bitmiş bir vakia, ve bizler ancak rolleri oynuyoruz demek olur. seneryo belli, ancak Allah bizlere özgür irade vermiş, tercih hakki tanimiş, kafir deccal ve hizbi bunu anlamiyorlar, yani yine şeytanda bunu anlamiyor, cünkü Allah melek diye birşey yaratmiş, ve Allahin emrinden cikmiyorlar tamamen itaat halindeler, ve öyle olunca, onlari yaratmaya gücü yeten Allah, bu sefer insan diye bir canli yaratmiş, insana ise tercih hakki tanimiş, yani özgür birakmiş, ve bakiyor ne yapacaklar diye, yine isteseydi insanoglunuda melek gibi yaratir ve itaat dişinda birşey yapamazdi. gücü buna yetiyormu, yetiyor, nice melek yaratmiş, mesala dedik cam gözlük icad edildi, ve cam gözlügün yani o maddenin tercih hakki yok, nasil imal edildiyse, onu yapmmakla sorumlu, ne bir öne gecebilir, nede bir geri, bir dioptri göstercek ise, bir dioptri gösterir, yani öyle olunca, onlara tercih hakki yok, biz ise, mesela bir fakir gördük, şuna yardım eden, bir ekmek veren, yada sirtina elbise giydiren diye bir tercihde bulunabiliriz, yani bir iyilik yapma dürtüsü var bizde, birde fakiri gördük ve kötülerden isek, bu sefer, bir tekme savurabiliriz ona, yani dövebiliriz kovabiliriz, yani kötüyüz ya, öyle olunca iyilik yapma ve kötülük yapma dürtüsü var bizde, yani tercih ve özgürlkük, ve yine iyilik ve kötülük gibi bir hali oluşturma yetisi, öyle olunca insan, Allah in bizi özgür birakmasina şükredecegi yerde, sanki ona bir zarar verebilcekmiş gibi, kötü fiillere yönelmesi ne kadar nankörlük ve ahmaklikdir degilmi, sen kötü olarakdan, secilmiş olan kara ve kötüler grubunu oluşturuyorsun, ancak carkin madalyonun öbür yüzü, ayin karanlik tarafini, yoksa bu yaptigin kötü fiillerle, Allah`a senin zerre zarar ve ziyanin dokunamaz.
ve ayetel kürside gecen "şefeat etmek, yani birine fayda vermek, veya zarar vermek, ancak Allahin tekelindedir " ayeti gösteriyorki, Allah in müsade ettikleri dişinda, kimse kimseye ne fayda verebilir, nede zarar verebilir, herşey Allahin takdiri icerisindedir, şayet bu bir büyü ve sihir bile olsa böyledir, ve kuranda bunu şöyle izah eder.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَاتَّبَعُواْ مَا تَتْلُواْ الشَّيَاطِينُ عَلَى مُلْكِ سُلَيْمَانَ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمَانُ وَلَكِنَّ الشَّيْاطِينَ كَفَرُواْ يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ وَمَا أُنزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّى يَقُولاَ إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلاَ تَكْفُرْ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ وَمَا هُم بِضَآرِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَلَقَدْ عَلِمُواْ لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْاْ بِهِ أَنفُسَهُمْ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihra, ve mâ unzile alâl melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcihî, ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhirati min halâkın, ve le bi’se mâ şerav bihî enfusehum lev kânû ya’lemûn
Meali :
Esteuzubillah
Onlar Süleyman (a.s)’ın mülkü üzerine şeytanların tilavet ettiği (okuduğu) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (a.s), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil şehri’ndeki iki meleğe, Harut ve Marut’a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Ve oysa onlar, “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, bir erkek ile onun karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı ve de onlar, Allah’ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar verebilecek değillerdir. Ve onlar kendilerine fayda vermeyen, zarar veren şeyleri öğreniyorlar. Ve andolsun ki onlar, onu (sihri ve ona ait bilgileri) satın alan kimsenin ahirette bir nasibi olmadığını kesin olarak öğrendiler. Elbette onunla (sihre karşılık) nefslerini sattıkları şey ne kötü, keşke bilselerdi.
Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 102. ayet
ve yine İbn-i Abbas (r.a) şöyle der:
"Bir gün Resullullah (s.a.v.)'ın arkasında yürüyordum. Bana dedi ki; "Ey delikanlı, sana bazı sözler öğreteceğim. Onları koru ki, Allah seni korusun. Koru ki, Allah'ı yanında bulursun. İstediğin zaman, Allah'tan iste. Yardım dilediğin zaman, Allah'tan dile. Şunu bilki, şayet bütün ümmet, sana bir yarar dokundurmak için bir araya gelseler de, Allah'ın senin için yazdığının dışında bir yarar dokunduramazlar. Aynı şekilde, sana bir zarar dokundurmak için toplansalar Allah'ın senin için yazdığından başka bir şey dokunduramazlar. Kalemler kaldırılmış, sayfalar durulmuştur."
( Hadis-i Şerif ,Tirmizi rivayet etmiş ve, "sahih bir hadistir" demiştir.)
Peygamberimizin Torunu Hz Hüseyin Kerbelada Yezidin karşisinda, yezid onun kani dökmeye karar kilinca, Hüseyin efendimiz dediki : "sen bu kötülügü yapmakla, en fazla beni, ancak dedeme kavuşturabilirsin." dedi yani o da Zaten olcak olan oldugu ve Hz Hüseyinin de şehid edilcegi zaten Muhamed e haber verilmişdi, ancak olacak olan oldu, yani sonucda o dedesine kavuşan oldu. Daha fazla birşey yapabilrimyim diye onun başini yerlerde tekmelediler, top oynadilar top ordan icad edildi, başini mizraga takdilar, sonra dişari sarkan dilini mizrakla oynadi, amma sonucda, öldükden sonra ona daha fazla ne yapabilirki, öldü işde, daha fazla ne olabilir, motor gittikden, öldükden sonra, kaportaya olcak olanin bir önemi yokki, zaten mezara gömsen onu yilan cigan yemecekmi, sündüre sündüre yemiyecekmi, ee oda cileyse, o iyileride yiyor, kötüleride yiyor, namaz kilanida yiyor, kilmayanida yiyor zaten, temizlik yapiyor, o zaman onun kopan başina yapilanin artik o dedesine kavuşdukdan sonra bir önemi yokki, en fazla öldürdü, öldürebildi, daha ne yapacak, yani öldürmeden de susuz koydu, deri dermani kesildi zaten, daha kötü yine ne olur, eger cehennem ve cennet bu dünyadaysa, o zaman Hüseyinin cekdigi cehennem ne olaki, daha bu dünyada cehennemi tatdimi tatdi, peki hüseyin bu kadar kötü ve zalim birimiydikide, bu cileye, bu cehennem azabina maruz kaldi demek lazim. ve öyle demek olurki Hz Hüseyin Muhammedin parcasinin(Fatmanin) parcasi demek olmazmi, öyle olunca muhammedin öyle bir günahi varmişki, cehennemlik günah, ve o günah onu işde onun parcaasi olan Hz Hüseyinde susuz koymuş, ve ve boynu vurulmuş, boynu vurulan muhamedin parcasimi? evet onun parcasi, öyleyse muhammedin de günahi varmi? var, cünkü ceza, günahin cezasiyssa, ve bu ceza muhammedden ikinci kopan parcaya yapilyorsa o zaman, o ceza bir nevi muhammede yapilimiş olmazmi, öyleyse ,ceza bir sucun sonucudur, öyle yada böyle öyleyse muhamedinde bir sucu var demek olmazmi, eee peygamberler günahdan masundur, ismet sifati vardir, deniyor ee bu ne peki o zaman.
Ve Hocalardan birisi diyorki : öyle bir kac ayetle alim falan olunmaz diyor, alim diyor, kurani ezbere bilcek, hadisleri bilcek falan filan diyor.
Bu adam Hz Ömer nasil olduda halife oldu demiyormu acaba, hz ömer hafiz falan degildi, ve muhammedden duyamadagi hadislerde vardi elbet, o yokken söylenenler, ve Hz ömere sormuşlar, sen niye kurani ezbelerlemiyorsun, cok ayet bilmiyorsun demişler, o da ben bana lazim olan kadarini biliyon, yani yaşayabildigim kadarini biliyon, oda bana yetiyor demiş. ve bu hal ile ikinci halife olmuşken, ey zalim hoca, sen kim oluyorsunda alim demek hafiz demek diyon, hemde yetmiyor, neymiş hem hadis hafizi, hemde kuran hafizi olcakmiş, bu kadarinada pes yahu, ayip ayip alim bildigini yaşayan kimseye denir, nasil herkes tip okuyup doktor olamaz, doktor olsa, bu sefer mühendis olamaz, hadi mühendisde olsa, ucak pilotu olamaz, yahutta ciftci olamaz ayni anda degilmi, yani dünyada binler meslek varken, bir insan nasil olurda hepsini bilip ögrenip yapabilir degilmi, bir kimsenin karnini bir meslek doyurmaya yeterken, bazilari iki meslek ögrenir, onun karnini iki meslek doyurur, işde doymak birkac lokma ile kafi iken, o lokma için düyayi yutmaya da gerek yok, yani yapabilcegin kadarini ögren, hakimlik ögrendin, ama hakimlik yapmayacaksan, boşuna masraf boşuna zaman kaybi degilmim yani öyle olunca kurandan da kolay geleni ögrenin okuyun deniyor, hepsini herkes ezeberlesin okusun diye bir durum yok.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَى مِن ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِّنَ الَّذِينَ مَعَكَ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ أَن لَّن تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ عَلِمَ أَن سَيَكُونُ مِنكُم مَّرْضَى وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِن فَضْلِ اللَّهِ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İnne rabbeke ya'lemu enneke tekûmu ednâ min suluseyil leyli ve nısfehu ve sulusehu ve tâifetun minellezîne meake, vallâhu yukaddirul leyle ven nehâre, alime en len tuhsûhu fe tâbe aleykum, fakraû mâ teyessere minel kur’ânî, alime en se yekûnu minkum mardâ ve âharûne yadribûne fîl ardı yebtegûne min fadlillâhi ve âharûne yukâtilûne fî sebîlillâhi fakraû mâ teyessere minhu ve ekîmus salâte ve âtûz zekâte ve akridullâhe kardan hasenen, ve mâ tukaddimû li enfusikum min hayrin tecidûhu indallâhi huve hayran ve a'zame ecrâ(ecren), vestagfirûllâh (vestağfirûllâhe), innallâhe gafûrun rahîm
Meali :
Esteuzubillah
(Ey Muhammed!) Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O hâlde, Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Sadakallahul Aziym MUZZEMMİL Suresi 20. ayet
yani kuranin tamamini herkes, veya her alim ezberlemek zorunda degildir. tabi herşeye maydanoz olup her soruya cevap vermek isteyen alimler haric.
---------------
ve yine Allah misli ve benzeri olmayandir
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Fâtırus semâvâti vel ardı, ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezraukum fîhi, leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr
Meali :
Esteuzubillah
Gökleri ve yeri yaratan, sizin nefslerinizden eşler kıldı ve hayvanlardan da eşler kıldı. Orada sizi çoğaltır, yayar. Hiçbir şey, O’nun gibi değildir. Ve O, en iyi işiten, en iyi görendir.
Sadakallahul Aziym ŞÛRÂ Suresi 11. Ayet
yani yine
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Kim, sabah namazının peşinden 'La ilâhe illallahu vahdehu la şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehû'l-hamdü bi-yedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr.' (Allah'tan başka ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur, mülk ona aittir, hamdler de ona layıktır, her çeşit hayır O'nun elindedir. O her şeye kadirdir.) derse kendisine, Hz. İsmail evlatlarından bir köleyi âzâd etmiş gibi sevap yazılır."
( Hadis-i Şerif, Ebu Sa'id )
Bu dua, bir rivâyette: يُحْيِى وَيُمِيتُ (hayat verir ve ölüm verir), bir başka rivâyette de, بِيَدِهِ اْلخَيْرُ (hayırlar O'nun elinde) ziyâdesiyle gelmiştir.
Bu duanın ne zaman okunacağı rivayetten rivâyete sarahat kazanır. Birinde "günde" diye mutlak iken, bir diğerinde "sabah olunca", bir diğerinde "sabah namazından sonra, konuşmazdan önce on defa" diye kayıtlanmıştır. zikirimzi sbah namazindan sonra yapmak uslumüz ve bu hadisde gecen tehlil zikiride yine zikrimizdir yani Raşidi Zikir Evradindan bir parcadir bu zikirde yine.
yani Allahin tersi şeriki ve benzeri misli yokdur, denior o ayete ve hadisde gecen zikirde, yani Allahin kehrwertide yokdur demekdir bu.
Amma kuran sagdan sola yazildigi için, her soldan saga yazilanin, soldan saga olan halide var, öyle olunca kafir deccal, işde bu tersini ele alip, öyle kehrwertini ceviriyor, ve öyle olunca, Allah Kerimdir, bolca ikram edip yardım eden ve fayda verendir, amma bazi halife olan insanlarda varki, onlar da ahlak olarak bahil olmuşlar, yani cimri insanlar, ve eger insan halifeyse bazi insanlar cimri ve insanlara veya hayvanlara dogaya faydasi ve yardimi dokunmayanlar, eli kisik insanlar, yani öyle olunca kerimin tersi, bahil, geceninki gündüz, nur un tersi zulumet ve karanlik, eee biz Allahin tersi şeriki yok diye biliyoz, bunlar peki ne, yani imanli kimselere karşi, kafirler, iyilere karşi, kötüler var ve
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاء وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İnnallâhe lâ yagfiru en yuşrake bihî ve yagfiru mâ dûne zâlike li men yeşâu. Ve men yuşrik billâhi fe kad dalle dalâlen baîdâ
Meali :
Esteuzubillah
Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.
Sadakallahul Aziym NİSÂ Suresi 116. Ayet
peki o zaman demek olur Allah kerimdir, ve bahil olanlari sevmez ve bagişlamaz, Allah nur dur ve aydinlik ve acik secikdir, Allah karanlik ve gizli işler yapanlari sevmez, Allah tevvabdir tövbe edip temizlenendir deyince, tövbe edenler kimler? bizler günah işleyince tevbe ederiz, o zaman Allah in tevvab ismi bizde tecelli ediyor, amma ne zaman tövbe ederiz, kirlenince, günah işleyince, öylede olunca, Allah günah işleyenlri sevmez demek olur.
Ebu Zer (radiyallâhü anh), Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin Rabbinden şu rivayeti yaptığını bildirmiştir:
“Ey kullarım! Ben nefsime zulmü haram ettim, onu sizin aranızda da haram kıldım. Öyleyse birbirinize zulmetmeyin.”
Müslim, Birr 55, (2577); Tirmizî, Kıyamet 49, (2497).]
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Zulümden sakınınız Çünkü zulüm, kıyamet gününde karanlıklardır”
( Hadis-i Şerif , Müslim, Birr, 56 III, 1996)
اِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ الْخَائِنِينَ
“Allah Teâlâ, asla hainleri sevmez”
Enfâl 58
وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلاَ تُسْرِفُوا اِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
"yiyip için, fakat saçıp savurmayın; çünkü Allah savurganları sevmez.”
A’raf 31
اِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ
Allah Teâlâ, Çok Günah İşleyenleri (Esîm) Sevmez
Hac 38
yani Allahin sevmedikleri, Allah in güzel bir ismi olan hasletinin ziddini yapanlar onlar, yani O na O isminde şerik koşanlar, yani onun ziddini kehrwertini ceviripde o ahlaki benimsenler demek oluyor, ve Allahin sevmedigi ve bagişlamadigi kimseler bahsi, "kuranda Allahin sevmedigi kimseler" yazin ve googlede aratin, bütün ayetler size cikacakdir.
iyilik meselesinde ise, daglar bile, iyi kimseler üstünde gezmiş ise, diger daga onunla övünürmüş.
Hadis-i şerifte: "Bir dağ diğer dağa adını da söyleyerek sorar ve der ki: 'Ey filân dağ, sana bugün Allah'ı zikreden bir kişi uğrayıp üzerinden geçti mi?' O dağ da, 'evet' derse, soran dağ cevap vereni müjdeler, kutlar." buyrulmuştur.
Yine Enes İbn-i Malik (r.a.) in rivayet ettiği hadiste: "Hiç bir sabah ve akşam yok ki; arzın parçaları bazısı bazısına muhakkak sormasın, her halde sorarlar ve birisi: 'Bu gün senin üzerinde namaz kılan veya senin üzerinden zikir yapan bir kimse geçti mi?' der. Bazısı 'evet' ve bazısı da 'hayır' diye cevap verir. 'Evet' diye cevap verenin üzerinde kılinan namaz veya yapılan zikirle, zikirsiz ve namazsız kalan yer parçasına karşı üstün ve faziletli olduğunu anlar ve bilirsin." buyrulur.
A.g.e., Cilt-3, S. 3
--------------
Kainat kainatin icinde
Ben ilk halimde Babamdan cikip Annem e gecdim, Anemden cikip ben ve Raşid oldum, o zaman Babam Gök ve Sema, ve Annem ise yer ve toprak gibi
ve yine babam ise, o da bir Anne ve Babadan cikdi, onunda bir yeri dünyasi, ve bir de gökyüzü babasi var, dedem ve ninem, ve o zaman benim üstümde sema olarak babam var, babamin üstünde sema olarak dedem var, dedemin üstündede ,... ve yine yer ve dünya Annem ise, Annemde bir Anne ve Babadan cikdi, ve Annemin annesi, annemin altinda, yani aneannem, ninem, ninemin anneside onun altindaaki anne.
Ashabdan birisinin sarı saçlı çocuğu oldu, bunun üzerine peygamberimize gelen sahabi, cocuk zina cocugu diye hanimindan boşanmak istedi ve bunun üzerine
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"çocuk yedi ceddine çeker"
( Hadis-i Şerif )
yani her insan bir kainat ve
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
E lem terav keyfe halakallâhu seb’a semâvâtin tıbâkâ
Meali :
Esteuzubillah
Görmüyor musunuz, Allah yedi kat semayı (yedi gök katını) nasıl yarattı?
Sadakallahul Aziym NÛH Suresi 15. ayet
öyle olunca her insan yedi katmandan oluşuyor, ve bunlar hem yedi anneve baba dede ve, yedide cocuk torun torba, birde yedi alt kat yani, usul ve furug yani ceddine ceken sari cocuk fürüg, ve ceddi ise usul demekdir, hukuk terimi olan usul ve fürüg
Usûl: Arapça asl'ın çoğuludur. Asl sözlükte temel, kök, soyluluk ve orijinal anlamlarına gelir.
Hukuk Terimi olarak Bir miras terimi olarak usûl, miras bırakanın anne veya baba tarafından yukarıya doğru bütün dede ve ninelerini ifade eder. Ölenin babası, onun babası, babasının babasının babası gibi. Veya annesinin annesi...
fürûğ : Bir kimsenin neslinden gelen oğul, kız, oğlun oğlu veya kızı "fürû" denir.
Yani biz kücük kainatta annemizle babamizin icinde oldugumuz gibi, birde büyük kainatlar Hz. Muhammedin icindeyiz ki müslümanlardaniz, yine Hz. ibrahimin kainatinin icinden cikdik geldik ki Ibrahim milletindeniz, yine biz Türkler Hz Nuh un Yafes kolundaniz ki yani Nuh kainatinin icindeyiz birde, öyle olunca semanin katmanlari ve yerin katmanlari usul ve furug olarak yedi tabaka, her yedi tabakada başka büyük yedi tabaka icinde, yani tirnak elin parcasi, el kolun parcasi, kol gövdenin parcasi gibi, kainat kainat icinde.
ve sen bir kainatsin, senin cocugun başka bir kainat, mesala senin cocugunun okul arkadaşinin birisini, dedesi onu okula getiriyor, ve sen onu hic görmedin, ve tanimadin, amma işde senin cocugun onu görüyor ve taniyor, yani o adam ve cocuk senin cocugunun kaniatinin icinde, amma senin cocugunda, senin kainatinin icinde oldugundan, yine o adam ve cocuk aslinda, senin kainatininda icindeki kainatta, sende babanla annenin icindesin........ yani kainatlar kainat icinde
Rabbim , Mehdi ve cemaatinin hatirina, bazi ahmaklarin ahmakligi yüzünden, bu gök kubbeyi, kiyameti koparipda başimiza yikmasin, henüz daha yikmasin inşallah. amin
---oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 01 Kasım 2017 Çarşamba
Original Kar © glan
|
|
|
Wer ist Başağaçlı Raşit Tunca - Prediger Karoglan ? Biografie |
Yazar: RasitTunca - 05-28-2018, 04:06 AM - Forum: Başağaçlı Raşit Tunca Kimdir?
- Yorum Yok
|
 |
Wer ist Başağaçlı Raşit Tunca - Prediger Karoglan ? Biografie
Name : Raşit Tunca
Bauch Name : Selim
Stammnickname : Haceliler
Nickname : Karoglan veya Kar©glan ve imageman
Der Name des Vaters : Mustafa
Name der Mutter : Rabia
Geburt : 1970 Başağaç
Ausbildung :
Grundschule : 1976 -1981 Başağaç
Secondary High School : Secondary High School : 1981 -1988 Sandıklı İmam Hatip Lisesi (Gymnasium Petrinum, um später Priester oder Pfarrer zu werden)
13.06.1988 Abschluss mit einem Durschnitt von 8.25 mit einem guten Erfolg ( in der Türkei gilt ein Schnitt von 9-10 als ausgezeichneter Erfolg und ein Durschnitt von 7-8 als guter Erfolg)
University High School : 1988 -1989 AÜHF - AYO (Ankara Universität, Fakultät für Recht, Gerechtigkeit, High School)
Im Jahr 1989 verließ er die Universität am Ende des 2. Semesters um im Sommer 1989 sein Leben nach Österreich zu verlagern.
Berufliche ausbildung in Österreich : Berufselektrotechniker EBT und EIT Sigmundsherberg in Österreich
Lehrabschlussprüfung: Elektrobetriebstechnik auf 25.01.2006 mit als die bestanden - Landesberufsschul in Wiener Neustadt
Lehrabschlussprüfung 2 : Elektroinstallationstechnik auf 24.06.2006 mit als die bestanden - Landesberufsschul nach Stockerau für Elektrotechnik
Ankara:
Reise nach ankara ... . Wohnte für 4 Wochen zum ersten Mal außerhalb von Sandikli bei einem Verwandten in deren Wohnung zwischen der Bushaltestelle
Şose und der Keçiören Casino. Danach habe ich im privaten "RESA"-Studentenheim in Ulus Ankara gelebt und bin zu einem späteren Zeitpunkt
zum staatlich unterstützten Internat in Ankara, Balgat gewechselt.
Familie: Heiratete 1990 und die Familie wuchs um zwei Kinder; einem Jungen und einer Tochter.
Hadsch und Umrah : Hadsch & Umrah fand mit der Mutter im Jahre 1997 statt.
Religiöse und mystische Leben:
1991 Sekte Burhami Tariqat
1992 Sekte Nakşebend Tariqat
~ 2003 -2004 Sekte Dusukiye Tariqat.
Derzeit, als Gründer der "Raşidi Tariqa" Sufi-Sekte dauernd „Alone“ weiter.
Österreich:
Berufsleben startete 1989 in Österreich im Steinbruch "Wiener Baustoff Werke" in Schrems. Das Unternehmen wechselte
zweimal die Hand; zuletzt war es unter der Führung der Familie "Poschacher". Nach der Kündigung
fand zweimal eine Beschäftigung im Fleischverarbeitungsunternehmen "Greisinger" für jeweils 6 Monate statt.
Durch die Änderung meiner beruflichen Interessen, habe ich eine Ausbildung zum "Elektrobetriebstehcniker"
und zum "Elektroinstallationstechniker" absolviert. Das erlernte WIssen wurde im Rahmen von Beschäftigungen
in Leihunternehmen in die Praxis gesetzt. Der letzte Arbeitgeber war die Pilz Teiglingsproduktion in Schrems.
SCHRIFTSTELLER:
Raşit Tunca wandelte seine Predigten zu religiösen Sufi-Themen, die Zikrs, Gebete und Informationen des von ihm gegründeten Rashidi-Ordens, seine Erfahrungen auf dem Weg des Sufismus, seine Gedichte, Artikel, Grafiken usw. in Buchform um und veröffentlichte Normal Book und Electronic Buchversionen „EPUB“. Er hat auf verschiedenen Internetseiten kostenlose PDF-Versionen und HTML-Versionen für diejenigen veröffentlicht, die kein Geld haben, und für Studenten. Sie können seine Bücher bei Publishing House „bookmundo“, auch Amozon, Google Library und anderen Buchhandlungen beziehen.
HERAUSGEBER
Zu meinem neuen Verlag und meinen Büchern gelangen Sie hier
Unser Vertrag mit meinem alten Verlag „epubli“ endete und ich veröffentlichte meine Bücher durch einen Vertrag mit einem neuen Verlag.
Mein neuer Verlag ist „bookmundo“ und Sie können hier auf meine Bücher zugreifen und sie bei meinem neuen Verlag kaufen.
HIER SCHAUEN UND BESTELLEN
Sie können alle unsere Bücher auch mit ISBN-Nummern bei Amazon und anderen Buchhändlern kaufen.
Sie können unsere digitalen und E-Books auch bei Google Books und anderen Buchhändlern beziehen. Sie können sie sofort herunterladen und lesen.
WEBMASTER
Von etwa 2003 bis heute hat er Foren, Blogs und Webseiten im kostenlosen und kostenpflichtigen Hosting eingerichtet und seine Predigten, Gespräche und Grafikdesigns in der virtuellen Umgebung geteilt. Er ist ein erfahrener Webmaster und hilft schließlich Amateur- und Profi-Webseiten Seitenbesitzer, die von seinen Erfahrungen profitieren möchten
Natürlich leckt er sich ordentlich die Finger, und natürlich hat er die TUNCAWEB-Seite unter der Bedingung gegründet, dass er für die Zeit, die er damit verbringt, bezahlt wird. Es wird denjenigen helfen, die unsere Gebühr für die Einrichtung einer Website bezahlen. Wer eine Forenseite einrichten möchte, wer eine Blogseite eröffnen möchte oder wer eine Fotogalerie eröffnen möchte, kann sich bei uns professionelle Unterstützung holen.
TUNCAWEB-SEITE
https://web-tunca.com/
|
|
|
Raşidi Tarikatının Kurucusu Başağaçlı Raşit Tunca Kimdir - Biyografisi |
Yazar: RasitTunca - 05-28-2018, 04:01 AM - Forum: Başağaçlı Raşit Tunca Kimdir?
- Yorum (1)
|
 |
Başağaçlı Raşit Tunca – Karoglan Hoca Kimdir? Biyografisi
isim : Raşit Tunca
Göbek ismi : Selim
Soy Lakabı : Haceliler
Nick isimleri : Karoglan veya Kar©glan ve imageman
Baba ismi : Mustafa
Anne ismi : Rabia
Doğumu : 1970 Başağaç
Eğitim:
ilkokul : 1976 -1981 Başağaç
Ortaokul Lise : 1981 -1988 Sandıklı İmam Hatip Lisesi
13.06.1988 de 8.25 Diploma notu iyi derece ile Mezun oldu.
Yüksek Okul Üniversite : 1988 -1989 AÜHF – AYO(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi – Adalet Yüksek Okulu)
1989 da üniversiteyi 2. dönem sonunda yarım bırakıp terketti, ve 1989 yazında Avusturya ya Seyahati.
Mesleki Eğitim : Elektrik Teknisyenliği EBT ve EIT Sigmundsherberg Austria
Lehrabschlussprüfung 1 :
Elektrobetriebstechniker 25.01.2006 mit bestanden – Landesberufsschule Wiener Neustadt
Lehrabschlussprüfung 2 :
Elektroinstallationstechniker 24.06.2006 mit bestanden – Landesberufsschule Stockerau f Elektrotechnik
HAYAT HiKAYESi
ilkokulu Başağaç köy ilkokulunda tamamladı. ortaokul ve Lise eğitimini “Sandıklı imam Hatip Lisesi” nde tamamladı. Lise eğitimi sırasında, okulunda açılan “parasız devlet yurdu” sınavına girdi ve kazandı, ve son sınıf birinci dönem sonuna kadar yurtta kaldı. ikinci dönemde üniversite imtihanlarına, daha rahat bir ortamda hazırlanabilmek için tekrardan eve çıkdı. 1988/89 ÖSS Sınavından AÜHF-AYO (Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi – Adalet Yüksek Okulu) nu kazandı ve Üniversite eğitimi için Ankara’ya gitti.
ÖKSÜZ
1988 de Babasının vefatı
ANKARA:
Yüksek Okul Eğitimi için Ankara’ya gitdi. ilk defa bir akrabasının yanında Keçiören gazino durağı ile şose durağı arasında bir apartmen de ~ 3 – 4 hafta kaldı.
Sonra paralı özel yurt ‘RESA’ yurdunda Ulusda kaldı.
Daha Sonra Balgat taki Devlet Paralı Yurdunda kaldı.
AiLE:
1990 senesi sonunda Evlendi. 2 Tane Çocuğu var, biri Oğlan biriside Kız.
HAC ve UMRE :
1997 de Hac ve Umre ziyaretini, Annesiyle beraber (Krems – Hezogenburg Camisi) Avusturya Milli Görüş Teşkılatı Hac Organizasyonu Kafilesi ile birlikte Yaptı.
DiNi ve TASAVVUFi HAYAT:
1991 senesinde Tarikatı Burhamiye ye intisab etti.
1992 de Nakşebend Tarikatına intisab etti.
~ 2003 -2004 arasinda Dusukiye Tarikatına intisab etti.
Tasavvufi hayat Yolculuğunda, Raşidi Tarikatını Kurdu.
Halen Tasavvuf Yolunda Raşidi Tarikatı’nın Kurucusu ve imamı olaraktan, yoluna devam ediyor.
AVUSTURYA:
1989 da Avusturya da Schrems Taş ocağında (Schrems,Hatberg 1) işci oldu (Wiener Baustof Werke).
Daha Sonra Firmasi iki defa el degiştirdi Poschacher Natursteinwerk oldu.
Daha sonra Taş ocağından Çıkışını aldı.
iki defa, yaklaşık altışar ay Büyük Kasap “Gresinger”(Oberösterreich in Perg) de çalıştı.
Mesleki Eğitim yaptı [Ausbildung Elektrobetriebstechniker (Endüstriyel Elektrikci)], mezun oldu ve Dimlomasını aldı. Ve daha sonra da [Installationstechniker (Kurulum Teknisyeni)] sınavına girdi ve kazandı, Dimlomasını aldı.
Liesing Firmalarda Elektrik Teknisyeni olarak çalışdı.
Emekli olmadan önce, En Son “Backwelt Pilz” de Allrounder olarak çalışdı.
Halen “Malulen Emekli” olarak, hayatına Avusturya’da devam etmektedir.
YAZAR:
Raşit Tunca Tasavvufi Dini Konulardaki Vaazlarını, Kurduğu Raşidi Tarkatına ait Zikirler dualar ve bilgileri, Tasavvuf yolundaki deneyimlerini, Şiirlerini, Makalelerini, grafiklerini,…Kitap Haline dönüştürüp, Normal Kitap ve Elektronik Kitap “EPUB” Versiyonlarını Yayınladı. Parası olmayanlar ve Öğrenciler için de, Bedava PDF Versionlarını ve, HTML Versiyonlarını, Çeşitli internet Sayfalarında Yayınladı. Kitaplarını Alltaki Yayınevinden ve Amozon’dan, Google Kitaplıktan ve Diğer Kitap Satan Mağazalardan da Temin Edebilirsiniz.
YAYINEVi
Yeni Yayınevim ve Kitaplarımı Buradan Temin Edebilirsiniz
Eski Yayınevim “epubli” ile Anlaşmamız Sona Erdi ve Yeni Yayınevi Buldum ve Kitaplarımı Yayınladım
Yeni Yayınevim “bookmundo” ve Kitaplarıma Yeni Yayınevimden Buradan Ulaşıp Temin Edebilirsiniz
BURADAN BAK SiPARiŞ VER
ISBN Numarası olan bütün kitaplarımızı Amazon’dan ve Diğer Kitap Satan Mağazalardan da Temin Edebilirsiniz
Dijital ve e-Bok Kitaplarımızı da Google Kitapıktan ve Diğer Kitap Satan Mağazalardan da Temin Edebilirsiniz, Hemen indirebilir, Okuyabilirsiniz.
WEBMASTER
Yaklaşık olaraktan 2003 ten bu güne kadar bedava ve paralı Hostinglerde Forum, blog ve internet sayfaları kurup, vaaz ve sohbetlerini ve grafik tasarımlarını sanal ortamda paylaşıma sunmuştur, Deneyimli bir Webmasterdir, Ve Son olarak Deneyimlerinden faydalanmak isteyen amator ve profesyonel web sayfası sahibi olmak isteyenlere yardımcı olmak ve
tabi bal tutan parmağını yalar usulünce tabiki bunun yanında onlara ayırdığı zamanın ücretini almak kaydı ile TUNCAWEB sayfasını kurdu. Yakında sayfanın yapılandırmaları bitince ücretimizi ödeyenlere web sayfası kurmalarında yardımcı olacaktır. Forum sayfası kurmak isteyenler, blog sayfası açmak isteyenler, fotoğraf galerisi açmak isteyenler bizden profesyonel destek alabilirler.
TUNCAWEB SAYFASI
https://web-tunca.com/
Raşit Tunca Fotoğrafları | Karoglan Başağaçlı Raşit Tunca
|
|
|
Evde Yoğurt Nasıl Mayalanır Püf Noktaları - Ekşi veya Tatlı Yoğurt Nasıl Yapılır? |
Yazar: RasitTunca - 05-28-2018, 12:48 AM - Forum: Başağaçlı Raşit Hocanın Makaleleri
- Yorum Yok
|
 |
Evde Yoğurt Nasıl Mayalanır Püf Noktaları - Ekşi veya Tatlı Yoğurt Nasıl Yapılır?
Yoğurt hakkındaki genel bilgiler
Yoğurt, besin değeri yüksek, laktik asit fermantasyonu sonucunda elde edilen ve canlı laktik asit bakterileri içeren fermente bir süt ürünüdür.[1] Lactobacillus bulgaricus sütten yoğurt yapmak için kullanılan birkaç bakteri türünden biridir.
Yoğurdun ilk olarak kimlerce ve nasıl üretildiği üzerine kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Tarihsel anlamda ise 6000 yıldır yoğurt üretilip tüketildiği tahmin edilmektedir.[2] Yüksek kalsiyum oranı, riboflavin (B2), kobalamin (B12), piridoksin (B6) gibi vitaminler ve protein içermesi nedeniyle dünyada tüketimi en yaygın ve besleyici gıda maddelerindendir. Bazı Fransız kaynakları bunu göçebe ya da barbar yemeği olarak tanımlamaktadırlar. Yoğurdun adı Türkçe olup neredeyse tüm dillerde adı budur[3][4].[5] Fakat Bulgar ve Rus kaynaklar bunu Bulgar buluşu olarak tanıtmaya çalışmaktadırlar. Hatta Rusçada Yoğurt-Йогурт olarak adlandırılmasına rağmen Rus kaynaklar onu Bulgar buluşu olarak tanıtmaktadır. Avrupa'nın yoğurt ile tanışması ise Osmanlı zamanında Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle Balkanlar'daki sancaklardan Avrupa'daki bazı krallara şifalı yiyecek olarak gönderilmesiyle olmuştur.
Yoğurt saf olarak yendiği gibi meyvelisi de mevcuttur. Bunun dışında da yoğurdun çeşitleri bulunmaktadır. Örneğin; süzme yoğurt yaygın olarak meze yapımında kullanılmaktadır. Yoğurt ile yapılan pek çok yemek ve içecek türü vardır, ayran, cacık ve keş bunlardan bazılarıdır.
Yoğurt (< Yuğurt) Türkçe kökenlidir. Orta Türkçe dönemine ait Divânu Lügati't-Türk'te ىُغُرْتْ olarak yazılan veriyi Besim Atalay geniş yuvarlak o ünlülü «yogurt»[6] biçiminde okur, fakat Hasan Eren geniş dar u ünlülü «yuğurt» biçimini doğru okunuş olarak kabul eder ve etimolojisini «yuğurmak» fiiline «-t» fiilden isim yapım eki getirilerek yapılan türev olarak açıklar[7]. Eren Kumanca biçimini de «yuğurt» olarak verir ve bunun Kıpçakçada ikili «yağurt ~ yuğurt» biçimlerinde geçtiğini belirtir. Kıpçakçada düz geniş a ünlülü olmasını yağ kelimesinin baskısına dayandırır. Çağdaş Türk dillerinden Türkmencede yoğurt, Nogaycada yuvırt, Kırgızca cuurat (Genel Türkçe y- ön sesi Kırgızcada c- sesine dönüşür), Sagayların lehçesinde çoort, Yakutçada suorat (Genel Türkçe y- ön sesi Yakutçada s- sesine dönüşür) biçimleri Orta Türkçe yuğurt kelimesinin günümüzdeki varyeteleridir. Avrupa dillerine (İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca, Sırpça, Bulgarca, Rusça, Macarca) de Türkçeden geçmiştir.
Evde Yoğurt Nasıl Mayalanır Yoğurt Yapımı için Malzemeler :
3 litre süt ( organik, doğal, inekden sağıldığı gibi, hic pişirilmemiş, yani pastörize olmamalıdır )
1 adet bu kadar sütü alabilcek kadar büyüklükteki celik veya aluminyum tencere ve kapağı
ocak tüp veya gazli veya elektrikli ocak
1 adet Battaniye 1 adet eski gazete yada büyük boy kitap
mayalamak için 3 kaşık katkısız (jelatinsiz ve kimyasal katkısız doğal yoğurt
bir adet komposta tası
Yoğurt Nasıl Mayalanır Tarifi Yapılışı
ilk önce evimizde kimsenin ona zarar veremeyeceği bir köşeye, Battaniyemiz iki katlanıp yayılır, ve bir tarafının tam ortasına gazetemiz veya eski kitabımız konup hazır edilir.
Süt Tencereye boşaltılır ve, ocak kısık ateşde iken tencere ve sütümüz ısıtılır, ve kaynatılmaz, yoksa kaynatılırsa bize gerekli olan iyi bakteriler ölür, ve süt pastörize olmuş olur, o yüzden ocak 2 yada 2,5 dercede 5 dakika gibi beklenir, ve bakılır, süt parmak yakmayacak sıcaklıkda olmalıdır, bunun için sütten bir kaşık alınır ve paramağımızla kontrol edilir, yeterli sıcaklığa ulaşan süt ocakdan alınıp hazırladığımız köşdeki, battaniyenin üstündeki kitap yada gezetenin üstüne konur, tenceremizden "mayalamak için 3 kaşık katkısız (jelatinsiz ve kimyasal katkısız doğal yoğurt kattığımız komposta tasına, sütten bir kaç kaşık katarak ve karıştırarak, mayalık yoğurtumuzun kıvamını yumuşatırız, ve sonra bu komposta tasındaki mayamızı tenceremizdeki sıcak süte katarak, kaşıkla karıştırırız, ve kapağını da kaptıp, sonrada battaniyemizide üstüne sarmalayıp örtüp, sıcak kalmasını sağlarız, çünkü iyi yoğurt bakterileri o sıcaklıkda kimyasal reaksiyon sonucu üreyip çoğalarak sütün tamamını kaplamları lazımdır, bunun içinde yaklaşık dört saat gibi bir süre mayalanmaya bırakılır.
Eğer Tatlı Yoğurt istiyorsak
Dört saat mayalandıktan sonra, tenceremizin üstündeki battaniye açılır, ve sonrada tenceremizin kapağı hafifce aralanır, ve Yoğurtumuz bir saat yada birbuçuk saatte, kısa süreli hızlı soğumaya bırakılır. sonra tatlı Yoğurtumuz hazır, bir bez kese ile ile süzerek, yada süzmeden sulu sulu kullanabiliriz, Eğer süzdükten sonra tuz katılırsa uzun süre dayanıklı olur.
Eğer Ekşi Yoğurt istiyorsak
Dört saat mayalandıktan sonra, tenceremizin üstündeki battaniye hafif açılır, ve tenceremizin kapağı ise açılmaz, ve Yoğurtumuzu 4-5 saat gibi, yavaş yavaş, uzun süreli soğumaya bırakılır. sonra ekşi Yoğurtumuz hazır, bir bez kese ile ile süzerek, yada süzmeden sulu sulu kullanabiliriz, Eğer süzdükten sonra tuz katılırsa uzun süre dayanıklı olur.
Önemli Not : Her ilacın yan tesiri olduğu gibi, bizim ilacımızında yan tesiri vardır, nedir o? yoğurt yaptığımız sütü pastörize edip mikroplarını kırmadığımız için, iyi bakterilerde ölmesin diye, 90 ve 100 derece kaynatmıyoruz sütü, o yüzden eğer süt aldığımız hayvanlarda, şap gibi tüberküloz gibi ve benzeri hastalıklar varsa, bu süt yolu ile bizlerede geçecekdir, buna dikkat etmek lazımdır, bunların izalesi içinde, tatlı şeyler yiyerek, onların tesrini izale eebiliriz, ve karaciğerin onların hakkından gelmesini sağlarız, amma tatlılarımız mısır şurubu olmamalı, reçel amma pancar şekerinden yapılmış reçel, yine baklava şerbeti pancar şekerinden yapılmış şerbet olmalı,yine bal gibi ağır tatlılar yiyerek karaciğeri güçlendirip, tüberküloz ve benzeri hastalıkların, vücuda zarar vermesinin önüne geçilir.
--------------
Etiketler : Evde Yoğurt Nasıl Mayalanır, Püf Noktaları,Ekşi Yoğurt Nasıl Yapılır?, Tatlı Yoğurt Nasıl Yapılır?,Yoğurt Nasıl Yapılır?,Yoğurt, Nasıl, Yapılır?,Nasıl Mayalanır, Mayalanır,ev Yoğurtu,dogal Yoğurt,
Kaynaklar :
Yoğurt hakkındaki genel bilgiler wikipedia dan alınmıştır
Yoğurt mayalama bilgisi Başağaçlı Raşit Tunca dan alınmıştır
https://efsane1turk.net
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 28 Nisan 2018 Cumartesi
Original Kar©glan
|
|
|
Temel Dini Bilgiler 2 |
Yazar: RasitTunca - 05-27-2018, 09:23 PM - Forum: Dini Genel Bilgiler
- Yorum (1)
|
 |
Temel Dini Bilgiler 2
BİRİNCİ BÖLÜM
İTİKAD
1 - Din nedir?
1 - Din : Akıl sahibi insanları kendi istekleri ile dünya ve âhirette iyiliğe ve
mutluluğa ulaştırmak için Yüce Allah tarafından peygamberler aracılığı ile
gönderilen esasların bütünüdür.
2 - Dinler kaça ayrılır?
2 - Dinler başlıca üç kısma ayrılır :
1) Hak ( Gerçek) Dinler : Allah tarafından peygamberler aracılığıyla insanlara
bildirilen ve hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelen dinlerdir.
Örnek : İslâm Dini.
2) Muharref ( Bozulmuş) Dinler : Allah tarafından peygamberler aracılığı ile
bildirildiği halde sonradan insanlar tarafından değiştirilen ve aslı bozulan
dinlerdir. Örnek : Hristiyanlık ve Yahudilik.
3) Batıl ( Gerçek Olmayan) Dinler : İnsanlar tarafından uydurulan dinlerdir.
Örnek : Puta tapıcılık, Satanizm ve Budizm.
3 - Dinimizin adı nedir?
3 - İslâm.
4 - İslâm ne demektir?
4 - İslâm : Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e Allah tarafından gönderilen ve
insanlara bildirilmesi istenen esasların bütünüdür.
5 - Allah katında ( geçerli) din hangi dindir? Bu konudaki âyet meâllerini
söyleyiniz.
5 - “Allah katında ( geçerli) din şüphesiz İslâm’dır.” ( Âl-i İmrân, 3/19)
“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, ( bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek
ve o âhirette zarara uğrayanlardan olacaktır.” ( Âl-i İmrân, 3/85)
6 - İslâm dininin gayesi nedir?
6 - Getirdiği hükümlerle insanları hem dünyada hem de âhirette mutluluğa
ulaştırmaktır.
7 - İslâm dini kaç ana bölüme ayrılır?
7 - Üç ana bölüme ayrılır :
1) İnanmak ( İtikad)
2) Allah’ın emir ve yasaklarına uymak ( Amel)
3) Canlı ve cansız bütün varlıklarla iyi ilişkiler içinde bulunmak ( Ahlâk).
8 - İslâm dininin özellikleri nelerdir?
8 - İslâm dininin özellikleri :
1) İslâm son dindir
2) Bütün insanlığa gönderilmiştir
3) Daha önce gönderilen bütün peygamberleri ve İlâhî kitapları tasdik eder
4) Önceki dinlerin hükümlerini yürürlükten kaldırmıştır.
9 - Kelime-i Tevhîd’i ve anlamını söyleyiniz.
9 - Lâ ilâhe illâllah, Muhammedün Resûlüllah = Allah’tan başka ilâh yoktur, Hz.
Muhammed de Allah’ın elçisidir.
10 - Kelime-i Şahâdet’i ve anlamını söyleyiniz.
10 - Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh =
Ben şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur, yine şahitlik ederim ki Hz.
Muhammed onun kulu ve elçisidir.
11 - İman Nedir?
11 - İman : Yüce Rabbimizin Peygamber Efendimiz aracılığı ile göndermiş olduğu
bütün esasların doğru olduğuna kalben inanmak ve dil ile söylemektir.
12 - Âmentü’yü okuyunuz.
12 - Âmentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusülihî vel yevmil âhiri ve bil
kaderi hayrihî ve şerrihî minellahi teâlâ, vel ba’sü ba’del mevti, hakkun eşhedü
en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh.
13 - İmanın şartlarını söyleyiniz.
13 - İmanın şartları :
1) Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak
2) Meleklerine inanmak
3) Kitaplarına inanmak
4) Peygamberlerine inanmak
5) Âhiret gününe( öldükten sonra dirilmeye) inanmak
6) Kadere ( iyilik ve kötülüğün Allah’ın yaratmasıyla meydana geldiğine)
inanmak.
14 - İnanç yönünden insanlar kaç kısma ayrılır? Sayıp açıklayınız.
14 - İnanç yönünden insanlar dört kısma ayrılır :
1) Mü’min : Allah’ın varlığına ve birliğine, Hz. Muhammed’in de
peygamberliğine kalpten inanan kimseye denir.
2) Münafık : Allah’ın varlığına ve birliğine, Hz. Muhammed’in de
peygamberliğine kalbi ile inanmadığı halde dili ile inandığını söyleyen
kimseye denir.
3) Müşrik : Allah’a ortak koşan, birden fazla tanrı olduğuna inanan kimseye
denir.
4) Kâfir : Allah’ın varlığına ve birliğine, Hz. Muhammed’in peygamberliğine ve
getirdiği esaslara kalbi ile inanmayan, inanmadığını da açıkça söyleyen
kimseye denir.
15 - Allah’ı nasıl tanıyabiliriz?
15 - Allah’ı ancak Kur’ân’da ve Peygamber Efendimizin sözlerinde tanıtıldığı
şekilde tanıyabiliriz. Buna göre :
1) O, en büyüktür
2) Eşsiz ve benzersizdir
3) Hep vardı ve daima olacaktır
4) Hiç kimseye ihtiyacı yoktur
5) Evrende var olan her şeyin sahibidir
6) Herkes ve her şey ona muhtaçtır
7) Bütün varlıkları bilir
8 ) Her şeyi görür ve işitir
9) Ona gizli olan hiçbir şey yoktur.
16 - İnsanların Allahü Teâlâ ile iletişim kurma vasıtaları nelerdir?
16 - Başlıca üç vasıta vardır :
1) Dua
2) İbadet
3) Salih amel ( İyi ve güzel işler).
17 - Allah’ın sıfatları kaça ayrılır?
17 - Allah’ın sıfatları iki kısma ayrılır :
1) Zâtî sıfatlar
2) Sübûtî sıfatlar.
18 - Zâtî sıfatlar nelerdir?
18 - Zâtî sıfatlar :
1) Vücûd : Allahü Teâlâ’nın var olması demektir
2) Kıdem : Allâhü Teâlâ’nın varlığının evveli olmaması demektir
3) Bekâ : Allahü Teâlâ’nın varlığının sonu olmaması demektir
4) Vahdâniyet : Allahü Teâlâ’nın bir olması demektir
5) Muhâlefetün lil-havâdis : Yarattığı varlıkların hiç birine benzememesi
demektir
6) Kıyâm bi-nefsihi : Hiç bir şeye ve hiç kimseye ihtiyacı olmaması demektir.
19 - Sübûtî sıfatlar nelerdir?
19 - Sübûtî sıfatlar :
1) Hayat : Allahü Teâlâ’nın diri olması demektir
2) İlim : Allahü Teâlâ’nın her şeyi bilmesi demektir
3 ) Semi’ : Allahü Teâlâ’nın her şeyi işitmesi demektir
4) Basar : Allahü Teâlâ’nın her şeyi görmesi demektir
5) İrâde : Allahü Teâlâ’nın bir şeyin olmasını dilemesi demektir
6) Kudret : Allahü Teâlâ’nın gücünün yetmesi demektir
7) Kelâm : Allahü Teâlâ’nın konuşması demektir
8 ) Tekvîn : Allahü Teâlâ’nın yaratması demektir.
20 - İmanın sahih ve makbul olmasının şartları nelerdir?
20 - İmanın sahih ve makbul olmasının başlıca üç şartı vardır :
1) İman, hayattan ümit kesmeden önce edilmiş olmalı
2) Dinî hükümleri inkâr edici herhangi bir söz veya davranış bulunmamalı
3) Dinî hükümlerin hepsinin güzel olduğu kabul edilmeli.
21 - Allahü Teâlâ’nın varlığı ve birliğine dair Kur’ân-ı Kerîm’den bir delil
söyleyiniz.
21 - İhlâs sûresi.
İhlâs sûresinin manası :
“De ki : Allah birdir, Allah Samed’dir ( hiç kimseye ihtiyacı yoktur, herkes ona
muhtaçtır). O, doğmamış ve doğurulmamıştır. Hiç kimse O’na denk değildir ( eşi
ve benzeri yoktur).” ( İhlâs, 112/1-4)
22 - Meleklerin özellikleri nelerdir?
22 - Meleklerin özellikleri :
1) Melekler nurdan yaratılmış varlıklardır
2) Yemezler, içmezler
3) Erkeklik ve dişilikleri yoktur
4) Hiç günah işlemezler
5) Allah’ın emirlerini eksiksiz yerine getirirler
6) Hızlı ve süratli varlıklardır
7) Sayılarını Allah’tan başka kimse bilmez
8 ) Daima Allah’ı zikir ve tesbih ile meşguldürler.
23 - Büyük melekler kaçtır? Görevleri nelerdir?
23 - Büyük melekler dörttür :
1) Cebrâil : Allahü Teâlâ’dan aldığı mesajları ( vahyi) peygamberlere ileten
melektir.
2) Mikâil : Yağmurun yağması, rüzgârın esmesi gibi tabiat olaylarını idare
etmekle görevli melektir.
3) İsrâfil : Kıyametin kopması ve insanların tekrar dirilmesi için, mahiyeti bizce
bilinmeyen “Sûr”a üfleyecek olan melektir.
4) Azrâil : Ömrü sona eren insanların canlarını almakla görevli melektir.
24 - Dört büyük melek dışında Kur’ân-ı Kerîm’de isimleri geçen diğer melekler
hangileridir ve görevleri nelerdir?
24 - Diğer melekler şunlardır :
1) Kirâmen Kâtibîn : Bunlar iki melektir. Biri insanların sağında bulunur,
sevapları yazar. Diğeri ise solunda bulunur, günahları yazar.
2) Münker ve Nekir : Kabirde soru sormakla görevli meleklerdir.
3) Rıdvan : Cennetteki meleklerin başkanıdır.
4) Mâlik : Cehennemdeki meleklerin başkanıdır.
5) Hafaza melekleri : İnsanların önlerinden ve arkalarından onları takip eden,
kaza ve belâlara karşı koruyan meleklerdir.
25 - Cin nedir?
25 - Cin : Ateşten yaratılmış olup insanlar gibi yiyen, içen ve üreyen, ancak gözle
görülmeyen, iman ve ibadet etmekle yükümlü bir varlıktır.
26 - Şeytan nedir?
26 - Şeytan : Cin taifesindendir. Gözle görülmemekle birlikte varlığı kesin olan,
azgınlık ve kötülükte çok ileri giden, büyüklük taslayan, ayrıca insanları
saptırmayı kendisine görev edinen bir varlıktır.
27 - Şeytanın özellikleri nelerdir?
27 - Şeytanın özellikleri :
1) Şeytan ateşten yaratılmıştır
2) Gurur ve kibiri nedeniyle Allah’a isyan etmiştir
3) Cennetten kovulmuş ve Allah tarafından lânetlenmiştir
4) Kıyamete kadar yaşayacaktır
5) Hem kendi cinsinden, hem de insanlar ve cinlerden yardımcıları vardır
6) Her türlü yola başvurarak insanları ve cinleri Allah’a isyan ettirmek için
çalışır.
28 - Vahiy nedir?
28 - Allah tarafından, doğrudan veya elçi vasıtasıyla peygamberlere bildirilen ve
kesinlik ifade eden bilgiye vahiy denir.
29 - Büyük kitaplar indiriliş sırasına göre hangi peygamberlere gönderilmiştir?
29 - Büyük kitaplar :
1) Tevrât : Hz. Mûsa’ya
2) Zebûr : Hz. Dâvûd’a
3) İncîl : Hz. İsa’ya
4) Kur’ân-ı Kerîm : Bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafâ’ya
indirilmiştir.
30 - En son indirilen ve kıyamete kadar devam edecek esasları barındıran
kutsal kitabımızın adı nedir?
30 - Kur’ân-ı Kerîm.
31 - Kur’ân-ı Kerîm nasıl bir kitaptır?
31 - Kur’ân-ı Kerîm :
1) Allah tarafından Hz. Peygamber’e gönderilmiştir
2) 23 senede peyderpey indirilmiştir
3) 114 sûre, 30 cüzdür
4) Bir harfi dahi değişmeden günümüze kadar gelmiştir
5) Okunuşu ve dinlenişi ile ibadet edilir
6) Her yönüyle mucizedir.
32 - Kur’ân-ı Kerîm nerede ve ne zaman indirilmeye başlanmıştır?
32 - Kur’ân-ı Kerîm : Milâdî 610 yılında Mekke yakınlarında bulunan Nur dağındaki
Hira mağarasında, Ramazan ayının 27. gecesi “Oku” emriyle indirilmeye
başlanmıştır.
33 - İlk inen âyetler hangileridir? Meâlini söyleyiniz.
33 - İlk inen âyetler Alâk sûresinin ilk beş âyetidir. Bunlar ın meâli :
“1) Yaratan Rabbinin adıyla oku!
2) O, insanı kan pıhtısından yarattı.
3) Oku! Rabbin sonsuz ikram sahibidir.
4) Kalem ile ( yazmayı) öğreten odur.
5) İnsana bilmediğini o öğretti.” ( Alâk, 96/1–5)
34 - Kur’ân-ı Kerîm’in gönderiliş amacı nedir?
34 - İnsanların dünya ve âhiret hayatlarını düzene koymak, onlara hem dünya ve
hem de âhiret mutluluğu temin etmektir.
35 - Kur’ân okumanın fazileti hakkında üç hadis meâli söyleyiniz.
35 - Üç hadis meâli :
1) “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğreteninizdir.”
2) “Kur’ân okuyun. Çünkü Kur’ân Kıyamet gününde onu okuyana şefâatçı
olacaktır.”
3) “Kim Allah’ın Kitabı’ndan bir harf okursa ona bir iyilik sevabı yazılır. Bu
iyilik sevabı da on katıyla değerlendirilir.”
36 - Sûre ne demektir? Kur’ân-ı Kerîm’deki ilk ve son sûre hangileridir?
36 - Sûre : Kur’ân-ı Kerîm’de özel isimleri bulunan ve besmeleyle birbirinden
ayrılan bölümlerdir. İlk sûre Fâtiha, son sûre ise Nâs’tır.
37 - Âyet ve Hadis’i tarif ediniz.
37 - Âyet : Bir veya birkaç kelime ya da cümleden meydana gelen ve sûreleri
oluşturan Allah sözüdür.
Hadis : Peygamber Efendimizin mübarek ağzından çıkan sözlerdir.
38 - Meâl ve Tefsîr nedir? Açıklayınız.
38 - Meâl : Kur’ân-ı Kerîm’in Arapça’dan başka bir dile çevrilmesidir.
Tefsîr : Kur’ân-ı Kerîm’in mana bakımından anlaşılması için geniş bir şekilde
izah edilmesidir.
39 - Tilâvet secdesi nedir?
39 - Kur’ân-ı Kerîm’de secde âyetleri okunduğu veya dinlendiği zaman yapılması
gereken secdedir. Kur’ân’da 14 yerde secde âyeti vardır. Bu âyetler özel
işaretlerle belirtilmiştir.
40 - Mushaf ne demektir?
40 - Kur’ân sayfalarının bir araya toplanarak kitap haline getirilmiş şekline mushaf
denir.
41 - Kur’ân-ı Kerîm’in âyetleri ile sûreleri ne zaman toplanmış ve ne zaman
çoğaltılmıştır?
41 - Hz. Peygamber’in emanet olarak bıraktığı yazılı Kur’ân sayfaları halife Hz.
Ebû Bekir zamanında toplanarak mushaf haline getirilmiş, Hz. Osman
zamanında da çoğaltılmıştır.
42 - Peygamber kime denir?
42 - Allah tarafından seçilmiş, vahiy yoluyla aldığı emir ve yasakları insanlara
bildirmekle görevlendirilmiş üstün ahlâk sahibi kimselere peygamber denir.
43 - İlk ve son peygamberler kimlerdir?
43 - İlk peygamber Hz. Âdem, son peygamber ise bizim peygamberimiz Hz.
Muhammed Mustafâ’dır. Peygamber Efendimizle birlikte peygamberlik kapısı
kapanmış, artık bir daha peygamber gönderilmeyecektir.
44 - Peygamberlerde bulunması gerekli olan sıfatlar ( özellikler) kaçtır ve
nelerdir?
44 - Peygamberlerde bulunması gereken sıfatlar beştir :
1) Sıdk : Doğru sözlü olmak
2) Emânet : Güvenilir olmak
3) Fetânet : Akıllı ve zeki olmak
4) İsmet : Günah işlememek
5) Tebliğ : Allah’tan aldığı mesajları aynen insanlara bildirmek.
45 - Peygamber Efendimizi diğer peygamberlerden ayıran önemli özellikler
nelerdir?
45 - Peygamber Efendimizin önemli özellikleri :
1) Son Peygamber olması
2) Getirdiği kitabın ve dinî hükümlerin kıyamete kadar geçerli olması
3) Diğer peygamberler gibi belli bir bölgeye veya belli bir topluluğa değil, bütün
insanlara peygamber olarak gönderilmesi
4) Son dinin sahibi olması
5) Yaratılmışların en faziletlisi, Allah’ın en sevgili kulu olması
6) Âlemlere rahmet olarak gönderilmesi
7) Bütün insanlık için en güzel örnek olması.
46 - İnsanlığın yaratılışından bu zamana kadar kaç peygamber gelmiştir?
46 - Kur’ân-ı Kerîm’in bildirdiğine göre, insanlığın yaratılışından bu zamana kadar
peygamber gönderilmeyen hiçbir topluluk yoktur. Yüce Allah emir ve
yasaklarını kullarına iletmeleri için her millete farklı zamanlarda pek çok
peygamber göndermiştir. Ancak bunların sayısını Allah’tan başka kimse bilmez.
47 - Kur’ân-ı Kerîm’de ismi geçen peygamberler hangileridir?
47 - Âdem, İdrîs, Nûh, Hûd, Sâlih, Lût, İbrâhim, İsmâil, İshâk, Yâkub, Yûsuf,
Şuayb, Hârun, Mûsa, Dâvud, Süleyman, Eyyûb, Zülkifl, Yûnus, İlyâs, Elyesâ,
Zekeriyâ, Yahyâ, İsâ ve Muhammed Mustafâ ( s.a.v.).
48 - Mucize ve kerâmet ne demektir?
48 - Mucize : Peygamberlerin, peygamber olduklarını kanıtlamak için Allah’ın izni
ile gösterdikleri olağanüstü olaylardır.
Kerâmet : Peygamberlere tabi olan Allah dostlarının gösterdikleri olağanüstü
olaylardır.
49 - Peygamber Efendimizin büyük mucizelerinden üç tanesini söyleyiniz.
49 - Peygamber Efendimizin üç büyük mucizesi :
1) Kur’ân-ı Kerîm : Kıyamete kadar devam edecek en büyük mucizedir
2) Şakk-ı Kamer : Eli ile ayı ikiye ayırması
3) İsrâ ve Mirac : Hicretten 1,5 yıl kadar önce Mekke’de bulunan Mescid-i
Harâm’dan alınıp Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya götürülmesi ( İsrâ), oradan da
göklere yükseltilmesi ( Mirac).
50 - Bütün peygamberlerin tebliğ ettiği ana esaslar kaç tanedir ve nelerdir?
50 - Beş tanedir :
1) Dini koruma
2) Aklı koruma
3) Nesli koruma
4) Malı koruma
5) Canı koruma
51 - Âhiret ne demektir?
51 - Kıyamet kopup bütün canlılar öldükten sonra yeniden diriliş ile başlayacak olan
sonsuz hayata âhiret denir.
52 - Âhiret hayatının evreleri nelerdir?
52 - Âhiret hayatının evreleri :
1) Kabir hayatı
2) Kıyametin kopması
3) Yeniden diriliş
4) Mahşer
5) Amel defterlerinin dağıtılması
6) Hesap
7) Mîzân ( Amellerin tartılması)
8 ) Sırât
9) Şefâat
10) Cennet
11) Cehennem.
53 - Kabir ve kabir hayatı nedir?
53 - İnsanın ölüp defnedildikten sonra kıyamet günü yeniden dirilinceye kadar
beklediği yere kabir, burada geçen hayata da kabir hayatı denir.
54 - Kıyamet ne demektir?
54 - Sözlükte “kalkmak, dirilmek” demektir. Dinî anlamı ise :
1) Evrenin düzeninin bozulması
2) Her şeyin alt üst edilerek yok olması
3) Yok olan ve ölen şeylerin yeniden yaratılıp diriltilerek ayağa kalkması
4) Mahşere doğru yönelmesi demektir.
55 - Haşr ve mahşer ne demektir?
55 - Haşr : Allah’ın insanları hesaba çekmek üzere tekrar dirilişten sonra bir araya
toplamasıdır.
Mahşer : İnsanların hesap vermek üzere toplandıkları yere denir. Mahşerin bir
diğer adı da Arasât’tır.
56 - Kıyamet ne zaman kopacaktır?
56 - Kıyametin ne zaman kopacağını Allah’tan başka kimse bilemez. Müslüman için
önemli olan Kıyametin ne zaman kopacağını bilmek değil, onun kopması ile
başlayacak olan sonsuz hayata gerektiği şekilde hazırlık yapmaktır.
57 - Mîzân ne demektir?
57 - Mîzân : Âhirette hesaptan sonra herkesin amellerinin ( iyilik ve kötülüklerinin)
tartıldığı İlâhî adâlet ölçüsünün adıdır.
58 - Sırât ne demektir?
58 - Sırât : Cehennemin üzerine kurulmuş manevî bir köprüdür. Herkes bu köprünün
üzerinden geçecektir. Mü’minler geçip cennete ulaşacak, kâfirler ise geçemeyip
cehenneme düşeceklerdir.
59 - Şefâat ne demektir?
59 - Şefâat : Günahı olan mü’minlerin günahlarının bağışlanması, olmayanların da
cennette daha yüksek derecelere erişmesi için peygamberlerin ve Allah katında
dereceleri yüksek olan kimselerin Allah’a yalvarmaları ve dua etmeleri
demektir.
60 - Cennet ne demektir?
60 - Kelime olarak “bahçe, bitki ve sık ağaçlarla örtülü yer” demektir. Cennet,
sayısız nimetlerle donatılmış ve mü’minlerin içinde ebedî olarak kalmaları için
hazırlanmış âhiret yurdudur.
61 - Cehennem ne demektir?
61 - Kelime olarak “derin kuyu” anlamına gelir. Cehennem, âhirette kâfirlerin
sürekli olarak kalacakları, günahkâr mü’minlerin ise günahları ölçüsünde geçici
olarak cezalarını çekecekleri yerdir.
62 - Tevekkül ne demektir?
62 - Hedefe ulaşmak için gerekli bütün maddî ve manevî sebeplere başvurduktan
sonra, yapacak başka bir şey kalmayınca Allah’a dayanıp güvenmek ve işin
sonucunu ona havale etmektir.
63 - Hayır ve şer ne demektir?
63 - Hayır : Allah’ın emrettiği, sevdiği ve hoşnut olduğu davranışlara verilen isimdir.
Şer : Allah’ın yasakladığı, hoşnut olmadığı ve beğenmediği davranışlar demektir.
64 - Mezhep ne demektir? Kaç kısımda incelenir?
64 - Mezhep : Gidilecek yol demektir. İki kısımda incelenir :
1) İtikâdî mezhepler : Dinî inanışla ilgili farklı yorumlar
2) Amelî mezhepler : Dinî uygulama ve davranışlarla ilgili yorumlar.
65 - İtikâdî mezhepler kaça ayrılır ve hangileridir?
65 - İtikâdî mezhepler üçe ayrılır :
1) Selefiye
2) Mâtüridiye
3) Eş’ariye.
66 - Amelî mezhepler kaça ayrılır ve hangileridir?
66 - Amelî mezhepler dörde ayrılır :
1) Hanefî mezhebi
2) Şâfiî mezhebi
3) Mâlikî mezhebi
4) Hanbelî mezhebi.
67 - Mezhepler arasındaki farklılığın sebebi ve amacı nedir?
67 - Mezhepler arasındaki farklılıklar genellikle Peygamber Efendimizin bazı
konularla ilgili söz ve davranışlarında görülen esneklikten kaynaklanmaktadır.
Efendimiz bazen aynı konuda farklı uygulamalarda bulunmuş, mezhep âlimleri
bunları yorumlarken tercihler yapmış, böylece farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bu
tercihler ve bunlardan kaynaklanan farklılıklar, Hz. Peygamber’in bütün
sünnetlerinin yaşatılmasına vesile olur. Böyle olunca mezhep sahiplerinin
birbirlerine karşı saygılı ve hoşgörülü olması gerekir. Mezhepler arasındaki
farklılıklar İslam’da ayrılık değil, zenginlik ve kolaylık kapısı olarak
görülmelidir.
GERÇEK İMAN
Hazreti Ömer, halifeliği zamanında kontrol maksadıyla bir gece Medîne’de dolaşırken
yoruldu ve dinlenmek üzere bir evin duvarına yaslandı. Bu esnada, evin içinde anne ile kızı
arasında geçen şu konuşmayı duydu :
Anne :
-- Haydi kızım, kalk da süte biraz su katıver!
Kız :
-- Halifenin sütlere su katılmasını yasakladığını bilmiyor musun?
Anne :
-- Evet biliyorum.
Kız :
-- Öyle ise halifenin yasakladığı işi nasıl yapabilirim?
Anne :
-- Kalk da su koy şu süte, Ömer seni nereden görecek?
Kız :
-- Ömer görmez ama Rabbim görür. Vallahi ben onun göreceği yerde yapmadığım bir işi
görmediği yerde de yapmam.
Hz. Ömer, bu konuşmaları dinledikten sonra oradan ayrıldı. Daha sonra, iyi bir din
terbiyesi görmüş bu yüksek ahlâklı fakir kızı oğlu Âsım ile evlendirdi.
Bu hikayeden şunu öğreniyoruz.
“Allah inancının, insanın davranışlarına olumlu yönde çok büyük tesiri vardır.”
İKİNCİ BÖLÜM
İBADET
1 - İnsanın dünyaya geliş amacı nedir?
1 - İnsanın dünyaya geliş amacı, Allah’ı tanımak ve ona kulluk etmektir. Allahü
Teâlâ insanları ve cinleri, kendisini tanımaları ve ibadet etmeleri için yaratmıştır
( Zâriyât, 51/56).
2 - İbadet ne demektir?
2 - İbadet : Allah’a kulluk etmek, saygı göstermek ve verdiği nimetlere karşılık ona
şükretmek demektir. İbâdet, namaz, oruç, zekât ve hac gibi farz emirler yanında,
diğer bütün dinî ve ahlâkî görevleri yerine getirmek suretiyle yapılır.
3 - Kaç çeşit ibadet vardır?
3 - Üç çeşit ibadet vardır :
1) Beden ile yapılan ibadet : Namaz ve Oruç gibi.
2) Mal ile yapılan ibadet : Zekât gibi.
3) Hem beden ve hem de mal ile yapılan ibadet : Hac gibi.
4 - İbadetin insanlara ne gibi faydaları vardır?
4 - İbadetin faydaları :
1) İnsanın Allah ile bağını güçlendirir
2) İç huzuru sağlar
3) Güven duygusunu geliştirir
4) Kötülüklerden alıkoyar
5) Güzel ahlâkın gelişmesine katkıda bulunur
6) Sabrı ve sorumluluk bilincini geliştirir.
5 - İslâm’ın şartı kaçtır? Sayınız.
5 - İslâm’ın şartı beştir :
1) Kelime-i Şehâdet getirmek
2) Namaz kılmak
3) Oruç tutmak
4) Zekât vermek
5) Hacca gitmek.
Bu beş şart müslümanlara ibadet olarak emredilmiş olmakla birlikte, İslâm
dininde yapılması istenenler bunlarla sınırlı değildir. Kur’ân-ı Kerîm’de ve
Peygamber Efendimizin hadislerinde mevcut olan bütün emir ve yasakları
uygulamak her müslümanın görevidir.
6 - İslâm’da amelî hükümlerin kaynakları ( Edille-i Şer’iyye) kaç tanedir?
6 - Dört tanedir :
1) Kitab ( Kur’ân-ı Kerîm)
2) Sünnet
3) İcmâ
4) Kıyas.
7 - Mükellef kime denir?
7 - Ergenlik çağına ulaşan, akıl sahibi olan ve Allah’ın emir ve yasaklarından
sorumlu tutulan her erkek ve kadına mükellef denir.
8 - Mükellefin bilmesi ve yapması gereken işler kaç tanedir ve nelerdir?
8 - Sekiz tanedir :
1) Farz 2) Vâcib 3) Sünnet 4) Müstehab 5) Mübâh 6) Haram 7)
Mekruh 8 ) Müfsid.
9 - Farz ne demektir?
9 - Allah ve Resûlünün mükelleften yapılmasını kesin olarak istediği emirlerdir.
10 - Farzın hükmü nedir?
10 - Yapan sevap kazanır, terk eden günahkâr olur, inkâr eden dinden çıkar.
11 - Farz kaça ayrılır? Açıklayınız.
11 - Farz ikiye ayrılır :
1) Farz-ı ayın : Her mükellefin bizzat kendisinin yapması gereken emirlerdir. Beş
vakit namaz kılmak, Ramazan orucu tutmak gibi.
2) Farz-ı kifâye : Bazı mükelleflerin yapmasıyla diğerlerinin üzerinden düşen
emirlerdir. Cenaze namazı kılmak gibi.
12 - Vâcib ne demektir? Açıklayınız.
12 - Farz kadar kesin olmamakla birlikte kuvvetli bir delile dayanan ve yapılması
istenilen ibadetlerdir. Vitir ve Bayram namazı kılmak, fitre vermek ve kurban
kesmek gibi.
13 - Sünnet ne demektir?
13 - Farz ve vâcibin dışında Peygamber Efendimizin ibadet niyeti ile yaptığı ve
yapılmasını istediği davranışlardır. Farz namazlardan önce ve sonra sünnet
namazı kılmak gibi.
14 - Sünnet kaça ayrılır? Açıklayınız.
14 - Sünnet ikiye ayrılır :
1) Sünnet-i müekkede : Peygamber Efendimizin genellikle yaptığı ve çok az terk
ettiği sünnetlerdir. Akşam namazının sünneti, Yatsı namazının son sünneti ve
Terâvih namazı gibi.
2) Sünnet-i gayr-i müekkede : Peygamber Efendimizin arasıra işlediği
sünnetlerdir. İkindi namazının sünneti ile Yatsı namazının ilk sünneti gibi.
15 - Müstehab ( Mendûb) ne demektir?
15 - İşlenmesinde sevap olan, terk edilmesinde günah bulunmayan şeylerdir. Nafile
namaz kılmak ve nafile oruç tutmak gibi.
16 - Mübâh ne demektir?
16 - Mükellefin yapıp yapmamakta serbest olduğu şeylerdir. Günlük hayatta
oturmak, kalkmak, konuşmak, yürümek gibi.
17 - Haram ne demektir?
17 - Kesin bir delil ile yapılmaması istenen emirlerdir. İnsan öldürmek, içki içmek,
kumar oynamak, faiz yemek, anne ve babaya karşı gelmek gibi.
18 - Haramın hükmü nedir?
18 - Haramdan uzak durmak kişiye sevap kazandırır. Haram olduğunu bilerek bir iş
yapmak büyük günahtır ve cehennemde azap çekmeyi gerektirir. Haramı helâl
kabul etmek veya haram olduğunu inkâr etmek ise dinden çıkarır.
19 - Mekrûh ne demektir?
19 - Yapılması hoş görülmeyen, terk edilmesi istenen şeylerdir. Sigara içmek gibi.
20 - Müfsid ne demektir?
20 - Başlanmış ibadeti bozmak demektir. Namazda konuşmak, gülmek, başkalarıyla
ilgilenmek, oruçlu iken bile bile yemek veya içmek gibi.
21 - İslâm’ın temizliğe verdiği önem hakkında bir âyet meâli söyleyiniz.
21 - “Şüphesiz Allah, çokça tevbe edenleri ve iyice temizlenenleri sever.” ( Bakara,
2/222)
22 - Abdest nedir? Tarif ediniz.
22 - Belirli uzuvları usûlüne uygun olarak yıkamak ve meshetmek suretiyle yapılan
bir temizliktir.
23 - Abdestin farzları kaçtır? Sayınız.
23 - Abdestin farzları dörttür :
1) Yüzü bir kere yıkamak
2) Dirseklerle beraber kolları bir kere yıkamak
3) Başın dörtte birini meshetmek
4) Ayakları topuklarıyla beraber bir kere yıkamak.
24 - Abdesti bozan şeyler nelerdir?
24 - Abdesti bozan şeyler :
1) Vücudun her hangi bir yerinden kan ve irin çıkmak
2) Ağız dolusu kusmak
3) Küçük veya büyük tuvalet yapmak ve yellenmek
4) Bayılmak, sarhoş olmak
5) Namazda yanındaki kişinin işiteceği kadar gülmek
6) Yatarak veya bir yere dayanarak uyumak
7) Tükürdüğü zaman, tükürükte yarıdan fazla kan bulunmak.
25 - Abdestsiz yapılamayan şeyler nelerdir?
25 - Abdestsiz yapılmayan şeyler :
1) Namaz kılınmaz
2) Kâbe tavaf edilmez
3) Tilâvet secdesi yapılmaz.
26 - Guslü ( Boy abdesti) tarif ediniz.
26 - Gusül : Bedenin her tarafını kuru yer kalmayacak şekilde yıkamaktır.
27 - Guslün farzları kaçtır?
27 - Guslün farzları üçtür :
1) Ağıza su vermek
2) Buruna su vermek
3) Bütün vücudu yıkamak.
28 - Gusül yapmayı gerektiren haller nelerdir?
28 - Gusül yapmayı gerektiren haller :
1) Cünüplük hali
2) Kadınların âdet hallerinin sona ermesi
3) Doğum yapan kadınların lohusalık hallerinin bitmesi.
29 - Gusülsüz neler yapılmaz?
29 - Gusülsüz :
1) Namaz kılınmaz
2) Kur’ân-ı Kerîm okunmaz
3) Kâbe tavaf edilmez.
30 - Teyemmümü tarif ediniz.
30 - Niyet ederek temiz toprak veya toprak cinsinden bir şeye vurulan ellerle yüzü
ve kolları mesh etmeye teyemmüm denir.
31 - Teyemmümün farzları kaçtır?
31 - Teyemmümün farzları ikidir :
1) Niyet etmek
2) Elleri temiz toprağa veya toprak cinsinden bir şeye iki defa vurduktan sonra,
birincisinde yüzü, ikincisinde ise kolları meshetmektir.
32 - Teyemmüm hangi durumlarda gerekli olur?
32 - Teyemmüm :
1) Abdest alacak veya gusül yapacak kadar su bulunmadığında
2) Su bulunduğu halde suyun kullanılması mümkün olmadığında
3) Bedenin tamamı veya çoğu yara olup suyu kullanmak zararlı olduğunda
gerekli olur.
33 - Teyemmümü bozan şeyler nelerdir?
33 - Teyemmümü bozan şeyler :
1) Abdest ve guslü bozan her şey teyemmümü bozar
2) Suyun bulunması veya kullanılabilir hale gelmesi teyemmümü bozar.
34 - Namazın önemi ve faydaları nelerdir?
34 - Namaz :
1) İslâm’ın şartlarından biridir
2) Kulu Allah’a yaklaştırır
3) Cemaatle kılınması birlik ve beraberliği pekiştirir
4) Sorumluluk bilincini geliştirir
5) Tembellikten korur ve disiplinli olmayı sağlar
6) Bedene sağlık verir.
35 - Kaç çeşit namaz vardır?
35 - Üç çeşit namaz vardır :
1) Farz namazlar : Beş vakit namazın farzları ve Cuma namazı gibi.
2) Vâcib namazlar : Bayram namazları ve Vitir namazı gibi.
3) Nafile namazlar : Teheccüd namazı gibi.
36 - Beş vakit namazı sayınız ve rekâtlarını söyleyiniz.
36 - Beş vakit namaz :
1) Sabah namazı : İkisi sünnet, ikisi farz olmak üzere dört rekât
2) Öğle namazı : Dördü ilk sünnet, dördü farz, ikisi son sünnet olmak üzere on
rekât
3) İkindi namazı : Dördü sünnet, dördü farz olmak üzere sekiz rekât
4) Akşam namazı : Üçü farz ikisi sünnet olmak üzere beş rekât
5) Yatsı namazı : Dördü ilk sünnet, dördü farz, ikisi son sünnet olmak üzere on
rekât.
Yatsı namazının arkasından üç rekât vitir namazı kılınır. Vitir namazı, vâcib
namazlardandır.
37 - Namazın farzları kaçtır ve nelerdir?
37 - Altısı namaza başlamadan önce, altısı namaz içerisinde yapılması gerekenler
olmak üzere 12 tanedir. Namaza başlamadan öncekilere şart, namazın
içindekilere rukün denir.
Namazın şartları :
1) Hadesten tahâret : Abdest almak, gerekli ise gusül yapmak
2) Necâsetten tahâret : Bedende, elbisede ve namaz kılacak yerde pislik varsa
bunları temizlemek
3) Setr-i avret : Örtülmesi gereken yerleri örtmek ( Erkeklerde göbek ve diz
kapağı arasını, kadınlarda el, yüz ve ayaklar hariç her tarafı örtmek)
4) İstikbâl-i kıble : Namazı kıbleye ( Kâbe’ye) yönelerek kılmak
5) Vakit : Her namazı kendi vakti içinde kılmak
6) Niyet : Namaza başlarken hangi namaz kılınacaksa ona niyet etmek.
Namazın rukünleri :
1) İftitah tekbiri : Namaza başlarken tekbir almak
2) Kıyam : Ayakta durmak
3) Kırâat : Namazda Kur’ân-ı Kerîm okumak
4) Rukû : Namazda eller diz kapağına erişecek şekilde eğilmek
5) Sücûd : Ayaklar, dizler ve ellerle beraber alnı yere koymak
6) Ka’de-i âhire : Namazın sonunda Ettehıyyâtü duasını okuyacak kadar
oturmak.
38 - Namazın vâciblerini sayınız.
38 - Namazın vâciblerinden bazıları şunlardır :
1) Farz namazların ilk iki, vitir ve nâfile namazların her rekâtında Fâtiha sûresini
okumak
2) Fâtiha’yı zamm-ı sûreden önce okumak
3) Secdede alınla burnu birlikte yere koymak
4) İki secdeyi peş peşe yapmak
5) Ta’dîl-i erkâna riâyet etmek ( Namazda her davranışın hakkını vermek)
6) Üç ve dört rekâtlı namazların ikinci rekâtında oturmak
8 ) Vitir namazında kunut duası okumak
9) İlk ve son oturuşlarda Ettehıyyatü duasını okumak.
39 - Namazı bozan şeyler nelerdir?
39 - Namazı bozan şeyler :
1) Namazda konuşmak
2) Namazda bir şey yemek veya içmek
3) Namazda birine selâm vermek veya birinin selâmını almak
4) Namazda göğsünü kıbleden çevirmek
5) Namazda abdestin bozulması
6) Namazda Kur’ân’ı mânası bozulacak şekilde yanlış okumak
7) Namazda kendi işiteceği kadar gülmek.
40 - Hangi vakitlerde namaz kılınmaz?
40 - Üç vakitte namaz kılınmaz :
1) Güneş doğarken
2) Güneş tam tepedeyken
3) Güneş batarken.
41 - Sehiv secdesi nedir?
41 - Namaz içerisinde yanılmadan dolayı yapılan secdeye sehiv secdesi denir.
42 - Sehiv secdesi hangi hallerde gerekli olur?
42 - Sehiv secdesi :
1) Namaz içinde farzlardan biri unutularak geciktirildiğinde
2) Namazın vaciblerinden biri unutularak geciktirildiğinde veya unutularak terk
edildiğinde gerekli olur.
43 - Sehiv secdesi nasıl yapılır?
43 - Namazın son oturuşunda yalnız Ettehıyyâtü duası okunarak sağ tarafa selâm
verildikten sonra Allahü Ekber diyerek secdeye varılır. Burada üç kere “Sübhâne
Rabbiye’l-a’lâ” denilir. Sonra Allahü Ekber denilerek oturulur. Peşinden tekrar
Allahü Ekber diyerek ikinci defa secdeye varılır ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’la’lâ”
dedikten sonra Allahü Ekber ile oturulur. Bu oturuşta, Ettehıyyâtü,
Allahümme salli, Allahümme bârik ve Rabbenâ âtinâ duaları okunarak önce
sağa, sonra sola selâm verilir ve namaz bitirilir. Buna Sehiv secdesi denir.
44 - Hasta olan kişi namazını nasıl kılar?
44 - Ayakta duramayacak derecede hasta olan kişi namazını oturarak, buna da gücü
yetmiyorsa yatarak ima ( baş işareti) ile kılar. İma ile de kılmaya gücü
yetmiyorsa namazını sonraya bırakabilir.
45 - Yolcu namazı nedir ve nasıl kılınır?
45 - Orta yürüyüşle 18 saatlik ( yaklaşık 90 km) bir yere gitmek için bulunduğu
yerden yola çıkan kimseye misafir ( yolcu) denir. Yolcu, dört rekâtlı farz
namazları iki rekât olarak kılar. Sabah namazının iki rekât farzı ile Akşam
namazının üç rekât farzını ve Vitir namazını tam olarak kılar. Yolculuk sırasında
sünnetler terkedilir. Bununla birlikte vakti müsait olanlar kılabilirler.
46 - Cuma namazı ne zaman kılınır ve kimlere farzdır?
46 - Cuma namazı : Cuma günü öğle namazının vaktinde kılınır.
1) Erkek olanlara
2) Kör, kötürüm ve yatalak hasta olmayanlara
3) Hür ve serbest olanlara
4) Yolcu olmayanlara farzdır.
Kadınlar da Cuma namazı kılabilirler. Kıldıkları takdirde Öğle namazı kılmaları
gerekmez.
47 - Cuma namazı kaç rekâttır?
47 - Cuma namazı 10 rekâttır. Dördü ilk sünnet, ikisi farz, dördü de son sünnettir.
48 - Cenâze namazı nasıl bir namazdır?
48 - Ölen müslümanlar için dua niyeti ile rukûsuz ve secdesiz kılınan farz-ı kifâye
bir namazdır.
49 - Terâvih namazı nedir?
49 - Ramazan ayında, Yatsı namazı ile Vitir namazı arasında kılınan 20 rekâtlık
sünnet bir namazdır.
50 - Müslümanların yılda kaç dinî bayramları vardır?
50 - İki dinî bayramları vardır :
1) Ramazan Bayramı
2) Kurban Bayramı.
51 - Bayram namazı kimlere vâcibtir ve kaç rekâttır?
51 - Cuma namazı farz olan kimselere, Bayram namazı kılmak vâcibtir. Bayram
namazı iki rekâttır. Cemaatle kılınır. Ezan ve kameti yoktur. Bayram hutbesi
sünnettir ve namazdan sonra okunur.
52 - Camilere girerken nelere dikkat etmeliyiz?
52 - Camilere girerken :
1) Soğan ve sarımsak gibi kötü kokulu şeyler yememeliyiz
2) Temiz elbise ve çoraplarımızla girmeliyiz
3) Yüksek sesle konuşarak başkalarını rahatsız etmemeliyiz
4) Cep telefonlarımızı kapatmalıyız.
53 - Teşrik tekbirini okuyunuz.
53 - Allahü Ekber Allahü Ekber, lâ ilâhe illâllahü vellahü Ekber, Allahü Ekber ve
lillâhil hamd.
54 - Teşrik tekbiri ne zaman okunur? Hükmü nedir?
54 - Teşrik tekbiri : Kurban bayramının bir gün öncesi olan Arefe günü Sabah
namazında başlayarak Bayramın dördüncü günü İkindi namazına kadar geçen 23
vakitte farz namazların hemen arkasından okunur. Hükmü vâcibtir.
55 - Oruç ne demektir?
55 - Oruç : Sahur vaktinden itibaren Akşam namazına kadar geçen süre içerisinde,
sırf Allah rızası için yemek, içmek ve karı koca ilişkilerinden uzak durmak
suretiyle yapılan bir ibadettir.
56 - Oruç kimlere farzdır?
56 - Müslüman, akıllı ve ergenlik çağına ulaşmış herkese farzdır.
57 - Oruç tutmanın ne gibi faydaları vardır?
57 - Oruç :
1) İnsanın ahlâkını güzelleştirir
2) Merhamet ve yardım duygularını geliştirir
3) Nimetlerin kıymetini öğretir
4) Sabırlı olmayı öğretir
5) İnsana, duygularına ve iradesine hâkim olmayı öğretir.
58 - İmsak, Sahur ve İftar ne demektir?
58 - İmsak, Sahur, İftar :
1) İmsak : Oruca başlama vaktidir.
2) Sahur : İmsak vakti öncesi gecenin bir bölümünde kalkıp bir şeyler yiyip
içmek demektir.
3) İftar : Oruç yasaklarının sona erdiği vakittir.
59 - Oruç çeşitleri nelerdir?
59 - Başlıca üç çeşit oruç vardır :
Farz olan oruçlar :
1) Ramazan orucu
2) Ramazan orucunun kazası
3) Keffâret orucu ( Ramazan ayında bilerek bozulan orucun cezası).
Vâcip olan oruçlar :
1) Adak orucu
2) Bozulan nâfile orucun kazası.
Nâfile oruçlar :
Farz ve Vâcib oruçlar dışında Allah rızası için tutulan oruçlardır.
60 - Dinimizde oruç tutulması yasak olan günler hangileridir?
60 - Oruç tutulması yasak olan günler :
1) Ramazan bayramının birinci günü
2) Kurban bayramının 1. 2. 3. ve 4. günleri.
61 - Kimler oruç tutmayabilir?
61 - Oruç tutmayabilenler :
1) Yolcular
2) Hamile olan veya küçük çocuğunu emziren hanımlar
3) Oruç tutmaya gücü yetmeyecek kadar yaşlanmış kimseler
4) Oruç tutamayacak kadar hasta olanlar
5) Açlık veya susuzluktan dolayı öleceğinden, beden ve ruh sağlığının
bozulacağından endişe edenler.
62 - Orucu bozan şeyler nelerdir?
62 - Orucu bozan şeyler :
1) Bilerek yemek içmek
2) Bilerek cinsel ilişkide bulunmak
3) Kendi isteği ile ağız dolusu kusmak
4) İftar vakti girmediği halde iftar oldu zannederek orucunu bozmak
5) İmsak vakti geçtiği halde daha vakit var zannederek yemeye içmeye devam
etmek.
63 - Ramazan ayında kasten oruç bozmanın cezası nedir?
63 - Ramazan’da kasten oruç bozmanın cezası :
1) İki ay peş peşe oruç tutmak
2) Oruç tutamayacak durumda ise altmış fakiri akşamlı sabahlı doyurmak.
64 - Orucu bozmayan şeyleri sayınız.
64 - Şunlar orucu bozmaz :
1) Unutarak yemek içmek ( hatırladığı anda bırakır)
2) Ağıza gelen balgamı yutmak
3) İstemeyerek kusmak
4) Kulağına su kaçmak
5) Kan aldırmak
6) Dişlerin arasında kalan nohut tanesinden küçük bir şey yutmak
7) Başkasına kötü söz söylemek ve gıybet etmek gibi yanlış davranışlar orucu
bozmaz. Ancak orucun sevabını azaltır.
65 - Fidye ne demektir?
65 - Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlıların ve iyileşme ümidi olmayan hastaların
oruç tutamadıkları günler sayısınca sabah akşam bir fakiri doyurmalarıdır.
Bunun para olarak miktarı, her güne bir fitredir.
66 - Dua nedir?
66 - İnsanın maddî ve manevî istek ve ihtiyaçlarını her hangi bir aracı olmaksızın
doğrudan Allahü Teâlâ’ya arz edip yalvarması, yerine getirilmesini dilemesidir.
67 - Tevbe nedir?
67 - İşlenmiş bir günaha pişman olup bir daha işlemeyeceğine dair Cenâb-ı Hakk’a
söz vermek ve ondan af dilemektir.
68 - Tevbenin kabul olmasının şartları nelerdir?
68 - Tevbenin kabul olmasının şartları :
1) Günahı terk etmek
2) Yaptığına pişman olmak
3) Bir daha yapmamaya karar vermek.
69 - Zekât ne demektir?
69 - Zekât : Dinî ölçülere göre zengin sayılan müslümanların, yılda bir defa
mallarının ve paralarının kırkta birini fakirlere vermeleridir.
70 - Dinî ölçülere göre kimler zengin sayılır?
70 - Aslî ihtiyaçlarından ve borçlarından başka, dinimizin zenginlik ölçüsü kabul
ettiği nisab miktarı mala veya paraya sahip olan kimseler zengin sayılır.
71 - Zekât kimlere verilir?
71 - Zekât :
1) Dinen zengin sayılmayan kimselere
2) Hiç malı mülkü olmayanlara
3) Borçlulara
4) Parası olmayan yolculara
5) Allah rızası için dini, ülkesi ve milleti uğruna savaşanlara verilir.
72 - Zekât kimlere verilmez?
72 - Zekât :
1) Ana ve babaya, büyük anne ve büyük babaya
2) Çocuğa ve toruna
3) Eşe ( karı koca birbirlerine)
4) Zengine verilmez.
73 - Sadaka nedir?
73 - Sadaka : İmkânı olan müslümanların, Allah’ın rızasını kazanmak maksadı ile
ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunmalarıdır.
74 - Fıtır sadakası ( Fitre) nedir?
74 - Fıtır sadakası ( Fitre) : Müslümanların Ramazan ayında, Bayram namazına kadar
fakirlere vermeleri gereken para veya maldır.
75 - Hac ne demektir?
75 - Mekke şehrindeki Kâbe’yi ve civarında bulunan kutsal bazı yerleri hac
zamanında usûlüne uygun olarak ziyaret etmek demektir.
76 - Hac kimlere farzdır?
76 - Hac :
1) Müslüman olanlara
2) Akıl sahibi olanlara
3) Ergenlik çağına ulaşanlara
4) Hür olanlara
5) Hacca gidiş ve dönüş masraflarını karşılayacak kadar varlıklı olanlara farzdır.
77 - Haccın farzları nelerdir?
77 - Haccın farzları :
1) İhrama girmek
2) Kâbe’yi tavaf etmek
3) Arafat’ta vakfeye durmaktır.
78 - Umre nedir?
78 - Umre : Belli bir zamana bağlı olmaksızın usûlüne göre ihrama girdikten sonra
Kâbe’yi tavaf etmek, sa’y yapmak ve traş olmak suretiyle yapılan bir ibadettir.
79 - Kurban nedir? Kimler kurban keser?
79 - Kurban : Şartlarını taşıyan bir hayvanı ( koyun, keçi, sığır, manda veya deve)
ibadet niyetiyle belli bir vakitte Allah rızası için kesmektir. Kurban kesmek malî
bir ibadettir. Müslüman olanlar, akıl sağlığı yerinde olanlar, ergenlik çağına
ulaşanlar, hür olanlar, yolcu olmayanlar, zenginlik ölçüsünde paraya veya mala
sahip olanlar kurban keserler.
80 - Adak kurbanı nedir?
80 - Her hangi bir husus için Allah adına kurban kesmeyi adayanların, arzuları
gerçekleştikten sonra kesmeleri vâcib olan kurbandır. Adayanın kendisi ve aile
fertleri kesilen bu kurbanın etinden yiyemez.
81 - Akika kurbanı nedir?
81 - Çocuğu dünyaya gelen kimselerin Allah’a şükür olsun diye kestikleri
kurbandır. Akika kurbanının etinden herkes yiyebilir.
82 - Yemin nedir? Yemin etmek neyi gerektirir?
82 - Yemin : Söze kuvvet kazandırmak maksadıyla Allah’ın adını anarak bir konuda
söz vermektir. Vallahi, Billâhi gibi. Yemin :
1) Yanlışlıkla yapılırsa herhangi bir şey gerektirmez
2) Bile bile yalan yere yapılırsa tövbe etmeyi gerektirir
3) Gelecekte bir işi yapacağına veya yapmayacağına dair olur da yerine
getirilmezse keffâreti gerektirir.
83 - Yeminin keffâreti ne kadardır?
83 - Yeminini bozanların, on fakiri giydirmeleri veya on fakire birer fitre miktarı
para vermeleri gerekir. Bunları yapacak kadar parası olmayanlar arka arkaya üç
gün oruç tutarlar.
TEŞEKKÜR OLSUN DİYE
Resûl-i Ekrem Efendimiz Allah tarafından seçilmiş ve bütün insanlara son
peygamber olarak gönderilmiştir. O, peygamber olarak gönderildiği 40 yaşına kadar
tertemiz bir hayat yaşadı. Bir olan Allah’a inandı ve ona ibadet etti. O günkü insanların
değer verdiği putlara hiç itibar etmedi. Yaşadığı gençlik hayatı boyunca yüzünü
kızartacak ahlâk dışı hiçbir davranışı olmadı.
Peygamberlikle görevlendirildikten sonra ise zaten Allahü Teâlâ tarafından korunur
olmuştu. Günah işlemesi söz konusu değildi. Bir hata işleyecek olsa, anında melek gelir,
hatırlatır ve hataya düşmesi önlenirdi. Kısacası o, günahı olmayan ve her yönüyle
affedilen bir kişi idi.
Böyle olmasına rağmen Efendimiz çokça ibadet eder, kulluk görevini fazlasıyla
yerine getirmeye çalışırdı. Özellikle gece ibadetine çok önem verirdi. Bazen uzun zaman
ayakta kalır, bundan dolayı ayakları şişerdi. Onun, günah korkusuyla veya bağışlanma
arzusuyla ibadet ettiğini düşünen sevgili eşi Hz. Âişe buna çok üzülüyordu. Bundan
dolayı bir defasında ona şunu deme ihtiyacı hissetti :
-- “Yâ Resûlellah! Allah senin geçmişte yaptığın, gelecekte yapabileceğin bütün
hatalarını bağışladığı halde kendini niçin bu kadar yoruyorsun?”
Bu soruya Efendimiz şu anlamlı cevabı verdi :
-- “Ey Âişe! Ben Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?”
Allah Resûlü bu vecîz sözüyle bize şunu öğretiyor :
“İbadet sadece affedilmek ve cennete girmek için yapılmaz. Allah bize hayat gibi,
akıl gibi, sağlık gibi, güç - kuvvet gibi, mal - mülk gibi nimetler başta olmak üzere
milyarlarla ifade edilebilecek sayısız nimeti karşılıksız olarak vermiştir. Bunlara
teşekkür olsun diye her insanın mutlaka Allah’a ibadet etmesi gerekir.”
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SİYER
1 - Siyer-i Nebî ne demektir?
1 - Siyer-i Nebî : Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in hayatını konu edinen
bilim dalıdır.
2 - Peygamber Efendimiz ne zaman ve nerede dünyaya gelmiştir?
2 - 20 Nisan 571 tarihinde, Rebîulevvel ayının 12. gecesine rastlayan Pazartesi günü
tan yeri ağarırken Mekke’de dünyaya gelmiştir.
3 - Peygamber Efendimiz hangi kabiledendir?
3 - Kureyş kabilesinin Hâşimoğulları kolundandır.
4 - Peygamber Efendimizin annesi, babası, dedesi ve sütannesinin adları
nelerdir?
4 - Peygamber Efendimizin :
1) Annesi : Âmine
2) Babası : Abdullah
3) Dedesi : Abdülmuttalip
4) Süt annesi : Halîme’dir.
5 - Peygamber Efendimizin en çok bilinen isimleri hangileridir?
5 - Peygamber Efendimizin en çok bilinen isimleri :
1) Muhammed
2) Mustafâ
3) Ahmed
4) Mahmûd.
6 - Peygamber Efendimiz kimlerin himâyesinde büyümüştür?
6 - Peygamber Efendimiz, doğumundan iki ay önce babası vefat ettiği için yetim
olarak dünyaya gelmiştir. Mekke’deki geleneksel uygulamaya göre, doğan
çocuklar süt anneye verilirdi. Efendimiz de, bu geleneğe uyularak süt annesi Hz.
Halîme’ye verildi ve 4 yaşına kadar onun yanında kaldı. 6 yaşında iken
annesinin vefat etmesi üzerine 8 yaşına kadar dedesi Abdülmuttalib’in,
dedesinin vefatından sonra ise amcası Ebû Tâlib’in himâyesinde büyümüştür.
7 - Peygamber Efendimiz ilk evliliğini kaç yaşında ve kiminle yapmıştır?
7 - Peygamber Efendimiz ilk evliliğini 25 yaşında iken Hz. Hatice ile yapmıştır.
8 - Hz. Hatice kimdir?
8 - Hz. Hatice :
1) Peygamber Efendimizin ilk eşidir
2) Peygamber Efendimize ilk iman edendir
3) Peygamber Efendimize maddî ve manevî en büyük desteği verendir
4) Peygamber Efendimizin oğlu İbrahim hariç bütün çocuklarının annesidir.
9 - Peygamber Efendimizin kaç çocuğu olmuştur ve isimleri nelerdir?
9 - Peygamber Efendimizin yedi çocuğu olmuştur :
1) Erkek çocukları : Kâsım, Abdullah, İbrahim
2) Kız çocukları : Ümmü Gülsüm, Rukiye, Zeyneb ve Fâtıma.
10 - Hz. Peygamber’e peygamberlik hangi tarihte, kaç yaşında ve nerede
gelmiştir?
10 - Milâdî 610 tarihinde, 40 yaşında bulunduğu sırada Mekke yakınındaki Nur
dağında bulunan Hira mağarasında gelmiştir.
11 - İlk Müslümanlar kimlerdir?
11 - İlk müslümanlar :
1) Hanımlardan : Hz. Hatice
2) Büyüklerden : Hz. Ebû Bekir
3) Çocuklardan : Hz. Ali
4) Kölelerden : Hz. Zeyd bin Hârise.
12 - Peygamber Efendimize en çok düşmanlık yapanlar kimlerdir?
12 - Peygamber Efendimize en çok düşmanlık yapanlar :
1) Ebû Leheb
2) Ebû Cehil
3) Velîd bin Muğîre
4) Ümeyye bin Halef
5) Utbe bin Rebîa
6) Âs bin Vâil.
13 - İslâm’ın yayılması kimlerin müslüman olmasıyla hız kazanmıştır?
13 - İslâm’ın yayılması :
1) Hz. Hamza
2) Hz. Ömer’in müslüman olmasıyla hız kazanmıştır.
14 - Hüzün yılı nedir?
14 - Efendimizin eşi Hz. Hatice ile amcası Ebû Tâlib’in vefat yılı olan
peygamberliğin 10. yılına verilen isimdir.
15 - İsrâ ve Mirac olayı nedir ve ne zaman olmuştur?
15 - İsrâ ve Mirac :
1) İsrâ : Peygamber Efendimizin bir gece Cebrâil ( a.s.) tarafından Mekke’deki
Mescid-i Haram’dan alınıp Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksâ’ya götürülmesidir.
2) Mirac : Kudüs’ten Allahü Teâlâ’nın huzuruna yükseltilmesidir.
3) Bu olay, hicretten bir buçuk yıl kadar önce Receb ayının 27. gecesi cereyan
etmiştir.
16 - Peygamber Efendimize Mirac’ta verilen hediyeler nelerdir?
16 - Mirac’ta verilen hediyeler :
1) Beş vakit namaz
2) Bakara sûresinin son iki âyeti ( Âmenerrasûlü)
3) Ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların cennete gireceği müjdesi.
17 - Hz. Âişe Kimdir?
17 - Hz. Âişe :
1) Peygamber Efendimizin eşlerindendir
2) Hz. Ebû Bekir’in kızıdır
3) İlmiyle, zekâsıyla ve bizlere birçok hadis ulaştırmasıyla tanınmıştır.
18 - Hicret nedir?
18 - Peygamber Efendimizin ve müslümanların milâdî 622 yılında Mekke’den
Medîne’ye göç etmeleri olayıdır.
19 - Peygamber Efendimiz ve ilk müslümanların hicret sebepleri nelerdir?
19 - Hicret sebepleri :
1) Müşriklerin zulüm ve işkencelerinin artması
2) Mekke’de İslâm’ı yaşama ve yayma imkânının kalmaması
3) Medîneli müslümanların daveti.
20 - Peygamber Efendimizin Hicret esnasındaki yol arkadaşının ve
saklandıkları mağaranın ismi nedir?
20 - Yol arkadaşı Hz. Ebu Bekir, saklandıkları mağara ise Sevr mağarasıdır.
21 - Peygamber Efendimiz Medîne’de kimin evinde kalmıştır?
21 - Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin evinde kalmıştır. Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin kabri,
bugün İstanbul’da kendi adıyla anılan Eyüp Sultan semtinde bulunmaktadır.
22 - İslâm tarihinde ilk inşâ edilen mescid hangisidir?
22 - Kubâ Mescidi.
23 - İlk Cuma namazı ne zaman ve nerede kılınmıştır?
23 - Peygamber Efendimiz Medîne’ye hicret ederken, Medîne yakınlarında bulunan
Ranûnâ vadisine geldiklerinde Cuma namazı emredilmiş ve ilk Cuma namazı
burada kılınmıştır.
24 - Muhâcir ve Ensâr kime denir?
24 - Muhâcir ve Ensâr :
1) Muhâcir : Mekke’den Medîne’ye göç eden müslümanlara denir.
2) Ensâr : Medîne’ye göç eden Muhâcirlere yardım eden Medîneli müslümanlara
denir.
25 - Sahâbe kime denir?
25 - Hz. Peygamber’i sağlığında gören, ona iman eden ve inancını koruyarak vefat
eden kimselere denir.
26 - İslâm tarihinde ilk açılan eğitim ve öğretim kurumu hangisidir?
26 - Peygamber Efendimizin bizzat inşasında çalıştığı ve öğretmenliğini yaptığı ilk
yatılı okul olan Suffe’dir. Burada eğitim görenlere Ashâb-ı Suffe denir.
27 - Peygamber Efendimizin yaptığı en önemli savaşlar hangileridir?
27 - Peygamber Efendimiz ve müslümanlar Medîne’ye göç ettikten sonra
kendilerini rahat bırakmayan müşriklerle savaşmak zorunda kalmışlardır.
Efendimizin müşriklerle yaptığı en önemli savaşlar şunlardır :
1) Bedir Savaşı : 624 yılında
2) Uhud Savaşı : 625 yılında
3) Hendek Savaşı : 626 yılında
28 - Peygamber Efendimizin yaptığı savaşların amacı nedir?
28 - Peygamber Efendimizin yaptığı savaşların amacı :
1) Allah’ın adını yüceltmek
2) Düşman saldırılarını önlemek
3) Müslümanların can ve mallarını korumaktır.
29 - Peygamber Efendimiz hangi devlet başkanlarına elçi ve İslâm’a davet
mektubu göndermiştir?
29 - Bizans, İran, Mısır, Habeşistan, Umman ve Bahreyn devlet başkanlarına.
30 - Mekke kaç yılında fethedildi? Efendimizin müşriklere karşı davranışı nasıl
oldu?
30 - Mekke milâdî 630 yılında fethedildi. Fetihten sonra Peygamber Efendimiz
müşrikleri topladı ve onlara “Gidiniz, serbestsiniz” buyurarak hepsini affetti.
31 - Mescid-i Nebevî nerededir?
31 - Mescid-i Nebevî Medîne’dedir. Hicretten hemen sonra yapılmıştır.
32 - Vedâ haccı ve Vedâ hutbesi hakkında bilgi veriniz.
32 - Vedâ haccı : Peygamber Efendimizin milâdî 632 yılında yapmış olduğu tek
hacdır. Bu hac esnasında Efendimiz Arafat’ta 100.000’den fazla sahâbîsine
hitaben meşhur Vedâ hutbesini okumuştur.
33 - Vedâ hutbesinde yer alan bazı hükümleri sayınız.
33 - Vedâ hutbesinde yer alan bazı hükümler :
1) İslâmiyet’ten önceki bütün câhiliye gelenekleri kaldırılmıştır
2) Bütün insanlar eşittir
3) İnsanların can, mal ve namusları dokunulmazdır
4) Emanetler sahibine verilmelidir
5) Tefeciliğin ve faizin her türlüsü haramdır
6) Kan davaları kaldırılmıştır
7) Erkekler kadınların, kadınlar da erkeklerin haklarına riâyet edecektir
8 ) Hem erkek, hem kadın zinadan kaçınacaktır
9) Bütün müslümanlar kardeştir
10) Hizmetçilere iyi davranılacaktır.
34 - Peygamber Efendimizin peygamberliği kaç yıl sürmüştür?
34 - 13 yılı Mekke’de, 10 yılı Medîne’de olmak üzere 23 yıl sürmüştür.
35 - Peygamber Efendimiz kaç yılında, nerede ve kaç yaşında vefat etti?
35 - Peygamber Efendimiz hicretin 11. senesi, Rebîulevvel ayının on ikinci
Pazartesi günü, milâdî takvime göre 632 yılında Medîne’de ve 63 yaşında vefat
etti.
36 - Peygamber Efendimizin kabri nerededir ve ne ad verilir?
36 - Medîne’de Mescid-i Nebevînin içindedir. Kabrinin bulunduğu yere “Ravza-i
mutahhara’’ denilir.
37 - Ehl-i Beyt kime denir?
37 - Peygamber Efendimizin aile fertleri ve bunların soyundan gelenlere denir.
38 - Peygamber Efendimizin nesli kiminle devam etmiştir?
38 - Peygamber Efendimizin nesli, kızı Hz. Fâtıma ve amcasının oğlu Hz. Ali’nin
evliliklerinden dünyaya gelen oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile devam
etmiştir.
39 - Aşere-i mübeşşere kime denir?
39 - Dünyada iken cennetle müjdelenen 10 sâhabîye denir.
40 - Aşere-i mübeşşerenin isimlerini sayınız.
40 - Aşere-i mübeşşere :
1) Hz. Ebû Bekir
2) Hz. Ömer
3) Hz. Osman
4) Hz. Ali
5) Hz. Talha bin Ubeydullah
6) Hz. Zübeyr bin Avvâm
7) Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrâh
8 ) Hz. Sa’d bin Ebî Vakkâs
9) Hz. Abdurahmân bin Avf
10) Hz. Saîd bin Zeyd.
41 - Asr-ı saâdet ne demektir?
41 - Resûlüllah Efendimiz’in şereflendirdiği altın çağa Asr-ı saâdet ( mutluluk asrı)
denir.
42 - Hz. Peygamber’den sonra gelen dört büyük halifenin isimlerini ve görev
sürelerini sırası ile söyleyiniz.
42 - Dört büyük halife ve görev süreleri :
1) Hz. Ebû Bekir : 2 yıl
2) Hz. Ömer : 10 yıl
3) Hz. Osman : 12 yıl
4) Hz. Ali : 5 yıl.
BİR GECE
On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi,
Kumdan, ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi!
Lâkin, o ne hüsrandı ki : Hissetmedi gözler;
Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi!
Nerden görecekler? Göremezlerdi tabiî :
Bir kerre, zuhur ettiği çöl en sapa yerdi;
Bir kerre de, mâ’mûre-i dünyâ, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zemînin,
Salgındı, bugün Şark'ı yıkan, tefrika derdi.
Derken, büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma’sûm,
Bir hamlede kayserleri, kisrâları serdi!
Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi;
Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi!
Âlemlere, rahmetti, evet, şer'-i mübîni,
Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;
Medyûn ona cem'iyyeti, medyûn ona ferdi.
Medyûndur o ma’sûma bütün bir beşeriyyet...
Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret!
Mehmet Akif ERSOY
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
AHLÂK
1 - Ahlâk nedir?
1 - Ahlâk : İnsanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır :
1) Güzel ahlâk
2) Kötü ahlâk.
2 - Güzel ahlâk nasıl tanımlanır?
2 - Allah ve Resûlünün emir ve tavsiye ettiği, diğer insanların da yapılmasından
hoşlandığı güzel söz ve davranışlara güzel ahlâk denir. Büyüklere saygı
göstermek, güler yüzlü olmak, doğru konuşmak, canlılara merhamet etmek gibi.
3 - Güzel ahlâk kişiye ve topluma neler kazandırır?
3 - Güzel ahlâkın kişiye ve topluma kazandırdığı bir çok fayda vardır.
Kişiye kazandırdıkları :
1) Kişiyi Allah’a yaklaştırır
2) Kendi iç huzurunu sağlayıp toplumdaki saygınlığını artırır
3) Aile yapısını güçlendirir
4) Bu dünyada kazandıklarının yanı sıra âhiret kazancı da sağlar.
Topluma kazandırdıkları :
1) Toplumsal huzuru ve barışı sağlar
2) Toplumu saygın kılar.
4 - Kötü ahlâk nasıl tanımlanır?
4 - Allah’ın yasak ettiği, Peygamber Efendimizin razı olmadığı, insanların zarar
gördüğü kötü işlere, çirkin söz ve davranışlara kötü ahlâk denir. Yalan söylemek
ve hırsızlık yapmak gibi.
5 - En güzel ahlâk örneğimiz kimdir?
5 - En güzel ahlâk örneğimiz Peygamber Efendimizdir. Allahü Teâlâ Kur’ân-ı
Kerîm’de : “Allah’ın Resûlünde sizin için ( uyulması gereken) güzel örnekler
vardır” ( Ahzâb, 33/21) buyurmaktadır.
Hz. Âişe’ye Peygamber Efendimizin güzel ahlâkı sorulduğunda şöyle cevap
vermişti : “Onun ahlâkı Kur’an’dı”.
6 - Peygamber Efendimizin güzel ahlâkından beş tane örnek veriniz.
6 - Peygamber Efendimiz :
1) Yalan söylemezdi
2) Çok cömertti
3) Merhametli idi
4) Alçak gönüllü idi
5) Bütün insanları, bilhassa çocukları çok severdi.
7 - Ahlâkî görevlerimiz kaça ayrılır?
7 - Ahlâkî görevlerimiz ikiye ayrılır :
1) Allah’a ibadet etmek
2) Allah’ın yarattıklarına şefkat ve merhamet göstermek.
8 - Allah’a karşı görevlerimiz nelerdir?
8 - Allah’a karşı görevlerimiz :
1) Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak
2) İbadet vazifelerimizi yerine getirmek
3) Emirlerine uygun hareket edip yasak ettiği şeylerden sakınmak
4) Allah sevgisini her şeyden üstün tutmak
5) Onun adını saygı ile anmak
6) Verdiği nimetlere şükretmek.
9 - Peygamberimize karşı görevlerimiz nelerdir?
9 - Peygamberimize karşı görevlerimiz :
1) Onun son peygamber olduğuna inanmak
2) Onu çok sevmek, ismi anıldığında salavât-ı şerîfe okumak
3) Sünnetlerini uygulamak
4) Güzel ahlâkını kendimize örnek almak.
10 - Salavât-ı şerîfeyi söyleyiniz.
10 - Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed.
11 - Kur’ân’a karşı görevlerimiz nelerdir?
11 - Kur’ân’a karşı görevlerimiz :
1) Kur’ân-ı Kerîm’in son kitap olduğuna inanmak
2) Usulüne uygun olarak okumak
3) Manasını anlamaya çalışmak
4) Okurken ve dinlerken son derece saygılı olmak
5) Yap dediklerini yapmak, yapma dediklerinden sakınmak.
12 - Kendi şahsımıza karşı görevlerimiz nelerdir?
12 - Şahsımıza karşı görevlerimiz ikiye ayrılır :
Bedenimize karşı görevlerimiz :
1) Dengeli ve helâlinden beslenmek
2) Sağlığı korumak
3) Temiz olmak.
Ruhumuza karşı görevlerimiz :
1) Ruhumuzu yanlış inançlardan temizlemek
2) Faydalı bilgilerle donatmak
3) Kötü düşünce ve huylardan arındırmak
4) Güzel huylarla süslemek.
13 - Ana babamıza karşı görevlerimiz nelerdir?
13 - Ana babamıza karşı görevlerimiz :
1) Onlara karşı güler yüzlü ve tatlı sözlü olmak
2) Allah’a isyana davet etmedikleri sürece emirlerini dinlemek
3) Yaşlandıklarında bakımlarını üstlenmek
4) Öldüklerinde onları rahmetle anmak.
14 - Anne ve babaların çocuklara karşı görevleri nelerdir?
14 - Anne ve babaların çocuklara karşı görevleri :
1) Onlara güzel bir isim vermek
2) Ruh ve beden yönünden sağlıklı yetiştirmek ve haram yedirmemek
3) İyi bir eğitim verip güzel örnek olmak
4) Onlara sevgi ve adâletle yaklaşmak.
15 - Eşlerin birbirlerine karşı görevleri nelerdir?
15 - Eşlerin birbirlerine karşı görevleri :
1) Her konuda birbirlerine yardımcı olmalıdırlar
2) Kazançlarını israf etmemelidirler
3) Çocukların eğitim ve öğretimiyle birlikte ilgilenmelidirler
4) Saygı ve sevgide kusur etmeyip birbirlerine karşı, nazik ve yumuşak
olmalılar.
16 - Hısım ve akrabalara karşı görevlerimiz nelerdir?
16 - Hısım ve akrabalara karşı görevlerimiz :
1) Zaman zaman ziyaretlerine gidip hal ve hatırlarını sormak
2) Yardıma muhtaç olanlara yardım etmek
3) Sıkıntılı anlarında yanlarında olmak.
17 - Komşularımıza karşı görevlerimiz nelerdir?
17 - Komşularımıza karşı görevlerimiz :
1) Selâmlaşmak
2) İyi geçinmek
3) Haklarını gözetmek
4) İyi ve kötü günlerinde yanlarında olmak.
18 - Bir müslüman diğer bir müslümanın öldüğünü duyduğu zaman ne demesi
gerekir?
18 - “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn = Allah’tan geldik, yine O’na döneceğiz’’ ve
“Allah rahmet etsin” demesi gerekir.
19 - Bir müslüman diğer bir müslümanın hapşırdığını duyduğu zaman ne
demelidir?
19 - Hapşıran : Elhamdülillâh ( Allah’a hamd olsun)
Duyan : Yerhamükellah ( Allah sana rahmetiyle muamele etsin)
Hapşıran : Yehdînâ ve yehdîkümüllah ( Allah bizi ve sizi doğruya iletsin).
20 - Vatanımıza karşı görevlerimiz nelerdir?
20 - Vatanımıza karşı görevlerimiz :
1) Vatanımızı sevip, iç ve dış düşmanlara karşı korumalıyız
2) Vatanımızın gelişmesi için çok çalışmalıyız
3) Yıkıcı ve bölücü davranışlara karşı uyanık olmalıyız
4) Kamu mallarını korumalıyız.
21 - Şehit ve gazi kime denir? Şehit olmakla ilgili bir âyet meâli söyleyiniz.
21 - Allah yolunda, din, vatan ve millet uğrunda savaşırken ölenlere şehit, sağ
kalanlara gazi denir.
“Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyiniz, aslında onlar diridirler ama siz
farkında değilsiniz.” ( Bakara, 2/154)
22 - Müslüman olmayanlara karşı görevlerimiz nelerdir?
22 - Müslüman olmayanlara karşı görevlerimiz :
1) Onlarla insanî ilişkiler içerisinde yaşamak
2) Mal ve canlarına dokunmamak
3) Dinimizi ve kültürümüzü tanıtmak, fakat onların inançlarına ve değerlerine
saygılı olmak
4) Hak ve özgürlüklerine saygılı olmak.
23 - Topluma karşı görevlerimiz nelerdir?
23 - Topluma karşı görevlerimiz :
1) Başkalarının kutsal değerlerine saygılı olmak
2) Büyüklere saygı, küçüklere sevgi göstermek
3) Kendisi için istediğini başkası için de istemek
4) Kamu mallarını korumak. Toplu taşıma araçlarına zarar vermemek, cami,
okul, park, bahçe ve benzeri ortak kullanım alanlarını kirletmemek gibi.
24 - Hayvanlara, bitkilere ve doğal çevreye karşı görevlerimiz nelerdir?
24 - Hayvanlara, bitkilere ve doğal çevreye karşı görevlerimiz :
1) Hayvanlara eziyet etmemek, onları korumak
2) Doğal güzellikleri korumak, onlara zarar verecek davranışlardan sakınmak
3) Denizleri, gölleri ve ırmakları kirletmemek
4) Yolda ve çevrede insanlara zarar ve eziyet veren, kötü görünüm sergileyen
şeyleri ortadan kaldırmak
5) Çöpleri sokaklara, rast gele yerlere atmamak ve tükürmemek
6) Bu kurallara uymayanları uyarmak ve eğitmek.
25 - İslâm ahlâkına uyan müslümanlarda hangi özellikler bulunur?
25 - İslâm ahlâkına uyan müslüman :
1) İman esaslarına inanıp, inandığı gibi yaşar
2) Anne ve babasına saygı gösterir
3) Müslümanları kardeş bilir
4) Eliyle diliyle kimseyi incitmez
5) İyi insanlarla arkadaşlık yapar
6) Sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanmaz.
26 - İslâm dininde önemli görülen bazı yasakları söyleyiniz.
26 - İslâm dininde önemli görülen bazı yasaklar :
1) Allah’a ortak koşmak
2) Ana babaya itaatsizlik etmek
3) Haksız yere insan öldürmek
4) Emaneti korumamak
5) Başkalarının malına el uzatmak, ırz ve namusuna göz dikmek
6) Alkollü ve uyuşturucu madde kullanmak
7) Kumar oynamak, tefecilik ve faizcilik yapmak.
DEVLETİN MUMU
Hilâfet makamında iken, Mekkeli bir dostu Hz. Ömer’in ziyaretine gelir. Vakit akşam
vaktidir.
Hz. Ömer evinde, gündüzden arta kalan devlet işlerini toparlamakla meşguldür.
Dostuna ikramda bulunduktan sonra, biraz beklemesini söyler ve işinin başına döner.
Resmî işler bitince, evde yanmakta olan mumu söndürüp yerine başka bir mum yakar.
Arkadaşı Hz. Ömer’in bu davranışına şaşar ve sebebini sorar.
Hz. Ömer ona şu cevabı verir :
-- Söndürdüğüm mum, hazineye ait olup devletin malıdır. Devletin malı bana ancak devletin ve
milletin işleri ile ilgilendiğim sürece helâl olur. Sen bana özel bir ziyaret maksadıyla geldin. Bu
ziyaret kişisel bir iş olduğu için, görüşmemizi devletin malı olan mumun ışığında yapmamız
doğru değildir. Bu görüşmenin, kendime ait mumun ışığında yapılması gerekir. Yaktığım ikinci
mum, benim şahsî paramla aldığım bir mumdur. Bu değişikliği onun için yaptım.
Bu hikayeden şunu anlıyoruz.
“Devlet malı bütün toplumun ortak malıdır. Bundan dolayı, görevliler tarafından özel işlerde
kullanılması doğru değildir. Devlet malını özel işlerinde kullanan görevliler, başkalarının
hakkına el uzatmış, dolayısıyla harama bulaşmış olurlar.”
BEŞİNCİ BÖLÜM
GENEL KÜLTÜR
1 - Müftü kimdir? Görevi nedir?
1 - İl ve ilçelerde din işlerine bakan yöneticidir. Cami ve Kur’ân Kurslarındaki
faaliyetlerin yürütülmesini ve denetlenmesini sağlar. Halkı dinî konularda
bilgilendiren makamdır.
2 - Vâiz ve Vâize kimdir? Görevleri nelerdir?
2 - Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından görevlendirilen, daha çok camilerde halkı
din konularında aydınlatmak için konuşmalar yapan bay ve bayan görevlidir.
3 - Kur’an Kursu öğreticisi kimdir? Görevi nedir?
3 - Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Kur’an Kurslarında ders vermek üzere
görevlendirilen öğreticidir. Görevi, Kur’ân-ı Kerîm’i ve dinî bilgileri usulüne
uygun olarak uygulamalı bir şekilde öğretmektir.
4 - İmam kimdir? Görevi nedir?
4 - Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından camilerde namaz kıldırmak ve halkı din
konularında aydınlatmakla görevlendirilen kişidir.
5 - Müezzin kimdir? Görevi nedir?
5 - Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından camilerde ezan okumak ve cami ile ilgili
diğer görevleri yerine getirmekle yükümlü kimsedir.
6 - Cami ne demektir? Bölümleri nelerdir?
6 - Cami “toplayan” anlamına gelir. Müslümanların öncelikle namaz kılmak, ayrıca
başka sosyal faaliyetlerde bulunmak için bir araya geldikleri mekândır.
Caminin bölümleri :
1) Mihrap : İmamın namaz kıldırdığı, kıble duvarındaki girintili yer
2) Minber : İmamın Cuma ve Bayram namazlarında hutbe okuduğu merdivenli
yer
3) Mahfel : Caminin giriş ve yan bölümlerinde bulunan asma kat
4) Kürsü : Vâizin üzerine oturup vaaz verdiği yüksek yer
5) Minare : Namaz vaktinin geldiğini bildirmek için, camilerde müezzinin ezan
okuduğu bir veya birkaç şerefesi olan yüksek ve ince yapı
6) Alem : Türk-İslâm sanatında cami, medrese, türbe gibi kubbeli yapıların,
minare külâhlarının ve sancakların üzerine yerleştirilen tepelikler
7) Şerefe : Minareyi çepeçevre kuşatan ve çıkıntılı olarak yapılan ezan okuma
yeri.
7 - Dinimizde mübarek sayılan günler hangileridir?
7 - Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Cuma ve Arife günleri.
8 - Mahyâ nedir?
8- Mübarek gün ve gecelerde cami minarelerine takılan ışıkla yazılı panolardır.
9 - Kutsal gecelerimiz hangileridir?
9 - Kutsal gecelerimiz :
1) Mevlid Kandili : Peygamber Efendimizin doğum gecesi ( 12 Rebîulevvel)
2) Regâib Kandili : Receb ayının ilk Cuma gecesi
3) Mirac Kandili : Peygamber Efendimizin Mirac’a çıktığı gece ( 27 Receb)
4) Berat Kandili : Şaban ayının 15. gecesi
5) Kadir Gecesi : Kur’ân-ı Kerîm’in Peygamber Efendimize gönderilmeye
başlandığı gece ( 27 Ramazan)
6) Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece
7) Ramazan ve Kurban bayramı geceleri.
10 - Na’t neye nedir?
11 - Hz. Peygamberi övmek maksadıyla yazılan şiirlere Na’t denir.
11 - Mevlid nedir ve kim tarafından yazılmıştır?
11 - Mevlid : Büyük Türk âlim ve şairi Süleyman ÇELEBİ tarafından yazılan,
Peygamber Efendimizin doğumunu, üstünlüğünü ve mucizelerini anlatan değerli
eserin adıdır. Mevlid okumak, okutmak, dinlemek Türk milletinin önemli
özelliklerinden biridir. Bu özellik, milletimizin Peygamber Efendimize olan
engin sevgisini ve bağlılığını göstermektedir.
12 - Hicrî takvim ile milâdî takvim arasındaki fark nedir ve hicrî takvimi kim
başlatmıştır?
12 - Hicrî takvim, Peygamber Efendimizin Mekke’den Medîne’ye hicretini
başlangıç kabul eden ve ay hesabına dayanan takvimdir. Hz.Ömer tarafından
başlatılmıştır.
Milâdî takvim ise Hz. İsa’nın doğumuyla başlar ve güneş yılı esasına göre
düzenlenmiştir.
13 - Hicrî yılbaşı hangi ay ile başlar?
13 - Muharrem ayı ile başlar.
14 - Halk arasında üç aylar olarak bilinen aylar hangileridir?
14 - Receb, Şaban ve Ramazan aylarıdır.
15 - İslâm’da ruh çağırma var mıdır?
15 - İslâm’da ruh çağırma diye bir şey yoktur. Ruhun bedenden ayrıldıktan sonra
dünya hayatına geri geleceği inancı İslâm dinine aykırıdır. Ruh çağırma
seansları, dinde yeri olmayan ve insan psikolojisine zarar veren eylemlerdir.
Müslüman bu tür şeylere itibar etmez.
16 - Reenkarnasyon nedir? İslam’da böyle bir inanış var mıdır?
16 - Reenkarnasyon : Ölümden sonra ruhun bir başka bedene girmek sureti ile
yaşadığına, yani ruh göçüne inanış anlamında kullanılır. İslâm’ın inanç
esaslarına aykırı bir inanıştır. Bu şekilde inanan kâfir olur.
17 - Hurâfe nedir? Halk arasında yaygın olan hurâfeler nelerdir?
17 - Dinin aslında olmadığı halde, inanç ve ibadet alanında sonradan icad edilen
inanış ve davranışlardır. Halk arasında yaygın olan bazı hurâfeler şunlardır :
1) Falcılık
2) Yıldız ve burç falı
3) Kabirlere ip ve bez bağlamak, mum yakmak
4) Nazar boncuğu takmak
5) Bazı eşya ve hayvanları uğursuz saymak
6) Akşam tırnak kesmeyi kötü görmek
7) Bazı günlerde başlayan işlerin sonu gelmeyeceğine, zararlı olacağına
inanmak.
18 - Kur’ân-ı Kerîm’de bazı özellikleri ile anılan peygamberler hangileridir?
18 - Kur’ân-ı Kerîm’de bazı özellikleri ile anılan peygamberler :
1) Hz. Yûnus : Görev bilinci ile
2) Hz. Eyyûb : Sabrı ile
3) Hz. Yûsuf : Sevgisi ile
4) Hz. İsa : İnsan sevgisi ile
5) Hz. Mûsa : Hikmeti ile
6) Hz. İbrâhim : Allah’ı arayışı ile
7) Hz. Muhammed : Merhameti ile.
19 - İstanbul’da kabri bulunan meşhur sahâbî kimdir?
19 - İstanbul’da kabri bulunan meşhur sahâbî, Efendimiz Medîne’ye hicret ettikten
sonra onu yedi ay evinde misafir eden Ebû Eyyûb el-Ensârî’dir. Kabri, kendi adı
ile anılan Eyüp Sultan Câmiinin avlusundadır.
20 - Yeryüzünde kutsal sayılan üç mescid hangileridir?
20 - Yeryüzünde kutsal sayılan üç mescid :
1) Mescid-i Harâm : Mekke’de
2) Mescid-i Nebevî : Medîne’de
3) Mescid-i Aksâ : Kudüs’de.
21 - İstanbul kaç yılında kim tarafından fethedildi?
21 - 29 Mayıs 1453 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından fethedildi.
22 - Osmanlı devleti zamanında pek çok cami, medrese, han, hamam ve
kervansaray yaparak milletimizin gönlünde taht kuran en büyük ve en ünlü
mimarımız kimdir?
22 - Mimar Sinan’dır.
23 - Asırlardır hiç durmadan Kur’ân okunan yer neresidir?
23 - Topkapı Sarayında bulunan Hırka-i Saâdet dairesidir.
24 - Peygamber Efendimiz bir hadisinde “Dünya kadınlarının efendisi dört
kadındır” buyurur. Bu kadınlar kimdir?
24 - Bu dört kadın şunlardır :
1) Hz. Meryem
2) Hz. Asiye
3) Hz. Hatice
4) Hz. Fâtıma.
25 - Yunus Emre kimdir?
25 - 1238-1320 yılları arasında yaşamış Anadolu tasavvuf edebiyatının ilk büyük
şairi ve Türk şiirinin öncüsüdür. Taptuk Emre tekkesinde hizmet etmiş ve Allah
âşığı olmuştur. “Yaratılanı severim yaratanda ötürü” sözü onunla özdeşleşmiştir.
26 - Hoca Ahmet Yesevî kimdir?
26 - Türk mutasavvıflarındandır. Buhârâ’da ders görmüş, Türkler arasında İslâm
inancının yerleşmesinde önemli rol oynamıştır. 13. yüzyılda Azerbaycan
üzerinden Anadolu’ya geçmiştir. Yalın bir Türkçe ile yazdığı tasavvufî şiirleri
Divân-ı Hikmet adlı ünlü eserinde derlenmiştir.
27 - Hz. Mevlânâ kimdir?
27 - Büyük bir şair, mutasavvıf, mana eri ve gönül sultanıdır. “Canım tende olduğu
sürece Kur’ân’ın kölesiyim. O seçkin Muhammed’in yolunun toprağıyım” demiş
ve bütün ömrünü bu felsefeyi yaşamak ve yaymakla geçirmiştir. Konya’da vefat
etmiş ve buraya defnedilmiştir. En önemli eseri Mesnevîdir. Her yıl Aralık
ayında “Şeb-i Arûs” töreniyle Konya’da anılır. İnsanlara şu tavsiyelerde
bulunmuştur :
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Kusurları örtmekte gece gibi ol
Tevâzu ve mahviyette toprak gibi ol
Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.
28 - Hacı Bektaş-ı Velî kimdir?
28 - Anadolunun Türk yurdu olmasında ve müslümanlaşmasında büyük payı
bulunan, insana değer veren, sevgi ve hoşgörü ile bakan, güler yüzlü, tatlı dilli,
dinine bağlı, ilim ve irfan denizi meşhur bir mutasavvıftır. Kaleme aldığı
Makâlât isimli eserinde, düşüncelerini âyet ve hadislere dayandırarak
açıklamaktadır.
29 - “Esmâ-i Hüsnâ” ne demektir?
29 - Allah’ın güzel isimleri demektir. Cenâb-ı Hakk’ın 99 ismi vardır.
Esmâ-i Hüsnâ ( Allah-ü Teâlânın Güzel İsimleri) Şunlardır :
1- Allah : Her ismin vasfını ihtiva eden öz adı. Kendinden başka ilah bulunmayan
tek Allah.
Bu ism-i şerif, Cenâb-ı Hakk'ın has ismidir. Bu itibarla diğer isimlerin ifade ettiği
bütün güzel vasıfları ve İlâhî sıfatları içine alır. Diğer isimler ise, yalnız kendi
mânalarına delâlet ederler. Bu bakımdan Allah isminin yerini hiçbir isim tutamaz. Bu
isim, Allah'tan başkasına mecazen de verilemez. Diğer isimlerinden bazılarının,
Allah'tan başkasına isim olarak verilmesi caizdir.
2- Er-Rahmân : Dünyada bütün mahlûkata merhamet eden, şefkat gösteren, ihsan
eden.
3- Er-Rahîm : Ahirette, sadece müminlere acıyan, merhamet eden.
4- El-Melik : Mülkün, kâinatın sahibi, mülk ve saltanatı devamlı olan.
5- El-Kuddûs : Her noksanlıktan uzak ve her türlü takdîse lâyık olan.
6- Es-Selâm : Her türlü tehlikelerden selamete çıkaran. Cennetteki bahtiyar kullarına
selâm eden.
7- El-Mü’min : Güven veren, emin kılan, koruyan, iman nurunu veren.
8- El-Müheymin : Her şeyi görüp gözeten, her varlığın yaptıklarından haberdar olan.
9- El-Azîz : İzzet sahibi, her şeye galip olan, karşı gelinemeyen.
10- El-Cebbâr : Azamet ve kudret sahibi. Dilediğini yapan ve yaptıran. Hükmüne
karşı gelinemeyen.
11- El-Mütekebbir : Büyüklükte eşi, benzeri yok.
12- El-Hâlık : Yaratan, yoktan var eden. Varlıkların geçireceği halleri takdir eden.
13- El-Bâri : Her şeyi kusursuz ve mütenasip yaratan.
14- El-Musavvir : Varlıklara şekil veren ve onları birbirinden farklı özellikte yaratan.
15- El-Gaffâr : Günahları örten ve çok mağfiret eden. Dilediğini günah işlemekten
koruyan.
16- El-Kahhâr : Her istediğini yapacak güçte olan, galip ve hâkim.
17- El-Vehhâb : Karşılıksız nimetler veren, çok fazla ihsan eden.
18- Er-Razzâk : Her varlığın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan.
19- El-Fettâh : Her türlü sıkıntıları gideren.
20- El-Alîm : Gizli açık, geçmiş, gelecek, her şeyi, ezeli ve ebedi ilmi ile en
mükemmel bilen.
21- El-Kâbıd : Dilediğinin rızkını daraltan, ruhları alan.
22- El-Bâsıt : Dilediğinin rızkını genişleten, ruhları veren.
23- El-Hâfıd : Kâfir ve facirleri alçaltan.
24- Er-Râfi : Şeref verip yükselten.
25- El-Mu’ız : Dilediğini aziz eden.
26- El-Müzil : Dilediğini zillete düşüren, hor ve hakir eden.
27- Es-Semi : Her şeyi en iyi işiten, duaları kabul eden.
28- El-Basîr : Gizli açık, her şeyi en iyi gören.
29- El-Hakem : Mutlak hakim, hakkı bâtıldan ayıran. Hikmet sahibi.
30- El-Adl : Mutlak adil, yerli yerinde yapan.
31- El-Latîf : Her şeye vakıf, lütuf ve ihsan sahibi olan.
32- El-Habîr : Her şeyden haberdar. Her şeyin gizli taraflarından haberi olan.
33- El-Halîm : Cezada, acele etmeyen, yumuşak davranan, hilm sahibi.
34- El-Azîm : Büyüklükte benzeri yok. Pek yüce.
35- El-Gafûr : Affı, mağfireti bol.
36- Eş-Şekûr : Az amele, çok sevap veren.
37- El-Aliyy : Yüceler yücesi, çok yüce.
38- El-Kebîr : Büyüklükte benzeri yok, pek büyük.
39- El-Hafîz : Her şeyi koruyucu olan.
40- El-Mukît : Rızıkları yaratan.
41- El-Hasîb : Kulların hesabını en iyi gören.
42- El-Celîl : Celal ve azamet sahibi olan.
43- El-Kerîm : Keremi, lütuf ve ihsânı bol, karşılıksız veren, çok ikram eden.
44- Er-Rakîb : Her varlığı, her işi her an gözeten. Bütün işleri murakabesi altında
bulunduran.
45- El-Mucîb : Duaları, istekleri kabul eden.
46- El-Vâsi : Rahmet ve kudret sahibi, ilmi ile her şeyi ihata eden.
47- El-Hakîm : Her işi hikmetli, her şeyi hikmetle yaratan.
48- El-Vedûd : İyiliği seven, iyilik edene ihsan eden. Sevgiye layık olan.
49- El-Mecîd : Nimeti, ihsanı sonsuz, şerefi çok üstün, her türlü övgüye layık
bulunan.
50- El-Bâis : Mahşerde ölüleri dirilten, Peygamber gönderen.
51- Eş-Şehîd : Zamansız, mekansız hiçbir yerde olmayarak her zaman her yerde
hazır ve nazır olan.
52- El-Hak : Varlığı hiç değişmeden duran. Var olan, hakkı ortaya çıkaran.
53- El-Vekîl : Kulların işlerini bitiren. Kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi
neticeye ulaştıran.
54- El-Kaviyy : Kudreti en üstün ve hiç azalmaz.
55- El-Metîn : Kuvvet ve kudret menbaı, pek güçlü.
56- El-Veliyy : Müslümanların dostu, onları sevip yardım eden.
57- El-Hamîd : Her türlü hamd ve senaya layık olan.
58- El-Muhsî : Yarattığı ve yaratacağı bütün varlıkların sayısını bilen.
59- El-Mübdi : Maddesiz, örneksiz yaratan.
60- El-Muîd : Yarattıklarını yok edip, sonra tekrar diriltecek olan.
61- El-Muhyî : İhya eden, yarattıklarına can veren.
62- El-Mümît : Her canlıya ölümü tattıran.
63- El-Hayy : Ezeli ve ebedi bir hayat ile diri olan.
64- El-Kayyûm : Mahlukları varlıkta durduran, zatı ile kaim olan.
65- El-Vâcid : Kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan, hiçbir şeye muhtaç olmayan.
66- El-Mâcid : Kadri ve şânı büyük, keremi, ihsanı bol olan.
67- El-Vâhid : Zat, sıfat ve fiillerinde benzeri ve ortağı olmayan, tek olan.
68- Es-Samed : Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herkesin muhtaç olduğu merci.
69- El-Kâdir : Dilediğini dilediği gibi yaratmaya muktedir olan.
70- El-Muktedir : Dilediği gibi tasarruf eden, her şeyi kolayca yaratan kudret sahibi.
71- El-Mukaddim : Dilediğini yükselten, öne geçiren, öne alan.
72- El-Muahhir : Dilediğini alçaltan, sona, geriye bırakan.
73- El-Evvel : Ezeli olan, varlığının başlangıcı olmayan.
74- El-Âhir : Ebedi olan, varlığının sonu olmayan.
75- Ez-Zâhir : Yarattıkları ile varlığı açık, aşikâr olan, kesin delillerle bilinen.
76- El-Bâtın : Aklın tasavvurundan gizli olan.
77- El-Vâlî : Bütün kâinatı idare eden, onların işlerini yoluna koyan.
78- El-Müteâlî : Son derece yüce olan.
79- El-Berr : İyilik ve ihsanı bol olan.
80- Et-Tevvâb : Tevbeleri kabul edip, günahları bağışlayan.
81- El-Müntekım : Asilerin, zalimlerin cezasını veren.
82- El-Afüvv : Affı çok olan, günahları mağfiret eden.
83- Er-Raûf : Çok merhametli, pek şefkatli.
84- Mâlik-ül Mülk : Mülkün, her varlığın sahibi.
85- Zül-Celâli vel İkrâm : Celal, azamet, şeref, kemal ve ikram sahibi.
86- El-Muksit : Mazlumların hakkını alan, adaletle hükmeden, her işi birbirine
uygun yapan.
87- El-Câmi : İki zıttı bir arada bulunduran. Kıyamette her mahlûkatı bir araya
toplayan.
88- El-Ganiyy : İhtiyaçsız, muhtaç olmayan, her şey Ona muhtaç olan.
89- El-Mugnî : Müstağni kılan. İhtiyaç gideren, zengin eden.
90- El-Mâni : Dilemediği şeye mani olan, engelleyen.
91- Ed-Dârr : Elem, zarar verenleri yaratan.
92- En-Nâfi : Fayda veren şeyleri yaratan.
93- En-Nûr : Âlemleri nurlandıran, dilediğine nur veren.
94- El-Hâdî : Hidayet veren.
95- El-Bedî : Misalsiz, örneksiz harikalar yaratan. ( Eşi ve benzeri olmayan).
96- El-Bâkî : Varlığının sonu olmayan, ebedi olan.
97- El-Vâris : Her şeyin asıl sahibi olan.
98- Er-Reşîd : İrşada muhtaç olmayan, doğru yolu gösteren.
99- Es-Sabûr : Ceza vermede, acele etmeyen.
"Ebu Hüreyre'den nakledilen bir hadis-i şerifde, Sevgili Peygamberimiz sallallahu
aleyhi ve sellem buyuruyor ki :
( Allah'ın 99 ismi vardır. Kim bunları ezberlerse ( îman eder ve ezbere sayarsa)
Cennete girer.) buyurulmuştur.
Çölde Bir Bedevi
Devesiylebirlikte çölde yürümekte olan bir bedevi yürüyen,dudakları susuzluktan
kurumuş bir adama rastlamış.
Adam bunu görünce su istemiş. Devesinden inip ona su vermiş.
Suyu içen adam birden bedeviyi iterek deveye atladığı gibi kaçmaya başlamış.
Bedevi arkasından bağırmış :
“Tamam deveyi al git ama senden bir ricam var. Sakın bu olayı kimseye anlatma!”
Bu isteği tuhaf bulan hırsız biraz duraklayıp nedenini sormuş…
“Eğer anlatırsan, demiş bedevi, bu her yere yayılır ve insanlar bir daha çölde
muhtaç birini görünce yardım etmezler.”
|
|
|
|